Üniversitede Psikanaliz Öğretmeli miyiz?*
Sigmund Freud
Üniversitelerde psikanaliz öğretiminin uygunluğu 2 görüş açısına göre incelenebilir: 1. Psikanaliz açısından, 2. Üniversite açısından.
1. Üniversite programına psikanalizin dahil edilmesi şüphesiz ki tüm psikanalistlerce olumlu şekilde algılanacaktır. Aynı zamanda psikanalistin, hiçbir önyargı taşımaksızın, üniversiteden çıkması da mümkündür. Teorik seviyedeki ihtiyaçlarını uzmanlaşmış bir kaynakçada bulabilir ve daha çok ilerlemek için psikanaliz cemiyetinin bilimsel toplantılarında ve cemiyetin daha deneyimli üyeleri ile kişisel bağlantılarıyla da bunu elde edebilir.
Pratik deneyimine gelince, bunu kişisel analizinin ona sağladıklarının dışında, kontrol içeren çalışmalara (kürlere) devam ederek veya tescilli psikanalistlerin rehberliği ile sağlayabilir. Bu tarz bir yapılanmanın var olma nedeni psikanalizin üniversite dışında tutulmasından dolayıdır. Sonuçta bu suçlama sürdüğü müddetçe de bu türden düzenlemelerin etkili olacağı aşikârdır.
2. Üniversiteleri içeren boyutuyla sorun, bilim adamı ve hekim yetiştirmede üniversitelerin psikanalize herhangi bir değer atfetmek isteyip istemediklerini bilmektir. Eğer durum böyleyse bir sonraki sorun şu olacaktır: Psikanaliz öğretimin alışılagelmiş çerçevesi ile nasıl bütünleşecektir? Tıp ve akademik eğitimin tümüne göre psikanalizin önemi şu olguların üzerine kurulmaktadır:
a. Geçen birkaç yüzyıl boyunca tıp eğitimi tam tabiriyle tek yönlü yol takip edip, öğrenciyi anatomi, fizik, kimya gibi disiplinlerine götürüp diğer taraftan da hastalık ve tedavisinde olduğu kadar değişik hayati fonksiyonlardaki zihinsel faktörlerin önemini göz ardı ediyordu. Tıp eğitimindeki bu boşluk daha sonra hekimler tarafından da kör nokta olarak doğrulanmıştır. Bu sadece hastanın varoluşunu en çok meşgul eden problemlere olan ilgi eksikliği ile kendini göstermemiş, aynı zamanda şarlatanların ve üfürükçülerin daha iyi sonuçlar aldığı hasta tedavisinde de beceriksizce sergilenmiştir.
Bu eksiklik bir zaman sonra, üniversite programlarına tıbbi psikoloji derslerinin konmasına neden oldu. Bu dersler deneysel psikoloji –ki sadece detayların sorunsalı ile ilgilenir– ve akademik psikolojiye dayandırıldığı için öğrencinin eğitim taleplerine cevapta yetersiz kaldı. Ayrıca hayatın genel problemlerine veya mesleğin problemlerine de yaklaşmada avantaj sağlamıyordu. Bu nedenlerden dolayı bu tarz tıbbi psikolojinin rolü şüphe ile kaşılanıyordu.
Buna karşılık, bir psikanaliz dersi kesinlikle bu isteklere cevap verecekti. Tam anlamıyla psikanalize yaklaşmadan önce, giriş dersi detaylı şekilde tüm psikoterapilerin temeli olan zihni ve psişik hayatın arasındaki ilişkiyi incelemek ve çeşitli telkin edici yöntemleri tanımlamak için ve daha önceki zihni tedavi metodlarının doruğu ve son noktası olan psikanalizin neyi kurmak istediğini göstermek için gereklidir.
Aslında psikanaliz tıp öğrencisine psikolojiyi öğretmede diğer metodlardan daha uygundur.
b. Psikanalizin bir işlevi de, psikiyatri çalışmasına hazırlık sağlamaktır. Şu andaki tanımı ile psikiyatri tamamen “descriptive” (betimleyici) biçimdedir. Öğrenciyi sadece tedavi edilemeyen duygulanımları ayrımlaştıracak patolojiler serisini tanımlamaya ve toplum için tehlikeli olanları ayırmaya hazırlar. Tıp biliminin diğer dallar ile olan tek ilişkisi organik etiyoloji seviyesindedir: yani anatomik buluşlar çerçevesindedir. Ama gözlenen olayların en basitinden anlaşılmasını dahi sunamaz. Bu çeşit bir anlayış sadece derinlikler psikolojisi ile sağlanır.
Bildiğim kadarıyla Amerika’da psikanaliz (derinlikler psikolojisinin ilk teşebbüsü) psikiyatrinin bu keşfedilmemiş alanında ödüllendirilmiş başarılar gerçekleştirdi. Bunun sonucunda da bu ülkede birçok tıp okulu psikiyatriye giriş yerine psikanaliz dersleri düzenlediler. Psikanaliz eğitimi iki etapta verilebilir: Tüm tıp öğrencilerine yönelik temel dersler ve psikiyatrlar için uzmanlaştırılmış konferanslar.
c. Zihni süreçlerin ve zihinsel faaliyetlerin araştırılmasında psikanaliz kendine özgü bir metod sunmaktadır. Bu metodun uygulanması hiçbir şekilde psikolojik duygulanımlar alanı ile sınırlandırılamaz. Aynı zamanda sanat, felsefe ve din alanlarındaki problemlerin çözümüne yayılır. Bu yönde psikanaliz başından beri çeşitli yeni görüş açıları geliştirdi: din felsefesi, medeniyetler tarihi, mitoloji, edebiyat tarihi gibi konulara da çok değerli aydınlanmalar getirdi. Bu anlamda genel psikanaliz dersleri bu dallardaki öğrencilere de açık olmalıdır.
Psikanalitik düşüncenin bu diğer disiplinlerin üzerindeki verimli etkisi şüphesiz ki tıp bilimi ile sanat ve felsefe alanını kullanan –universitas literarum– bilgi dalları arasındaki dar anlamlı bağı değiştirecektir.
Özetle, üniversite programına psikanaliz eğitimini sokmakla çok şey kazanacaktır. Bu eğitimin teorik derslerde çok eleştirel ve dogmatik olacağı kesindir çünkü bu dersler pratik gösterim ve deneyimleri gerçekleştirmede sınırlı kalacaktır. Araştırmanın amacına uygun olması için, psikanaliz hocalarının ayaktan tedavi bölümüne ulaşıp nevrotik hastalardan gerekli malzemeleri sağlaması yeterli olacaktır. Analitik psikiyatri için ise kapalı bir servise ihtiyaç vardır.
Sonuç olarak bir karşıtlığı (itirazı) göz önüne almalıyız: Bu yolla tıp öğrencisi hiçbir zaman gerçek anlamıyla psikanaliz öğrenemeyecektir: bu durum psikanalizin etkin uygulamasından bahsedildiği durumlar için geçerlidir. Bizi ilgilendiren amaçlara gelince: psikanaliz üzerine ve psikanalizden gelen birşeyler öğrenmek yeterlidir. Ne de olsa, tıp öğrencisini nitelikli cerrah olmaya hazırlayan üniversite eğitimi değildir. Cerrahiyi meslek olarak seçen herhangi bir kişi hastanenin cerrahi servisinde uzun yıllar süren pratik (uygulama) sonucunda üst bir eğitime gider.
Çeviren: Dr. Tevfika İkiz