edebiyatokyanus
İÇERİK  
  ANA SAYFA
  YAZILAR
  => Attila İlhan Şiiri-DoDoç.Dr. Yakup ÇELİK
  => Bunalım Edebiyatı ve Modernizmin Sorunları-Svetlana Uturgauri
  => Karagöz'e Ezgi-Satı Erişen
  => Orta Oyunu Eksikliği-Nihal Türkmen
  => Orta Oyunu ve Karagöz-Nihal Türkmen
  => Dilin Yapısı ve Toplumun Yapısı-Emile Benveniste
  => Türkçe Metinlerde Bağdaşıklık ve Tutarlılık-İrem Onursal
  => Asansörle Yükseltilmek İstenen Çukurlar-Can Yücel
  => KÜLTÜR VE ÖTESİ-Cemil MERİÇ
  => Türkoloji-Cemil MERİÇ
  => Tevfik Fikret ve Batı Retoriği-Rıza Filizok
  => Estetik tarihimize bir bakış-Arslan Kaynardağ
  => MÜRSEL MECAZ-Rıza FİLİZOK
  => Başlıca Dil Bilimi Akımları-Prof.Dr. Rıza FİLİZOK
  => ZİYA OSMAN SABA’NIN NEFES ALMAK ADLI ŞİİR KİTABINDA -Yrd. Doç. Dr. Safiye AKDENİZ
  => HİKAYE VE ROMANDA “ANLATICI”YA GÖRE METİN TİPLERİ, - Yard. Doç. Dr. Safiye AKDENİZ
  => GÖSTERGEBİLİM-Yard. Doç. Dr. Mustafa Ö Z S A R I
  => TÜRKİYE'NİN ÖNEMİ-Emre Kongar
  => KÜRESELLEŞME VE KÜLTÜREL FARKLILIKLAR ÇERÇEVESİNDE ULUSAL KÜLTÜR-Prof. Dr. Emre Kongar
  => TÜRKİYE'NİN KÜLTÜREL ÖZ-ANLAYIŞI: AVRUPA BİRLİĞİ İÇİN BİR ZENGİNLİK-Emre Kongar
  => BARIŞ KÜLTÜRÜ VE DEMOKRASİ-EMRE KONGAR
  => GOP NEYİ AMAÇLIYOR, NEYİ GERÇEKLEŞTİREBİLİR-EMRE KONGAR
  => YENİ EMPERYALİZM, HUNTINGTON VE ELEŞTİRİSİ-Emre Kongar
  => KÜRESELLEŞME BAĞLAMINDA TÜRKİYE-Emre KONGAR
  => DEMOKRASİ KÜLTÜRÜ SORUNLARI-Emre Kongar
  => AVRUPA BİRLİĞİ'NE "ONURLU VE BAŞI DİK" GİRİŞ NE DEMEK-Emre Kongar
  => TOPLUMSAL VE SİYASAL GELİŞMEMİZİ ETKİLEYEN MARKALAR-Emre Kongar
  => KÜRESELLEŞME, MİKRO MİLLİYETÇİLİK, ÇOK KÜLTÜRLÜLÜK, ANAYASAL VATANDAŞLIK-Emre KONGAR
  => NİYAZİ BERKES'DE ÇAĞDAŞLAŞMA KAVRAMI-Emre KONGAR
  => KEMAL TAHİR-Hilm Yavuz
  => OYUNLARIM ÜSTÜNE-Nazım Hikmet
  => OYUN YAZARI OLARAK-Ataol Behramoğlu
  => POPÜLER EDEBİYAT- M. Orhan OKAY
  => HER SÖZ BİR ŞEY SÖYLER-Feyza HEPÇİLİGİRLER
  => Tiyatronun Kökeni, Ritüel ve Mitoslar
  => ROMANDA KURMACA VE GERÇEKLİK
  => Fuzûlî’nin Hikaye-i Leylâ ve Mecnun’u
  => SEZAİ KARAKOÇ ve HİS “;KAR ŞİİRİ”;-Selami Ece
  => İSTANBUL’UN AHMED MİDHAT EFENDİNİN ROMANLARINA TESİRİ
  => AHMET MİDHAT’A ATFEDİLEN BİR ESER: “HÜKM-İ DİL” VE MANASTIRLI MEHMET RIFAT
  => CEZMİ ÜZERİNE BAZI DÜŞÜNCELER
  => "EDEBİYATEĞİTİMİ"NDE "EDEBÎ METİN"İN YERİ VE ANLAMI
  => Mustafa Kutlu ve Rüzgârlı Pazar
  => BİR BİLİM ADAMININ ROMANI” ÜZERİNE GEÇİKMİŞ BİR TAHLİL
  => ÖLÜMÜNÜN 50. YIL DÖNÜMÜNDE
  => “MİT”TEN “MODERN HİKÂYE” “HİKÂYE”NİN SERGÜZEŞTİ
  => EDEBİYAT DİLİ/EDEBÎ DİL
  => BİR NESLİN VEYA BİR ŞAİRİN ROMANI: MÂİ VE SİYAH
  => İSTİKLÂL MARŞI’NIN TAHLİLİ
  => CAHİT KÜLEBİ
  => TEVFİK FİKRET’İN ŞİİRLERİNDE TRAJİK DURUM
  => MEHMED RAUF’UN ANILARI yahut EDEBÎ HATIRALARIN YAYIMI ÜZERİNE BİR DENEME
  => MEÇHUL BİR AŞKIN SON NAĞMELERİ: TEVFİK FİKRET’İN “TESADÜF” ŞİİRLERİ / YARD. DOÇ. DR. NURİ SAĞLAM
  => Tarihsel Romanın Eğitimsel İşlevi
  => ALIMLAMA ESTETİĞİ VE EDEBİYAT ÖĞRETİMİ1
  => Tanzimat Dönemi Oyun Yazarliginda Batililasma
  => SİNEMA VE EDEBİYAT TÜRLERİ
  => EDEBİYAT EĞİTİMİ, ESTETİK BİR HAZZIN EDİNİMİ
  => EDEBÎ TENKİT
  => ADALET AĞAOĞLU’NUN DAR ZAMANLAR ÜÇLEMESİNDE KİMLİK SORUNU
  => Halit Ziya ve Mehmet Rauf'un hayatları ile romanları
  => YAZIN VE GERÇEKLİK
  => MİLLÎ EDEBİYAT
  => HECE-ARUZ TARTIŞMASI/ Arş.Gör.Oğuzhan
  => AHMET HAŞİM’İN ŞİİRLERİNDE ATEŞİN DİLİ / ARŞ. GÖR. VEYSEL ŞAHİN
  => ROMAN TEKNİĞİ BAKIMINDAN YABAN
  => TANZİMATTAN GÜNÜMÜZE COCUK EDEBİYATI
  => KADIN VE EDEBİYAT
  => Şiirin Temel Özellikleri-Christopher Caudwell
  => EDEBİYAT EĞİTİMİ: HERMENEUTİK BİR YAKLAŞIM Vefa TAŞDELEN
  => VOLTAİRE VE ROUSSEAU ETRAFINDA AYDINLANMA ÇAĞI FRANSIZ YAZINI
  => TÜRKİYE’DE ULUSAL KÜLTÜR TARTIŞMALARI BAĞLAMINDA ÇAĞDAŞ UYGARLIK SORUNU
  => EDEBİYATIN DİLİ ÜZERİNE
  => TARİHİN SINIFLANDIRILMASI
  => Türk Milletini Uyandıran Adam: Attila İlhan
  => EDEBİYAT DERSLERİNİN İÇERİĞİNİN DEĞİŞTİRİLMESİ KONUSUNDA
  => "Yalancı şöhretlerin Gerçek Yüzünü Ortaya Koydum"-Hilmi Yavuz
  => AVRUPA BİRLİĞİNİ YARATAN NEDENLER VE TÜRKİYE Metin AYDOĞAN
  => DİVAN ŞİİRİYLE HALK ŞİİRİNDE ORTAK BİR SÖYLEYİŞ BİÇİMİ
  => divan şiirindeki sevgili tipini alaya alan bir roman
  => ALIMLAMA ESTETİĞİ VE EDEBİYAT ÖĞRETİMİ
  => BAĞLANMA VE ÇELİŞKİ
  => Antik Çağ’da Tarih Yazmak
  => TARİHÎ ROMANDA POST-MODERN ARAYIŞLAR
  => Kültürel Batılılaşma
  => GARPÇILAR VE GARPÇILAR ARASINDAKİ FİKİR AYRILIKLARI
  => Harf Devrimi Üzerine Yeniden Düşünmek
  => EDEBİYAT ÖĞRETİMİNDE WALDMANN MODELİ
  => KEMÂL AHMED DEDE VE TERCÜME-İ MENÂKIB-IMEVLÂNÂ’SI
  => TARİHSEL GELİŞİM SÜRECİ İÇERİSİNDE URDUCA
  => Avrupalılaşmak mı, Avrupalılaştırmak mı?CEMİL MERİÇ
  => ŞAİRANE BİR ÇEVİRİ yahut TOPLUMBİLİMİN SERÜVENLERİ Cemil MERİÇ
  => 47 LİLER YAHUT BİR ROMANIN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
  => ZAMAN, ZAMAN – I TERAKKİ Cemil Meriç,
  => Kırk Ambar (Cilt1)
  => KADIN RUHU, Cemil Meriç
  => Umrandan Uygarlığa-C.Meriç
  => Balzac’tan önce modern roman-Cemil Meriç
  => ARİSTARK’LA ZOİL-c.meriç
  => ELİNDE CENNET AÇAN ZEND AVESTA- c.meriç
  => SELEFÎLİK–SÛFÎLİK VE ÂKİF-SÜLEYMAN ULUDAĞ
  => Mehmet Âkif- Mâhir İz’e Yazdığı Mektuplar
  => DİDO SOTİRİYU’NUN ROMANI GİBİ BİR ROMANIMIZIN OLMAYIŞI
  => HİLMİ YAVUZ’UN DENEMECİLİĞİ
  => İRONİ KAVRAMI, GERÇEKÜSTÜCÜLÜK VE ERCÜMEND BEHZAD LAV ŞİİRİ ÜZERİNE
  => OKUNAMAYAN ROMANLAR
  => Gelenekçilik Geleneğe Dahil Değil
  => Türk Tiyatrosunda İronik Söz, İronisiz Metin
  => Postmodernist İroni
  => NÂZIM HİKMET ŞİİRİNİN SİYASİ ETKİLERİ
  => NÂZIM HİKMET ŞİİRİNDE SİNEMASAL ÖĞELER
  => Savaş
  => Newton, Goethe ve Sosyal Bilimler
  => Bir Afyon (!) Olarak Diktatörlükten Demokrasiye Futbol
  => Adorno Yüz Yaşında
  => Theodor Adorno: Kültür Endüstrisini Yeniden Düsünürken
  => ADORNO'NUN KÜLTÜR ENDÜSTRİSİ KAVRAMI ÜZERİNE
  => ADORNO’NUN KÜLTÜR ENDÜSTRİSİ KAVRAMI ÜZERİNE
  => Frankfurt Okulu
  => TARİHİ MADDECİLİK VE KAPİTALİZM - ÖNCESİ TOPLUMLARASYA TOPLUMU - FEODALİTE Asaf Savaş AKAT
  => POSTMODERNİZM GEÇ KAPİTALİZMİN KÜLTÜREL MANTIĞI
  => Postmodernizm Ya da Geç Kapitalizmin Kültürel Mantığı 2
  => Postmodernizm Ya da Geç Kapitalizmin Kültürel Mantığı 3
  => DİMİTRİ KANTEMİR'İN DOĞUBİLİM ARAŞTIRMALARINA KATKISI Georges Cioranesco
  => DİMİTRİ KANTEMİR'İN DOĞUBİLİM ARAŞTIRMALARINA KATKISI Georges Cioranesco 2
  => II. MEŞRUTİYET'TE SOLİDARİST DÜŞÜNCE: HALKÇILIK Zafer Toprak
  => II. MEŞRUTİYET'TE SOLİDARİST DÜŞÜNCE: HALKÇILIK Zafer Toprak 2
  => Türkoloji Araştırmaları Makaleler Veritabanı
  => Yeni Makaleler
  => Türkoloji Araştırmaları Dergisi
  => Türkoloji Makaleleri
  => ŞAİR DUYARLILIĞI Afşar TİMUÇİN
  => Yazılar.....
  => SEÇME YAZILAR
  => EDEBİYAT Tez / Makale / Kitap ara
  => Orhan Pamuk: Babamın bavulu Nobel konuşması
  => PiVOLKA'da Çıkan Yazılar
  => Amin Maalouf Üstüne
  => Öykünün Yüzyılı /Feridun ANDAÇ
  => Cumhuriyet Dönemi Türk Felsefesinde Bir Hareket Noktası Olarak Teoman Duralı-oktay taftalı
  => Sofist Bilgeliğin "Empirist" Dayanakları Üzerine 0.TAFTALI
  => Birlik ve Liderlik Hayalleri O.TAFTALI
  => Eğitilemeyen Bir Varlık Olarak İnsan O.TAFTALI
  => Çağdaş Bir Tarım Toplumuna Doğru O.TAFTALI
  => Sosyo-Politik Bağlamda Bir Dekadans Olarak Bilgi Toplumu O.TAFTALI
  => Aşkla Varolan Hayatlar O.TAFTALI
  => Batı Medeniyetinin Mutsuz Çocuğu Entelektüel O.TAFTALI
  => Nihat Genç Yazıları
  => Batılı Tarih Bilimi ve Tarihin Mantığı
  => Bir Hayat Alanı Olarak Aile O.TAFTALI
  => Bir Savaşın Kavramları Üzerine
  => Çalışma ve Erdem Kavramları Arasındaki İlgi Üzerine O.TAFTALI
  => Değer Üreten Hayatlar
  => Doğu'nun Hayal Ülkesi O.TAFTALI
  => Dostlukla Yükselen Hayatlar O.TAFTALI
  => Şiirimizin Hazin Sonu O. TAFTALI
  => Soğuk ve Sıcak Hayatlar OKTAY TAFTALI
  => Yalanın Fenomenolojisi O. TAFTALI
  => Günümüzde Medya Kılavuzluğu - Günümüzde Medya Kılavuzluğu
  => Ermeni Meselesinin Kökenini Batının Irkçılığında Aramak Lazım Prof. Dr. Türkkaya Ataöv
  => Osmanlı’dan Lozan’a Musul-Kerkük
  => “Sözümü Tutamadım, Artık Yaşayamam” Turhan Feyizoğlu
  => Gerilla Mustafa Kemal ve Türk Yurtsever Kurtuluş Hareketi Turhan Feyizoğlu"
  => SİYASİ TARİH YAZILARI -YEREL TARİH YAZILARI
  => Yazarlar - yazılar
  => TÜRKİYE’DE MUHAFAZAKÂRLIĞIN DÜŞÜNSEL - SİYASAL TEMELLERİ
  => yazılar 1
  => yazılar2
  => türk dünyası
  => Derin devlet
  => YAZILAR,
  => SOSYOLOJİ.
  => YAZILAR,,.
  => TANZİMAT DÖNEMİ
  => İdealizm-Realizm
  => Cemil Meriç..
  => ilhan berk
  => NİYAZİ BERKES’İN TÜRK KİTLE İLETİŞİM TARİHİNE KATKILARI
  => yazılar.
  => yazılar..
  => yazılar,
  => yazılar,,
  => yazılar.,
  => YAZILAR.
  => YAZILAR..
  => YAZILAR-
  => YAZILAR-,
  => yazılar.1
  => y.1
  => y.2
  => y.3
  => y.4
  => y.5
  => y.6
  => y.7
  => y.8
  => y.9
  => y.10
  => y.11
  => y.12
  => y.13
  => y.14
  => y.15
  => y.16
  => y.17
  => y.18
  => y.19
  => y.20
  => y.21
  => y.22
  => y.23
  => y.24
  => y.25
  => y.30
  => y.31
  => y.32
  => y.33
  => y.34
  => y.35
  => y.36
  => y.37
  => y,38
  => y.39
  => y.40
  => y.41
  => y.42
  => y.43
  => y.44
  => y.45
  => y.46
  => y.47
  => İnsan-Mekan İlişkileri
  => SANAT VE ELEŞTİRİ
  => Türkiye’de olumsuz Pierre Loti eleştirileri
  => TÜRKiYE’DE MODERN EDEBİYAT ELEŞTİRİSİ
  => ATATÜRK,
  => MAKALELER:
  => MAKALELER,
  => yz
  => yz1
  => yz2
  => yz3
  => yz4
  => yz5
  => yz6
  => yz7
  => yz8
  => FRIEDRICH NIETZSCHE’NİN TARİH ANLAYIŞI
  => Edebiyat Nedir?
  => YM1
  => YM2
  => YM3
  => YM4
  => YM7
  => YM8
  => YM9
  => İbn Battûta’da “Ahı” Kelimesi ve Anadolu
  => Simone de Beauvoir: Abjeksiyon ve Eros Etiği
  => Toplumsal Cinsiyet Düzenlemeleri
  => Psikanalitik ve Post-Yapısalcı Feminizm ve Deleuze
  => Tarihsel Bir Perspektif Üzerinden İroni Tür ve Tekniklerinin Gelişimi ve Bazı Uygulama Örnekleri Tarihi Gelişim
  => İroni ve Melankoli*
  => İroni, Nostalji ve Postmodern
  => “Daha İyi Anlamak İçin Daha Fazla Açıklamak” İsteyen Bir Yorumbilimci: Paul Ricœur
  => Kendi (Paul Ricœur Üstüne)
  => Sersemleşme Okulu
  => Osmanlı ve Avrupa Arasındaki Karşılıklı Etkileşimde Etnomaskeleme
  => Antik Yunan Tragedyasının Metafiziği
  => Sonbahar Mitosu: Tragedya*
  => Ayrışma, Çatışma ve Fanatizm
  => Fanatizm İlkelliktir
  => Tuhaf Bir Çocuk
  => Huzursuz
  => Benjamin’in Mistisizmine “Üç Yönlü Yol”
  => Renan, Irk ve Millet
  => Varlık, Benlik, Hatırlayış ve Unutuş Üzerine
  => Hangi Kilidin, Hangi Anahtarı?
  => Romanda Tarih
  => Bugün Psikanalizi Tartışmak
  => Kültürde Bakış
  => 1930 Goethe Ödülü Dolayısıyla Frankfurt Goethe Evi’nde Konuşma
  => Jacques Derrida ve Konukseverlik Sorusu
  => Metafiziğin Kalesi Hakkında Düşünmek
  => Hakların İadesi
  => Modern Etiğin İki Temel Direği Agnes Heller
  => Ezoterizme Genel Bir Giriş
  => Turnanın Semahı, Ezoterizmin Zamanı: Bektaşi ve Alevi Zaman Kavrayışla
  => Yeni sayfanın başlığı
  => Ulus-Ötesinden Hukuka Bakmak: Jürgen Habermas
  => Yeni Perspektifler Gerçeğin Çölüne Hoşgeldiniz
  => Orlan: Kırılan Ten Kubilay Akman
  => Pusudaki Ten, Vice Versa
  => Cimri ve Çöp Arasındaki Güçlü İlişki Üzerine
  => Demokrasi Kavramı Üzerine Hayli Spekülatif Bir İrdeleme
  => Benim Çöp Bayramım
  => Kamu Yeniden Kurulurken Kadınlara Ne Olacak?
  => Sonsuzluğun Sınırında: Immanuel Kant
  => Kant ve Üniversite İdeası
  => İki Yüzüncü Ölüm Yıldönümünde: Immanuel Kant ve Kantçılık
  => Kant ve Yeni Kantçılık
  => Otuz Beşinci Gece: Ruh, Can, Hayat, Ölüm, Akıl ve Öte Dünya Üzerine1
  => Ölüm Üzerine Tıbbi Çeşitlemeler
  => Ölüme Karşı Ölüm
  => Avrupa İçin Yeni Bir Ethos Üzerine Düşünceler
  => Avrupa ve Ötekileri
  => Sûfî Şiirinin Poetikası
  => Byron ve Romantiklik
  => Kötülük Toplumu ve Biçimin Muhalefeti
  => Balkanlar: Metaforların Çarpıştığı Bir Savaş Alanı
  => Badiou: Etik Üzerine
  => “Semen est Sanguis" Yahudilikte ve Hıristiyanlıkta Kan
  => Âdet Kanaması Tecrübesi: Sınırlar ve Ufuklar
  => Said ve Saidciler ya da Üçüncü Dünya Entelektüel Terörizmi
  => Kültür Endüstrisini Yeniden Düşünürken
  => Adorno ve Tanrının Adı
  => Kant, Adorno ve Estetiğin Toplumsal Geçişsizliği
  => Adorno ve Berg
  => İbn Battûta Seyahatnamesi
  => Irak Savaşı ve Sivil Etkinlikler
  => Yamalı Çelişkiler Semti: Saraybosna'dan Yenibosna'ya
  => Halkla Birlikte Bir Çağdaş Kent Söylemi Üzerine
  => Yeni Dünya Düzeninin Sonu?
  => Selçuklular Anadolu’da
  => Anadolu Selçuklu Sultanı I. Alâeddin Keykubâd Dönemine (1220-1237) Bir Bakış
  => 13. Yüzyılın Başında Anadolu’da Ticaret
  => Selçuklular Döneminde Anadolu’da Felsefe ve Bilim (Bir Giriş)
  => Nietzsche ve ‘Akla’ İsyan
  => Bizans Manastır Sistemine Giriş
  => Öğrenci Radikalizmi Üzerine Düşünceler
  => 1968’i Yargılamak ya da 68 Kuşağına Mersiye
  => “Gelecekte İnsanlara Çok Güzel Görüneceğiz”
  => Nevroz, Psikoz ve Sapkınlık
  => Üniversitede Psikanaliz Öğretmeli miyiz? Sigmund Freud
  => Psikanalist Kimdir?
  => Nerelisiniz?
  => Irak’a Kant Çıkarması
  => Bizans Şaşırtıyor
  => 12 eylül dosyası
  => FETHİ NACİ: Cesur, Gerçekçi Ve Halkçı... İzzet Harun Akçay
  => SON OKUDUKLARIM- İzzet Harun Akçay
  => Sabahın yalnız kuşları-İzzet Harun Akçay
  => Bir Portre - Cahit Sıtkı TARANCI - Şükran KURDAKUL
  => ŞİİR NEDİR? Cahit Sıtkı TARANCI
  => Afşar TİMUÇİN - Şair Duyarlığı
  => Ahmet KÖKLÜGİLLER - Karacaoğlan'ın Yaşamı ve Şiirleri
  => Atilla ÖZKIRIMLI - Dadaloğlu ve Çevresi
  => Aysıt TANSEL - Metin Eloğlu
  ARAŞTIRMA-İNCELEME
  SÖYLEŞİ
  DENEME
  ATTİLA İLHAN
  ATTİLA İLHAN-KÖŞE YAZILARI
  E-KİTAP
  ANSİKLOPEDİK
  SATRANÇ VİDEO DERSLERİ DÖKÜMANLAR
  SATRANÇ OYNA
  ŞİİR
  DİL ANLATIM TÜRK EDEBİYATI - LİSE KAYNAK
  EDEBİYAT RADYO
  EDEBİYATIMIZDA ŞİİR ROMAN ÖYKÜ (dinle)
  100 TEMEL ESER (dinle)
  100 TÜRK EDEBİYATÇISI (dinle)
  SESLİ KİTAPLAR
  FOTOĞRAF ÇILIK
  E-DEVLET
  EĞİTİM YÖNETİMİ DENETİMİ
  RADYO TİYATROSU
  ÖĞRETMEN KAYNAK
  EDEBİYAT TV
  SÖYLEŞİLER - BELGESELLER TV
  RADYO KLASİK
  TÜRKÜLER
  GAZETELER MANŞETLER
  ÖYKÜ ANTOLOJİSİ
  DERGİLER - KİTAPLAR - KÜTÜPHANELER
  E-DERGİ
  KİM KİMDİR BİYOGRAFİLER
  ZİYARETÇİ DEFTERİ
  İLETİŞİM
  EDEBİYAT OKYANUS
1968’i Yargılamak ya da 68 Kuşağına Mersiye
1968’i Yargılamak ya da 68 Kuşağına Mersiye
Zafer Toprak


 

Eric Hobsbawm ünlü dörtlüsü dünya tarihinin son cildine “Aşırılıklar Çağı” adını koymuş. Türkçede de yayımlanmış bu kitap. Yüzyılımızı üç evreye ayırıyor bu son cilt. 1914’le Çöküntü Çağı (the age of catastrophe) diye nitelediği dönemi II. Dünya Savaşı ertesi imparatorlukların dağılışıyla bitiriyor. Kitabının ikinci kısmı Soğuk Savaş’la başlayan “Altın Çağ”a ayrılmış. 1973’e kadar uzanıyor bu mutlu dönem. 1973 sonrası ise yeni bir bunalım dönemine giriyor dünya.
Dünya iki önemli devrim yaşıyor otuz yıla yakın “Altın Çağ”da. Sosyal devrim ve kültür devrimi.  Sosyal devriminin özünde köylülüğün çözülüşü ve çöküşü geliyor. Tıpkı Türkiye’de olduğu gibi... Ama ondan daha da evrensel olanı eğitim gerektiren yeni uğraşların yükselişi ve “kültür devrimi”... Okur yazarlık, özellikle temel eğitim, tüm yönetimlerin temel kaygısını oluşturuyor. İlköğretim  hızla ilerliyor, orta ve yükseköğretime baskı koyuyor. Orta ve yükseköğretimde olanakların yetersizliği gün ışığına çıkmakta gecikmiyor. Üniversite çağında okullaşma oranının ne denli düşük olduğunu gösteriyor.
Savaş öncesi Almanya, Fransa ve İngiltere birlikte 150 milyon nüfus oluştururken üniversite öğrenci sayıları toplam 150 bin dolayında kalıyor. Bir başka deyişle binde bir oranında bir yüksekokul öğrencisi var Avrupa’nın en gelişkin üç ülkesinde. Bu yükseköğretimin ne denli seçkin bir kesime has olduğunu gösteriyor.
1980’lerin sonuna geldiğinde Fransa ve Almanya’nın her birinde bir milyonun üzerinde üniversite öğrencisi gözleniyor. Salt bu ülkelerde değil, İtalya, İspanya ve dünün Sovyetler Birliği gibi ülkelerinde de benzer oranlar oluşuyor. Eğitimde iddialı ülkelerde toplam nüfusun yüzde 2,5’inin üzeri üniversite sıralarında eğitim görüyor. İngiltere ve İsviçre gibi, bu konuda görece muhafazakâr ülkelerde bile bu oran 1,5’i buluyor. Kimi gecikmiş ülkelerde benzer yüksek oranlara rastlanıyor. Ekvador’da  yüzde 3.2, Filipinler’de 2.7 oranlarına varılıyor.
20. yüzyılın ikinci yarısı, artık eğitimin yüksek gelir ve toplumsal statü elde etmenin temel kıstası olduğunu kanıtlıyor. Artık dünün Çin seddiyle ayrılmış sınıfsal yapıları çözülmeye yüz tutuyor. Eğitimle insanlar sınıf atlıyorlar. Refah devleti ve sosyal devlet kaygıları birçok ülkede görece düşük gelir gruplarına eğitim olanakları sağlıyor. Artık, düşük gelirli çalışanlar bile çocuklarını üniversitede okutabilecek gücü buluyorlar kendilerinde. Sosyalist ülkelerde bu olanak bir hak olarak görülüyor ve devlet her türlü desteği eğitime veriyor. Keza sosyal demokrat çizgiye giren ülkelerde de burs ve benzeri olanaklarla eğitim geniş kitlelere ulaştırılıyor.
Genç nüfusun bu yükünü, ABD, Japonya ve birkaç ülke dışında kamu üstleniyor. Özelden çok kamu üniversiteleri  hızla büyüyor bu yıllarda. 1970’li yıllarda dünyada üniversite sayısı ikiye katlanıyor. Bağımsızlığını yeni kazanmış birçok eski koloni ülkesinde üniversite, tıpkı bayrak, havayolu ve ordu gibi bağımsızlık sembolü oluyor.
Bu öğrencisiyle hocasıyla milyonları bulan kütle geniş, çoğu kez kentten kopuk kampuslarda biraraya geliyor. Yeni “üniversite kentleri” doğuyor dünyada. Bu “kentler”in kendilerine özgü kültürleri oluşuyor, siyasal kimlikleri yapılanıyor. Bu kentlerin sakinleri çoğu kez ülkenin dört bir yanından gelmiş insanlar. Kimileri başka ülkelerden. Değişik deneyimler, birikimler bir araya geliyor üniversiter ortamlarda. Genç insan üniversiter yaşamla birlikte büyük bir akışkanlık kazanıyor, yerel kabuğunu kırıyor, dünyayı algılıyor. Bedeni kadar, düşünceler dolaşıma giriyor. Bölge ya da ülke ötesi birikimler ve deneyimler aktarılıyor.
Üniversiteler ansızın ülke yönetimlerini geride bırakıyorlar küreselleşme ortamında. Başkentlerdeki siyasal erkin iletişim teknolojisi başedemiyor üniversiter-düşünsel iletişim ağı ile. Ülke gerçeklerini dile getirmede üniversite apayrı bir işlev üstleniyor. Bilimin söylemi ülke teknokrat ve bürokratlarının yönetim söylemini geride bırakıyor. “Gerçeği” üniversite dile getiriyor, sert eleştiriler pahasına. Siyasal ve toplumsal yetersizlikler, açmazlar üniversitelerde gündeme geliyor. Üniversite bundan böyle giderek için için yanan patlamaya hazır bir dinamit konumuna giriyor. Latin Amerika’da olduğu gibi kimi diktatörlüklerde tek söz sahibi ve eylem koyabilen yurttaşlar üniversite öğrencileri oluyor.
1917 sonrası devrimi bekleyenlerin belki de tek umutlandıkları yıl oluyor 1968. ABD’den Meksika’ya; Polonya, Çekoslavakya, Yugoslavya’ya, tüm gençliği ateşliyor Mayıs 1968 Paris’i. Öğrenciler kuşkusuz devrimden yana bu ayaklanmalarda. Ama “devrim” gerçekleşmiyor. Nedeni öğrenci hareketinin kendi başına kısırlığı. Öğrenci olsa olsa bir ateşleyici fitil işlevi görebiliyor.  Kimi kez bu işlevi başarıyla götürebiliyor, tıpkı Jön Türk devriminde olduğu gibi. Ama peşinden sürükleyebilecek müttefiklere gerek duyuyor. Devrim söylemi doğrultusunda işçi kesimine sesleniyor. Ne de olsa Marxist gelenek ağır basıyor öğrenci hareketi içersinde. Romantik birkaç işçi güruhunu peşine takabiliyorsa da, 1968 hüsranla sonuçlanıyor.
“İşçi sınıfı”nın 60’lı yıllarda tuzu kuru. İkinci Dünya Savaşı ertesi öğrencinin başkaldırdığı tüm bu ülkelerde “altın çağ” yaşanmış, ücretler artmış, tam istihdam gerçekleşmiş. Öğrencinin peşinden maceraya sürüklenmeye istekli değil çalışan katmanlar. Proleter kitlenin, eğer proleterlikleri kaldıysa, gündemindeki en son madde devrim. Öğrencinin düş kırıklığı kimi radikal kanadı kendi devrimini yapmaya zorluyor. Küçük terorist gruplar basının büyük ilgisini çekiyor. Ender tehdit oluşturuyor yönetimlere bu gruplar. Oluşturdukları vakit de Güney Amerika’da olduğu gibi baskı yöntemleriyle, ya da İtalya’daki gibi kapıardı görüşmelerle pasifize ediliyorlar. Bunların belki de en kalıcı olanları İspanya’da Bask (ETA) ve Peru’da, Ayacucho Üniversitesinin talihsiz hediyesi Aydınlık Yol (Sendero Luminoso) teroristleri.
İşte Türkiye’nin 68’i böyle bir eksene oturuyor dünya ölçeğinde. Fitil belki Paris’ten ateşleniyor. Ama Türkiye’nin ayrıca kendine özgü nedenleri var 1968 için. Gecikmiş ya da “geri kalmış” olmaktan kaynaklanan nedenler bunlar. Azgelişmişlik söylemi burada ağır basıyor. Üniversiter altyapı çok daha yetersiz tüm Batı ülkeleri ile karşılaştırıldığında. Ama daha da beteri Türkiye 40’lı yıllarla 80’li yıllar arası bir “demografik devrim” yaşıyor. Kimi Batı ülkelerinde 18. yüzyılın ikinci yarısında gündeme gelen bu nüfus patlaması Türkiye’ye epey geç ulaşıyor. Avrupa 19. yüzyılda kentleşiyor. Oysa Türkiye’de kentleşme 1950’lerden itibaren gündeme geliyor. Hızlı nüfus artışına  kırsal kesimin hızla çözülüşü ekleniyor. Artı, Batı’nın “altın çağ”ına karşı Türkiye’de özellikle 1950’lerin ikinci yarısında gözlenen ekonomik düş kırıklığı.
Demokrasiye geçiş sürecinde siyasetin beceriksizliği “devrim”i getiriyor: 27 Mayıs ve “ordu ile gençlik el ele”. Ordu “devrim”den yana, keza “gençlik” de aynı havayı çalıyor. Azgelişmişliğe tek çözüm “Kuvayı Milliye ruhu”. “Tam bağımsız, gerçekten demokratik Türkiye”.
İkinci Dünya Savaşı ertesi gecikmiş ülkelerin en büyük açmazı güçlü orta sınıftan yoksun oluşları. İki dünya savaşı arası gelişmiş ülkeleri, otoriter ve totaliter rejimlere saptıran orta sınıf bu kez demokrasinin temel güvencesini oluşturuyor. Orta sınıfın güçlü tüketim örüntüsü iş ve sermaye çevrelerini siyasete çekmekte gecikmiyor. İkinci Dünya Savaşı ertesi sosyal devlet kaygıları ve sosyal demokrasinin başarısı çoğu toplumsal katmanı çatışmadan çok uyuşmaya özendirmiş. Toplumsal uzlaşma sosyal demokrasinin şiarı olmuş. İşverenle işgören masa başında sorunlarını çözümlüyorlar. Çatışmadan çok uzlaşma var.
Batı’da sosyal demokrasi yeşerirken Türkiye gelişme iktisadının açmazlarıyla boğazlaşıyor. Büyük umutlar besleniyor önce “liberal” politikalara. ABD’nin desteği, Marshall Planı, ABD’nin tarımsal programları savaş yıllarında gerçekleşen altın birikimiyle birlikte Demokratları plansız programsız bir büyüme özlemine itiyor. Kore savaşının konjonktürü de bu olumlu havayı körüklüyor. Ama balayı kısa sürüyor. 50’lerin ortalarında Türkiye sıfırı tüketiyor. İstikrar önlemleri gündeme geliyor ve düş kırıklığına ilk tepkiler üniversiteden geliyor. 50’lerin ortalarında huzursuzluk Ankara Üniversitesinde başlıyor. Ankara Siyasal’ın başı çekmesi doğal. Ne de olsa siyaset bilimi öğretiliyor bu okulda geleceğin yöneticilerine. Hocaları bakanlık emrine almalar ve bir dizi yıldırma tepkileri o güne kadar iktidarın yanında olan Cumhuriyet gençliğini muhalif yapıyor. Tahkikat komisyonu bardağı taşıran son damla oluyor. 28-29 Nisan olayları, Kızılay ve Beyazıt meydan muharebeleri, Harbiye gençliğinin devreye girişi demokrasiyi her geçen gün yıpratıyor. “Ordu gençlik el ele” iktidar oluyorlar.
27 Mayıs ertesi gençliğin imgesi son derece müsbet kitlelerin nezdinde. 61 Anayasası 50’li yılların açmazlarına çözüm arıyor. 50’li yılların düş kırıklığı ile sona eren “liberal gelişme iktisadı”nın yerini “planlı kalkınma” alıyor. Planlama ise teknokratlarıyla ikinci bir iktidar odağı oluyor Ankara’da. Teknokrasi eğitim gerektiyor. Geniş bir üniversiter kadro planlamayı üstleniyor o yıllarda. Ne de olsa o yılların kıt okumuş camiası üniversite hocası. Türkiye’de bundan böyle üniversite ile siyaset iç içe. Üniversite yeni Anayasa’yı yapmış, ülkeyi planlıyor ve geleceğin neslini eğitiyor. Baskı ve çıkar gruplarının yeterince oluşmadığı, bir başka deyişle demokrasinin kurumsal yapılanmasının yetersiz olduğu bir ortamda tek sesi duyulan üniversite oluyor.
Aynı yıllarda üçüncü dünya ülkeleri için reçeteler de sonuç vermiyor. Liberal açılımlı gelişme iktisadı birçok gecikmiş ülkede fos çıkıyor. Batı ile uzlaşmacı ekonomik modeller, Soğuk Savaş nedeniyle kutuplaşmış dünyadaki diğer seçeneklerin de etkisiyle, yerini çatışmacı çözümlere bırakıyor. Az gelişmişlik geri bırakılmışlık anlamına geliyor bundan böyle. Raul Prebish’in “dependencia”sı Türkiye’yi de sarıyor. Türk aydını “tam bağımsız” bir Türkiye peşinde 60’lı yıllarda. Sermayenin kıt olduğu bir ülkede “Yabancı sermayeye hayır” sloganları atılıyor.
Oysa Türkiye tüm engebelere karşın gelişiyor 60’lı ve 70’li yıllarda. Kentleşme beraberinde sanayileşmeyi getiriyor. Sanayi ise çalışan katmanları. Bir başka deyişle “işçi sınıfı” doğuyor bu yıllarda. Yeni sınıf ise “bilinç” üretiyor ve yeni parti gerektiriyor. İşte İşçi Partisi böyle bir ortamda, 61 Anayasası’nın getirdiği özgürlükler çatısı altında gündeme geliyor. Kimi çevreler “Kapitalist olmayan yol”dan yana. Ne de olsa devletçilikten kalma bir kamu bilinci var ülkede. Üniversite gençliği uyanık katman olarak “tam bağımsızlığa” sahip çıkıyor, “kapitalist olmayan yol”u gözlüyor.
1968’de artık üniversite gençliği üç büyük kentin varlıklı ailelerinin çocuklarından oluşmuyor. Giderek şekillenen orta katmanların çocuklarına kapılarını açıyor sınırlı sayıda üniversiteler. Bu katmanların yükselen beklentileri hoşnutsuzluğu sürekli körüklüyor. Üniversitede okuyorlar ama güç koşullarda. Okudukça koşullar zorlaşıyor algılandığı kadarıyla. Kent yaşamında filizlenmeye başlayan gelir düzeyi farklılıkları, sınıf atlama çabası içersinde olan üniversite gençliğini daha da radikalleştiriyor.
Diğer bir etmen 60’lı yılların bir tür “aydınlanma çağı” işlevi görmesi. Türkiye tarihinde iki dönem aydınlanmayı getiriyor. Biri Jön Türk devrimi ertesi Kanun-ı Esasi  yılları, diğeri 27 Mayıs devrimi ertesi 61 Anayasası yılları. Türk aydını ve gençliği, çağlar boyu bu dönemlerde olduğu kadar hiçbir zaman okumuyor. Çeviriler yapılıyor, dünya bir başka algılanıyor bu yıllarda. Dışa açılıyor her iki evrede Osmanlı, ardından Türk insanı. İlkinde Durkheim’ı, Seignobos’u, Cauwes’i okuyor; diğerinde Marx’ı, Engels’i  Lenin’i. İlkinde solidarist düşünceyi hâkim kılıyor ulus-devlet arayışı. İkincisinde sınıf sorununu ön plana çıkarıyor sosyal-devlet özlemi.
Devrim sendromu işte böyle bir ortamda yakalıyor 68 Türkiye üniversitelerini. 1950’lerin ortalarında Demokratların üniversiteleri güdümleme kaygısıyla başlayan siyasal muhalefet Paris’in Mayıs 68’i ile bütünleşiyor. Dünya küçülüyor, kitle ilitişim araçları etkinleşiyor, Türkiye de bu küçülen dünyada yerini alıyor.
68 üniversite olayları özünde günümüz küreselleşmesinin belki de ilk habercisi. Bundan böyle dünya tek yörüngede dönüyor. Ne 1929 buhranı ne de iki dünya savaşı bu denli hızlı bulaşmıyor “öteki”ne. Oysa 68 yeni bir örüntünün “entelektüel” örüntünün  habercisi. İletişim çağının belki de verdiği ilk sınav. 21. yüzyılın ana sektörü olmaya aday eğitimin ne denli karmaşık bir bileşkeye gebe olduğunu haber veriyor insana.
68  kuşağı bedenen ve zihnen yargılandı son otuz yılda. Bizde ve öteki ülkelerde yoğun eleştiriler aldı.  Türkiye’de tarihin kırılma noktalarına fatura çıkarmak işin kolayını oluşturuyor. Kimi Jön Türklere yükleniyor, kimi Kemalistlere devrim yaptıkları için. 68 ise her iki geleneğin bir devamını oluşturuyor, sessiz ve derinden. Türkiye’nin 12 Martı ve 12 Eylülü ne ölçüde 60’lardan sorulur, bunu kestirmek zor. 68 romantizminin kötü bir şey olduğunu savunmak  günlük yaşamla yetinen insanların sığ beyinciğinde kurgulanıveriyor. Oysa insanların düşleri hazırlıyor yarınlarını.

Ama 68’in bilinçlendirdiği kuşak yönetiyor bugün Türkiye’yi iyi kötü. Yine 68 kuşağı üretiyor özgün bilgiyi, o da iyi kötü.


İLETİŞİM edebiyatokyanus@gmail.com  
   
edebiyatokyanus 640571 ziyaretçi (1178322 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol