edebiyatokyanus
İÇERİK  
  ANA SAYFA
  YAZILAR
  ARAŞTIRMA-İNCELEME
  SÖYLEŞİ
  DENEME
  ATTİLA İLHAN
  ATTİLA İLHAN-KÖŞE YAZILARI
  => 'Havanda Su Dövülüyor' -Attilâ İLHAN
  => Madalyonun Arka Yüzü-Attila İlhan
  => 'Deve' mi, Yoksa 'Kuş' mu?-Attila İlhan
  => Hadi, Konuşsana İsmet Paşa!.-Attila İlhan
  => İkisi de, Sağlam NATO'cu!..-Attila İlhan
  => 'Akbaba Operasyonu' ve Sonrası-Attila İlhan
  => Seç Seçebildiğini!- Attilâ İLHAN
  => Gâzi'nin 'Dev Yalnızlığı-Attilâ İLHAN
  => Gâzi'nin 'Solculuğu'!..- Attilâ İLHAN
  => Gâzi'nin Solculuğu!(2)-Attilâ İLHAN
  => 'Reis Paşa'nın, Gelecek Tasarımı!-Attilâ İLHAN
  => 'Avrasya'nın NATO'su!-Attilâ İLHAN
  => 'Kökü Dışarda Demokrasi!.-Attilâ İLHAN
  => 'Batı'ya Parmak Kaldırmak-Attilâ İLHAN
  => Amaç Ülkeyi, 'Batı Çizgisi'nde Tutmak-Attilâ İLHAN
  => Senin 'Batılılaşma' Dediğin-Attilâ İLHAN
  => Batılılaşma, Bir tuzak- Attilâ İLHAN
  => Aysberg'in Görünmeyen Kısmı-Attilâ İLHAN
  => Intibah Basladi- Attilâ İLHAN
  => Ilericiligin Böylesi - Attilâ İLHAN
  => Gençler Müdafai Hukuk’ta Birlesmeli-Attilâ İLHAN
  => Usakligin Zirvesindeki Komprador Aydinlar-Attilâ İLHAN
  => 'Biz e Sözümüz Var!-Attilâ İLHAN
  => 'Cumhuriyet Disiplini-Attilâ İLHAN
  => 'Darbe' İçin 'Halkı Kullanmak-Attilâ İLHAN
  => 'Değişme' Var da, 'Sandıkları' Değil-Attilâ İLHAN
  => 'Dengeler' Değişiyor mu-Attilâ İLHAN
  => 'Dibe Vurmak' mı?-Attilâ İLHAN
  => 'Doğu/Batı İkiliği' Olmasın?-Attilâ İLHAN
  => Gidinin 'Dünya Bankası!..-Attilâ İLHAN
  => Yeni 'Durum'a, Eski 'Senaryo'-Attilâ İLHAN
  => Gazi ve Filistin-Attilâ İLHAN
  => 'Emperyalizm'in Son Aşaması?-Attilâ İLHAN
  => 'Türkçülüğün' Yeri 'Solda' mı-Attilâ İLHAN
  => Faşizim Kimin Sloganı-Attilâ İLHAN
  => 'Ay/Yıldızı' Sildirtecek miyiz?-Attilâ İLHAN
  => 'Film Çöplüğü'-Attilâ İLHAN
  => 'Yoksul'a, 'Sınıf Atlama' Yolu: 'Futbol!-Attilâ İLHAN
  => 'Futbolcu'nun, 'Entel'e Verdiği 'Ders'-Attilâ İLHAN
  => Futbolu'nun 'Lağım Çukuru'- Attilâ İLHAN
  => Seni, Ben Mahvederim, İsmet- Attilâ İLHAN
  => Gâzi'nin 'Tespit'i- Attilâ İLHAN
  => 'Reis Paşa', Doğru Görmüştü
  => Gâzi'nin 'Tasarımı': 'Devlet Sosyalizmi'- Attilâ İLHAN
  => 'Times Anlaşması' - Attilâ İLHAN
  => 'Türkçü'nün 'Ülkücü'ye Tepkisi-Attilâ İLHAN
  => Halka Söylemeye Dilleri Varmıyor-Attilâ İLHAN
  => 'Hancı Sarhoş, Yolcu Sarhoş-Attilâ İLHAN
  => Demokrasi Kamuflajı- Attilâ İLHAN
  => Avrasya'da dolaşan Hayalet:'Galiyef'-Attila İlhan
  => ...'Ilımlı' mı?.. Yoksa 'Bağımlı' mı?..-ATTİLA İLHAN
  => 'İlk Meclis'in Solculuğu-Attilâ İLHAN
  => Kimin 'İmparatorluğu'-Attilâ İLHAN
  => 'Irk Milliyetçiliği' Değil, 'Yurt Milliyetçiliği'-ATTİLA İLHAN
  => İşin Ucu 'Nereye' Dayanırdı-Attilâ İLHAN
  => İthal Malı' Demokrasi- Attilâ İLHAN
  => İt Ürür, 'Tarih' Yürür-Attilâ İLHAN
  => İzin Arzuhali-Attilâ İLHAN
  => 'Karen Fogg Dosyası-ATTİLA İLHAN
  => İyi ki, Bugünleri Görmediler-ATTİLA İLHAN
  => Perinçek 'i tanımazdım: tanımış oldum-ATTİLA İLHAN
  => Kimlerin, Elinde Kalmıştık-ATTİLA İLHAN
  => 'Tatlısu Frengi' Kim? 'Tatlısu Türkü' Kim-ATTİLA İLHAN
  => Sol' Yoksa, 'Demokrasi' de Yok!-ATTİLA İLHAN
  => Üstelik, Adı 'Liberal', Soyadı 'Demokrasi ATTİLA İLHAN
  => 'Mazlumlar Enternasyonali' mi?-Attilâ İLHAN
  => Parola Vatan, İşareti Namus-ATTİLA İLHAN
  => Haklı Bir Milliyetçilik-Cengiz İlhan
  => Şiir Arşivi
  E-KİTAP
  ANSİKLOPEDİK
  SATRANÇ VİDEO DERSLERİ DÖKÜMANLAR
  SATRANÇ OYNA
  ŞİİR
  DİL ANLATIM TÜRK EDEBİYATI - LİSE KAYNAK
  EDEBİYAT RADYO
  EDEBİYATIMIZDA ŞİİR ROMAN ÖYKÜ (dinle)
  100 TEMEL ESER (dinle)
  100 TÜRK EDEBİYATÇISI (dinle)
  SESLİ KİTAPLAR
  FOTOĞRAF ÇILIK
  E-DEVLET
  EĞİTİM YÖNETİMİ DENETİMİ
  RADYO TİYATROSU
  ÖĞRETMEN KAYNAK
  EDEBİYAT TV
  SÖYLEŞİLER - BELGESELLER TV
  RADYO KLASİK
  TÜRKÜLER
  GAZETELER MANŞETLER
  ÖYKÜ ANTOLOJİSİ
  DERGİLER - KİTAPLAR - KÜTÜPHANELER
  E-DERGİ
  KİM KİMDİR BİYOGRAFİLER
  ZİYARETÇİ DEFTERİ
  İLETİŞİM
  EDEBİYAT OKYANUS
Gençler Müdafai Hukuk’ta Birlesmeli-Attilâ İLHAN

Gençler Müdafai Hukuk’ta Birlesmeli

Türkiye'de Kemalizm mücadelesinin iki esasi var. Bunlardan birincisi, Türk gençlerinin Kemalizmin ne oldugunu ögrenmesi lazim. Türkiye'de, en azindan elli senedir, hatta belki daha uzun zamandan beri herkes “Atatürkçü” oldugu halde Kemalizmin egitimi ve ögretimi yok.

Mustafa Kemal Pasa'nin, hareketin basindan itibaren söylediklerini bile derli toplu vermemisler. Sadece Nutuk'tur ortada olan. Bir de Söylev ve Demeçleri diye üç ciltlik bir kitap. Daha önceleri Enver Ziya Karal gibi bir takim hocalarin yaptiklari derlemeler vardir Mustafa Kemal Pasa'dan. Onlari bir okusaniz, onlarda bile Mustafa Kemal Pasa'nin ne yapmak istedigi iyi kötü anlatilmistir, Ismet Pasaya ragmen.

Çünkü Ismet Pasa basimizdaydi o dönem. Yine de Enver Bey’in kitabindan, hareketin nasil bir halk hareketi oldugu, nasil bir mazlum millet hareketi oldugunu cümlelerin içinden, arasindan anliyorsun. Ben bunu 1957'de okudum. Daha o zaman uyandim.

Gençler oturacak kafayi yoracaklar, o günkü sartlari inceleyecekler, o sartlar içerisinde Mustafa Kemal Pasa'nin koydugu tavirlara bakacaklar, görüsleri, belgeleri nasil kullandigina bakacaklar ve oradan da bir sonuç çikaracaklar. Bir kere bunu ögrenelim.

Peki bu ögrenme nasil olacak? Bu ögrenme bugün Türkiye'de geçerli olan egitim ve ögretim sistemiyle mümkün degil. Çünkü egitim ve ögretim isleri, yani bugün geçerli olan sistem Mustafa Kemal Pasa'nin Türkiye'de ‘Inkilap Kanunu’ diye getirdigi Tevhid-i Tedrisat'in delinmesi ile olusmustur. Tevhid-i Tedrisat ne istiyor ise aksi yapiliyor. Ve böyle bir sistemin içinde gençlerin Gazi'yi ögrenmesi mümkün degil. Ögrenmemesi için de elden gelen her sey yapiliyor zaten. Çünkü Gazi'yi ögrenirse, ‘Ya siz ne yapiyorsunuz’ diyecek.

Yurttas Yetismek
Gazi'yi nasil ögreniriz? Ne zaman ki ögretim ve egitimin amaci, yurttas yetistirmek olur, o zaman ögreniriz. Biz yurttas olarak yetistiriliyorduk. Amaç bir lise mezununun, memleketin gelecegi hakkinda fikir sahibi olabilmesi idi.

Biz liseye basladigimiz siralarda Türkiye'de lise mezunu olmak çok önemli bir seydi. Çünkü zaten bir tane üniversite vardi. Lise mezunlarina çok önem veriliyordu. O zaman okutulan kitaplari alip baktiginiz zaman hayretlere düsersiniz. Lisenin ikinci sinifinda öyle bir tarih kitabi vardir ki okutulan, bu gün o kitabi Dil Tarih Cografya Fakültesi'nde okutsaniz millet sinifta kalir. Bayagi etrafli, kapsamli, derin kitaplardi.

Bunlarin disina çikarsan, tarih diye ellerine su kadarcik kitap verirsen o zaman bu çocuklar Mustafa Kemal'i nasil ögrenirler? Ögrenemezler ve ögrenemiyorlar. O nedenle de yurttas yetisemiyor.

Yurttas yetismek ne demek? Yurttas yetismek demek, gerek manevi düzeyde gerek maddi düzeyde üretici olmak demek. Yurttas, isçiyse veya köylüyse çabasiyla üretecek. Aydinsa fikirleriyle, sanatçiysa eserleriyle üretecek.

Dikkat edip bakarsaniz Mustafa Kemal Pasa'nin devrinde Türkiye'de bütün bunlar son derece yolunda. Türkiye son derece ulusaldir. Ulusallik o kadar önemlidir ki, Türkiye'deki on, on bes tane kadar yabanci sermayeli kuruluslarin hepsinin tikir tikir paralari ödenmis ve herifler kovulmustur. Ve bu Türkiye'de, yani yabanci kuruluslari teker teker sepetleyen Türkiye'de simdi yabanci sermayeyi getirmek için yapmadigimiz saklabanlik kalmiyor. Ve bunun Atatürkçülük oldugunu söyleyebiliyorlar. Bu kadar da yüzsüzlesmis durumdadirlar.

Tüketici Degil Üretici Yurttas
Üreticilik vasiflariyla yetismesi lazim gelen gençler Atatürkçü bir egitimden geçseler o taktirde Mustafa Kemal'i de anlarlar, Kemalizm'in ne oldugunu da anlar ve memleketin gelecegi için ne yapmak lazim geldigini de. Ama sen Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nu delersen, misyoner okullarini bu defa devlet eliyle kurarsan ve yabanci dili memlekette yayginlastirsan, özel egitimi tesvik edip devlet egitimini üvey evlat haline getirsen, o zaman ne yetisiyor, o zaman üretici yetismiyor tüketici yetisiyor.

Tüketici çok kötü bir insandir. Çünkü üretici ne kadar aktif ise tüketici o kadar pasiftir. Tüketici, enayi bir adamdir. Yani hep birileri sen sunu al, sen bunu al der, o da, acaba ben sunu mu alsam, bunu mu alsam tereddütü içinde yasar. Memleketi veya gelecegi hiç umurunda degildir. Bu mantikla yetistirdiginiz zaman, yani senin yetistirdigin gençler üretici degil tüketici oldular mi, onlardan memleketle ilgili baska sey beklemeyin. Baska sey yapamazlar. Onlar sadece daha çok tüketebilmek için daha çok para kazanmayi düsünürler. Daha çok para kazanmak için de yapmayacaklari yoktur.

Bir de ideoloji olarak getirip liberalizmi korsan önlerine... Zaten liberalizm nedir? Sosyal Darwinizm'dir. Sosyal Darwinizm nedir? ‘Güçlü olan ötekini ezer’dir. Yani ormanda aslan üçlü oldugu için nasil hakimse, nasil zavalli kurt avladigi hayvani aslan gelince ona birakip gidiyorsa, burada da öyle olacak. Güçlü olan sermaye gelecek öbürünün sirtina binip basacak.

Bu çerçevenin içinde sen bir tüketim toplumu haline gelirsin. Bir tüketim toplumunun Kemalist kalmasi da mümkün degildir. Mustafa Kemal Pasa'nin ideali çok açiktir: Sanayini kurmus, hem de en mükemmel sanayini kurmus, ordusunu, donanmasini, hava kuvvetlerini kendi üretimi ile takviye edip donatabilen, memleketin içersinde en son egitim imkanlarini köylüsünden baslayarak halkina tatbik edebilen, en azindan yüz milyonluk bir Türkiye.

Mustafa Kemal Pasa güçlü bir Türkiye çizmeye ugrasiyor. Güçlü Türkiye'yi kurabilmek için de sanayilesmenin kaçinilmaz oldugunu görüyor. Sanayilesme fikri Kemalistlerde, Kemalist egitimde o kadar hakimdir ki, sonradan Türkiye'ye bizzat Amerika'nin lanse ettigi Demirel bile senelerce ‘sanayilesme, sanayilesme’ diye bagirmis o yüzden de iki darbe yemistir. Çünkü fakinda degildi Amerikalilarin Türkiye’nin sanayilesmesini istemediginin. Diyor ki, büyük Türkiye. Ama Amerikalilar büyük Türkiye istemiyorlar. Küçük Türkiye istiyorlar. Iki darbeden sonra anladi Demirel ancak Amerikalilarin sanayesme istemedigini.

Bir defa simdi Türkiye'de yetisen çocuklar kötü yetisiyorlar. Peki bunun çaresi ne? Bunun çaresi basit. Anayasada Inkilap Kanunlari hala mercidir. Orada yaziyor. Darbelere ragmen Inkilap Kanunlari Türkiye'de muteberdir. O zaman kim eger Tevhid-i Tedrisat Kanunu’na aykiri hareket ediyorsa anayasa mahkemesine basvurulur. Diyeceksiniz ki: Bakin bu burada muteber. Anayasa'da yaziyor. Siz burada yabanci tedrisat yapan okul açamazsiniz, bu Anayasa’ya aykiridir. Versinler bakalim cevabini, ne diyecekler.

Buradan hareket ederek, yani Anayasa’da bizzat zikredilmis olan Devrim Kanunlari’nin geçerliligi meselesini Anayasa Mahkemesi’nin önüne getirerek Türkiye'de çok ciddi bir dalgalanma yaratilabilir. Bir kere bu var. Çok merak ederim mesela ADD niye bunu yapmiyor?

Üç tane Misak-i Milli var. Birincisi toprak bütünlügü meselesi, ikincisi say Misak-i Millisi, üçüncüsü de Maarif Misak-i Millisi. Bu üçünü bu memleketin temeli diye koymus adam, bunu görmek zorundayiz. Oysa simdi bunlari teker teker ortadan kaldiriyorlar. Onun için önce bir kere bunlarin çok net olarak ortaya konmasi lazim.

Gazi'nin tasarladigi Türkiye nasildi? Simdi birileri çikip diyor ki ‘bunlar o zaman geçerliydi.’ Mustafa Kemal Pasa dogmatik degildir. Bir kere bunu görmek lazim. Mustafa Kemal Pasa'da düsünce diyalektiktir.

Gazi Batili Degildi
Nereden bu çikiyor? Çok basit. Gazi , hiçbir zaman Bati medeniyeti gibi olacagiz dememistir. Çagdas uygarlik seviyesi demistir, muasir medeniyet demistir. Peki muasir medeniyet seviyesi bir yere mahsus ve sabit midir? Asla. Bu gün Bati’da olur, yarin Asya'da olur, öbür gün Afrika'da olabilir. Nerede olursa olsun Türkiye için hedef o seviyeyi yakalamaktir. O seviyeyi yakalamak için mücadele etmektir.

Yalniz eger bugün dünyada medeniyet Atlantik’ten Avrasya’ya kayiyorsa bunu görmek lazim ve Mustafa Kemal Pasa'nin görüslerini bu istikamette uygulamak lazim. Diyorlar ki Gazi Batiliydi. Nereden biliyorsun sen Gazi'nin Batili oldugunu? Gazi Batiliyim demiyor ki.

Bir örnek vererek Mustafa Kemal Pasa ile Ismet Pasa arasindaki farki biraz anlatayim. Mustafa Kemal Pasa Sofya'da Atesemiliter oldugu sirada operaya gitmis çok begenmis. Ondan sonra Viyana'dayken de gitmis, sonra galiba Berlin'de de gitmis, operayi begenmis. Bir baskentte opera olmasi lazim. Ankara'yi baskent yapmislar, Ankara'da opera yok, olacagi da yok. Daha dökülüyor Ankara.

Mustafa Kemal Pasa bir opera yapilsin istiyor. Bir sairle anlasiyor, ona bir konu veriyor. Ve bu konu üzerinde düsünelim diyor. Verdigi konu Türk tarihiyle ilgili bir konu. Önce bir metin çikiyor ortaya. Simdi bunun bestelenmesi lazim. Bunun için bizim bestekarlardan kim var, Ahmet Adnan Bey'i çagiriyor. Ahmet Adnan Bey geliyor, onunla konusuyorlar, ona durumu anlatiyor, diyor ki; " bizden olan, bizim olan bir eser yapalim" Ahmet Adnan zaten Türk müzigini çok iyi bilen bir adam. Oturuyor ona göre bir beste yapiyor. Arkasindan bunu kim söyleyecek? Bunu söyleyecek kisi Almanya'da tahsil yapmis Nurullah Taskiran. Opera sanatçisi. Onu getiriyorlar. Hasili her seyi Türk, her seyi Anadolu olan bir opera yapiliyor. Ve bu opera Halk Evi’nde temsil edilmis. Atatürk son perde kaçmis, begenmemis. Simdi sefirler gelir, ben görünmeyim kaçiyim, demis. Bu isin sakasi ama bu dogrudur, gittigi dogrudur.

Ismet Pasa, Gazi öldükten sonra operayi açmaya karar aldi. Devlet Konservatuari’ni kurdu. Basina kimi getirdi? Karl Ebert diye bir Almani getirdi. Ondan sonra ilk temsil ne oldu? Smetana'nin Satilmis Nisanlisi oldu. Simdi ha Abdulmecit'in saraydaki fasil egitimini dagitip yerine Italya'dan Donizetti Pasa’yi getirmesi, ha Ismet Pasa'nin Karl Ebert'i getirmesi. Arada hiçbir fark yok.

Mustafa Kemal Pasa'yla bunlar taban tabana zit. Mustafa Kemal Pasa bu milletin içinden, bu milletin kültüründen yeni bir asama, ulusal bir kültür istiyor. Bunlar, Bati kültürüne nasil benzeriz diye ugrasiyor. Bu bir sömürge mantalitesi. O bakimdan arada da zitlik vardir.

Ismet Pasa Dönemi Tanzimat'a Dönüs Çizgisidir
Mustafa Kemal’in gerek kültürdeki gerek sanattaki bakislarina da ters hareket edilmistir. Mustafa Kemal Pasa hiçbir zaman Batiyla antlasma yapmadi dogrudur. Gazi öldükten sonra hemen Ismet Pasa gitti Ingilizlerle ve Fransizlarla ittifak yapti. Bu dogrudur da surasi atlanir. Ondan bir sene sonra da Yunan-Latin sistemine geçti bizim egitim. Niye? Gazi niye böyle bir sey düsünmemisti de o yapti? Çünkü Batililar ona enjekte ettiler. Dediler ki; siz Batili olun bos verin Mustafa Kemal'in laflarini.

Biz de babamiz da sanki Yunan-Latinmis gibi kalkistik bu isleri ögrenmeye. Biz bunu yasadik. Derste oturup Sophokles'i okuduk. Hiç kimseyi ilgilendirmeyen bir sey. Edebiyat dersinde haftada 1 saat okutulurdu. Ankara'da Latin müzesi kuruldu. Çocuklar oraya gelirlerdi ‘mancare, sui generis’ böyle papaz gibi konusuyorlardi. Türkiye'ye bunu Ismet Pasa layik gördü ve Türkiye'nin büyük kalkinmasi diye koydu.

Bu kalkinma, malkinma degil. Çok açik bir sekilde Tanzimat'a dönüs. Simdi bu mantalitenin sonu nereye geldi. Gene Sevr'e geldi. Ama Gazi'yle olsaydi hiçbir zaman oraya girilmiyordu. Çünkü gerek 1938'de Almanlara karsi Fransiz-Ingiliz ittifaki, gerekse Rusya'ya karsi NATO ittifaki, Mustafa Kemal Pasa'nin Türkiye savunma mantalitesinin tam karsiti. Mustafa Kemal Pasa Bati’ya karsi arkasini Asya’ya veriyor, cenahlarini Rusya ve güneyle saglamlastiriyor. Bu günküler tam tersine Dogu’ya cephe alip arkalarini Bati’ya veriyorlar. Ondan sonra da bunun Atatürkçülük diye bu memlekete yutturmaya ugrasiyorlar.

Emperyalizme Karsi Dogu Cephesi
Mustafa Kemal Pasa'nin yaptigi strateji çok açik, çok belli. 1920'nin Subat ayinda yaptigi bir durum muhakemesi var. Orada Anadolu'nun nasil savunulabilecegi meselesini tartisir. Bunu bütün kumandalara telgrafla çeker. Orada çok açik söylüyor. Kafkasya'da cephe kurdular. Çünkü o zaman Gürcistan ve Azerbaycan, her ikisi de Ingiliz yönetiminde. Yani baslarinda Türkler veya Gürcüler var gibi görünüyor ama dogrudan dogruya Ingilizlerin kontrolünde. Ne yapip yapip bu iki hükümeti devirip Bolseviklerle temas saglamaliyiz diyor. Çünkü onlar da, biz de emperyalizme karsiyiz. Kullanilan tabir aynen su: emperyalizme karsi müsterek mücehedan olustu, onlara karsi beraber cihat yapacagiz. Bunu Mustafa Kemal diyor.

Emperyalizm oldugu yerde duruyor. Basimiz dahil hiçbir yerden gitmedi. Mazlum milletler oldugu yerde duruyor, perisan haldeler. Peki Türkiye ne diye oldugu yerde durmayip da bu tarafa dogru kayiyor? Bu ne demek, bunu izah etmek lazim Türk halkina, Türk gençligine. Türk halki, Türk gençligi bunu görmek zorunda.

Bu da yurttas yetistirmekle mümkün, yurttas yetistirmezsen ne Türk bilinci olur, ne tarih bilinci olur. Bunlar olmadi mi da memleketi korumaz, memleketi degil kendi çikarini düsünür. Tüketici olur o, enayi tüketici. Acaba suna mi taksit açayim, buna mi taksit açayim olur.

Simdi buraya kadar gelindi ama buradan çikmak lazim. Her seyin basinda üretici olmak yeter. Burada çok büyük bir sorun var karsimizda; üretici somut olarak ele alindigi zaman isçi ve köylü.

Isçi ve Köylünün Durumu
Bizde isçiler inanilmaz bir rehavet içinde. Ayakta uyuyorlar. Isçinin bir seyler üretmesi lazim. Onuna elinde bir de üretim gücü var. Üretim gücü ne kadar, tüm ülke genelinde? Baktigimizda yurt çapinda büyük fabrikalarda grev olmaz, küçük isletmelerde olur. Böyle büyük, çarpici, siyasi amaci olan ve mesela Kemalizmin amaçlarini savunan bir grev yok. Bir tek DISK' in küçük bir takim hareketler vardir. Çok büyütülmüstür onlarda.

Peki niye Türk isçileri de üretim gücünü kullanmiyor? Çünkü Türk sendikaciligi üretim gücünü, Türkiye'nin üretim bilincini temsil etmiyor. Ya neyi temsil ediyor? Onlar aynen TÜSIAD gibi devlet vasitasiyla halkin vergilerinden ne koparabilirimin pesinde. Türkiye'de sadece kamu isletmelerinde greve giderler veya toplu sözlesme patirtisi yaparlar. Çünkü özel sektörden ayrilmislardir, girmeye de çalismazlar. Yani sari sendikaciligin daniskasi Türkiye'de resmilestirilmistir. Simdi bu resmilestirilmis sendikaciligin devlet dairesinden hiç farki yoktur.

O zaman asil verici, atilgan gelistirici olmasi gereken isçi sinifi Türkiye'de tam manada ensesine vur, agzindan lokmasini al halindedir. Bir kere bunun degismesi lazim. Isçilerin gözlerini açmalari, baslarindaki o sendika agalarindan kurtulmalari lazim. Çünkü onlarin düsündükleri dogrudan dogruya, o gidince yerine ben geçeyim hikayesi, baska bir sey düsünmüyorlar.

Bir de sanki onlarin görevi gibiymis inanilmaz dergiler çikariyorlar, inanilmaz nesriyat yapiyorlar. O nesriyat asilinda orta çapta bir üniversitenin yapacagi nesriyat. Onu okuyacak olanlar da üniversite ögrencileri. Isçiler onu anlamaz. Asla isçilere hitap eden dogru dürüst bir nesriyat yapmiyorlar. Asla bir isçi aksiyonu yok, asla bir isçi bilinçlenme hareketi yok.

Gelelim köylülere. Köylülerin halleri daha da perisan. Niye perisan? Türkiye'nin çayi var, bugdayi var, armudu var. Bunlarin hiç biri yokmus gibi bunlar ithal ediliyor. Açtik kapilari. Köylüler sefalete düsüyorlar. Kimsenin duydugu yok. Köylüler hiçbir sey yapamiyorlar. Niye? Çünkü onlar da mantalite olarak isçiler gibi. Üretici mentalitesinden çikip tüketici mantalitesine girmis durumdalar. Hiçbirisi bir araya gelerek toplumsal bir is yapmak dolayisiyla politika üretilebilecegini düsünmüyorlar. Herkes yolumu nasil nasil bulurum dalgasi içinde.

Liberal toplumlarin yapisinda olan bir sey. Aslinda bugün devletimizin hala Türkiye cumhuriyeti. Bunu unutuyorlar; Türkiye demokrasisi degil ki. Üstelik sosyal bir cumhuriyettir. Anayasasinda hala bu nitelikleri tasiyan bir cumhuriyette sen isçileri köylüleri bile adamini bul politikasina soktuysan eger is gitmistir. Çünkü Türkiye'de isçiler köylüler ve aydinlar bir araya geleceklerde oradan bilinçli bir Kemalizm çikacak.

Ama bunlari bir araya getiremezsen, isçiler diyelim ki mal mülk sevdasina düser, KIT'leri nasil soyarim diye düsünürse, köylüler adamini bir bulsak da hangi Meclis acaba beni kurtarir diye düsünürlerse, aydinlar da nasil olur da Amerika'ya kapagi atarim hayali içinde olursa o zaman sen zaten Sevr'e müstahaksin. Öyle bir yere getirmissin ki memleketi herkes baska bir sey düsünüyor. Onun için bu sistematik çok önemli.

Hareket Isçi Sinifina Dayanmali
Türkiye'de yapilacak bir hareketin kesinlikle isçi sinifina dayanmasi lazim. Dünyanin her tarafinda böyle. Simdi birileri diyorlar ki artik isçi sinifi bitti. Isçi sinifina ihtiyaç kalmadi. Otomatizm geliyor bilmem ne. Dogrudur ama bu isçi sinifinin bittigi demek degildir. Marksist literatür mükemmel bir sekilde bilime uyuyor. Bunlari ögrenmek gerekiyor. Bunlari ögrendigin takdirde isçilerin nasil hareket edebilecegini, köylülerin nasil hareket edebilecegini çok güzel söylüyorsun.

Aydinlar da bir sey yapabilirler ama aydinlar bunu yapacaklarina Mustafa Kemal Pasa'ya nasil söveriz onu düsünüyorlar. Kemal Pasa'ya sövmekle bir sey çözemezler. Neden? Çünkü O orada duruyor, yaptiklari orada duruyor. Birisi gelir kurcalar, laflarini bulur, önüne koyar mahçup olursun.

Çünkü Kemal Pasa hiç utanilacak bir sey söylememistir. Merakla aradim ben yani bir yerde de yanlis bir sey söylemis olsun, hayir utanacagi hiçbir sözü yok. Bütün sözleri memleketi için, memleketin gelecegi için. Hatta bir çok yerde mazlum milletler için çok net tavir aliyor.

Hatta 1933'te bile o büyük günden on sene sonra 30 Agustos'ta bir konusmasi var. Baskumandanlik Meydan Muharebesi yerinde. Orada o lafi söylüyor: günesin dogusunu nasil görüyorsam Dogu'nun uyanisini da öyle görüyorum.

Ama simdi nerede Dogu ülkeleri ayaga kalkarsa kafalarina vurmaya gidiyoruz. Ve bunu büyük bir marifetmis gibi söyleyebiliyoruz. Bu Mustafa Kemal'cilik degildir. Bu Kemalizm degildir. Bu dogrudan dogruya Türkiye'nin Tanzimat rayina oturtulmasidir.

Vakif Üniversiteleri Besinci Kol
Çikmak kolay olmayacaktir. Çünkü herseyden önce egitim sisteminin degismesi lazim. Herseyden önce isçilerin ve köylülerin saglam bir üretici vatandas haline gelmesi gerek. Ve hatta simdi geldigimiz yerde, o kadar kötü bir yerdeyiz ki Türkiye'nin yeniden ‘yerli mali yurdun mali herkes onu kullanmali’ dönemine girmesi gerekiyor. Yani yerli sanayicinin de hali perisan. Onlar da kan agliyor. Çünkü bunlar AB'ye imzayi bastilar. O 1838 Ingiliz Anlasmasi’ndan beter bir anlasmadir. Buradaki fabrikalarini da söküp götürüyor adam. Niye? Çok basit artik nasil olsa gümrüksüz giriyor.

Bir defa egitim sisteminin üzerinde israrla duruyorum. Egitim sisteminin degismesi lazim ve bunun mutlaka gerçeklestirilmesi lazim. Aydin, sorumluluk sahibi, ülkesini ve gelecegini düsünen gençler yetistirelim.

Vakif üniversiteleri Türkiye'de besinci koldur. Vakif üniversitelerinin bu millete hiçbir yarari yoktur. Bunlar dogrudan dogruya batili ülkelerin çikarlarini savunan ve Türkiye'de etnik ayriliklari kiskirtmak isteyen kuruluslardir. Bunlar fikir hürriyetini savunduklarini söylüyorlar. Fikir hürriyetini savunuyorlarsa niye Atatürk'ün cumhuriyetini savunmuyorlar? Onun fikirleri de var. O fikirler de savunuldu ve dünyada çok taraftari var o fikirlerin. Nedense hiç oraya sokulmuyorlar. Ona pislik atmak için kurmuslar sanki üniversitelerini.

Benim düsüncem; su veya bu sekilde yabanci sermayenin Türkiye'de vakif, üniversite, lise ve benzeri düzenlerle iyice memlekete girip gençleri yönlendirmesini önleyecek tedbirler almak gerektigi. Eger bu yapilmazsa vaktiyle Mustafa Kemal Pasa'nin Lozan'da kiyameti kopardigi misyoner mekteplerini neticede yeniden kurmus oluyorsunuz. Üstelik bu defa devlet katkisiyla kurmus oluyorsunuz.

Bu küresellesme adi altinda yapiliyor. Halbuki küresellesmenin ne oldugu oldugu ortada: Eritme ve yönetme. Küresellesme bu. Bu nereden geliyor? LaMartine bunu Osmanli tarihinde yazmistir. Padisaha gönderiyor tarih kitabini. Ne diyor orada, Osmanlilar çok hata yapti çünkü Islamiyeti anlamadilar. Aslinda diyor, Batililar gibi yapmalari lazimdi. Batililar ne yapmis? Batililarin ne yaptigi belli, söylüyor onu da, kökeni eski Misir, Yunan ve Roma'da, onlar bir yere girdiler mi oranin dilini ve dinini derhal bertaraf ediyorlar, kendi dil ve dinlerini empoze ediyorlar, onlari kültürsüzlestiriyorlar. Bundan sonra da hükmediyorlar.

Halbuki Osmanli Asyali. Asya'da böyle bir sey yok. Asya imparatorluklarinda bakarsin Türkler hakimdir, Mogollar onlarla çalisiyor. Bakarsin Mogollar hakimdir, Türkler onlarla çalisiyor. Ruslar bile bunu yapmiyorlar. Çarlik oldu, arkasindan Sovyetler oldu. Hepimiz biliyoruz ki, Türk cumhuriyetleri baski altindaydilar, ama dagildigi zaman ne gördük? Hepsi dilleri, dinleriyle ayaktaydilar. Yani Ruslar empoze etmemistir. Isteyenler Rusça ögrenmis ama dillerini korumuslardir. Dinlerine dokunulmamis ki. Ruslar ateydi. Yani Bolseviklik zamaninda. Asya'da öyle bir sey yok. Osmanli'da da böyle bir sey yok. Biz hiç dokunmamisiz. Avrupa bize simdi kalkiyor diyor ki, siz ezdiniz bu milletleri. Halbuki LaMartine diyor ki, “Siz bunlari niye ezmediniz?”. Ezmezseniz böyle çikar basiniza bela olurlar.

Küresellesme ne simdi? LaMartine'in dedigini dünyaya yapiyor. Herkese dilini, kültürünü ve giyimini empoze ediyor. Her tarafa, bu çok açik. Ve o olaydan sonra adam ne diyor; yeniden Haçli Seferleri basladi. Bu kadar net ve açik hersey.

Böyle bir çerçevenin içerisinde sen Kemalizm diye bunlara... Politika isten degil. Bunlarin Kemalizmle uzaktan yakindan hiçbir ilgisi olmadigi gibi bunlar düpedüz Tanzimatçi. Olay bu.

Gençler Müdafai Hukuk’ta Birlesmeli
Ne yapabilir gençler? Benim düsüncem, simdi Türkiye'de su veya bu sekildeki nüanslarini, ayriliklarini tartisma mevzuu yapip bölünmesinler. Türkiye'de simdi iki tür insan var; aynen 1919- 1920'de oldugu gibi. Bagimsiz ve özgür Türkiye'den yana olanlarla tam tersine Bati'nin yari sömürgesi halindeki onlarin uydusu bir Türkiye'den yana olanlar. Yani Istanbul Hükümeti ile Ankara Hükümeti. Simdi bu defa Istanbul Hükümeti Ankara'da. Bütün yapilacak sey; bu kisilerin heyeti umumiyesinin bir platformda bir araya gelmesi. O platform da Müdafaa-i Hukuk platformudur. Degistirmeye hiç gerek yoktur. Çünkü Müdafa-i Hukuk çok saglam bilinçli ve ilerici bir platformdur. Tamami ile Fransiz Devrimi'nin en ilerici tezlerini almis 1920'lerdeki Mazlum Milletler tezleriyle içiçe geçirmistir.

Onun için simdi Kemalizm, sosyalizmle Fansiz Ihtilali'nin getirdigi demokrasi arasinda bir sentez halinde görünüyor. Bunun için Kemalizmi sosyalizmin en uçlarindan liberalizmin, ve hatta müslümanligin bir uçlarina kadar hepsini içerecek bir çerçeve içinde düsünmek mümkündür. Hani ülkücülere gelince, onlarin zaten hemen uyanmalari lazim. Niye? Bunun da çok basit bir izahi var.

Mustafa Kemal Türkçüdür. Bunu unutuyorlar. Onun ideolojisinin iki temel adami Ziya Gökalp'le Yusuf Akçura'dir. Yusuf Akçura'nin da Marksist oldugunu bilirler. Bunun ikisini de bir sentez haline getirmislerdir o zaman. Ve bu Türkçülük olarak baslamistir. Bu Türkçülük ta basindan anti-emperyalist ve laiktir. Simdi ülkücüler de dahil, müslümanlarin yobaz olmayan kesimi de dahil bunlarin hepsi yeniden Türkiye'de Kemalist Cumhuriyet’in kurulabilmesi için bir platformda bulusabilirler. Ve bu platform da Müdafaa-i Hukuk platformudur.

Bir ikincisini aramaya gerek yok. Çünkü bölünmeye yol açiyor. “Biz sosyalistiz ama onlardan bir biyik bükümü farkliyiz”, bu olmaz. O zaman sen bir grup oluyorsun ve bir fakültenin içinde kaliyorsun. Herkes bir araya gelecek ve bakacaksin mesele ne? Bu is ciddi, vahim. O zaman nasil Ankara'ya bakiyordun; Mehmet Akif orada yaninda Ziya Gökalp, Yusuf Akçura da orada. Mustafa Suphi de oraya geliyor, Baytar Salih de orada. O zaman hepsi bir aradaydilar. Solcusu, sagcisi, müslümani hepsi bir arada. Niye? Bir laf var; “çünkü vatan tehlikede”, bu laf söyleniyordu. “Çünkü vatan tehlikede”, bu yetiyordu. Bunu söyledigin zaman herkes aman ve herkes cephede.

Yusuf Akçura'nin siz cephede savastigini bilir misiniz. Cephedeydi, o zaman gençti. Hatta Kuvvay-i Milliye Ankarasi'nda evlenmistir. O kadar genç bir adamdir o zamanlar. Simdi böyle bir espri içinde Istiklal Marsi'ni Akif'e yazdiriyorlar. Kimse gocunmuyor. Niye? Çünkü Akif de vatan için orada.

Türkiye'de simdi Kemalist olmak yeterli. Baska sey olmaya gerek yok. Yalniz Kemalist ol sen, çok solda, çok saglam bir yerde iyi bir devrimcisin.

İLETİŞİM edebiyatokyanus@gmail.com  
   
edebiyatokyanus 640575 ziyaretçi (1178339 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol