DAMAT FERİT PAŞA HÜKÜMETLERİ DÖNEMİNDE KUVA-YI
MİLLİYE HAREKETİNE YÖNELTİLEN İTHAMLAR
Osman AKANDERE*
ÖZET
Millî Mücadele Dönemi’ne bakıldığı zaman Kuvâ-yı Milliyeciler, yalnız İtilaf Devletleri ile
değil, Damat Ferit Paşa Hükümetleri ve Millî Mücadele’ye muhalif basın ile de mücadele
etmişlerdir. Nitekim gerek Sultan Vahdettin gerekse de Damat Ferit Paşa Hükümetleri
Anadolu’da düşmanla mücadele eden Kuvâ-yı Milliye’nin önüne geçebilmek için azamî derecede
gayret sarf etmişlerdir. Kuvâ-yı Milliye Hareketi’ni, İttihatçılık, Bolşeviklik, asilik, dinsizlik vb.
şekillerde suçlayarak halkın bu harekete katılmasının önüne geçmek ve bu suretle halk
desteğinden mahrum olacak Kuvâ-yı Milliye Hareketi’ni kolayca tenkil edebilmek istemişlerdir.
Fakat Kuvâ-yı Milliye aleyhinde yapılan bu propagandalar Anadolu’da kısmî kargaşaya sebebiyet
verdiyse de nihaî olarak amacına ulaşamamıştır
Anahtar Kelimeler: Damat Ferit Paşa Hükümetleri, Milli Mücadele, Kuva-yı Milliye
Hareketi, Kuva-yı Milliyeciler, İthamlar,
ABSTRACT
The Nationalist Forces struggled not only with the Allied Powers but also Damat Ferit Pasa
Government and opponent press in the National Struggle Era. As a matter of fact, Sultan
Vahdettin and Damat Ferit Pasa Government used most of their efforts to prevent the
Nationalist Powers who were struggling with the enemy in Anatolia. The opponents accused the
Nationalist Forces of being supporter of Committee of Union and Progress Party, Bolshevist,
rebellious, irreligious etc. They tried to prevent the public’s joining to the movement and by this
way they wanted to criticize the Nationalist Movement easily without public support. Although
propagandas against the Nationalist Forces caused partial anarchy, they were unable to reach the
main goal.
Keywords: Damat Ferit Pasa Governments, National Struggle, Nationalist Movement,
Members of the Nationalist Forces, Accusations
GİRİŞ
Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasının ardından İtilaf Devletleri mütareke
hükümlerine dayanarak Anadolu’yu işgale başlamışlardı1. Bu işgallerde İtilaf
Devletlerinin şüphesiz en büyük dayanağı “güvenliklerini tehdit eden herhangi bir
stratejik noktayı ele geçirmek hakkına” sahip olduklarını belirten, mütarekenin
yedinci maddesi idi2. Nitekim Yunanlıların 15 Mayıs 1919 tarihinde İzmir’i işgal
etmesine İstanbul Hükümeti’nin sessiz kalması Anadolu halkını derinden üzmüş
* Doç. Dr., Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi
1 İşgal edilen yerlerden birkaçı Nutuk’ta şöyle ifade edilmektedir: “Adana ili Fransızlar; Urfa,
Maraş, Antep İngilizler tarafından işgal edilmiş. Antalya ve Konya’da İtalyan askerî birlikleri,
Merzifon ve Samsun’da İngiliz askerleri bulunuyor. Her tarafta yabancı subay ve memurlar ile
özel ajanlar faaliyette. …15 Mayıs 1919’da, İtilaf Devletlerinin uygun bulması ile Yunan ordusu da
İzmir’e çıkartılıyor”. Bkz, M. Kemal Atatürk, Nutuk (1919–1927), Yay. Haz: Zeynep Korkmaz,
Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ank–2005, s. 1.
2 Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, Cilt: IX, İkinci Basım, T.T.K. Basımevi, Ank–1999, s. 560.
Osman AKANDERE
2
ve halk kendi başının çaresine bakmaya, kurtuluş yolları aramaya koyulmuştur3.
Nihayetinde 27–28 Mayıs’ta oluşturulan Ödemiş Kuvâ-yı Milliyesi ilk direniş
hareketini göstermiş ve bundan sonra da Kuvâ-yı Milliye birlikleri artarak
devam edip vatanın kurtulması adına mücadele vermiştir.
Kuvâ-yı Milliye birliklerinin çoğalıp vatanın her köşesinde işgal kuvvetlerine
karşı ciddî manada direnişe geçmesi İtilaf Devletleri ve İstanbul Hükümetlerini
tedirgin etmiştir. İtilaf Devletleri, Kuvâ-yı Milliye’nin gelişmesi karşısında
İstanbul Hükümeti’ni direnişin önüne geçmesi hususunda sıkıştırmış, İstanbul
Hükümeti de hem kendi siyaseti hem de İtilaf Devletlerinin ısrarları mucibince
Kuvâ-yı Milliye’nin önüne geçmek için muhtelif çalışmalarda bulunmuştur.
Mesela, Dâhiliye Nazırı Adil Bey tarafından Trabzon Valisi Galip Bey’e 23
Temmuz 1919 tarihinde gönderilen, “Hükümet-i Seniyye’nin, vatanın kurtuluşunun
mütareke hükümlerinin tamamen uygulanmasıyla mümkün olacağına inandığı…”4
yönündeki telgraf, İstanbul Hükümeti’nin Mütareke Dönemi’ndeki siyasetini
göstermesi bakımından mühimdir. Yani İstanbul Hükümeti, işgallere silahla
karşı koymanın bir fayda vermeyeceğine, memleketin sulh ve selametinin ancak
ve ancak “gerçekçi bir siyaset” takip etmekle sağlanabileceğine içtenlikle
inanmaktadır. Bu cümlemizi teyit eder bir diğer telgraf da yine Dâhiliye Nazırı
Adil Bey tarafından 26 Temmuz’da vilayetlere gönderilen telgraftır. Bu telgrafta,
“…müşkülât-ı mevcûdeyi tezyîd edecek her türlü harekâtın selâmet-i vatanı tehlikeye ilgâ
edeceği derkâr olduğundan bazı mahallerde vukû’ı kemâl-i teessüfle haber alınan tahrikâta
karşı îcâp edenlerin ikâzı ve muktezâ-yı hâl ve mahalle göre lâzım gelen tedâbirin cihet-i
mülkiye ve askeriyece müttehiden ittihâzı ehemmü elzemdir”5 denilmektedir.
Damat Ferit Paşa Hükümetleri tarafından halkı Kuvâ-yı Milliye aleyhine
kışkırtmak için Kuvâ-yı Milliyecilere yöneltilen ithamları şöyle sıralayabiliriz:
Kuvâ-yı Milliye mensuplarını İttihatçılık, Bolşeviklik, sahte milliyetperverlik,
fitne ve fesat ehli olmak, şakilik, dinsizlik vb. şekilde itham etmek, halkın Kuvâyı
Milliye’ye düşman kesilmesini sağlamak için yakalandıkları yerde
3 İzmir’in işgaline Anadolu halkının göstermiş olduğu ve devamında tüm yurda teşmil olunan
direniş neticesinde Mehmet Vahdettin tarafından yayınlanan beyannamede, “Bu hâl esef-i iştimâl
İzmir işgali ile ânı ta’kîb eden vekâyi-i fecîanın ve Anadolu vilâyât-ı şarkıyesi mukadderatı
hakkında işâe edilen rivâyâtın efkâr-ı ahâlide hâsıl eylediği te’sîrât neticesi olup vukûât ve şâyiât-ı
mezkûreden bi’l-cümle efrâd-ı ahâlimizle beraber kalbimizde husûle gelen te’sîrât pek amîk ve
hukûk-u devlet ve milletin sıyânet-i emrinde sarf-ı mâ-hâsıl-ı gayret etmek cümlemiz için pek tabii
ise de şu ân-ı mühimde hükûmet ve millete terettüb eden vazîfe-i teşebbüsât ma’kûle-i siyasiye ve
ittihad-ı ârâ-yı umûmiye ile muhafaza-i hukûka çalışmaktan ibaretdir…” denilmekte ve ülkenin
içinde bulunduğu durum açısından makul bir siyaset takip edilmesi gerektiği dikkatlere
sunulmaktadır. Bkz, Takvim-i Vekayi, 21 Eylül 1335/1919, Nr: 3651.; Alemdar, 21 Eylül
1335/1919, Nr: 179–1579.
4 Ş. Can Erdem, Sadrazam Damat Ferit Paşa, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Marmara
Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, İst–2002, s. 123. ; İstanbul basınının mühim
simalarından Refik Halit de, Mütareke’den sonra ülkenin kurtuluş yolunun derhal İngiltere ile
beraber yürümek için siyasi teşebbüste bulunmak olduğunu dile getirmekte ve bunun
yapılamadığından yakınmaktadır. Bkz, Alemdar, Refik Halit, “Yeni Muhtıra Münasebetiyle”, 9
Kanun-ı Sani 1336/1920, Nr: 389–2689.
5 Alemdar, 27 Temmuz 1335/1919, Nr: 124–1524. (Bkz, EK-I).
Damat Ferit Paşa Hükümetleri Döneminde Kuva-yı Milliye Hareketine Yöneltilen İthamlar
3
öldürülmelerine cevaz veren “Fetvâ-yı Şerife”yi çıkarmak ve Kuvâ-yı Milliye’ye
itimat edilmemesini sağlamak için beyannameler yayınlamak.
Bu çalışmamızda; Damat Ferit Paşa Hükümetleri döneminde Kuvâ-yı
Milliye’ye yöneltilen ithamların mahiyetini ve sonuçlarını inceleyeceğiz.
İTTİHATÇILIK
Damat Ferit Paşa Hükümeti’nin Kuvâ-yı Milliyecileri suçlayıcı ve halk
nazarındaki itibarlarını zedeleyici faaliyetlerinden ilki, onları “İttihatçılık”la itham
etmiş olmasıdır. Çünkü İttihatçılar, devleti gereksiz yere Birinci Cihan Harbi’ne
sokmak ve milletin istikbaliyle oynamakla suçlanıyorlardı6. Zaten 1/2 Kasım
1918 tarihinde İttihat ve Terakki ileri gelenlerinin bir Alman denizaltısıyla gizlice
İstanbul’dan ayrılmaları “İttihatçılık” karşıtı propagandalara hız kazandırmıştı7.
Bu propagandalar neticesinde de “İttihatçı” yakıştırması Mütareke Dönemi’nin
en ağır ithamı haline gelmişti8. Tam bu noktada; Kuvâ-yı Milliye’nin lider
kadrosunu oluşturan şahsiyetlerden -başta Mustafa Kemal Paşa olmak üzere-bir
kısmının evveliyatında İttihatçılarla bağlantısının olması, Damat Ferit Paşa
Hükümeti tarafından büyük bir fırsat olarak telâkki edilmiş ve ittihatçılık
yakıştırması ile halkın Kuvâ-yı Milliyecilere düşman olması sağlanmaya çalışılmış
ve bu yönde büyük gayret sarf edilmiştir.
Mütareke Dönemi’nde gerek Sultan Vahdettin gerekse de Damat Ferit
Paşa’nın bizzat kendisi ve hükümetinin üyeleri işgallere karşı her fırsatta direnişi
tavsiye eden ve bizzat direnişe geçen Kuvâ-yı Milliye Hareketi’ni İttihat ve
Terakki’nin bir uzantısı olarak görmüşlerdir. Devletin başı olarak Sultan
Vahdettin Kuvâ-yı Milliye’ye “her vesile ile izhar-ı husumet eder ve Anadolu hareket-i
milliyesine de bu gözle bakardı”9. Vahdettin’e göre Kuvâ-yı Milliye hareketini
oluşturanlar ve yönetenler, devleti lüzumsuz yere Harb-i Umumî’ye sokup halkı
perişan eden İttihat ve Terakki yöneticilerinin yardakçıları değil bilakis “aynı
6 Mesela Ali Kemal, “Kimi Aldatıyorlar” adlı makalesinde İttihatçıların Harbi Umumî’ye giriş
noktasındaki tavırlarını şöyle dile getirmektedir: “…Bu millet anlamadı, öğrenmedi mi ki uçak
hin-i hacette her fırıldağa gelir, hatta ecnebi parmağıyla da düşer, kalkar, yanar, tutuşur, uçağın
kahramanları Enver, Talat, Cemal değil midir ki daha Harb-i Umumî zuhur eder etmez Almanya
ile hafî bir muahede akd eylediler ve milleti, ikbalini, istikbalini düşünmeden, taşınmadan ecnebî
bir devletin ihtirasına kurban ettiler…” bkz, Peyam, Ali Kemal, “Kimi Aldatıyorlar”, 28 Eylül
1335/1919, Nr: 297–55. ; İstanbul matbuatı yazarlarından bir kısmı, Balkan Savaşı ile Birinci
Cihan Harbi yıllarındaki olaylardan İttihatçıları sorumlu tutmuşlardır. Bkz. Reşat Öztürk,
İstanbul Basınında Edebiyatçıların Millî Mücadele’ye Bakışı, Yayınlanmamış Doktora Tezi,
Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü, Ank–1992, s. 104–105.
7 Bünyamin Kocaoğlu, Mütarekede İttihatçılık, İttihat ve Terakki Fırkası’nın Dağılması
(1918–1920), Temel Yayınları, İst–2006, s. 70–71.
8 Yahya Kemal Beyatlı, Siyasî ve Edebî Portreler, Baha Matbaası, İst–1976, s. 87. ; Bu
propagandalar neticesinde “İttihatçılık öyle bir hale geldi ki artık İttihatçının babası evladından,
kardeşi biraderinden, karısı kocasından utanmağa başladı”. Bkz, Alemdar, Refii Cevad,
“Turancılar ve Türkler Amma Hakikî Türkler…”, 20 Eylül 1335/1919, Nr: 178–1578.
9 Halis Karaaslan, Millî Mücadele Dönemi’nde İç İsyanların Çıkışında Dini Faaliyet ve
Propagandanın Rolü, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, İzmir–1997, s. 202.
Osman AKANDERE
4
tarikin salikleri”ydiler10. Nitekim Sultan Vahdettin’deki Kuvâ-yı Milliye
Hareketi’ne olan düşmanlığı Takvim-i Vekayi’de yayınlanan beyannamelerinden
de rahatlıkla görebilmekteyiz.
Damat Ferit Paşa 30 Temmuz 1919’da İngiliz Yüksek Komiserliği
memurlarından Hohler’e “Komiteler gene dokuz başlı yılan kafalarını kaldırıyorlar ve
kabinesi üyeleri ondan (Mustafa Kemal’den) çekilmek için emir alıyorlar”11 demiştir.
Yine, Sivas Kongresi’nin toplandığı günlerde Tan Gazetesi muhabirinin Damat
Ferit Paşa’ya, Mustafa Kemal ve hareketinin mahiyeti hakkında yönelttiği suale,
Paşa, Harekât-ı Milliye’nin askerî mahiyetinin olmadığını, millî bir esasa da
dayanmayıp “bir saman alevinden ve İttihat ve Terakki teşvikatından ibaret olduğu”12
cevabını vermiştir. Bu beyanatlar Damat Ferit Paşa’nın Kuvâ-yı Milliye
hakkındaki düşüncelerini ve dolayısıyla Hükümet’in Kuvâ-yı Milliye’yi nasıl
algıladığını ortaya koyması bakımından büyük önemi haizdir. Damat Ferit Paşa
Hükümeti tarafından Takvim-i Vekayi’de yayınlanan bir beyannamede de
“Memleketimizde akl-ı selîm ve vicdan-ı nezih ashabından ziyade İstanbul’da hafiyyen ve
Anadolu’da müsellehan Kuvâ-yı Milliye namıyla icrâ-yı faaliyet eden İttihat Komitesi’nin
şemâtet ve tesvîlâtı saha-i siyasette daima bir zemîn-i iğfâl ve ihtiyâl bulmakta olduğu cihetle
suret-i hakda görünen erbab-ı fesad, efkar-ı umumiye-i milliyemize şu zaman-ı buhrânda
icra-yı tesirden hâli kalmıyor”13 denilmekte ve bu beyannamede İttihat ve
Terakki’nin dolayısıyla Millî Mücadele’nin faaliyetlerinin önüne geçilmesi
gerektiği vurgulanmaktadır. 22 Mayıs tarihli İstanbul Polis Genel
Müdürlüğü’nden ve Genel Müdür Hasan Tahsin imzasıyla Adliye Nezareti’ne
gönderilen bir yazıda da, Devlet’e harplerde feci bir yenilgi yaşatanların şimdi
Devlet’in siyasi hayatını mahveden barış şartlarının galip devletler nezdinde
kaldırılmasına, eğer bu mümkün olmazsa elden geldiği nispette hafifletilmesine
çalışacakları yerde tam tersine zulüm ve isyanlarına günden güne hız
verdiklerinden, milletin ve devletin selameti için çaba harcayan Hükümet’in de
icraatlarının önüne geçtiklerinden bahsedilmekte ve bozulan sükûnun ve
asayişin tekrar yerine gelmesinin bu fesat ehlinin yargılanıp cezalandırılmasıyla
mümkün olacağının altı çizilmektedir14.
10 Karaaslan, …Dini Faaliyet ve Propagandanın Rolü, s. 202.
11 Gotthard Jaeschke, Kurtuluş Savaşı İle İlgili İngiliz Belgeleri, Çev: Cemal Köprülü, T.T.K.
Basımevi, Ank–1991, s. 169.
12 Alemdar, 5 Eylül 1335/1919, Nr: 164–1564. (Bkz, EK-II). ; Vakit, 5 Eylül 1335/1919, Nr:
664. ; Damat Ferit Paşa’nın bu demeci 17 Sebtembre 1919 tarihli “Le Temps” gazetesinde de
çıkmıştır. Burada, “Hareketin askerî hiçbir bünyesi yoktur ve millete dayanmamaktadır. Bunlar
savaşta rütbe almış ve herhangi bir iş peşinde Anadolu’ya sığınmış subaylardır ve bir hareket
yaratabilmek için çaba göstermektedirler. Hareket bir saman ateşidir, alevleri şimdiden
sönmüştür… Bu hareket için Anadolu’da çok para sarf ediliyor; savaşta İttihat ve Terakki’nin
parmağı vardır… Hareket tamamen ittihatçıdır…” denilmektedir. Bkz, Yahya Akyüz, Türk
Kurtuluş Savaşı ve Fransız Kamuoyu 1919–1922, T.T.K. Basımevi, Ank–1975, s. 51. ; Ayrıca
bkz, Celal Bayar, Ben de Yazdım, Cilt: 7, Sabah Kitapçılık, İst–1997, s. 78–79.
13 Takvim-i Vekayi, 4 Ağustos 1336/1920, Nr: 3921. (Bkz, EK-III).
14 Midhat Sertoğlu, “Millî Mücadele’ye Yardım Ettikleri İçin Cezalandırılmak İstenenlere Dair
Yayınlanmamış Belgeler”, Hayat Tarih Mecmuası, Sayı: 2, Yıl: 14, Şubat–1978, s. 47.
Damat Ferit Paşa Hükümetleri Döneminde Kuva-yı Milliye Hareketine Yöneltilen İthamlar
5
Yine Damat Ferit Paşa Hükümeti’nin Kuvâ-yı Milliye’yi nasıl algıladığı
hakkında bilgi vermesi bakımından Cemal Karabekir’in hatıratında, Damat Ferit
Paşa Hükümeti’nde Evkaf Nazırlığı yapmış olan Elmalılı Hamdi (Yazır)’ye
atfedilen sözler ayrıca değer kazanmaktadır. Nitekim Cemal Karabekir, eski
arkadaşı Elmalılı Hamdi’ye Kuvâ-yı Milliye cephesindeki hal ve vaziyeti
anlatınca, Hamdi Bey, “Azizim Cemal bu İttihatçı dolabıdır. Yine mevki sahibi olmak
istiyorlar. Memleket halkı harplerden bıkmış usanmış, artık istirahat ve sükûnet istiyorlar,
ne bahasına olursa olsun bunu istiyorlar. Halkın önüne düşen zabitan Ordu dağıldıktan
sonra açığa çıkıp aç kalmaktan korkuyorlar. Bunun için kendilerine iş bulmak, memleketin
kendilerine muhtaç olduğunu göstermek ve bu suretle geçinmek istiyorlar. Hükümet orduyu
tamamıyla dağıtmalıdır. Memleketi, dâhili asayişi temin için yalnız Jandarma ve Polis
kuvvetleri ile idare etmelidir. Biz bu kanaatteyiz. Bundan başka da selamet çaresi yoktur”15
diye cevap vermiştir. Elmalılı Hamdi Bey’in vermiş olduğu cevap Mütareke
Dönemi’ndeki Osmanlı Devleti’nin takip ettiği siyasetle aynı doğrultudadır.
Nitekim Sultan Vahdettin, 15 Temmuz 1919’da The Morning Post Gazetesi
muhabirine verdiği demeçte, “Milletimiz harbe girmekle büyük hata etti… Fakat
memleketi harbe sürüklemeye hiç katılmamış olan binlerce halkı cezalandırmak da elbette
hatalıdır. Sevgili Babam Sultan Abdülmecid İngiltere’nin büyük dostu ve bu memleket ile
Fransa’nın müttefiki idi. Ben daima İngiltere’ye hayranlık besledim ve daima İngiltere’ye
dost bir siyasetin destekleyicisi oldum: Biz İngiliz milleti ile hükümetinin insaf ve insanlık
duyguları ile adaleti temin için bize yardım edeceklerini ümit etmekteyiz…”16 demiştir. Bu
demeç Vahdettin’in, Devlet’in kurtuluşunun ancak ve ancak İngiltere ve diğer
büyük devletlerle dostça ilişkiler içerisinde olmakla sağlanabileceğine inandığını
göstermektedir. Mustafa Kemal Paşa önderliğindeki hareketin Damat Ferit Paşa
Hükümeti tarafından kuşku ile izlenmeye başladığı bir dönemde Dâhiliye Nazırı
olan Ali Kemal Bey, 26 Haziran 1919 tarihinde bütün vilayetlere gönderdiği
beyannamesinde; bazı yerlerde ordu müfettişlerinin emriyle asker ve iane
toplandığını, merkezden böyle bir emrin olmadığını ve bunu yapanların şiddetle
cezalandırılacaklarını bildiriyor ve Kuvâ-yı Milliye hareketini de eski idareyi
(İttihat ve Terakki) tekrar geri getirmek için oluşturulan bir yapı olarak tasvir
ediyordu17.
Damat Ferit Paşa Hükümeti’nde Şeyhülislamlık görevini ifa eden Mustafa