edebiyatokyanus
İÇERİK  
  ANA SAYFA
  YAZILAR
  => Attila İlhan Şiiri-DoDoç.Dr. Yakup ÇELİK
  => Bunalım Edebiyatı ve Modernizmin Sorunları-Svetlana Uturgauri
  => Karagöz'e Ezgi-Satı Erişen
  => Orta Oyunu Eksikliği-Nihal Türkmen
  => Orta Oyunu ve Karagöz-Nihal Türkmen
  => Dilin Yapısı ve Toplumun Yapısı-Emile Benveniste
  => Türkçe Metinlerde Bağdaşıklık ve Tutarlılık-İrem Onursal
  => Asansörle Yükseltilmek İstenen Çukurlar-Can Yücel
  => KÜLTÜR VE ÖTESİ-Cemil MERİÇ
  => Türkoloji-Cemil MERİÇ
  => Tevfik Fikret ve Batı Retoriği-Rıza Filizok
  => Estetik tarihimize bir bakış-Arslan Kaynardağ
  => MÜRSEL MECAZ-Rıza FİLİZOK
  => Başlıca Dil Bilimi Akımları-Prof.Dr. Rıza FİLİZOK
  => ZİYA OSMAN SABA’NIN NEFES ALMAK ADLI ŞİİR KİTABINDA -Yrd. Doç. Dr. Safiye AKDENİZ
  => HİKAYE VE ROMANDA “ANLATICI”YA GÖRE METİN TİPLERİ, - Yard. Doç. Dr. Safiye AKDENİZ
  => GÖSTERGEBİLİM-Yard. Doç. Dr. Mustafa Ö Z S A R I
  => TÜRKİYE'NİN ÖNEMİ-Emre Kongar
  => KÜRESELLEŞME VE KÜLTÜREL FARKLILIKLAR ÇERÇEVESİNDE ULUSAL KÜLTÜR-Prof. Dr. Emre Kongar
  => TÜRKİYE'NİN KÜLTÜREL ÖZ-ANLAYIŞI: AVRUPA BİRLİĞİ İÇİN BİR ZENGİNLİK-Emre Kongar
  => BARIŞ KÜLTÜRÜ VE DEMOKRASİ-EMRE KONGAR
  => GOP NEYİ AMAÇLIYOR, NEYİ GERÇEKLEŞTİREBİLİR-EMRE KONGAR
  => YENİ EMPERYALİZM, HUNTINGTON VE ELEŞTİRİSİ-Emre Kongar
  => KÜRESELLEŞME BAĞLAMINDA TÜRKİYE-Emre KONGAR
  => DEMOKRASİ KÜLTÜRÜ SORUNLARI-Emre Kongar
  => AVRUPA BİRLİĞİ'NE "ONURLU VE BAŞI DİK" GİRİŞ NE DEMEK-Emre Kongar
  => TOPLUMSAL VE SİYASAL GELİŞMEMİZİ ETKİLEYEN MARKALAR-Emre Kongar
  => KÜRESELLEŞME, MİKRO MİLLİYETÇİLİK, ÇOK KÜLTÜRLÜLÜK, ANAYASAL VATANDAŞLIK-Emre KONGAR
  => NİYAZİ BERKES'DE ÇAĞDAŞLAŞMA KAVRAMI-Emre KONGAR
  => KEMAL TAHİR-Hilm Yavuz
  => OYUNLARIM ÜSTÜNE-Nazım Hikmet
  => OYUN YAZARI OLARAK-Ataol Behramoğlu
  => POPÜLER EDEBİYAT- M. Orhan OKAY
  => HER SÖZ BİR ŞEY SÖYLER-Feyza HEPÇİLİGİRLER
  => Tiyatronun Kökeni, Ritüel ve Mitoslar
  => ROMANDA KURMACA VE GERÇEKLİK
  => Fuzûlî’nin Hikaye-i Leylâ ve Mecnun’u
  => SEZAİ KARAKOÇ ve HİS “;KAR ŞİİRİ”;-Selami Ece
  => İSTANBUL’UN AHMED MİDHAT EFENDİNİN ROMANLARINA TESİRİ
  => AHMET MİDHAT’A ATFEDİLEN BİR ESER: “HÜKM-İ DİL” VE MANASTIRLI MEHMET RIFAT
  => CEZMİ ÜZERİNE BAZI DÜŞÜNCELER
  => "EDEBİYATEĞİTİMİ"NDE "EDEBÎ METİN"İN YERİ VE ANLAMI
  => Mustafa Kutlu ve Rüzgârlı Pazar
  => BİR BİLİM ADAMININ ROMANI” ÜZERİNE GEÇİKMİŞ BİR TAHLİL
  => ÖLÜMÜNÜN 50. YIL DÖNÜMÜNDE
  => “MİT”TEN “MODERN HİKÂYE” “HİKÂYE”NİN SERGÜZEŞTİ
  => EDEBİYAT DİLİ/EDEBÎ DİL
  => BİR NESLİN VEYA BİR ŞAİRİN ROMANI: MÂİ VE SİYAH
  => İSTİKLÂL MARŞI’NIN TAHLİLİ
  => CAHİT KÜLEBİ
  => TEVFİK FİKRET’İN ŞİİRLERİNDE TRAJİK DURUM
  => MEHMED RAUF’UN ANILARI yahut EDEBÎ HATIRALARIN YAYIMI ÜZERİNE BİR DENEME
  => MEÇHUL BİR AŞKIN SON NAĞMELERİ: TEVFİK FİKRET’İN “TESADÜF” ŞİİRLERİ / YARD. DOÇ. DR. NURİ SAĞLAM
  => Tarihsel Romanın Eğitimsel İşlevi
  => ALIMLAMA ESTETİĞİ VE EDEBİYAT ÖĞRETİMİ1
  => Tanzimat Dönemi Oyun Yazarliginda Batililasma
  => SİNEMA VE EDEBİYAT TÜRLERİ
  => EDEBİYAT EĞİTİMİ, ESTETİK BİR HAZZIN EDİNİMİ
  => EDEBÎ TENKİT
  => ADALET AĞAOĞLU’NUN DAR ZAMANLAR ÜÇLEMESİNDE KİMLİK SORUNU
  => Halit Ziya ve Mehmet Rauf'un hayatları ile romanları
  => YAZIN VE GERÇEKLİK
  => MİLLÎ EDEBİYAT
  => HECE-ARUZ TARTIŞMASI/ Arş.Gör.Oğuzhan
  => AHMET HAŞİM’İN ŞİİRLERİNDE ATEŞİN DİLİ / ARŞ. GÖR. VEYSEL ŞAHİN
  => ROMAN TEKNİĞİ BAKIMINDAN YABAN
  => TANZİMATTAN GÜNÜMÜZE COCUK EDEBİYATI
  => KADIN VE EDEBİYAT
  => Şiirin Temel Özellikleri-Christopher Caudwell
  => EDEBİYAT EĞİTİMİ: HERMENEUTİK BİR YAKLAŞIM Vefa TAŞDELEN
  => VOLTAİRE VE ROUSSEAU ETRAFINDA AYDINLANMA ÇAĞI FRANSIZ YAZINI
  => TÜRKİYE’DE ULUSAL KÜLTÜR TARTIŞMALARI BAĞLAMINDA ÇAĞDAŞ UYGARLIK SORUNU
  => EDEBİYATIN DİLİ ÜZERİNE
  => TARİHİN SINIFLANDIRILMASI
  => Türk Milletini Uyandıran Adam: Attila İlhan
  => EDEBİYAT DERSLERİNİN İÇERİĞİNİN DEĞİŞTİRİLMESİ KONUSUNDA
  => "Yalancı şöhretlerin Gerçek Yüzünü Ortaya Koydum"-Hilmi Yavuz
  => AVRUPA BİRLİĞİNİ YARATAN NEDENLER VE TÜRKİYE Metin AYDOĞAN
  => DİVAN ŞİİRİYLE HALK ŞİİRİNDE ORTAK BİR SÖYLEYİŞ BİÇİMİ
  => divan şiirindeki sevgili tipini alaya alan bir roman
  => ALIMLAMA ESTETİĞİ VE EDEBİYAT ÖĞRETİMİ
  => BAĞLANMA VE ÇELİŞKİ
  => Antik Çağ’da Tarih Yazmak
  => TARİHÎ ROMANDA POST-MODERN ARAYIŞLAR
  => Kültürel Batılılaşma
  => GARPÇILAR VE GARPÇILAR ARASINDAKİ FİKİR AYRILIKLARI
  => Harf Devrimi Üzerine Yeniden Düşünmek
  => EDEBİYAT ÖĞRETİMİNDE WALDMANN MODELİ
  => KEMÂL AHMED DEDE VE TERCÜME-İ MENÂKIB-IMEVLÂNÂ’SI
  => TARİHSEL GELİŞİM SÜRECİ İÇERİSİNDE URDUCA
  => Avrupalılaşmak mı, Avrupalılaştırmak mı?CEMİL MERİÇ
  => ŞAİRANE BİR ÇEVİRİ yahut TOPLUMBİLİMİN SERÜVENLERİ Cemil MERİÇ
  => 47 LİLER YAHUT BİR ROMANIN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
  => ZAMAN, ZAMAN – I TERAKKİ Cemil Meriç,
  => Kırk Ambar (Cilt1)
  => KADIN RUHU, Cemil Meriç
  => Umrandan Uygarlığa-C.Meriç
  => Balzac’tan önce modern roman-Cemil Meriç
  => ARİSTARK’LA ZOİL-c.meriç
  => ELİNDE CENNET AÇAN ZEND AVESTA- c.meriç
  => SELEFÎLİK–SÛFÎLİK VE ÂKİF-SÜLEYMAN ULUDAĞ
  => Mehmet Âkif- Mâhir İz’e Yazdığı Mektuplar
  => DİDO SOTİRİYU’NUN ROMANI GİBİ BİR ROMANIMIZIN OLMAYIŞI
  => HİLMİ YAVUZ’UN DENEMECİLİĞİ
  => İRONİ KAVRAMI, GERÇEKÜSTÜCÜLÜK VE ERCÜMEND BEHZAD LAV ŞİİRİ ÜZERİNE
  => OKUNAMAYAN ROMANLAR
  => Gelenekçilik Geleneğe Dahil Değil
  => Türk Tiyatrosunda İronik Söz, İronisiz Metin
  => Postmodernist İroni
  => NÂZIM HİKMET ŞİİRİNİN SİYASİ ETKİLERİ
  => NÂZIM HİKMET ŞİİRİNDE SİNEMASAL ÖĞELER
  => Savaş
  => Newton, Goethe ve Sosyal Bilimler
  => Bir Afyon (!) Olarak Diktatörlükten Demokrasiye Futbol
  => Adorno Yüz Yaşında
  => Theodor Adorno: Kültür Endüstrisini Yeniden Düsünürken
  => ADORNO'NUN KÜLTÜR ENDÜSTRİSİ KAVRAMI ÜZERİNE
  => ADORNO’NUN KÜLTÜR ENDÜSTRİSİ KAVRAMI ÜZERİNE
  => Frankfurt Okulu
  => TARİHİ MADDECİLİK VE KAPİTALİZM - ÖNCESİ TOPLUMLARASYA TOPLUMU - FEODALİTE Asaf Savaş AKAT
  => POSTMODERNİZM GEÇ KAPİTALİZMİN KÜLTÜREL MANTIĞI
  => Postmodernizm Ya da Geç Kapitalizmin Kültürel Mantığı 2
  => Postmodernizm Ya da Geç Kapitalizmin Kültürel Mantığı 3
  => DİMİTRİ KANTEMİR'İN DOĞUBİLİM ARAŞTIRMALARINA KATKISI Georges Cioranesco
  => DİMİTRİ KANTEMİR'İN DOĞUBİLİM ARAŞTIRMALARINA KATKISI Georges Cioranesco 2
  => II. MEŞRUTİYET'TE SOLİDARİST DÜŞÜNCE: HALKÇILIK Zafer Toprak
  => II. MEŞRUTİYET'TE SOLİDARİST DÜŞÜNCE: HALKÇILIK Zafer Toprak 2
  => Türkoloji Araştırmaları Makaleler Veritabanı
  => Yeni Makaleler
  => Türkoloji Araştırmaları Dergisi
  => Türkoloji Makaleleri
  => ŞAİR DUYARLILIĞI Afşar TİMUÇİN
  => Yazılar.....
  => SEÇME YAZILAR
  => EDEBİYAT Tez / Makale / Kitap ara
  => Orhan Pamuk: Babamın bavulu Nobel konuşması
  => PiVOLKA'da Çıkan Yazılar
  => Amin Maalouf Üstüne
  => Öykünün Yüzyılı /Feridun ANDAÇ
  => Cumhuriyet Dönemi Türk Felsefesinde Bir Hareket Noktası Olarak Teoman Duralı-oktay taftalı
  => Sofist Bilgeliğin "Empirist" Dayanakları Üzerine 0.TAFTALI
  => Birlik ve Liderlik Hayalleri O.TAFTALI
  => Eğitilemeyen Bir Varlık Olarak İnsan O.TAFTALI
  => Çağdaş Bir Tarım Toplumuna Doğru O.TAFTALI
  => Sosyo-Politik Bağlamda Bir Dekadans Olarak Bilgi Toplumu O.TAFTALI
  => Aşkla Varolan Hayatlar O.TAFTALI
  => Batı Medeniyetinin Mutsuz Çocuğu Entelektüel O.TAFTALI
  => Nihat Genç Yazıları
  => Batılı Tarih Bilimi ve Tarihin Mantığı
  => Bir Hayat Alanı Olarak Aile O.TAFTALI
  => Bir Savaşın Kavramları Üzerine
  => Çalışma ve Erdem Kavramları Arasındaki İlgi Üzerine O.TAFTALI
  => Değer Üreten Hayatlar
  => Doğu'nun Hayal Ülkesi O.TAFTALI
  => Dostlukla Yükselen Hayatlar O.TAFTALI
  => Şiirimizin Hazin Sonu O. TAFTALI
  => Soğuk ve Sıcak Hayatlar OKTAY TAFTALI
  => Yalanın Fenomenolojisi O. TAFTALI
  => Günümüzde Medya Kılavuzluğu - Günümüzde Medya Kılavuzluğu
  => Ermeni Meselesinin Kökenini Batının Irkçılığında Aramak Lazım Prof. Dr. Türkkaya Ataöv
  => Osmanlı’dan Lozan’a Musul-Kerkük
  => “Sözümü Tutamadım, Artık Yaşayamam” Turhan Feyizoğlu
  => Gerilla Mustafa Kemal ve Türk Yurtsever Kurtuluş Hareketi Turhan Feyizoğlu"
  => SİYASİ TARİH YAZILARI -YEREL TARİH YAZILARI
  => Yazarlar - yazılar
  => TÜRKİYE’DE MUHAFAZAKÂRLIĞIN DÜŞÜNSEL - SİYASAL TEMELLERİ
  => yazılar 1
  => yazılar2
  => türk dünyası
  => Derin devlet
  => YAZILAR,
  => SOSYOLOJİ.
  => YAZILAR,,.
  => TANZİMAT DÖNEMİ
  => İdealizm-Realizm
  => Cemil Meriç..
  => ilhan berk
  => NİYAZİ BERKES’İN TÜRK KİTLE İLETİŞİM TARİHİNE KATKILARI
  => yazılar.
  => yazılar..
  => yazılar,
  => yazılar,,
  => yazılar.,
  => YAZILAR.
  => YAZILAR..
  => YAZILAR-
  => YAZILAR-,
  => yazılar.1
  => y.1
  => y.2
  => y.3
  => y.4
  => y.5
  => y.6
  => y.7
  => y.8
  => y.9
  => y.10
  => y.11
  => y.12
  => y.13
  => y.14
  => y.15
  => y.16
  => y.17
  => y.18
  => y.19
  => y.20
  => y.21
  => y.22
  => y.23
  => y.24
  => y.25
  => y.30
  => y.31
  => y.32
  => y.33
  => y.34
  => y.35
  => y.36
  => y.37
  => y,38
  => y.39
  => y.40
  => y.41
  => y.42
  => y.43
  => y.44
  => y.45
  => y.46
  => y.47
  => İnsan-Mekan İlişkileri
  => SANAT VE ELEŞTİRİ
  => Türkiye’de olumsuz Pierre Loti eleştirileri
  => TÜRKiYE’DE MODERN EDEBİYAT ELEŞTİRİSİ
  => ATATÜRK,
  => MAKALELER:
  => MAKALELER,
  => yz
  => yz1
  => yz2
  => yz3
  => yz4
  => yz5
  => yz6
  => yz7
  => yz8
  => FRIEDRICH NIETZSCHE’NİN TARİH ANLAYIŞI
  => Edebiyat Nedir?
  => YM1
  => YM2
  => YM3
  => YM4
  => YM7
  => YM8
  => YM9
  => İbn Battûta’da “Ahı” Kelimesi ve Anadolu
  => Simone de Beauvoir: Abjeksiyon ve Eros Etiği
  => Toplumsal Cinsiyet Düzenlemeleri
  => Psikanalitik ve Post-Yapısalcı Feminizm ve Deleuze
  => Tarihsel Bir Perspektif Üzerinden İroni Tür ve Tekniklerinin Gelişimi ve Bazı Uygulama Örnekleri Tarihi Gelişim
  => İroni ve Melankoli*
  => İroni, Nostalji ve Postmodern
  => “Daha İyi Anlamak İçin Daha Fazla Açıklamak” İsteyen Bir Yorumbilimci: Paul Ricœur
  => Kendi (Paul Ricœur Üstüne)
  => Sersemleşme Okulu
  => Osmanlı ve Avrupa Arasındaki Karşılıklı Etkileşimde Etnomaskeleme
  => Antik Yunan Tragedyasının Metafiziği
  => Sonbahar Mitosu: Tragedya*
  => Ayrışma, Çatışma ve Fanatizm
  => Fanatizm İlkelliktir
  => Tuhaf Bir Çocuk
  => Huzursuz
  => Benjamin’in Mistisizmine “Üç Yönlü Yol”
  => Renan, Irk ve Millet
  => Varlık, Benlik, Hatırlayış ve Unutuş Üzerine
  => Hangi Kilidin, Hangi Anahtarı?
  => Romanda Tarih
  => Bugün Psikanalizi Tartışmak
  => Kültürde Bakış
  => 1930 Goethe Ödülü Dolayısıyla Frankfurt Goethe Evi’nde Konuşma
  => Jacques Derrida ve Konukseverlik Sorusu
  => Metafiziğin Kalesi Hakkında Düşünmek
  => Hakların İadesi
  => Modern Etiğin İki Temel Direği Agnes Heller
  => Ezoterizme Genel Bir Giriş
  => Turnanın Semahı, Ezoterizmin Zamanı: Bektaşi ve Alevi Zaman Kavrayışla
  => Yeni sayfanın başlığı
  => Ulus-Ötesinden Hukuka Bakmak: Jürgen Habermas
  => Yeni Perspektifler Gerçeğin Çölüne Hoşgeldiniz
  => Orlan: Kırılan Ten Kubilay Akman
  => Pusudaki Ten, Vice Versa
  => Cimri ve Çöp Arasındaki Güçlü İlişki Üzerine
  => Demokrasi Kavramı Üzerine Hayli Spekülatif Bir İrdeleme
  => Benim Çöp Bayramım
  => Kamu Yeniden Kurulurken Kadınlara Ne Olacak?
  => Sonsuzluğun Sınırında: Immanuel Kant
  => Kant ve Üniversite İdeası
  => İki Yüzüncü Ölüm Yıldönümünde: Immanuel Kant ve Kantçılık
  => Kant ve Yeni Kantçılık
  => Otuz Beşinci Gece: Ruh, Can, Hayat, Ölüm, Akıl ve Öte Dünya Üzerine1
  => Ölüm Üzerine Tıbbi Çeşitlemeler
  => Ölüme Karşı Ölüm
  => Avrupa İçin Yeni Bir Ethos Üzerine Düşünceler
  => Avrupa ve Ötekileri
  => Sûfî Şiirinin Poetikası
  => Byron ve Romantiklik
  => Kötülük Toplumu ve Biçimin Muhalefeti
  => Balkanlar: Metaforların Çarpıştığı Bir Savaş Alanı
  => Badiou: Etik Üzerine
  => “Semen est Sanguis" Yahudilikte ve Hıristiyanlıkta Kan
  => Âdet Kanaması Tecrübesi: Sınırlar ve Ufuklar
  => Said ve Saidciler ya da Üçüncü Dünya Entelektüel Terörizmi
  => Kültür Endüstrisini Yeniden Düşünürken
  => Adorno ve Tanrının Adı
  => Kant, Adorno ve Estetiğin Toplumsal Geçişsizliği
  => Adorno ve Berg
  => İbn Battûta Seyahatnamesi
  => Irak Savaşı ve Sivil Etkinlikler
  => Yamalı Çelişkiler Semti: Saraybosna'dan Yenibosna'ya
  => Halkla Birlikte Bir Çağdaş Kent Söylemi Üzerine
  => Yeni Dünya Düzeninin Sonu?
  => Selçuklular Anadolu’da
  => Anadolu Selçuklu Sultanı I. Alâeddin Keykubâd Dönemine (1220-1237) Bir Bakış
  => 13. Yüzyılın Başında Anadolu’da Ticaret
  => Selçuklular Döneminde Anadolu’da Felsefe ve Bilim (Bir Giriş)
  => Nietzsche ve ‘Akla’ İsyan
  => Bizans Manastır Sistemine Giriş
  => Öğrenci Radikalizmi Üzerine Düşünceler
  => 1968’i Yargılamak ya da 68 Kuşağına Mersiye
  => “Gelecekte İnsanlara Çok Güzel Görüneceğiz”
  => Nevroz, Psikoz ve Sapkınlık
  => Üniversitede Psikanaliz Öğretmeli miyiz? Sigmund Freud
  => Psikanalist Kimdir?
  => Nerelisiniz?
  => Irak’a Kant Çıkarması
  => Bizans Şaşırtıyor
  => 12 eylül dosyası
  => FETHİ NACİ: Cesur, Gerçekçi Ve Halkçı... İzzet Harun Akçay
  => SON OKUDUKLARIM- İzzet Harun Akçay
  => Sabahın yalnız kuşları-İzzet Harun Akçay
  => Bir Portre - Cahit Sıtkı TARANCI - Şükran KURDAKUL
  => ŞİİR NEDİR? Cahit Sıtkı TARANCI
  => Afşar TİMUÇİN - Şair Duyarlığı
  => Ahmet KÖKLÜGİLLER - Karacaoğlan'ın Yaşamı ve Şiirleri
  => Atilla ÖZKIRIMLI - Dadaloğlu ve Çevresi
  => Aysıt TANSEL - Metin Eloğlu
  ARAŞTIRMA-İNCELEME
  SÖYLEŞİ
  DENEME
  ATTİLA İLHAN
  ATTİLA İLHAN-KÖŞE YAZILARI
  E-KİTAP
  ANSİKLOPEDİK
  SATRANÇ VİDEO DERSLERİ DÖKÜMANLAR
  SATRANÇ OYNA
  ŞİİR
  DİL ANLATIM TÜRK EDEBİYATI - LİSE KAYNAK
  EDEBİYAT RADYO
  EDEBİYATIMIZDA ŞİİR ROMAN ÖYKÜ (dinle)
  100 TEMEL ESER (dinle)
  100 TÜRK EDEBİYATÇISI (dinle)
  SESLİ KİTAPLAR
  FOTOĞRAF ÇILIK
  E-DEVLET
  EĞİTİM YÖNETİMİ DENETİMİ
  RADYO TİYATROSU
  ÖĞRETMEN KAYNAK
  EDEBİYAT TV
  SÖYLEŞİLER - BELGESELLER TV
  RADYO KLASİK
  TÜRKÜLER
  GAZETELER MANŞETLER
  ÖYKÜ ANTOLOJİSİ
  DERGİLER - KİTAPLAR - KÜTÜPHANELER
  E-DERGİ
  KİM KİMDİR BİYOGRAFİLER
  ZİYARETÇİ DEFTERİ
  İLETİŞİM
  EDEBİYAT OKYANUS
Theodor Adorno: Kültür Endüstrisini Yeniden Düsünürken

Theodor Adorno: Kültür Endüstrisini Yeniden Düsünürken

Kültür endüstrisi terimi yanılmıyorsam ilk defa 1947'de, Amsterdam'da Horkheimer'la birlikte

yayımladıgımız Aydınlanmanın Diyalektigi'nde kullanıldı.

Müsveddelerde “kitle kültürü” terimini kullanmıstık. Fakat daha sonra, yandaslarının isine gelecek

yorumları dısarıda bırakmak amacıyla kitle kültürü yerine “kültür endüstrisi” terimini kullanmayı uygun

bulduk; ne de olsa onun, kitlelerden kendiliginden çıkan bir kültür sorunu oldugunu ortaya atabilirler,

onu popüler sanatın çagdas formu sayabilirlerdi ki bu ikincisinin kültür endüstrisinden kesin olarak ayırt

edilmesi gerekir. Kültür endüstrisi eski olanla tanıdık olanı yeni bir nitelikte birlestirir.

Kitlelerin tüketimine göre düzenlenen ve büyük ölçüde o tüketimin yapısını belirleyen ürünler, tüm

sektörlerde az çok bir plana göre üretilir. Tüm sektörler yapısal olarak benzerdir ya da en azından

birbirinin açıklarını kapatarak, neredeyse tamamen gediksiz bir sistem olustururlar. Bunu olanaklı kılan

sadece çagdas teknik olanaklar degil, aynı zamanda ekonomik ve yönetsel yogunlasmadır. Kültür

endüstrisi kasıtlı olarak tüketicileri kendisine uydurur.

Binyıllardır ayrı duran yüksek ve düsük sanat düzeylerini, her ikisinin de zararına bir araya gelmeye

zorlar. Yüksek sanatın önemi, yararı konusundaki spekülasyonlarla yok edilirken, düsük sanatın önemi

de, (toplumsal denetim kusursuz olmadıgı sürece) içinde barındırdıgı isyancı direnis özelligine

dayatılan medeni sınırlamalarla yok edilmektedir. Böylece, kültür endüstrisi yöneltilmis oldugu

milyonların bilincini ve bilinçaltını yönlendiriyor olmasına ragmen, kitleler birincil degil, ikincil role

düserler ve hesaplanabilir nesneler, makinenin tali parçaları olurlar. Tüketici, kültür endüstrisinin bizi

ikna etmeye çalıstıgı gibi hükmedici ya da özne degil, aksine nesnedir. Özellikle kültür endüstrisi için

biçimlendirilmis olan kitle iletisim araçları terimi, vurguyu nispeten zararsız bir alana kaydırmakta çok

ise yaramıstır. Gerçekte ne öncelikle kitlelerle, ne de iletisim tekniklerinin gelisimiyle bir ilgisi vardır,

aksine onları dolduran ruhla, sahiplerinin sesiyle iliskilidir. Kültür endüstrisi kitlelerle iliskisini kötüye

kullanarak, verili ve degismez sayılan bir zihniyeti çogaltmaya ve güçlendirmeye çalısır. Her ne kadar

kültür endüstrisi kitlelere uyum saglamadan varolamayacak olsa da, kitleler onun ölçütü degil

ideolojisidir.

Brecht ve Suhrkamp'ın otuz yıl önce ifade ettigi gibi, endüstrinin kültürel malları, özgül içerikleri ve

yapılarındaki uyuma göre degil, piyasada gerçeklesen degerlerine göre yönetilir. Tüm kültür endüstrisi

pratigi, kâr güdüsünü dolaysız olarak kültürel formlara aktarır. Bu kültürel formlar piyasaya sürülen

mallar olarak yaratıcılarının geçimini saglamaya basladıgından beri zaten bu nitelige kısmen sahipti.

Fakat o sırada kâr arayısı dolaylıydı, sanat eserinin bagımsız özünün ötesindeydi. Kültür endüstrisinde

yeni olan, en tipik ürünlerindeki kesin ve iyi hesaplanmıs faydanın dolaysız ve saklanmayan önceligidir.

Asla ve asla bütünüyle baskın çıkamayan ve daima çesitli etkilerle biçimlenen sanat eserinin özerkligi,

kültür endüstrisi tarafından, denetim mekanizmasının iradesi dahilinde ya da dısında, bilinçli bir

biçimde ortadan kaldırılır. Bu anlamda denetim mekanizması sadece iktidarı ellerinde bulunduranları

degil, verilen talimatları yerine getirenleri de kapsar. Ekonomik terimlerle konusacak olursak, bu güruh

ekonomik anlamda en gelismis ülkelerde sermaye için yeni olanakların arayısı içindedir.

Eski olanaklar, kültür endüstrisini her yerde hazır ve nazır bir fenomen olarak mümkün kılan

yogunlasma sürecinin sonucunda gittikçe daha güvenilmez bir hale gelmistir. Gerçek anlamda kültür,

yalnızca kendisini insanlara uydurmakla kalmıyor, bunu yaparken aynı anda içinde yasadıkları

taslasmıs iliskilere bir karsı koyusla onları onurlandırıyordu.

Oysa bugün, kültür bu taslasmıs iliskilerin içinde çözünmüs ve onlarla bütünlesmis oldugundan,

insanlık onurunu bir kez daha yitirmistir; kültür endüstrisinin tipik kültürel varlıkları artık diger

niteliklerinin yanında mal niteligini tasımaz, bütünüyle mala dönüsmüstür. Bu niceliksel degisim o kadar

etkilidir ki yepyeni bir fenomen ortaya çıkarmıstır.

Sonuçta, kültür endüstrisinin, kökeninde yatan kâr güdüsü ideolojisini dört bir yana saçmasına bile

gerek kalmamıstır. Bizzat kâr güdüsü onun ideolojisinin nesnesi haline gelmis ve her kosulda yerine

getirilmesi gereken, kültürel malların satılma zorunlulugundan bile bagımsızlasmıstır.

Kültür endüstrisi birer birer sirketlerden ya da satılabilir nesnelerden bagımsız olarak halkla iliskilere,

kendi basına “itibar” üretimine yönelmistir. Böylelikle ortaya de facto bir uzlasma, tüm dünya için

üretilen reklamlar çıkmıs ve kültür endüstrisinin her ürünü kendi kendisinin reklamı haline gelmistir.

Yine de, edebiyatın bir mala dönüsme sürecine damgasını vuran karakteristikler korunmaktadır. Her

seyden önce, kültür endüstrisinin bir ontolojisi, örnegin onyedinci yüzyıl sonu ve onsekizinci yüzyıl bası

ticari Ingiliz romanlarından kolayca çıkarılabilecek tutucu nitelikte temel kategorilerden olusan bir yapısı

vardır. Kültür endüstrisinde ilerleme olarak gösterilen, sürekli yeni diye yüceltilen her sey, bassızsonsuz

bir aynılıgı gizlemektedir; bu baglamda degisimler, kültüre ilk egemen oldugu günden beri kâr

güdüsü ne kadar degistiyse o kadar degismis olan bir iskeleti maskelemektedir.

Bu nedenle, “endüstri” teriminin ilk anlamında alınmaması yerinde olur. Bu terim dogrudan dogruya

·

Daha fazla Cogito

·

Haber gönderen karakutu

En çok okunan haber: Cogito:

Ölüm Üzerine Tıbbi

Çesitlemeler

Haber Puanlama

Ortalama Puan:

5

Toplam Oy:

1

Lütfen bu haberi

puanlamak için bir

saniyenizi ayırın:

Oyumu Gönder!

Seçenekler

Yazdırılabilir Sayfa

Bu Haberi

Arkadasına Gönder

Ilgili Baglantılar

Yine de, edebiyatın bir mala dönüsme sürecine damgasını vuran karakteristikler korunmaktadır. Her

seyden önce, kültür endüstrisinin bir ontolojisi, örnegin onyedinci yüzyıl sonu ve onsekizinci yüzyıl bası

ticari Ingiliz romanlarından kolayca çıkarılabilecek tutucu nitelikte temel kategorilerden olusan bir yapısı

vardır. Kültür endüstrisinde ilerleme olarak gösterilen, sürekli yeni diye yüceltilen her sey, bassızsonsuz

bir aynılıgı gizlemektedir; bu baglamda degisimler, kültüre ilk egemen oldugu günden beri kâr

güdüsü ne kadar degistiyse o kadar degismis olan bir iskeleti maskelemektedir.

Bu nedenle, “endüstri” teriminin ilk anlamında alınmaması yerinde olur. Bu terim dogrudan dogruya

üretim sürecini degil, kültürel malın standardizasyonunu –her sinema seyircisinin asina oldugu Western

filmlerinde oldugu gibi– ve dagıtım tekniklerinin rasyonellestirilmesini anlatmak amacıyla

kullanılmaktadır. Kültür endüstrisinin ana sektörü olan sinemada üretim süreci, genis bir

isbölümündeki, makine kullanımı ve –kültür endüstrisi içinde aktif olan sanatçılarla onu yönetenler

arasındaki uzun süreli çatısmada ifadesini bulan– emekçilerin üretim araçlarından ayrılması vb teknik

isleyis tarzlarını anımsatsa da bireysel üretim formları yine de korunmaktadır. Her ürün bireysel bir

hava tasır, bireyselligin kendisi, bütünüyle seylestirilerek sunulan nesnenin dolaysızlıktan ve hayattan

kaçıp saklanılacak bir sıgınak olduguna dair bir yanılsama yaratıldıgı ölçüde, ideolojinin

güçlendirilmesine yarar.

Her zaman oldugu gibi bugün de, kültür endüstrisi üçüncü kisilerin “hizmetindedir”, sermayenin

gerileyen dolasım süreçlerine ve varlık sebebi olan ticarete yakınlıgını korur. Ideolojisi her seyden çok

bireysel sanattan ve onun ticari sömürüsünden ödünç alınmıs yıldız sistemine dayanır. Kültür

endüstrisinin isleyis yöntemleri ve içerigi insani olmaktan ne kadar uzaklasırsa, o kadar gayretli ve

basarılı bir sekilde, sözde yüce kisilikleri yaygınlastırır ve basarıyla isgörür.

Bu terim teknolojik rasyonellestirmeyle aktüel anlamda üretilen herhangi bir sey olarak degil, daha çok

sosyolojik anlamda, herhangi bir sey üretilmedigi zaman dahi –büro islerinin rasyonellestirilmesi gibi–

endüstriyel örgütlenme formlarının ortaklastırılması anlamında endüstriyeldir. Yine bu anlamda, kültür

endüstrisinin yanlıs yatırımları hatırı sayılır miktardadır ve yeni tekniklerin gelistirilmesiyle modası

geçen sektörler krize girer, fakat bu yeni teknikler nadiren iyiye dogru degisimler getirir.

Kültür endüstrisindeki teknik kavramı, sanat eserlerindeki teknikle sadece ad bakımından benzesir.

Sanat eserlerinde teknik, bizzat nesnenin iç örgütlenmesi, özgün içsel mantıgıyla örgütlenmesiyle

ilgilidir. Kültür endüstrisindeki teknik ise tam aksine, baslangıçtan itibaren dagıtım ve mekanik yeniden

üretimle ilgilidir ve bu yüzden daima nesnesine dıssal kalır. Kültür endüstrisi, ürünlerinde içerilen

tekniklerin potansiyellerinden özenle kendini korudugu ölçüde ideolojik destek bulabilir.

Malların maddi üretiminde uygulanan asırı sanatsal teknikten bir parazit gibi faydalanarak yasar ve

bunu yaparken islevselligi tarafından ima edilen içsel sanatsal bütüne karsı yükümlülügünü ihmal eder,

estetik özerkligin gerektirdigi biçimsel yasaları umursamaz. Kültür endüstrisinin fizyonomisi bir yanda

verimliligi arttırıcı, fotografik katılık ve kesinligin bir karısımından, öte yanda bireysel kalıntılar ve yine

rasyonellestirilip uyumlu kılınan romantizmden olusur.

Benjamin'in geleneksel sanat eserini aura kavramıyla yani var olmayan bir seyin varlıgıyla gösterme

anlayısını kabul edersek, kültür endüstrisini aura kavramının karsısına bir sey koymaması, onun yerine

çürümekte olan aura'yı yogun bir sis olarak korumasıyla tanımlayabiliriz. Kültür endüstrisi bu sekilde

kendi ideolojik suçlarını ele verir.

Yakın geçmiste kültür arastırmacıları ve sosyologlar arasında kültür endüstrisinin küçümsenmesine

karsı uyarılarda bulunma ve tüketici bilincinin gelisimindeki büyük önemine isaret etme alıskanlıgı

peyda oldu. Gerçekten de, kültürel seçkincilige kaçmamak, bu kavramı ciddiye almak gerekiyor. Kültür

endüstrisi, günümüzde egemen olan anlayısın bir ugragı olarak büyük önem tasır. Insanların kafasına

doldurdugu seyleri süpheyle karsılayıp onun etkisini görmezden gelmek nahiflik olacaktır. Ama yine de,

onu ciddiye almamız yolundaki uyarıda aldatıcı bir parıltı vardır. Kültür endüstrisinin niteligi konusunda

sorunlar ortaya atmak, dogrulugu ya da yanlıslıgından bahsetmek, ürünlerinin estetik düzeyini

sorgulamak gibi girisimler, toplumsal rolü nedeniyle engellenmekte ya da en azından bu sözde iletisim

sosyologları tarafından dıslanmaktadır. Yapılan elestiriler küstahça bir anlasılmazlıga sıgınmakla

suçlanmaktadır. Agır agır, sezdirmeden artmakta olan önemin ikili dogasına dikkat çekmek ilk

yapılacak is olmalıdır. Sayısız insanın hayatına temas etse bile, bir seyin islevi onun tikel niteliginin

garantisi degildir. Estetigin kendisiyle estetigin artık iletisimsel yönlerini gelisigüzel karıstırmak,

toplumsal bir fenomen olarak sanatı, sözde sanatsal züppeligin karsısında haklı bir konuma degil,

zararlı toplumsal sonuçlarının çesitli savunma yollarına götürür. Kültür endüstrisinin kitlelerin ruhsal

yapısındaki önemli rolü, hiç degilse kendini pragmatik gören bir bilim tarafından, onun nesnel

mesrulugu ve özsel nitelikleri üzerine düsünülmesini gereksiz kılmaz. Tersine, tam da bu nedenle onlar

üzerine düsünmek zorunludur.

Kültür endüstrisini sorgulanmamıs rolü ölçüsünde ciddiye almak, onu alabildigine ciddiye almak ve

tekelci karakterini gözardı etme korkaklıgına düsmemek demektir.

Bu fenomenle uzlasma ve hem çekincelerini belirtme, hem de onun gücüne olan saygılarını ifade

edecek genel bir formül bulma derdinde olan bu aydınlar, kendilerine zorla attırılan geri adımlardan

yeni bir yirminci yüzyıl miti yaratmayı henüz basaramamıslarsa bile, yazılarında ironik bir hosgörünün

egemen oldugu açıktır. Ne de olsa herkes biliyor bu aydınların hangi cep romanlarını, basmakalıp

filmleri, dizi halinde yayımlanan, ailelere yönelik televizyon programlarını, her derde bir çare köselerini

ve fal sütunlarını savunduklarını.

Kültür endüstrisini sorgulanmamıs rolü ölçüsünde ciddiye almak, onu alabildigine ciddiye almak ve

tekelci karakterini gözardı etme korkaklıgına düsmemek demektir.

Bu fenomenle uzlasma ve hem çekincelerini belirtme, hem de onun gücüne olan saygılarını ifade

edecek genel bir formül bulma derdinde olan bu aydınlar, kendilerine zorla attırılan geri adımlardan

yeni bir yirminci yüzyıl miti yaratmayı henüz basaramamıslarsa bile, yazılarında ironik bir hosgörünün

egemen oldugu açıktır. Ne de olsa herkes biliyor bu aydınların hangi cep romanlarını, basmakalıp

filmleri, dizi halinde yayımlanan, ailelere yönelik televizyon programlarını, her derde bir çare köselerini

ve fal sütunlarını savunduklarını.

Onlara göre tüm bunlar zararsızdır ve her ne kadar yaratılmıs da olsa bir talebe karsılık verdikleri için

demokratik bile sayılırlar. Aynı zamanda insanlara türlü türlü faydası olduguna, mesela bilginin, hayat

derslerinin, gerilimi azaltıcı davranıs biçimlerinin yayılmasını sagladıgına da dikkat çekerler. Ama

halkın nasıl politik anlamda güdümlü bir biçimde bilgilendigini arastıran her sosyolojik arastırmanın

gösterdigi gibi, yayılan bilgi sınırlı ve vasattır. Üstelik kültür endüstrisinin verdigi malzemeden

çıkarılacak dersler mantıksız, banal ya da kötülüge yönelticidir ve davranıs modelleri de utanmazlık

derecesinde uygitsincidir.

Bu köle ruhlu aydınlarla kültür endüstrisi arasındaki iliskide görülen ikili ironi sadece onlara özgü

degildir. Tüketicinin bilinci de kültür endüstrisi tarafından satılan eglence reçeteleriyle, kültür

endüstrisinin faydaları konusunda pek de saklı gizli olmayan bir süphe arasında ikiye bölünmüs

durumdadır. Insanlar sadece deyisteki gibi tongaya basmakla kalmaz, en küçük bir mutluluk vaadinde

dahi, altında yatanı görebilecekleri bir aldanmayı arzularlar. Adeta kendilerinden nefret ederek, göz

kapaklarını kapanmaya, seslerini onaylamaya zorlarlar, ne için üretildiginin eksiksiz bir bilgisiyle,

haksızca önlerine konanı alırlar. Kabul etmeseler de, hiçbir deger tasımayan tatmin edici mallardan

uzak kaldıklarında hayatlarının iyice çekilmez olacagını hissederler.

Kültür endüstrisinin en azimli savunucuları bugün bu endüstrinin (bizim kuskusuz ideoloji olarak

adlandırabilecegimiz) tutumunu, düzenleyici bir etken olarak gösteriyorlar. Kaos içinde oldugu

söylenen bir dünyada insanlara bir nevi konumlanma ölçütü vermesi bile tek basına takdire deger

sayılıyor. Oysa savunucularının kültür endüstrisinin korudugunu hayal ettigi sey, aslında onun

tarafından tamamıyla yok ediliyor. Insanların birbirine yakınlastıgı meyhaneler ve kahvehaneler renkli

film tarafından bombalardan daha kesin bir biçimde yerle bir ediliyor, film imago'sunu yok ediyor.

Filmlerin konu edinip isledigi hiçbir yurt, üzerinde yetisen emsalsiz karakteri birbirinin yerine geçebilir

bir aynılıga dönüstüren filmler karsısında, yurt olarak kalmaya devam edemez.

Kültür tanımını mesru bir biçimde elde eden sey, acı ve çeliskinin ifadesi olarak, iyi yasam fikri

konusunda bir kavrayısı korumaya çalısmıstır. Kültür endüstrisinin varolan gerçekligi iyi yasamın ta

kendisi gibi göstererek iyi yasam fikrinin üstünü örtmek için kullandıgı, sanki iyi yasamın gerçek

ölçütüymüs gibi sundugu, törel ve artık baglayıcılıgı olmayan düzen kategorilerinin, ya da salt

varolanın; kültür tarafından temsili mümkün degildir. Kültür endüstrisi temsilcilerinin sanatla

ugrasmadıkları yönünde bir tepki vermeleri bile bir ideolojidir ki, sektörün yasam kaynagını saglayanlar

konusundaki sorumluluktan kaçmalarına yarar. Hiçbir kötülük, kötülük olarak tarif edilmekle

düzeltilememistir.

Somut özgüllük olmadan tek basına düzene basvurmak bosa kürek çekmektir; öte yandan gerçeklikte

ya da bilinç karsısında kendini hiçbir zaman kanıtlayamayan normların yayılmasına basvurmak da aynı

derecede bostur. Nesnel ve baglayıcı bir düzen düsüncesi insanlara dayatılmaktadır, çünkü onlara

göre çok eksiklidir, içsel olarak ve insanlar karsısında kendini kanıtlamadıkça hiçbir iddiası yoktur.

Fakat kültür endüstrisinin hiçbir ürünü böyle bir ise girismez. Insanların beynine çakmaya çabaladıgı

düzen kavramları daima statükonun kavramları olmustur. Onları kabul edenlerin gözünde hiçbir

anlamları kalmasa bile, sorgulanmaz, çözümlenmez, diyalektik olmayan bir sekilde varsayılmıs olarak

kalırlar.

Kantçı buyrugun aksine, kültür endüstrisinin kategorik buyrugu artık özgürlükle hiçbir ortak yana sahip

degildir. Söyle der: Neye uyacagınız belirtilmemis olsa dahi uyacaksınız; gücüne ve her an her

yerdeligine bir refleks olarak, herkesin, öyle ya da böyle düsündügü seye, öyle ya da böyle varolana

uyum saglayacaksınız.

Kültür endüstrisinin ideolojisi o kadar güçlüdür ki bilincin yerini uygitsincilik almıstır. Kültür

endüstrisinden fıskıran düzen hiçbir zaman oldugunu iddia ettigi seyle ya da insanların gerçek

çıkarlarıyla karsı karsıya konmaz. Düzen kendi basına iyi degildir. Ancak iyi bir düzen iyi olabilir. Kültür

endüstrisinin bunu bilmezden gelmesi ve düzeni kendi basına göklere çıkarması, aktardıgı mesajların

yetersizligini ve yanlıslıgını da beraberinde getirir. Kafası karısmıslara yol gösterme iddiasıyla onları

aldatarak mevcut çatısmaların yerine sahte çatısmalar koyar.

Onların çatısmalarını sadece görünüste, gerçek yasamlarında çok zor uygulanabilecek biçimlerde

çözer. Kültür endüstrisinin ürünlerinde insanlar ancak zarar görmeden kurtulacaklarsa basları derde

girer ve genelde onları kurtaran da hayırsever bir kolektifin temsilcileri olur; ondan sonra bos bir ahenk

olusur, daha baslangıçta çıkarıyla taleplerinin uzlasmaz oldugu anlasılan çogunlukla uzlastırılır. Kültür

endüstrisi bu amaçla, kavramsal olmayan alanlarda bile formüller gelistirmis ve örnegin hafif müzigi

ortaya çıkarmıstır. Burada da insan bir karmasaya düser, ritmik sorunlar yasar ve bu sorunlar anında

basit bir temponun zaferiyle çözülür gider.

Fakat kültür endüstrisinin savunucuları bile insanlar için nesnel ve asıl olarak yanlıs olanın, aynı

zamanda öznel anlamda iyi ve dogru olamayacagı konusunda Platon'a karsı çıkamazlar. Kültür

çözer. Kültür endüstrisinin ürünlerinde insanlar ancak zarar görmeden kurtulacaklarsa basları derde

girer ve genelde onları kurtaran da hayırsever bir kolektifin temsilcileri olur; ondan sonra bos bir ahenk

olusur, daha baslangıçta çıkarıyla taleplerinin uzlasmaz oldugu anlasılan çogunlukla uzlastırılır. Kültür

endüstrisi bu amaçla, kavramsal olmayan alanlarda bile formüller gelistirmis ve örnegin hafif müzigi

ortaya çıkarmıstır. Burada da insan bir karmasaya düser, ritmik sorunlar yasar ve bu sorunlar anında

basit bir temponun zaferiyle çözülür gider.

Fakat kültür endüstrisinin savunucuları bile insanlar için nesnel ve asıl olarak yanlıs olanın, aynı

zamanda öznel anlamda iyi ve dogru olamayacagı konusunda Platon'a karsı çıkamazlar. Kültür

endüstrisinin uydurmaları ne mutlu bir hayatın, ne de ahlaki sorumluluga götüren yeni bir sanatın

rehberi olabilir, onlar ancak, büyük çıkar çevreleri tarafından çizilen çizgiden çıkmamaları için insanlara

ögüt vermeye yarayabilir. Yaygınlastırmaya çalıstıgı uzlasma görünmez, seffaf olmayan bir yetkeyi

güçlendirir.

Kültür endüstrisi asıl anlamı ve mantıgı degil de faydası bakımından, gerçeklikteki konumu ve ortada

bulunan iddiaları açısından degerlendirilecek olursa; dikkatler onun daima basvurdugu fayda konusuna

yöneltilecek olursa, yapacagı etkinin potansiyelinin iki kat daha fazla oldugu anlasılacaktır. Ama bu

potansiyel, gücün yogunlasması sayesinde, çagdas toplumun güçsüz bireylerinin mahkûm oldugu

tanıtım ve insan zayıflıklarının sömürülmesinde yatar. Bu bireylerin bilinci daha da geriler. Bazı alaycı

ABD'li film yapımcılarının on bir yasındakileri de göz önüne alarak film çekmek durumunda olduklarını

söylemeleri bir rastlantı degil. Ellerinde olsaydı, böyle yaparak yetiskinleri de on bir yasına indirmek için

canlarını verebilirlerdi.

Kültür endüstrisinin tekil bir ürününün geriletici etkilerini açıkça ortaya koyan saglam bir arastırmanın

henüz yapılmadıgı dogrudur. Ancak, yaratıcı düsünmeyle düzenlenen bir arastırmanın, sermaye

gruplarının rahatını kaçıracak sonuçlara ulasacagına hiç kusku yok. Ne olursa olsun, damlayan suyun

zamanla tası delecegini tereddüt etmeden söyleyebiliriz, özellikle de kitleleri saran kültür endüstrisi

sisteminin, sapmalara giderek daha az hosgörü gösterdigini ve hiç durmadan aynı davranıs kalıpları

üzerinden hareket ettigini düsünecek olursak.

Ancak ve ancak bilinçaltının derinliklerindeki güvensizlik, sanatla görgül gerçeklik arasındaki farkın

kitlelerin ruhsal dogasındaki son kalıntısı, neden uzun zamandır dünyayı kültür endüstrisi tarafından

kuruldugu biçimiyle algılamadıklarını ve kabullenmediklerini açıklayabilir. Kültür endüstrisinin verdigi

mesajlar iddia edildigi kadar zararsız olsa bile –ki pek çok durumda zararlı oldukları açıktır, örnegin

aydınları tipik karakterlerle temsil ederek onlara yönelik antipropagandaya katkı saglayan filmler– bu

mesajlarla öne çıkardıgı görüslerin zararlı oldugu açıktır. Bir astrolog herhangi bir günde okuyucularına

dikkatli araba kullanmalarını tavsiye ederse, bunun gerçekten de kimseye zararı olmaz, fakat bunun

altında yatan, her gün geçerli olan ve tam da bu yüzden belli bir günde özellikle tekrarlanması aptalca

görünen bir tavsiyenin dogrulanması için yıldızlara bakmak gerektigi gibi sersemletici bir fikir,

alabildigine zararlıdır.

Insanın bagımlılasması ve kölelesmesi, yani kültür endüstrisinin yok edici etkisi, ABD'de yapılan bir

programda halktan bir kisinin, insanlar ünlü karakterleri taklit ederlerse çagımız sorunlarının yok

olacagı yönündeki görüsünden daha iyi bir biçimde tarif edilemezdi. Kültür endüstrisi, ikiyüzlüce önüne

geçtigi mutluluktan insanları uzaklastırmak için aldatıcı bir memnuniyet duygusunu devreye sokmakta,

dünyanın tam da kültür endüstrisinin istedigi gibi oldugu fikriyle bir refah havası yaratmaktadır.

Kültür endüstrisinin asıl etkisi aydınlanma karsıtlıgında kendini göstermektedir ve doga üstündeki

gittikçe artan teknik egemenlik olarak aydınlanma, Horkheimer'la benim daha önce de yazdıgımız gibi,

kitleleri aldatma haline gelmekte, bilinci zincire vurma yöntemine dönüsmektedir. Kendi baslarına

bilinçli olarak yargılayan ve karar veren özerk, bagımsız bireylerin gelisimi önünde bir engel olarak

durmaktadır. Böyle bireyler, güçlenmek ve gelismek için olgun insanlara ihtiyaç duyan demokratik

toplumun olmazsa olmaz önkosuludur.

Eger kitleler sırf kitlelere dönüstükleri için hakir görülüyorsa, sunu akıldan çıkarmamak gerekir ki, onları

kitlelere dönüstürüp küçük düsürme, devrin üretim güçleri ne kadarına izin veriyorsa o kadar

olgunlasmalarını saglamak için, özgürlesmelerini engelleme konusunda kültür endüstrisinin rolü çok

büyüktür.

Çeviren:Bülent O. Dogan

Cogito

Sayı: 36

İLETİŞİM edebiyatokyanus@gmail.com  
   
edebiyatokyanus 646586 ziyaretçi (1187700 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol