edebiyatokyanus
İÇERİK  
  ANA SAYFA
  YAZILAR
  ARAŞTIRMA-İNCELEME
  => Bedevilik-Barbarlık ve İnsanlk Tarihi-Sina Akşin
  => Tarih Felsefesi-Dr. Ali Şeriati
  => Görüşlerim-Sultan Galiyev
  => Kemal Tahir'in felsefi düşüncesi ve Devlet Ana
  => Sanat Anlayışım-Orhan Kemal
  => Çağın Dini: Humanizm-Cemil Meriç
  => Demokrasi Demopedidir-Cemil Meriç
  => Demokrasi Paradigması ve Sonrasız Modernlik-Yiğit Tuncay
  => Karl Popper'in Bilim Felsefesi-Hasan Engin Şener
  => Cemil Meriç'in Dil ve Edebiyat Üzerine Düşünceleri- Arş. Gör. Oğuzhan KARABURGU
  => Tiyatro San'atının Kaynağı 1-Refik Ahmet Sevngil
  => Tiyatro San'atının Kaynağı 2- Refik Ahmet Sevngil
  => Tiyatro San'atının Kaynağı 3- Refik Ahmet Sevengil
  => Gizli Halk Musikisinin Hakiki Karakteri Dindışıdır-Vahid Lütfi Salcı
  => YUNUS EMRE’NİN ŞİİRLERİNDE- R. FİLİZOK
  => AŞK[1] (Amour)-Elisabeth Sayın
  => Dil Bilimi Terimleri-Yard. Doç. Dr. Safiye AKDENİZ
  => BİR METİN yahut EDEBÎ ESER LİSE VE ÜNİVERSİTE DÜZEYİNDE NASIL İNCELENMELİ? -Anne-Marie ALBİSSON
  => DİL İLE BİLDİRİŞİMİN (communication) TEMEL ELEMENTLERİ-Prof. Dr Rıza FİLİZOK
  => BYRON, LAMARTİNE-Jale Parla
  => TAHİR ALANGU’NUN FOLKLOR ANLAYIŞI
  => HİKAYECİLİK DERSLERİ
  => TÜRKİYE’DE DENEME VE ELEŞTİRİNİN GELİŞİMİNDE ORHAN BURİAN’IN YERİ (tez)
  => EDEBİYAT ÖĞRETİMİ ÜZERİNE TASVİRÎ BİR DENEME
  => YAZI DEVRİMİNİN ÖYKÜSÜ
  => CUMHURIYET DÖNEM! TÜRK ŞİİRİ VE BEHCET NECATIGiL
  => ROMANLARDA 27 MAYIS İHTİLÂLİ
  => HİLMİ YAVUZ ŞİİRİNE METİN-MERKEZLİ BİR BAKIŞ
  => YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU’NUN ROMANLARINDA CİNSELLİK
  => KİRALIK KONAK’TA MADAME BOVARY
  => ADNAN BENK VE TÜRKiYE’DE MODERN EDEBİYAT ELEŞTİRİSİ NURİ AKSU-tez
  => GELENEKSEL ROMANA KARŞI ROMAN: ANTİ ROMAN
  => ROMANININ TARİHSEL BOYUTU ÜZERİNE BİR İNCELEME Sedat ...
  => XIX. YÜZYIL TÜRK EDEBİYATINDA VOLTAİRE VE ROUSSEAU ÇEVİRİLERİ
  => AHMET VEFİK PAŞA’NIN ÇEVİRİLERİNDE OSMANLILAŞAN MOLİÈRE
  => Osmanlı Dönemİ Türk Romanının Başlangıcında Beş Eser
  => Kıbrıs Türk Edebiyatı
  => Halide Edib-Adıvar Döneminde ve Romanında Feminizm
  => ERKEN DÖNEM TÜRK EDEBİYATINDA KÖYLÜLER
  => TÜRK GÖÇER ŞAİRLERİNE AİT ESERLER
  => KARŞILAŞTIRMALI EDEBİYAT BİLİMİ ve BİR UYGULAMA
  => SAFAHAT’TA EDEBİYATA AİT UNSURLAR ÜZERİNE BİR İNCELEME Abdullah ...
  => EDEBİYAT ÖĞRETİMİ ÜZERİNE TASVİRÎ BİR DENEME Ersin ÖZARSLAN*
  => SÖZ VE ÖZ
  => BATI TRAKYA TÜRK EDEBİYATI
  => YAVUZ BÜLENT BAKİLER’İN, “ŞAŞIRDIM KALDIM İŞTE” ŞİİRİNE EDEBÎ
  => TANPINAR’IN ŞİİR ANLAYIŞI VE ŞİİRİNİN KAYNAKLARI
  => Bir Cumhuriyet Kadını Şükûfe Nihal
  => KUVAYI MİLLİYE HAREKETİNE YÖNELTİLEN İTHAMLAR
  => MİLLÎ MÜCADELE DÖNEMİNDE FRANSIZ GAZETECİNİN MUSTAFA KEMAL İLE TEMAS VE GÖRÜŞMELERİ
  => YURTTAŞ GAZETECİLİĞİ
  => RUSLARIN TÜRK TOPRAKLARI ÜZERİNDE YAYILMASI
  => BİR ÇAĞDAŞLAŞMA MODELİ OLARAK ATATÜRKÇÜLÜK
  => Mâni ve Bilmecelerimizde Geçen Meyve Adlarının Türkçe’deki Kullanımları Üzerine Bazı Tespitler
  => Şerif Benekçi’nin Romanlarında İnsan ve Toplum
  => A. Nihat Asya’nın Şiirlerinde Ölüm Kavramının Kullanımları Üzerine
  => Zafer HanIm’In AŞk-I Vatan RomanIBaĞlamInda KadIn
  => DİLBİLİM TARİHİNE BİR BAKIŞ
  => DİLBİLİM ARAŞTIRMALARI
  => DİLBİLİM (Linguistics)
  => Edebiyat Teorileri
  => EDEBİYAT TEORİSİ TERİMLERİ SÖZLÜĞÜ
  => HALK EVLERİNİN KURULUŞU VE ÇALIŞMALARI
  => Ülkemizin Kaçırdığı En Büyük Eğitim Projesi: Köy Enstitüleri
  => BİLİM FELSEFESİ Prof.Dr. Mustafa Ergün
  => EDEBÎ METİNLER IŞIĞINDA DOĞU KÜLTÜRLERİNİN BATIYA ETKİLERİ VE BATIDA TÜRK İMGESİ ∗
  => ZİYA PAŞA’NIN “ŞİİR ve İNŞÂ” MAKALESİ Ali DONBAY
  => TATAR EDEBİYATININ GELİŞİMİ
  => OSMANLI ŞİİRİNE SANAT ONTOLOJİSİYLE YAKLAŞMAK ÜZERİNE
  => SÜLEYMAN NAZİF’E GÖRE İRAN EDEBİYATININ EDEBİYATIMIZA TESİRİ
  => EDEBİYAT ÖĞRETİMİ ÜZERİNE TASVİRÎ BİR DENEME -
  => ÖZNE KARAKTER NESNE KARAKTER Agusto Boal
  => İSLAMDA TRAGEDYA KAHRAMANI TRAGEDYA ÖRNEKLERİ Metin And
  => İSLAMDA TRAGEDYA KAHRAMANI TRAGEDYA ÖRNEKLERİ Metin And 2
  => DOĞU VE BATI KÜLTÜRLERİNDE DÜŞSEL YARATIKLAR Enis Batur
  => TANPINAR ÜZERİNE NOTLAR Selahattin Hilav
  => DÖRT BİN YIL ÖNCE TÜRKLERDE TİYATRO Refik Ahmet Sevengil
  => SELÇUKLU TÜRKLERİNDE DRAMATİK EĞLENCELER Refik Ahmet Sevengil
  => ANADOLU'DA DİNİ TEMAŞA Refik Ahmet Sevengil
  => OSMANLILARDA DRAMATİK EĞLENCELER Refik Ahmet Sevengil
  => ORHAN KEMAL'İN YAPITLARI Türk Gerçekçiliğinin Gelişmesinde Yeni Bir Aşama
  => ORHAN KEMAL'İN YAPITLARI Türk Gerçekçiliğinin Gelişmesinde Yeni Bir Aşama 2
  => ELEŞTİRİ VE HİCİV Johann Gottfried Herder
  => ROMAN Octavio Paz
  => YENİ TÜRK EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI
  => ESKİ TÜRK DİLİ ARAŞTIRMALARI
  => ESKİ TÜRK EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI
  => YENİ TÜRK DİLİ ARAŞTIRMALARI
  => HALK EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI
  => DİL SORUNLARI
  => ÇAĞDAŞ TÜRK LEHÇELERİ ARAŞTIRMALARI
  => MAKALELER
  => edebiyat tezler
  => İNCELEME ARAŞTIRMA
  => İNCELEME
  => Medeniyetin Demir Pençesi Eksen Çağı
  => DEDE KORKUT DOSYASI
  => TÜRK EDEBİYATI İNCELEMELERİ 1
  => TÜRK EDEBİYATI İNCELEMELERİ 2
  => TÜRK EDEBİYATI İNCELEMELERİ 3
  => TÜRK EDEBİYATI İNCELEMELERİ 4
  => TÜRK EDEBİYATI İNCELEMELERİ 5
  => TÜRK EDEBİYATI İNCELEMELERİ 6
  => Halk Şiiri, Gerçeküstücülük, Destan.
  => En Uzun Gece: Sahte Bir Roman - İzzet Harun Akçay
  => ARAŞTIRMACILAR İÇİN KAYNAKLAR
  => DOĞU EDEBİYATI
  => DOĞU EDEBİYATI - KİTAPLIK
  => TÜRK LEHÇELERİ ÇEVİRİ SÖZLÜĞÜ
  => İLETİŞİM ÇAĞINDA AŞIKLIK GELENEĞİNİN GELECEĞİ
  => ÂŞIK EDEBİYATI BÜTÜNÜ İÇİNDE SİVAS'TA VE ADANA'DA ÂŞIKLIK GELENEĞİNİN ORTAK VE FARKLI YANLARI
  => Türkiyat Araştırmaları 1
  => Türkiyat Araştırmaları 2
  => Türkiyat Araştırmaları
  => Türkiyat Araştırmaları 4
  => Türkiyat Araştırmaları 5
  => Bir Toplum Mimarı Olarak Yahya Kemal
  => Tanzimat Romanlarında Melodramın İdeolojik İşlevleri
  => Söz Sanatları Bakımından ‘Parçalı Ham’ Şiirler
  => İNCELEMELER.
  => İNCELEME..
  => İNCELEME...
  => İNCELEME....
  => İNCELEME.....
  => İNCELEME ŞİİR
  => İNCELEMELER.....
  => İNCELEMELER.,
  => İNCELEMELER,.
  => Edebiyat Sosyolojisi
  => Sosyalist Realizm Kavramının Ortaya Çıkış Süreci
  => toplumcu gerçekçilik
  => PEYAMİ SAFA.
  => Yeni Türk Edebiyatı
  => YENİ TÜRK A. İLHAN İÇERİKLİ
  => hilmi yavuz.
  => Behçet Necatigil
  => araştırmalar.1
  => ARAŞTIRMALAR 2
  => araştırma,
  => Türk Dili ve Edebiyatı,
  => 1919-1928 ARASI TÜRK ROMANINDA YAPI VE TEMA
  => Bilgisayar Öyküleri
  => Yayın
  => ROMAN,
  => ROMAN,,
  => ROMAN.
  => ROMAN..
  => şiir,
  => şiir,,
  => hikaye*
  => arş
  => arş1
  => arş2
  => arş4
  => arş6
  => arş7
  => arş8
  => arş9
  => edebiyat tarihinde realizm romantizm kavramı
  => YENİ TÜRK EDEBİYATININ KAYNAKLARI
  => YENİ TÜRK EDEBİYATININ KAYNAKLARI 1
  => KLASİK TÜRK EDEBİYATI
  => TÜRK DEBİYATI İNCELEME
  => DEDE KORKUT DOSYASI.
  => açık arşiv
  => edebiyat arşiv
  => Kuruluş Devrini Konu Alan Romanlar Üzerine
  SÖYLEŞİ
  DENEME
  ATTİLA İLHAN
  ATTİLA İLHAN-KÖŞE YAZILARI
  E-KİTAP
  ANSİKLOPEDİK
  SATRANÇ VİDEO DERSLERİ DÖKÜMANLAR
  SATRANÇ OYNA
  ŞİİR
  DİL ANLATIM TÜRK EDEBİYATI - LİSE KAYNAK
  EDEBİYAT RADYO
  EDEBİYATIMIZDA ŞİİR ROMAN ÖYKÜ (dinle)
  100 TEMEL ESER (dinle)
  100 TÜRK EDEBİYATÇISI (dinle)
  SESLİ KİTAPLAR
  FOTOĞRAF ÇILIK
  E-DEVLET
  EĞİTİM YÖNETİMİ DENETİMİ
  RADYO TİYATROSU
  ÖĞRETMEN KAYNAK
  EDEBİYAT TV
  SÖYLEŞİLER - BELGESELLER TV
  RADYO KLASİK
  TÜRKÜLER
  GAZETELER MANŞETLER
  ÖYKÜ ANTOLOJİSİ
  DERGİLER - KİTAPLAR - KÜTÜPHANELER
  E-DERGİ
  KİM KİMDİR BİYOGRAFİLER
  ZİYARETÇİ DEFTERİ
  İLETİŞİM
  EDEBİYAT OKYANUS
YUNUS EMRE’NİN ŞİİRLERİNDE- R. FİLİZOK
YUNUS EMRE’NİN ŞİİRLERİNDE
HAREKET İMAJLARI ve ÜSLUP
 
 
 
 
                                                      R. FİLİZOK
 
 
Yunus Emre’ye göre hayat, geçmiş ile gelecek yani ezel ile ebed arasında yapılan bir seyahattir[1]. Yunus, hayatı tasavvuf felsefesinin bu temel alegorisi yani benzetmesi çerçevesinde kavrar ve şiirlerinde bu alegoriden doğan birçok imaj kullanır. Mutasavvıflar insanın aslî macerasını yani dünyaya geliş ve gidişini bir daire hareketi gibi hayal etmişlerdir. Devr nazariyesine göre manevî âlemden maddî âleme gelen ruhlar, tekrar ilk ve aslî vatanlarına geri dönerler. Maddî âleme inen ruhların izlediği yola kavs-i nüzûl, dönüşte izlenen  yola kavs-i urûc adını vermişlerdir. Bu iki kavis, yarım daire bir daire teşkil eder. Devr, bu daire hareketini tamamlamaktır[2]. Tasavvufta kullanılan sâlik, rehber, menzil, misâfir, sefer, teferrüc, seyr…. gibi kavramlar aynı alegoriye bağlıdır. Tasavvuf düşüncesinde önemli bir yeri olan hal ve makam kavramları, yol imajına dayanır, basitten karmaşığa doğru belli menzillere ulaşmayı ifade eder. Bu yolculuktaki konaklama yerlerine makam veya menzil denir. Tasavvufun bu temel alegorileri, Yunus Emre’nin temlerini olduğu kadar üslûbunu da belirlemiştir: Yol ve seyahat alegorilerinden doğan harekete dayalı imajlar, Yunus’un şiir sanatının en belirgin niteliğidir.
 
Yunus Emre’nin şiirlerinin dokusunu oluşturan hareket imajlarını şu kategoriler altında toplayabiliriz:
 
Aşk: Yunus Emre’nin şiirlerinde tasavvufî aşk, aslî temdir. Şâir, bu soyut kavramı ifade ederken ateş, içki, cinnet gibi klasikleşmiş olan istiârelerle birlikte oldukça orijinal olan hareket imajlarından ve tasvirlerinden yararlanmıştır:
 
Tağa düşer kül eyler gönüllere yol eyler
Sultanları kul eyler cür’etlü nesnedür ışk (104/3)[3]
 
Denizleri kaynadur mevce gelür oynadur
Kayaları söyledür kuvvetli nesnedür ışk (104/5)[4]
 
Işk nefs iline akdı ne bulduysa yakdı
Kibir kal’asın yıkdı anda çok savaş oldı (307/3)
 
Yunus’un şiirlerinde aşk, alegorik bir mahiyet kazanır. Ancak “Işkı hiçbir nesneye mesel bağlasam olmaz. Dünyede âhirette ne dutısar ışk yerin (202/4)” diyerek aşkı benzetmelerle anlatmanın güçlüğünü belirten şâir, bu güçlüğü, yukarıdaki beyitlerde de, “Niteki bu gönlüm evi ışk elinden taşagelür / Niçe yüksek yürürisem ışk başumdan aşagelür (78/1)” tarzındaki diğer beyitlerinde de  hareket imajlarından faydalanarak çözmüştür.
 
Kozmik Âlem: Yunus Emre kozmik âlemi, küllî ruh[5] düşüncesine bağlı olarak canlılık ve hareketlilik vasıflarıyla kavrar ve bu vasıflara uygun hayallerle ifade eder. Allah kozmik âleme hareket etme emrini vermiştir: “Göke eyitti dön didi ay u gün yürüsün didi (274/3)” Bundan dolayı gökler dönmektedir: “Bu çizginen gökleri tahte’s-serâ yirleri (105/2)”. Aşk ile kurulmuş olan yer ve gök, bu aşkla dönmektedir. Yunus bu baş döndürücü kozmik harekete katılma arzusunu şöyle ifade etmiştir: “Geh feleklerden meleklerden dilekler eyleyem / Gâh arş u şemsde gerdûn olam gerdân olam (156/2)”. Kozmik âlem de aynı duygularla dervişlerin sohbetine katılmayı arzu eder: “Ay ü Güneş müştakdurur dervişlerin sohbetine / Ferişteler tesbih okur zikir eder dervişleri (448)”[6]. Yunus Emre,  kozmik âlemi, bize Van Gogh’un tablolarında olduğu gibi ya aşkın ifadesi olan sonsuz hareketliliği içinde ya kıyamet gününün olağanüstülüğü içinde sunar. Ne kozmik âlem sükûn içindedir, ne de o kozmik âlemi sükûn içinde seyr ve tasvir eder: “Tağlar yerinden ırıla gökler heybetten yarıla / Ilduzlar bağı kırıla düşe yere galtân ola (7/5).”
 
İnsan: Yunus Emre, kozmik âlemin hareketi ile bir seyahat saydığı insan ömrü arasında bir paralellik görür: Yer, gök, yıldızlar, insanlar ilâhî bir emirle aynı hareketin içindedirler: “Günde yir gök gide-durur konşun sefer ide-durur / Ecel bir bir yuda-durur bu dünyeye mağrur nedür (54/6)”. Bu hareket menşeini Tanrı’dan alır: “Alet ü hareket cümlesi senden / Anunçün işine kimse kırılmaz (87/7)”.
Yunus Emre bir mutasavvıf olarak, kendisini üç türlü sefer içinde tasavvur eder: Tanrı’ya sefer, Tanrı’nın evi olan “gönül”e sefer, zahirî sefer[7] .Tasavvuf terminolojisinde kalbin zikirle seyr etmesi ile manevî yolculuğu, dört dereceli bir sefer olarak anlatılmıştır:
               a) Seyr ile’llah (Allah’a doğru yolculuk),
b) Seyr fi’llâh (Allah’ta seyr),
c) Seyr billâh (Allah ile seyr)
d) Allah’tan Allah ile sefer[8]. Bu temel tasavvurlara bağlı olan Yunus Emre, insanı hareket halinde ifade etmiştir.
Dervişler, bu harekete dayanan hayat görüşlerine uygun olarak, daima hareket halindedirler:
 
Dervişler fitne kabın bunda uşattı
       Hareket itti bunda olmadı battâl (122/3).
 
      Onlar kaz gibi hantal değildir, Hüma kuşu gibidir:
 
      “Kan erenler geldi geçti bunlar yurdı kaldı göçdi
       Pervâz urup Hakk’a uçdı hümâ kuşıdur kaz değil (131/2).
 
Yunus devamlı bir hareket özlemi içindedir. Bu özlemini şu beyitte çok güzel bir şekilde ifade etmiştir:
 
Yüzbin kez toğam uyağam dost burcında cevlân kılam
Hem bunda olam hem anda varıgelem (144/4)
 
Bu hareket, mekânı aştığı gibi zamanı da aşar, Yunus devriyelerinde geçmiş ile gelecek, ezel ile ebed arasında mekik dokur:
 
 
Mûsî’le Tûr’a çıktım bin bir kelime kıldım
Halâyık ne olasın ben anda bilip geldim
 
İsî oldum kudretten behanedir avretten
İnâyet oldu Hak’tan ölü dirgörüp geldim
 
Circis oldum basıldım Mansur oldum asıldım
Hallaç pamuğu gibi bunda atılıp geldim
 
Muhammed’i bir gece Hak okudu mi’râca
Ser-teser uçtan uca bile yüz sürüp geldim (402)[9]
 
Bu mısralar zaman içinde seyahatin ifadeleridir. Ayrıca şâir, zaman ve mekân içinde mevcut olan varlıklarla kendisini özdeşleştirmektedir. İsâ ile, Musa ile, Muhammed ile, dağlarla, denizlerle, yıldızlarla bütün mevcudât ile kendi “ben”ini birleştirmektedir: “Kâ’be vü büt iman benem çarh uruban dönen benem / Bulut olup havaya ağan rahmet olup yağan benem (157/1).” Bu örnekler, edebî yönden incelendiğinde transformasyonu ve transandantali ifade eder. Ardı ardına tasavvur edilen bu transformasyonlar Yunus’un şiirlerinde geniş bir hareket vizyonu yaratmaktadır.
 
Nebatlar: Yunus Emre nebatları hemen daima hareket imajları ile anlatmıştır. O’nun şiirlerinde nebatlar, hareket, oluşum, değişim ve sefer halinde ifade edilir:
 
İy ışk eri aç gözüni yir yüzine eyle nazar
Gör bu latif çiöekleri bezenüben geldi geçer
 
Bunlar böyle bezenüben dosttan yana uzanuben
Bir sor ahi sen bunlara kancarudur azm-i sefer (23/2)
 
Ele aldığımız bu kategorileri çoğaltmak mümkündür. Hangi açıdan bakılırsa bakılsın, Yunus’un şiirlerinde harekete dayalı imajların onun şiir dünyasının temel imajları olduğu derhal anlaşılır. Bu hâl üslûba da yansır ve Yunus’un şiirlerinde fiiller, büyük yoğunluk kazanır. Yunus’un bazı mısraları tamamen fiil ve sıfat fiillerden kurulmuştur:
 
Bildük gelenler geçdiler gördük konanlar göçdiler (1/9)
 
Bildün gelen geçerimiş bildün konan göçerimiş (23/8)
 
Geçüp gitmek dilerisen düşmeyeyin dirisen (111/6)
 
Bazı mısraları aynı şekilde birer hareket ifadesi taşıyan zarf fiillerle örülmüştür:
 
Okuyuban yazmadın yanıluban azmadın (72/7)
 
Şiirlerinde redif ve kafiye kelimelerinin büyük bir çoğunluğunu fiiller meydana getirir. Bu fiillerin bir kısmı birleşik fiillerdir. Birleşik fiillerden tasvirî fiiller (descriptif) çokluğu ile dikkatimizi çeker[10]. Bu tasvirî fiiller, devamlılık, çabukluk, yaklaşma ifadeleriyle hareket imajlarını anlatmaya oldukça uygundur:
 
İy Tanrı’yı bir bilenler can Hakk’a kurban kılanlar
Ölü değüldür bu canlar ışk gölünde yüzedurur (79/5)
 
Dünyaya çok gelüp gitdüm erenler eteğin tuttum
Kudret ünini işitdüm kaynayuban coşa geldüm (176/2)
 
Yunus Emre’nin şiirlerinde bazen redif, bazen kafiye kelimesi “musammat” yahut “dörtlük” özelliğinden dolayı üç veya dört defa tekrarlanan bir yapıyı zarurî kılar. Bunun sonucu olarak redif yahut kafiye kelimesi fiil olduğunda beyit yahut dörtlüğe zarurî olarak dört yahut üç fiil girer. Bu hâlin her beyitte tekrarlanması fiil yoğunluğunun artması sonucunu doğurur.
Diğer taraftan Yunus, şiirlerinde varlıkları kesret oldukları için, yani Tanrı’nın birliğine ulaşmada birer engel oldukları için uzun uzun tasvir ve tavsif etmez. Varlıkları nadir olarak sıfatlar vasıtasıyla ifade eder. İşaret sıfatları bir kıyıya bırakılırsa birçok şiirinde sıfat bulmak mümkün değildir. Yunus, varlıkları vasıflandırmaktan çok, onları hareketleriyle, harekete ait hususiyetleriyle gözlerimizin önüne serer:
 
Hiç bilmezem kezek kimün aramuzda gezer ölüm
Halkı bostan idinmişdür diledügin üzer ölüm (155/1)
 
Bu beyitte ölüm gibi soyut bir kavram, alegorik bir mahiyet kazanmış ve hareket halinde ifade edilmiştir. Şâir şiir boyunca ölümü aynı alegori içinde ve hareket halinde anlatır.
Yunus’un “Deniz kenarında ova kuyuda işleyen kova / İsa ağzında duâ oldum bile işe geldüm. (176/6)” beyitindeki “kuyuda işleyen kova” ifadesi bu hususta güzel bir örnektir. “İşleyen” sıfat fiili gramer açısından bir sıfat olmakla birlikte, fiil köklüdür ve zihnimizde bir hareket imajı yaratmaktadır. Yunus kovayı değişik şekillerde tavsif edebilirdi. Ancak O’nun genel tercihi bu örnekte görüldüğü gibi varlıkları hareket halinde canlandırmaktır. Şâir, “kitap”ı “gökten inen”, “gül”ü “açılan”, “solan”, “ağaç”ı “uzayan”, “su”yu “akan”, “sızan”, “deniz”i “mevc uran” birer varlık olarak ifade eder.
Yunus Emre’nin şiirlerindeki benzetmeler, “mesel”ler genellikle hareket imajları içerir. Teşbihin yönü sıfatlardan ziyade hareketlerdir:
 
Düştüm bu ışk denizine bahrılayın yüzer oldum
Seyran itdüm denizleri Hızır’layın gezer oldum (174/1)
 
Canum girmedin bu tene nazarum yokdı altuna
Düşdüm ayaklar altına topraklayın tozar oldum (174/7)
 
Şol kuşun kim yuvası toğan katında ola
Ol andan kaçan dura gide yayına bir gün (90/4)
 
Bir devlengiç yuva yapar yürür ilden yavrı kapar
Togan ileyinden sapar zîre elinde murdârı var (22/3)
 
Çün denize garkoldun boğazına geldi su
Deli bigi talbınma iy biçare battun tut (10/7)
 
Ağaç karır devrân döner kuş budağa bir kez konar
Dahı sana kuş konmamış ne gügercin ne hod dürrâç (13/4)
 
Ömrün senün ok bigi yay içinde topdolu
Tolmış oka ne turmak ha sen anı attın tut (19/5)
 
Ol kuşun kim yuvası doğan yanında ola
Ol anda kaçan dura gide yayına bir gün (421)
 
Nice bir ışk meydanında nefs atın seğirttirem
Ya nice bir başımı tûp eyleyip çevgân olam (400)
 
Yûnus’a âşık diyüben zinhâr özenüp gelmegil
Çok bezrigân peşman olur varıcağız uzun yola (2/5)
 
Kaynar denizleyin canım oynar gemileyin tenim
İki deniz arasında garkoluban uşanayın (415)
 
Canım ışkın külüngüne Ferhâd olup tuttum başım
Daim dağları keserim Şirin’im hiç solmaz benim (412)
 
Benim canım bir kuştur kim gövdem anın kafesidir
Dosttan haber geliceğiz bir gün uçar kuşum benim (401)
 
Louis Bazin, Yunus Emre’nin şiir sanatının önemli niteliklerini şu sözleriyle tespit etmiştir: “Bu büyük şâir, hiçbir taassup endişesine kapılmadan, bayağılıktan olduğu kadar şâirânelikten de kaçarak, ne müşahhas teferruattan, ne de en cüretli tecritlerden sakınmaksızın, hoşuna giden her mevzuû serbestçe ele alıp işler. Aslen mistik olan ilhâmının aynı kalmasına rağmen eserlerindeki çeşitlilik, insanı şaşırtır.”[11] Yunus Emre’nin şiirlerinde rastladığımız temel tezatlardan birisi olan soyut–somut tezadı, tasavvufun vahdet-kesret kategorilerinin şairin sanatına yansımasından ibarettir. Şair, soyutu ifade ederken daima somuttan hareket etmiştir. Kesretten vahdete doğru bir yolculuğun içinde olan Yunus, somuttan soyutun anlamına geçer. Soyutu somut olarak ifade etmenin çeşitli vasıtaları vardır. Yunus şiirlerinde bu hususta meselâ alegori gibi çok sık kullanılan genel araçlarla birlikte kendisine has hale getirdiği özelleştirilmiş araçlar da kullanır. Yunus’un ilâhî aşk yolculuğunu anlatırken hareket imajlarına çok sık başvurması bu soyut yolculuğu somut bir şekilde ifade edebilmek için bulduğu bir araçtır. Bu konuda genel olarak benimsenmiş yöntemlerle yetinmek, şâiri daima uzaklaşmaya çalıştığı kesreti, varlığı  ifade etmek zorunda bırakacaktı. Şâir, varlığın ifadesi için yaratılmış olan dilin varlık tabakasından kurtulabilmek için hareket imajlarına yönelmiştir. Bu nitelikler, Yunus’un üslubunu eşsiz ve orijinal yapar.
Yunus’un şiirlerindeki kelimelerin oluşturduğu anlam alanları ve kelime alanları incelendikçe onun sanatının nitelikleri daha iyi anlaşılacaktır.
 
 


[1] Mehmet Kaplan, “Yunus Emre’ye göre Zaman-Hayat ve Varoluşun Manası”, Yunus Emre ile İlgili Makalelerden Seçmeler, Der. Hüseyin Özbay-Mustafa Tatçı, Ankara, Kültür Bakanlığı Yayını, 1991, s. 263.
[2] Süleyman Uludağ, Tasavvuf Terimleri Sözlüğü, İstanbul, 1991, s. 139.
[3] Faruk K. Timurtaş, Yunus Emre Divânı, Ankara, Kültür Bakanlığı Yayınları, 1989, s. 71.
[4] Parantez içindeki sayılardan birincisi Yunus Emre Divânı’nda ( bkz: 3 no’lu dipnotu) şiirin kaçıncı sırada olduğunu sayılardan ikincisi, beyitin kaçıncı beyit olduğunu göstermektedir. Bu kaynaktan alınan metinler bu şekilde gösterilecektir.
[5] Uludağ, s. 401.
[6] Abdülbaki Gölpınarlı, Yunus Emre ve Tasavvuf, İstanbul, Remzi Kitabevi, 1961, s. 448.
[7] Zahirî sefer kavramı için bkz: Uludağ, s. 417.
[8] Uludağ, s. 417.
[9] Yalnız sahife numarası ile gösterilen mısralar, Abdülbaki Gölpınarlı’nın “6” no.lu dipnotunda belirtilen eserinden alınmıştır.
[10] Faruk Kadri Timurtaş, Eski Türkiye Türkçesi, İstanbul, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayını, 1981, s. 371.
İLETİŞİM edebiyatokyanus@gmail.com  
   
edebiyatokyanus 644891 ziyaretçi (1184511 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol