edebiyatokyanus
İÇERİK  
  ANA SAYFA
  YAZILAR
  ARAŞTIRMA-İNCELEME
  SÖYLEŞİ
  DENEME
  ATTİLA İLHAN
  ATTİLA İLHAN-KÖŞE YAZILARI
  E-KİTAP
  ANSİKLOPEDİK
  SATRANÇ VİDEO DERSLERİ DÖKÜMANLAR
  SATRANÇ OYNA
  ŞİİR
  DİL ANLATIM TÜRK EDEBİYATI - LİSE KAYNAK
  => ÖSS TÜRKÇE KONULARI
  => EDEBİYAT BİLGİLERİ
  => Edebiyat Terimleri Sözlüğü -edebiyatokyanus
  => Edebiyat Terimleri Sözlüğü 2- edebiyatokyanus
  => Osmanlıca Terimler Sözlüğü-edebiyatokyanus
  => Edebiyat Bilgileri-Anlatım Türleri
  => Kompozisyon Bilgisi-Sözlü Anlatım
  => Kompozisyon Bilgisi-Yazılı Anlatım
  => Dilimizi Niçin Doğru kullanmalıyız?-Prof. Dr Rıza Filizok
  => Batı Edebiyatı
  => TÜRK EDEBİYATINDA TÜRLER
  => TÜRK EDEBİYATINDA AKIMLAR
  => DİVAN EDEBİYATI
  => TÜRK HALK EDEBİYATI
  => DOĞRU YAZMAK
  => TÜRK EDEBYATINDA DÖNEMLER
  => TÜRK EDEBİYATININ DÖNEMLERİ
  => Türk Edebiyatında Düzyazı
  => ANLATIM BİÇİMLERİ
  => Anlatım Birimleri
  => Cumhuriyet Döneminde Roman
  => Millî Edebiyatta Roman ve Öykü
  => EDEBÎ TÜRLERDEN YARARLANMA GıyasettinAYTAŞ
  => Eski Türk Edebiyatından Yeni Türk Edebiyatına Geçiş
  => GÖRÜNTÜLÜ ÖSS HAZIRLIK
  => Türk Edebiyatında Şiir
  => ARUZ TARİHÇE VEZİN KALIPLARI,ÖRNEKLER
  => Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatında Şiir
  => Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatında Öteki Türler
  => Dünya Tarihi Çağdaş
  => Edebiyat İncelemelerinde Yöntem
  => Türkiye'de yayınlanan edebiyat dergileri
  => FELSEFE SÖZLÜĞÜ FELSEFE TARİHİ
  => Türkçe Belgeseli
  => Belgesel Destanlarımız - Çanakkale
  => Mustafa Kemal -belgesel
  => Türkçe Sözlük
  => "A" harfiyle başlayan atasözleri
  => "B" harfiyle başlayan atasözleri
  => C- Ç " harfleriyle başlayan atasözleri
  => D-E" harfleriyle başlayan atasözleri
  => F -G-H" harfleriyle başlayan atasözleri
  => I-İ-K " harfleriyle başlayan atasözleri
  => L-M-N" harfleriyle başlayan atasözleri
  => O-Ö-P-R " harfleriyle başlayan atasözleri
  => S-Ş" harfleriyle başlayan atasözleri
  => T-U-Ü -V" harfleriyle başlayan atasözleri
  => Y- Z " harfleriyle başlayan atasözleri
  => A" harfiyle başlayan deyimler
  => "B" harfiyle başlayan deyimler
  => C- Ç " harfleriyle başlayan deyimler
  => "D" harfiyle başlayan deyimler
  => "E- F " harfleriyle başlayan deyimler
  => G" harfiyle başlayan deyimler
  => H" harfiyle başlayan deyimler
  => " I - İ " harfleriyle başlayan deyimler
  => "K" harfiyle başlayan deyimler
  => "L-M-N" harfleriyle başlayan deyimler
  => "O-Ö" harfleriyle başlayan deyimler
  => P-R" harfleriyle başlayan deyimler
  => S-Ş" harfiyle başlayan deyimler
  => T-U-Ü" harfleriyle başlayan deyimler
  => "V-Y-Z" harfleriyle başlayan deyimler
  => MESLEKLER (ÖSS) REHBERİ
  => öss edebiyat soru bankası
  => Geçmiş Yıllarda Çıkmış Tüm ÖYS Edebiyat Soruları
  => İSLAMİYET ETKİSİNDE GELİŞEN TÜRK EDEBİYATI
  => ÖSS MATEMATİK GEOMETRİ FİZİK VİDEO DERSLERİ
  => Türk Edebiyatı Tarihi Ders Notları
  => Osmanlıca Sözlük
  => Mitoloji Sözlüğü
  => Atatürk Sayfaları
  => divan şairleri şiirleri
  => halk şiiri şairleri
  => Hikâye Antolojisi
  => Dünya Şiiri Antolojisi
  => Türk Halk Şiiri Antolojisi
  => Türk Şiiri Antolojisi
  => Divan Şiiri Antolojisi
  => QZANLAR - ESER -HAKKINDA
  => Yazarlar
  => Şairlerimiz -şiir antolojisi-
  => Şiir Atlası -dünya şaiirleri-
  => Çocuklara Şiirler
  => Şairler Yaşamöyküleri
  => Halk Şiiri
  => SÖZLÜKLER, dil yardımcıları
  => 9. sınıf edebiyat konuları 1
  => 9.sınıf edb konuları 2
  => 9 edb. konuları 3
  => Bilme bakış (sesli)
  => Ortaöğretim (Radyo) Ekonomi
  => (Radyo) Felsefe
  => (Radyo) Hukuk
  => (Radyo) Psikoloji
  => (Radyo) Sosyoloji
  => (Radyo) Tarih
  => (Radyo) >>T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük
  => Ortak (Anonim) Halk Edebiyatı
  => OSMANLI TÜRKÇESİ SÖZLÜĞÜ
  => İL TANITIMLARI (görüntülü)
  => MÜZELER
  => BAŞLICA EDEBİ AKIMLAR
  => ELEŞTİRİ SÖZLÜĞÜ
  => SÖZLÜKLER
  => Dil Edebiyat Bulmaca
  => Öss Puan Hesaplama
  => ÖSS'ye Hazırlanmanın Püf Noktaları video
  => Karagöz ile Hacivat Gölge Oyunu video
  => Ders Notları - edebiyat fakültesi
  => DİL EDEBİYAT SUNU DERS NOTLARI 625
  => DİL EDEBİYAT SUNU DERS NOTLARI
  => Atatürk Sayfaları.
  => Türk Dünyası Müzikleri
  EDEBİYAT RADYO
  EDEBİYATIMIZDA ŞİİR ROMAN ÖYKÜ (dinle)
  100 TEMEL ESER (dinle)
  100 TÜRK EDEBİYATÇISI (dinle)
  SESLİ KİTAPLAR
  FOTOĞRAF ÇILIK
  E-DEVLET
  EĞİTİM YÖNETİMİ DENETİMİ
  RADYO TİYATROSU
  ÖĞRETMEN KAYNAK
  EDEBİYAT TV
  SÖYLEŞİLER - BELGESELLER TV
  RADYO KLASİK
  TÜRKÜLER
  GAZETELER MANŞETLER
  ÖYKÜ ANTOLOJİSİ
  DERGİLER - KİTAPLAR - KÜTÜPHANELER
  E-DERGİ
  KİM KİMDİR BİYOGRAFİLER
  ZİYARETÇİ DEFTERİ
  İLETİŞİM
  EDEBİYAT OKYANUS
Kompozisyon Bilgisi-Sözlü Anlatım

KOMPOZİSYON BİLGİSİ

1. SÖZLÜ ANLATIMIN TEMEL KURALLARI

a. Konuşma, bir kez işitildiğinden dolayı dinleyicilerin ilgi duymaması durumunda önemini hemen yitirir. Metinleri ise, geriye dönmek ve tekrar okumak mümkündür.b. Konuşmacı, dinleyici grubun ve çevredekilerin dikkatini sağlama gereğini her zaman göz önüne almalıdır. Yazar ise, yazdığı sürece okuyucu kitlesinden uzaktır. Her dinleyici kitlesi, her topluluk; bir sorunun belirlenmesi, açıklanması için toplanır. Konuşmacı; dinleyici sayısını, ortalama düzeyini, öğrenim derecesini, özel ilgilerini vb. göz önünde bulundurmalıdır.c. Konuşma üslûbu, yazı üslûbundan faklıdır; konuşma, o anda anlaşılır olmalıdır. Çünkü dinleyenler, o şeyi anlamak için geri dönemez; o cümle üzerinde uzun uzun düşünemez; cümleyi anlaşılır şekle koymak için çalışamaz. Konuşmacının cümleleri; kısa, anlatımı basit ve yazı dilinden daha açık olması şarttır.ç. Sözlü anlatımda da, yazı türlerinden hiçbirinde önemi olmayan konuşmacının sesi, dikkate alınması gereken hususlardandır.
d. Konuşmacının anlatımının daha açık ve etkili olabilmesi için beden dili de son derece önemlidir.
2. DİKSİYON

Ses, insanın kişiliğini yansıtır. Gözlem yeteneği güçlü bir kimse, her hangi biri ile birkaç dakikalık konuşma sırasında, onun hangi özellikte bir insan olduğu hakkında genel yargıya varabilir.
Diksiyonda başarı; kişinin okuduğunu, söylediğini içinde duyabilme-sine, içinden geldiği gibi sıcak, içten söyleyebilmesine bağlıdır. Havasına gire-bilen bir kişi, söylediklerine bir anlam derinliği ve inceliği kazandırır. (S. SARICA - M. GÜNDÜZ, Güzel Konuşma Yazma, s. 243)
Bazen bir tek kelimenin telâffuzu bile, o kişinin geçmişi, öğrenim derecesi, zihin faaliyeti ve yeteneği hakkında fikir verebilir. Ses; dalgınlık, kayıtsızlık, korkma, utanma, kibirlilik, kendini beğenme, dikkatsizlik, bünyece zayıflık vb. birçok özellikleri ortaya koyabilir. Aynı zamanda o kimsenin uyanık, yetenekli, dengeli, atak, makul, cesur olduğunu da gösterebilir. Kaba, pürüzlü, sert, haşin, genizsil, çok ince sesler; dinleyenler üzerinde iyi bir etki bırakmaz.Sesimizin niteliği hakkında bilgi sahibi olabilmek için kimi basit paragrafları yüksek sesle birçok kez okumak yararlıdır. Böylelikle sesimizin başkaları üzerinde bırakabileceği etkileri ve kusurlarımızı öğrendikten sonra, sıkı bir çalışmayla sesin az çok eğitilebilmesi mümkündür.
Bu alanda başarılı olabilmek için aşağıda belirtilen iyi bir konuşma sesinin niteliklerini bilmek gerekir.
* Canlılık* Sesin ayarlanması* Anlatımda değişiklik
* Temiz ve doğru söyleyiş
Hitabette galip gelen, kelimeler değil; kelimelerin nasıl söylendiğidir.
Karşılıklı konuşmanın ilk istediği şey açıklık ve bütünlüktür. Sözün ağızdan çıktığı anda anlaşılmasını sağlayacak bir telâffuz yeteneği, topluluk önünde konuşanlar için son derece önemlidir.
Dinleyiciler, hatibin sesinin tonundan ya da kalitesinden ötürü, hatip hakkında yanlış intiba edinirlerse büyük bir ihtimalle kabahat hatibindir. Sert, tiz ya da zayıf bir ses, gevşek bir telâffuz, hatibin mesajından çok şey eksiltir. Sözlü anlatım çalışmalarının ilk kısmında sesin yeterli ve uygun olup olmadığı kontrol edilmelidir.Ses doğru çıkaklarında çıkarılmalı ve iyi tınlamalıdır. Bazı sesler, tınısı bakımından kulağa hoş gelir; ama bazıları da ses tonunun iyi ayarlanamamasından ya da çok sert, çok tiz olduklarından kulağı tırmalar. Tınısız ya da donuk bir ses, inandırıcı olamaz ve beklenen etkiyi meydana getiremez. Bunun için çıkarılan ses, iyi ayarlanmış ve ahenkli olmalıdır. Söyleyişte en küçük bir yanlışa bile rastlanmamalıdır; ton değişikliği, duygu ve düşüncelerin bütün özelliklerini en iyi şekilde yansıtmalıdır.
Ses perdesinin düzeyi (esneklik); pes, orta ya da tiz olabilir. Esneklik, ses hacminin değişikliğe bağlı olan ses tonunu ya da perde değişikliğini kap-sar. Ses, yükseltildiği zaman hacimce büyür; alçaltıldığı zaman ise küçülür. Konuşmaların tekdüzelikten kurtulması için, ses hacminin ve perdelerinin karışık olarak kullanılması gerekir.
Sesin esnek olmasının şu anlamları vardır:
Kuvvetli ve yüksek ton: öfke, hoşnutsuzluk Tatlı ve biraz yükselen ton: sevgi, şefkat Hafif sesle orta ton : düşünce ve sükûnet Bir yukarıdakinin daha üstünde ton : ateşlilik ve ciddiyetKuvvetli bir sesle alçak ton: duygu ve düşüncede dayanıklılık Tatlı bir ses ve alçak ton: ağırlık Fısıltı hâlinde ton: sinsi ve aldatıcı bir durum
Sesin ton değişiklikleri, önemli yerleri vurgulamayı ve tekdüzeliği önlemeyi sağlar. Genel olarak konuşmaya orta bir tonla başlanır, ses yavaş yavaş yükseltilir.
3. İYİ BİR KONUŞMA SESİNİN NİTELİKLERİ

 
"Kişiliğiniz sesinizde gizlenmiştir."
İnsan kişiliğinin bazı yönlerini en iyi ses, ele verir. Öğretmenlik ve askerlik bu konuda özel bir önem ve dikkat gerektiren mesleklerdir.
HER KALIBA DÖKÜLEBİLEN, AKICI VE DEĞİŞKEN BİR SES ELDE EDİLMELİDİR.
İyi bir konuşmanın özellikleri şunlardır:
d. Bükümlülük: Sesin; ton, hız ve anlam bakımından değişiklik göstermesidir.
 
4. KONUŞMA (DİKSİYON) YETERSİZLİKLERİ

Pek çok insanda konuşma yetersizlikleri görülür. Hatta, üniversite bitirmiş bazı insanlar bile doğru ve güzel konuşamaz.
Konuşma yetersizliklerini şu maddeler altında toplamak mümkündür:
a. Yöresel Ağızla Konuşma: Kelimeleri, kişinin yetiştiği çevrenin ağzındaki seslerle söylemedir.
Örnekler:
gidiyorum è gidiyom ya da gidim
merdiven è ayahçah
tas è üsküre
yuvarlanmak è gındırlanmak
çukur è kortik
Örnekler:
yönetmelik è yönetmenlik
porte è portre
Yukarıda sıralanan bu yetersizliklerin yanında, az da olsa bazı insanlarda sürekli bir yargılama yapamama, dağınık konuşma, gereksiz sözler söyleme, çekingenlik, kural bilmeme, sesleri yeterli olmama, konuşurken gereksiz el - kol, gövde hareketleri yapma gibi kusurlar da görülmektedir. (S. SARICA – M. GÜNDÜZ, Güzel Konuşma Yazma, s. 232)
Bütün bu rahatsızlıklar, evde, okulda fırsat yakalandığında plânlı ve düzenli olarak çok konuşmakla giderilebilir. Ayrıca, doğru ve güzel konuşma şartları doğrultusunda konuşmaya önem vermek gerekmektedir.
5. DİKSİYON BOZUKLUKLARININ NEDENLERİ

Seslerin uygun çıkaklarına göre söylenmemesiyle oluşur. Konuşma dilinin sesleri, İstanbul ağzının seslerinden oluşmalı; yöresel (mahallî) sesler çıkartılmamalıdır.
Örneğin: Üç tip "k" sesinden söz edilebilir. Bunlardan ön damakta oluşan "k" (teK) ve art damakta oluşan "q" (taQ) seslerinden başka Anadolu ağızlarında gırtlağa yakın bir yerde boğumlanan bir "q'" sesi de vardır.
Yazı dilinde (Standart Türkçe) yalnız ilk iki "k" sesi vardır. Doğal olarak bu seslerin yanlış yerlerde kullanılması bir diksiyon bozukluğudur.
Vurgunun yanlış yere kaymasıyla ortaya çıkar. Vurgu, söze değer katar; dinleyicinin dikkatini çekerek anlamın kavranmasını kolaylaştırır; sesi, söyleyişi, sözdeki ezgiyi canlandırır. Vurgusuz bir konuşmada anlam yeterince belirmez ya da gereken etki sağlanamaz.
Vurgu yanlışlığı, anlamı değiştirebilir. Dilin en karmaşık ve keşfedilemeyen gizemlerinden biri olan vurgu konusunda var olan kurallar, şu ana kadar bütünüyle ortaya konulamamıştır.
Ses titreşimlerinin yükselip alçalması anlamına gelen tonun, cümle akışında uygun biçimde kullanılmamasıdır.
Tonlama, konuşma dilinde vardır, yazı dilinde yoktur. Çünkü tonlama, sese dayanan bir söyleyiş kuralıdır. Konuşmanın anlamını belirginleştirmek, duygulara açıklık kazandırmak için kelimeler, daha çok da ilk heceler; ezgili, canlı söylenir. Bu tür söylenişe Ton denir. (S. SARICA - M. GÜNDÜZ, Güzel Konuşma Yazma, s. 242 / 243)
Tonlama, özellikle şu cümlelerde kendini daha çok belirginleştirir:
Durmak zamanı geçti, çalışmak zamanıdır" (Tevfik Fikret'ten)
"Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ" (Mehmet Âkif ERSOY'dan)
"Ne mutlu Türküm diyene!.." (Kemal ATATÜRK'ten)
Beş çeşit tonlama yapılabilir:
(1) Düz(2) Yükselen(3) Alçalan(4) Yükselip alçalarak dalgalanan
(5) Alçalıp yükselerek dalgalanan
"En iyi, denizde yüzme öğrenilir.",
"Sağlam, lâstik tamiri yapılır."
Yukarıdaki cümlelerde ortaya çıkabilecek "en iyi deniz", "sağlam lâstik tamiri" gibi bir algılamayı, ancak doğru yapılmış bir tonlama önleyebilir.
Söz içindeki heceler arasında belli belirsiz duraklar vardır. Sesler, heceler hâlinde çıkarılmasına karşılık bu duraklar konuşma esnasında hissedilmez. Türkçede temel kural, ünsüzle biten hecelerden sonra ünlü ile başlayan bir hecenin gelmesi durumunda, hecenin sonundaki ünsüzün sonraki heceye ulanmasıdır:
Örnekler:
ça-lış-kan > ça-lış-ka-nın
Doğal olarak, yazıda ayrı kelimeler hâlinde görülen cümleler de, söyleyişte farklı biçimlerle ortaya çıkar.
"İşinden eve dönen Ali yemekten önce duş aldı." cümlesinin söylenişi
"İşinde/ neve/ döne / nAli/ yemekte/ nönce du/ şaldı." şeklindedir.
Bir cümle içinde söylenen kelimeler arasındaki duraklar ve ulamalar ancak o dilin konuşurları tarafından hissedilebilir. Birkaç kelimenin birleşerek tek bir kelime hâline gelmiş gibi işitilmesi ulamanın sonucudur.
Açık ve net konuşabilmek endişesiyle her sözden sonra duraklanması, ulama yapılmaması kesik kesik bir konuşmaya yol açmaktadır. Bu da dilin doğal yapısına aykırıdır ve dolayısıyla bir diksiyon bozukluğudur. Nitekim, böyle bir konuşma, dinleyenlerde olumsuz ve rahatsız edici bir tepki yaratır.
Sesin cümledeki anlama göre perdelenmemesi, iniş çıkışlar göster-memesidir.
Vurgunun, anlamın, tonlamanın gerektirmediği yerlerde yapılan duraklamalardır.
Türkçede yazılan bütün harfler, kendi ses değerleriyle seslendirilmelidir. Bu seslerden bazılarını yutmak, söylememek bir diksiyon hatasıdır. Standart Türkçede (İstanbul ağzında) kalıplaşmış kimi kelimeler dışında genellikle acelecilikten kaynaklanan seslerin ya da hecelerin söylenmemesi yanlıştır.
Örnekler:
"yağı" yerine "yayı""daha" yerine "daa"
"geliyor" yerine "geliyo"
 
6. KONUŞMADA HIZ

Olağan konuşmalarda konuşma hızı (tempo) dakikada 125-175 kelime arasında değişir. Konuşmadaki ünlü sesler tonu meydana getirir. Bir ünlünün telâffuzu sırasında geçen süreye hece uzunluğu adı verilir. Hece uzunluğuna dikkat eden bir konuşmacı doğru yoldadır.
Konuşurken yapılan duraklamalar da büyük önem taşır. Dinleyenlere anlama fırsatı vermek, söyleneni vurgulamak, dinleyicilerden tepki beklemek amacıyla duraklanabilir. Bu duraklar, normal olarak kelime aralarında ve cümle sonlarında yapılan duraklardan daha uzun sürelidir. Konuşmacı, bunların süresini istediği gibi ayarlayabilir. Bütün bunlar da konuşma hızını etkiler. Sonuçta, 125-175 kelime / dakikalık bir hız normal kabul edilir. Bunun üzerindeki ya da altındaki hızlar, iyi bir konuşmacıya ait özellikler değildir.
7. KONUŞMADA TARTIM

Söz, duraklama, hece uzunluğu ve vurgunun birleşmesiyle ortaya çıkan düzenlemeye tartım adı verilir. Herkesin kendisine özgü bir tartımı vardır. Tartım, hareketi ve canlılığı ya da tersine durgunluğu ve cansızlığı ortaya koyabilir. Kelimelerin; yaya yaya, uzata uzata ya da kesik kesik, kopuk kopuk söylenmesi bir tartım kusurudur.
 
8. SOLUNUM VE SESLENME

Doğru bir solunum, iyi bir seslendirmenin temel şartıdır. Üç türlü soluma vardır:a. Üst göğüsten solumab. Göğüs boşluğundan solumac. Diyaframdan soluma
İyi bir seslendirme için en elverişsiz soluma, üst göğüsten yapılandır. Akciğerlerin en büyük ölçüde genişlemesini sağlayan, en çok hava depolayan, denetimi kolay ve ses mekanizması üzerinde olumsuz hiçbir etkisi bulunmayan soluma, DİYAFRAMDAN SOLUMA' dır.
9. VÜCUT DİLİNİN KULLANILIŞI

“İyi bir görünüş, sessiz bir tavsiyedir.”
Vücut dilinin iyi kullanılmasında dikkat edilecek özellikler:
a. Aşırı derece dikkat çekici olmamak kaydıyla temiz ve güzel giyime sahip bulunma.b. Konuşma yerine, izleyicilere ruhen yaklaşma yöntemini benimseme.c. Konuşma boyunca sakin ve rahat bir duruşu koruma.ç. Sıkıcı hareketlerden kaçınma.d. Konuşurken alçakgönüllü olduğunu hissettirme.e. Konuşurken dinleyici ile göz temasında bulunma.
g. Jest ve mimikleri uyumlu olarak kullanma.
“Konuşma ruhun aynasıdır;
insan ne olduğunu konuşurken gösterir.”
10. TONLAMA ALIŞTIRMALARI

a. "Şimdi" kelimesini, sırasıyla aşağıdaki anlamları ifade edecek şekilde söyleyiniz. (Parantez içindeki cümlenin geldiğini düşününüz.)
Şimdi Ü (hemen)
Şimdi Ü (kafanı patlatacağım.)
Şimdi Ü (gelelim asıl konumuza.)
Şimdi Ü (diyelim ki sen şuradasın.)
Şimdi Ü (canım, sevgilim.)
Şimdi Ü (tövbe tövbe!)
Şimdi Ü (aşağısı sakal, yukarısı bıyık.)
Şimdi Ü (patlama!)
Şimdi Ü (ne desem bilmem ki...)
Şimdi Ü (işte her şey mahvoldu !)
b. Aşağıdaki cümleleri uygun şekilde tonlamaya çalışınız. Bu arada "şimdi" kelimesinin aldığı değişik tonları izleyiniz.
Daha fazla bekleyemem; ya şimdi ya da hiçbir zaman !Anlamadım, şimdi mi diyorsun ?Sonra değil, şimdi.Ne ! Şimdi diyen sen değil misin ?Şimdi mi ?. Kesinlikle olmaz.Sen şimdi onu bunu bırak da ötesinden söz et.
Şimdi buradaydı.
c. "Evet" kelimesini kendisinden sonra gelen kelimelerin anlamlarına göre söylemeye çalışınız.
Evet, kabul ediyorum.
Evet, öyle diyelim.Evet, olsa da olur, olmasa da.Evet, kesinlikle öyle.Evet, vay canına!Evet, çok iyi anlıyorum.Evet, burama geldi.Evet, anlat hele, sonra ne oldu?Evet, kaç defa söyleyeceğim.Evet, ama, başka türlü de düşünebiliriz.Evet, gerçekten de sevimli çocuk.Evet, Allah cezanı versin.
Evet, peki efendim hay hay!
ç. "Hayır" kelimesini kendisinden sonra gelen kelimelerin anlamına uygun şekilde söyleyiniz.Hayır, kabul etmiyorum.(normal sesle) Hayır, kabul etmiyorum. (öfkeyle) Hayır, öyle demedim. (üzüntülü)
Hayır, bir şey değil, başınıza dert açar.(kaygılı)
Hayır, yanılıyorsunuz, işin aslı şu. (uzatarak ve karşı çıkarak)
Hayır, izin vermiyorum. (çok kızgın)
Hayır, sana gücenir miyim? (sevecenlikle)
d. Aşağıdaki tekerlemeyi, alttaki anlatımları sağlayabilecek bir tonlamayla söylemeye çalışınız.
(1) Doğal, yansız bir sesle(2) Hayretle(3) Küçümseyerek(4) Hayranlıkla(5) Dedikodu edasıyla(6) Tiksinerek(7) Övünerek
(8) Kaygıyla
"Lüpçüler, lütfen lüzumlu lüzumsuz lâkırdıları bırakın da lüferinizi lüpleyin, lülelerinizi tüttürün."
e. Yukarıdaki tekerlemeyi de, aşağıda belirtilen anlatım çeşitliliğini vurgulayacak şekilde tonlayınız.(1) Doğal(2) Azarlayarak, sevgisiz(3) Kibarlıkla(4) Tehditle(5) Öfkeyle(6) Azarlayarak, sevgiyle, yalvararak vb.
f. Aşağıdaki ünlemleri, kendilerinden sonra gelen sözlerin anlamlarına uygun bir eda ile tonlamaya çalışınız.
A, bak hele, kim gelmiş !
A, ne diyorsunuz ? (derin bir hayretle)
A, tadını kaçırdın ama...
A, daha neler ! Üstüme iyilik sağlık !
Ah, ben olsaydım.
Ah, seni dayak düşkünü seni !
Ah, yazık oldu emeklerime.
E, sonra ne oldu ? E, ne olmuş yani !
E, bak hele ! Vay küstah vay !
E, ne var ne yok bakalım ?
Eh, işte geçinip gidiyoruz.
Eh, haydi öyle olsun.
Eh, orasını sen bilirsin.
11. SÖYLEYİŞ YANLIŞLARI

YAZILIŞ YANLIŞ SÖYLEYİŞ DOĞRU SÖYLEYİŞ

ağz(ı), ağız(ı), ağz(ı)
ahize, ahi:ze, a:hize
akil , akıl, a:qil
alerji, allerji, alerji
alüminyum, aliminyum, alüminyum
Alp (kişi adı), Al'p, Alp
ambülans, ambulans, ambül'ans
antrenman, antreman, antrenman
arabesk, arabeks arabesk
asâ, a:sa: , asa:
asidi, asiti, asidi
atıf, a:tıf, atıf
ayar, a:yar, ayar
ciddî, citti:, ciddi:
Çekiç Güç'ün, Çekiç Güçün, Çekiç Gücün
dahi (da/de), da:hi, dahi
detektif, dedektif, detektif
direkt, direk, direkt
doküman, döküman, doküman
duhul, dühul, duhul'
duka, düka, duqaa
egemenlik, eğemenlik, egemenlik
egzoz, eksos, egzoz
emlâkçi, emlaqçı, eml'akçi
entelektüel, entellektüel, entelektüel
film, filim, film
gardrop, qardolap, gardırop
gazabı, gaza:bı, gazabı
gazete, gaste, gazete
hak etmek, hakketmek, haq etmek
hayır, ha:yır, hayır
herkes, herkez, herkes
hibe, hi:be, hibe
hukuku, huquğu, huququ
hulâsa, hul'asa:, hul'a:sa
ıstırap, ızdırap, ıstırap içtima, iştima:, içtima:
inkılâp, inkil'ap, inqıl'ap
inisiyatif, insiyatif, inisiyatif
jimnastik, cimnastik, jimnastik
kâğıt, qağıt, kağıt
karakter, qarekter, qaraqter
katil (öldürme), qa:til, qatil
kelime, keli:me, kelime
kesin, kesi:n, kesin
kompetan, qompedan, qompetan
komünizm, qominizm, qomünizm
kupür, küpür, qupür
lâik, l'a:ik, l'aik
lise, li:se, lise
mahzur, mahsur, mahzur
maiyet, ma:iyet, maiyet
makam, ma:qam, maqam
mantıkî, mantı:ki:, mantıqi:
marul, ma:rul, marul
mekanizma, makanizma, meqanizma
mevkisi, mevki:si mevqii
mevzisi, mevzi:si, mevzii
mizah, mi:zah, mizah
mubayaa, mübaya, mubayaa
muhalefet, muhalefet, muha:lefet
mukim, mu:kim, muqi:m
muvaffakıyet, muaffakiyet, muvaffaqıyet
mütevazi, müteva:zi, müteva:zı
müteahhit, mütayit, müteahhit
kontrol, qontrol, kontrol'
lâboratuvar, l'abaratuar, l'aboratuvar
loğusa, l'ohusa, l'oğusa
nüfuz, nüfus, nüfuz
orijinal, orjinal, orijinal'
panorama, panaroma, panorama
parlamento, parlemento, parlâmento
pitoresk, pitoreks pitoresk
program, proğram, program
rakip, ra:kip, raqip
sac (metal), saç sac
sahlep, sa:lep, sahlep
salık vermek, sağlıq vermek salıq vermek
sandviç, sandaviç, sandviç
sol (nota), sol, sol'
sun'î, su:ni:, sun'i:
tasfiye, tasviye, tasfiye
tokad(ı), toqat(ı), toqad(ı)
üniversite, ünüversite, üniversite
virtüoz, virtiöz, virtüoz
voleybol, veleybol, voleybol
yakından, yaqi:nen, yaqından yalnız, yanlız, yalnız
yanlış yalnış yanlış
zarif, za:rif, zarif
Zelanda, Zell'anda, Zel'anda
(zıt>) zıddı, zıttı, zıddı
k ğ palatal, (ince) k
q ğ art, (kalın) k
l' ğ palatal, (ince) l
t' ğ palatal, (ince) t
( : ) ğ uzunluk
12. VURGU VE ÇEŞİTLERİ

a. VURGU
Bir hecenin diğer hecelere, bir kelimenin diğer kelimelere göre daha etkin söylenmesine denir. Hatta, bir cümlenin diğer cümlelere göre daha şiddetli söylenmesi de vurguyla ilgilidir.
Duygularımızı daha iyi canlandırmak, düşüncelerimizin daha kolay anlaşılmasını sağlamak, dinleyenleri etkileyebilmek için konuşmalarımızda sesimiz yer yer alçalır, yükselir. Hecenin diğer hecelerden, kelimenin diğer kelimelerden daha baskılı söylenmesine, okunmasına Vurgu denir. Vurgu, anlatılanların değerini, önemini artırır; dinleyenlerin dikkatini, canlı ve uyanık tutar, ilgisini çeker. Söz, vurgu ile müzik güzelliği kazanır.
Vurgusuz konuşma; cansız, etkisiz, sıkıcı, bozuk bir konuşmadır. Güzel konuşma, bir yönüyle vurgulu konuşmadır. (S. SARICA - M. GÜNDÜZ, Güzel Konuşma Yazma, s. 238)
(a) Pekiştirme Vurgusu: Duygu ve düşüncenin şiddetini ifade eder.
(b) Ahenk Vurgusu: Daha çok hitabet ve şiir okuma sırasında başvurulan, sözün tesir ve ahengini artıran vurgudur.
Doğal vurguyu yanlış kullanan, Türkçe konuşmuş sayılmaz. Doğal vurgu yönünden Türkçe; mülâyim bir dildir. Vurgulu ve vurgusuz heceler arasında fazla şiddet farkı yoktur. Bu bakımdan vurgulu hece, kolayca fark edilmez. (Z. KORKMAZ - A. C. ERCİLASUN - İ. PARLATIR, Türk Dili ve Kompozisyon Bilgileri, s. 82 / 83)
(2) Grup vurgusu
(3) Cümle vurgusu
Yukarıdaki doğal vurgu çeşitlerinden, özellikle “Kelime Vurgusu” üzerinde durmalıyız.
Son hecesinde vurgu görülmeyen kelimeler ve sebepleri:
(Sonu "stan" la biten kelimelerde vurgu son hecededir: Türkistan, Pakistan, Kazakistan vb.)
(Z. KORKMAZ - A. B. ERCİLASUN - İ. PARLATIR, Türk Dili ve Kompozisyon Bilgileri, s. 82 - 86)
Vurgu değişince anlamı da değişen bazı kelimelere örnekler:
Kurtuluş: (Kurtulma, bağımsızlık)
kartal: (Bir kuş cinsi)
yalnız: (Sıfat ya da zarf. Örnek: Yalnız Efe)
 
13. KONUŞMA ÇEŞİTLERİ

* Günlük konuşma.
* Sohbet.
* Tanışma ve tanıştırma konuşması.
* Bir soruya karşılık verirken yapılan konuşma.
* Kutlama konuşması.
* Özür dileme konuşması.
* Yol sorarken yapılan konuşma.
* Telefonla konuşma.
* Büyüklerle, görevlilerle konuşma vb.
* Toplu konuşma.* Hikâye, masal anlatma.* Anı, olay anlatma.* Duyuru yapma.* Bir topluluğa birini tanıtma konuşması.* Bir iş yerinin açılış konuşması.* Temel atma konuşması.* Bir aleti tanıtma konuşması.* İş teklifi konuşması.* Bir grubun, derneğin, kurumun sözcülüğü konuşması.* Kitap, sanat ya da mimarî eseri tanıtma konuşması.
* Konferans konuşması vb.
* Açık oturumda yapılan konuşma.* Panelde yapılan konuşma.
* Kitle tartışmasında (forum) yapılan konuşma.
* Sempozyumda yapılan konuşma vb. (S. SARICA - M. GÜN-DÜZ, Güzel Konuşma Yazma, s. 217 - 220)
14. HAZIRLIKSIZ KONUŞMA

Söylenecek sözlerin plânını yapmak için zamanın bulunmadığı, ansızın yapılan konuşmalar, hazırlıksız konuşmalardır. Öğretmenin, öğrenciye yönelik sorduğu soruların cevaplanması sırasında yapılan konuşma hazırlıksız konuşmaya örnektir. Ayrıca, toplumsal ilişkilerde ihtiyaç doğduğunda yapılması gereken konuşmalar da hazırlıksız konuşmalardır.
Hazırlıksız konuşma için, önceden bilgi ve deneyim gerekmektedir. Eğer konuyla, olayla vb. durumlarla ilgili önceden bulunması gereken bilgi ve gözlemler yoksa, hazırlıksız konuşma yapılamaz.
Örnekler:
İki insanın arasını bulmak için yapılan konuşmalar.Miting kürsülerinde anîden yapılması gereken konuşmalar.
Trafik kazalarında şahit durumundaki insan tarafından kazanın boyu-tunu ortaya koyan konuşmalar.
15. HAZIRLIKLI KONUŞMA

Plân doğrultusunda yapılan konuşmalardır. En az birkaç saat, mümkünse birkaç gün, hatta birkaç hafta öncesinden tasarlanılarak yapılan konuş-ma türleridir.
Öğretmenin ya da öğrencinin anlattığı ders.Bilimsel herhangi bir konu hakkında verilen konferans konuşması.Kitle önünde yapılacak bir nutuk.Grup ya da sınıf içinde önceden plânlanan bir konu üzerinde tartışma ya da münazara.Güncel olay ve konularla ilgili yapılan açık oturum.Sempozyum bildirisi (tebliği).
Panel konuşması vb.
16. SÖZLÜ ANLATIM TÜRLERİ

Hazırlıklı ve plânlı konuşma türlerindendir. Herhangi bir bilimsel alanda, topluluk karşısında yapılan konuşmalara Konferans denir. Konferansı verecek kişi, kelimelerin telaffuzuna, (diksiyona) ve dil bilgisi kurallarına dikkat etmelidir. Verilmek istenen düşünceler; açık, anlaşılır ve orijinal olmalıdır.
Konferans verilirken konuşmacı, yazdıklarını kâğıttan okumamalıdır. Sanki, söyleşi yapıyormuş gibi konuşmalıdır. Arada sırada, yeri geldiğinde kâğıda bakmalıdır. Konuşmacı, gözlerini dinleyicilerin üzerine çevirmeli, böylece onların kendisini ilgiyle izlemelerini sağlamalıdır. Ayrıca, konuşmacı; temiz giyinmeli, ciddî olmalı, kibar davranmalı, güzel konuşmalıdır. Ses tonunu yerine göre ayarlamalı, vurguyu iyi yapmalıdır. Konferans verilmeden önce, bir başkası konferansçıyı bütün özellikleriyle dinleyicilere tanıtmalıdır. (S. SARICA - M. GÜNDÜZ, Güzel Konuşma Yazma, s. 276)
Konuşmacı; dinleyicileri sıkıcı ve bıktırıcı söz ve tavırlardan uzak durmalıdır. Ayrıca, el, yüz ve vücut hareketlerini konunun anlamına uygun olarak yerinde ve uyumlu yapmak zorundadır. Hatiplik yeteneği olmayan konuşmacıların, vereceği konferansın etkisiz ve başarısız olacağı da unutulmamalıdır.
Konferansta dikkat edilecek bir diğer özellik de zamana uymaktır. Bir saati aşan konferansların dinleyici üzerinde etkisinin azaldığı bir gerçektir. Konferansçı, bu gerçeğe dikkat etmeli, bir saatten az bir sürede konferansını bitirmelidir. Ayrıca, konferansçı; yersiz, taşkın el ve kol hareketlerinin konuşmanın değerini düşürdüğünü unutmamalıdır. (K. GARİPOĞLU, Kompozisyon Bilgileri, s. 29)
Konferans hazırlanırken öncelikle yapılması gereken iş, konferansın sunulacağı konuda geniş bir kaynak taramasına girişmek olacaktır. İncelenecek konuda ansiklopedilerden başlayarak değişik yazı ve incelemeler gözden geçirilmeli, böylelikle sağlam ve derli toplu bir malzeme hazırlanmalıdır. Bu malzemeye konferansçı kendi görüş ve düşüncelerini de katarak öncelikle konferansın plânını düzenlemelidir.
Bilimsel toplantılarda söylenen ve akademik hitabet türüne giren söylevler (nutuklar) de konferans sayılır. (H. F. GÖZLER, Türkçe ve Edebiyat Bilgileri, s. 549)
 
Konferans plânı şöyle düzenlenebilir:

(a) Hitap cümlesi.(b) Konunun sunuluşu.(c) Konferansın amacı.(ç) Konunun açılması ve anlatılması. (d) Sonuç.(e) Sorular ve cevaplar.Konuşmaya, konferansı düzenleyenlere ve dinleyicilere saygı bildiren ve iltifat edici sözlerle başlanmalıdır. Sonra konunun çerçevesi çizilmeli ve ortaya konmalıdır. Bundan sonra konuşmacı, amacına göre konusunu açmalı, o konudaki çeşitli görüşleri kırıcı ve tahkir edici olmayan ifadelerle belirtmelidir. Konuşmacı, bayağı ve argo sözler kullanmaktan kaçınmalıdır. Zaman zaman canlı örnekler ve fıkralarla, konuşma tarzının değiştirilmesiyle, ses tonuna verilecek iniş ve çıkışlarla dinleyicilerin dikkatini ve ilgisini uyanık tutmaya çalışmalıdır.Konferansta bir konunun bütün yönlerinin ve ayrıntılarının verilme-sinin mümkün olmadığı unutulmamalıdır. Konuyu fazla dağıtmak, dinleyicinin konuşmayı takip edememesine neden olur. Çok fazla ayrıntı, herkesi aynı ölçüde ilgilendirmeyeceği için dinleyiciyi sıkar.
Konferans, anlatılanların kısaca özetlenmesi, maksadın verilmesi ve dinleyicilere saygı ve iltifat eden sözlerle bitirilmelidir. Sorulacak sorular da kısaca ve soranı incitmeden cevaplanmalıdır.
Belirli bir konuyu aydınlatmak amacıyla, bilim adamı ve araştırıcıların bir araya geldikleri ve konunun bir bilim adamı ya da ekip tarafından sunulduğu ve tartışıldığı toplantıdır.
Belirli bir konuyu, bu konuda yetişeceklere öğretmek amacıyla yapılan etkinliklerdir.
(4) PANEL
Bir konuşmacı grubunun dinleyiciler önünde, genellikle bilimsel, sosyal ya da siyasî bir konuyu tartışmak amacıyla yaptıkları toplu görüşmelerdir.
Panelde bir başkan bulunur. Başkan, konuşmacıların ortasında yer alır. Konuşmacılar, bir masanın çevresinde toplanırlar. Panelde en az üç, en çok altı konuşmacı bulunur. Genellikle, küçük salonda ve az bir dinleyici önünde yapılan panellerde mikrofon bulunmaz. Ama, geniş bir topluluk önünde panel yapılacaksa konuşmacılar, mikrofon kullanmak zorundadır.
Panel tartışması sonunda dinleyiciler, konuşmacılara konuyla ilgili çeşitli sorular sorabilirler. (S. SARICA - M. GÜNDÜZ, Güzel Konuşma Yazma, s. 266)
Belirli bir bilim dalındaki gelişmeleri, belli bir bilgi düzeyine sahip kimselere tanıtmak amacıyla düzenlenen ve konunun değişik bölümleri, bu bilim dalında otoritesi ve yeteneği kabul edilen kişiler tarafından açıklanan toplantılardır.
Yüksek öğretim kurumlarında lisans / lisansüstü öğrenci ve öğreticilerin katılımıyla yapılan seminerler, bu tanıtımın dışındadır. Bunlar yüksek öğretim kurumlarında, öğretim üyesinin yönetimi altında, öğrencilerin yaptıkları araştırmalarla ilgili rapor hazırlama, tartışma biçiminde yürütülen toplantılardır.
Belli bir konuyu aydınlatmak amacıyla, bilim adamı ve araştırmacıların bir araya geldikleri ve konuşmacıların konunun belirli bölümlerini sundukları, tartışmalı toplantılardır. Bir başka deyişle; ortaya konan konu hakkında aynı oturumda, çeşitli kişilerin yaptıkları açıklamalı konuşma türüdür. (S. SARICA - M. GÜNDÜZ, Güzel Konuşma Yazma, s. 271)
Bildiri sahiplerine ayrılan zaman oldukça kısadır. On dakikalık bir sürede 1500-2000 kelime kullanma şansı vardır. Buna göre, hazırlanacak bildiri, dört sayfayı geçmemelidir. Cümleler, kolay anlaşılır biçimde düzenlenmelidir. Metni yazmadan önce ana başlıklar vurgulanmalıdır. Sunulabilecek yansı sayısı da 5-6 civarında olmalıdır. Ayrıca, bildiri metni, yayımlanmaya uygun biçimde hazırlanmalıdır.
Sempozyumda her konuşma, ayrı bir hazırlıktır, fakat birbirini tamamlayıcı söyleşi ve içtenlik havası vardır. Konuşmalardan sonra konuşmacılar, birbirlerine konu ile ilgili sorular sorabilirler. Böylece sempozyumdan "panel" e geçilir. Daha sonra da tartışmalara seyirciler de katılırsa panelden "forum" a geçilmiş olur. (S. SARICA - M. GÜNDÜZ, Güzel Konuşma Yazma, s.271)
Bildiri metni, şu bölümlerden oluşmalıdır :
(a) Giriş: Araştırılan sorunun tanıtılması ve neden bu konunun ele alındığı, çalışmanın diğer çalışmalar arasındaki yeri. (yarım sayfa)
(b) Deney: Malzeme ve yöntemin tanıtımı. (bir sayfa)
(c) Bulgular: Bildirinin en önemli bölümüdür. Dinleyiciler tarafından beklenen yeni bilgi, belge ve önerilerin açıklanması ve tartışılması.
Bildiri, konferans ile büyük ölçüde bir benzerlik gösterir. Bildiri, öncelikle bilimsel bir yazı türüdür. Oysa konferansta, bilimsellik yanında popüler bir hava söz konusudur.Bildiride her şeyden önce aranan özellik, bilimsel bir yenilik getirmiş olması ve orijinal bir konuyu ele almış bulunmasıdır. Bunun yanında bildiri, bilinen bir konuya yenilik getirme, değişik görüş ve düşüncelerle yeni tezler ortaya koyma, bu tezleri bilimsel delillerle doğrulama ya da bir önceki tezi çürütme gibi özellikleri de bünyesinde taşır.Bu değerlendirmeye göre, bildiriyi kısaca bilimsel bir konuda yenilik getirmek, orijinal bir buluş ortaya koymak amacıyla kaleme alınmış bir yazı türü olarak tanımlamak yerinde olacaktır.Bildiri de konferans gibi bir dinleyici topluluğu önünde okunur. Ancak bildirinin sunulduğu topluluk, o konuda az çok uzmanlaşmış kişilerden oluşur.Ayrıca, bildiride de konferans gibi konuşma ve hitap etme becerisi gözetmek gerekir. Konferansta zaman zaman hazırlanan metinden uzaklaşma söz konusu olabilirken bildiride metne bağlı kalma esastır.Konferansta sözünü ettiğimiz konuşmanın bitiminde yer alan soru ve cevap bölümü, bildiride konu çerçevesinde tartışma olarak ayrı bir özellik gösterir. Bildiriler, genellikle yayımlanan bir yazı türüdür. Bazen yabancı dillerde de yayımlanabilir.Bildiriler hazırlanırken kullanılan dil, uzmanlık dalının gerektirdiği terimler ve ifade yapısı ile de konferanstan büyük ölçüde farklılık gösterir.Son olarak, bildiride varılan sonuçlar ve ana noktalar özetlenerek ana düşünce bir kez daha vurgulanmalıdır.
Üzerinde çalışılan metin; aralıklarla gözden geçirilmeli ve gerekli düzeltmeler yapılmalı, konuya hakimiyet sağlanmalıdır. Metnin, kartlara aktarılması daha yararlıdır.
Konusunda uzman kişilerin bir masa çevresinde toplanarak tartışmasına Açık Oturum denir. Açık oturumda tartışılacak konu, toplumun tümünü ya da bir bölümünü ilgilendirmelidir.
Açık oturum; bir salonda izleyici önünde ya da televizyon ve radyoda dinleyici önünde yapılmaktadır. Açık oturumda izleyicilerin sorularını almak ve cevaplamak da mümkündür. Bu takdirde açık oturum, "forum" a dönüşmektedir. Televizyon ve radyodan tartışmayı izleyen kişiler, açık oturuma telefon sorularıyla katılabilir. (K. GARİPOĞLU, Kompozisyon Bilgileri, s. 33)
Açık oturum bir "başkan" tarafından yönetilir. Konunun ortaya atılması, giriş konuşmasının yapılması, soruların düzenli olarak sorulması vb. durumlar başkanın idaresinde yapılır. Bu nedenle, başkan, açık oturumdan önce plân yapmak zorundadır. Ayrıca, başkan; tartışma sırasında meydana gelebilecek tatsız ve çirkin saldırıları da önlemelidir. Oturum sonunda ise, ortaya çıkan karşıt ya da aynı düşünceleri özetleyerek oturumun genel değerlendirmesini yapmalıdır. Bu nedenle başkan, açık oturumun temel ögesidir.
Açık oturumda bir yarışma havası yoktur. Başkan, konuyu belirtir, konuşmacıları tanıtır. Ele alınan konu ile ilgili bilgileri verir. Sonra konuşmacılara ara ile sorular yöneltir. Konuşmacılar da görüşlerini belirtirler. Gerekli bilgileri verirler. Bu arada diğer konuşmacılar da konuşmakta olanın sözlerini özenle dinleyip, gerekli notu alırlar. Gerekirse, konuşmacının bazı görüşlerine katılmadıklarını nedenleri ile birlikte belirtirler. (S. SARICA - M. GÜNDÜZ, Güzel Konuşma Yazma, s. 271)
Oturuma katılacak kişilerin konularında iyi hazırlanmış olmaları açık oturumun kalitesini artırır. Ayrıca, konuşmacıların diğer konuşmacılar ve izleyiciler karşısında saygılı olmaları da çok önemlidir.
(1) MÜNAZARA
Herhangi bir konu üzerinde zıt düşüncelerin karşılıklı olarak savunul-masına Münazara denir. Münazarada önemli olan "savunma" dır. Taraftarı az olan bir düşünce, iyi savunulduğu zaman çok kişi tarafından takdir edilebilir.
Münazara için genellikle üçer ya da dörder kişilik iki grup kurulmalı-dır. Gruplardan birisi işlenecek konuya olumlu, diğeri ise olumsuz yönden savunmalıdır. Yani, bir grup "tez", diğer grup ise "antitez" i almalıdır. Ayrıca, münazara yapacak kişileri değerlendirecek bir "jüri" seçilmelidir. Jüri, ya başlangıçta ya da münazara yapılacağı gün seçilebilir.
Olumlu tezin savunulması, olumsuzdan daha kolay olduğu için, konuşmaya, olumlu tezi savunan gruptan biri başlamalıdır. Konuşmacıların savunmalarının gücü kadar, taraflı ve tarafsız dinleyicilerin gösterilerinin de jüri üzerinde etkisi bulunur. Ancak, taraf tutan dinleyicilerin, karşı taraf konuşmacılarının moralini bozacak nitelikte gösteride bulunmaları doğru değildir. (K. GARİPOĞLU, Kompozisyon Bilgileri, s. 31)
Münazaraya katılacak kişilerle, jüri üyeleri münazara tekniği konusunda bilgilendirilmelidir. İki grup da kendi aralarında iş ve konu bölümü yapıp münazara gününe kadar hazırlıklarını tamamlamalıdır. Konuşmacılara, araştırma için en az 2-3 hafta süre verilmelidir.Gruptaki her kişi savundukları konunun değişik alt konuları hakkında konuşmak zorundadır. Birden fazla kişi, aynı alt konuyu savunamaz. Münazarada yazılı metne bakarak okuma olmaz. Savunulan konu; sözlü ele alınmalıdır. Konuşmacıların, konularını bir kâğıda yazıp okumaları çok yanlıştır.Münazarada etkili savunmanın önemli olması gibi, belli zaman içinde konuşmak da önemlidir. Bu nedenle konuşmacılara eşit zaman dilimleri verilmelidir. Bu zaman, genellikle 5-15 dakikadır.
Ayrıca, münazarayı izleyen grup da çok önemlidir. Konuşmacılar; konularını savunurken izleyicilerin büyük bir sessizlikle konuları dinlemesi gerekmektedir. Konuşmacıların tutarsız bir düşüncesi, yanlış yerde yapılmış bir mimik hareketi izleyicilerde tepkiye neden olmamalıdır. İzleyiciler savunulan düşüncenin doğruluğunu ya da yanlışlığını onaylayacak davranışlardan uzak durmalıdır. Ancak, böylece jürinin doğru ve tarafsız değerlendirmesi mümkün olur.
Jürinin, değerlendirmede dikkat edeceği özellikler:
(a)Türkçeyi kullanma gücü. (Diksiyon, vurgu, tonlama, kelime hazinesi, cümle kurma vb.)(b) El, kol ve yüz hareketlerini yerinde kullanma.(c) Savunmada inandırıcı olma. (Belgeler, istatistikî bilgiler, resimler, gazete ve dergi haberleri, güncel olaylarla örnekleme vb.)
(ç) Konuşmacıların fizikî özellikleri. (Temiz ve düzenli kıyafet, saç, sakal tıraşı vb.)
Örnek Münazara Konuları:
Çok gezen mi çok bilir, çok okuyan mı?İlk insanlar mı daha mutludur, günümüz insanı mı?Savaşta bilgi mi üstündür, kılıç mı ?Toplumun ilerlemesinde kadın mı, erkek mi daha önemlidir?Başarıda çalışmak mı, şans mı önemlidir? Kalkınmada köyden mi, kentten mi başlamalı?İklim; insanın kişiliğini değiştirir mi, değiştirmez mi?Turizmin gelişmesinde para mı önemli, eğitim mi?Uygarlığın gelişmesinde sanat mı, bilim mi önemlidir?Ormanların korunmasında yasalar mı, çevre bilinci mi etkili olur?Çocuk eğitiminde aile mi, okul mu etkilidir?Başarıya ulaşmak için zekâ mı, çalışmak mı önemlidir?Para; her kapıyı açar mı, açmaz mı?Çocuk eğitiminde anne mi, baba mı daha önemlidir?Ülkenin kalkınmasında tarım mı, sanayi mi önde tutulmalıdır?Ailede kadın çalışmalı mı, çalışmamalı mı?İnsan mı doğaya, doğa mı insana hâkimdir?İnsana suç işleten kendisi midir, toplum mu?Ülkeyi kalkındıracak olan para mıdır, eğitim midir?Ülkenin hızlı kalkınmasını sağlayan kamu sektörü müdür, özel sektör mü?Çocuk eğitiminde çevre mi, aile mi etkilidir?Atomun bulunması insanlık için yararlı mı, zararlı mı olmuştur?Bir toplumun gelişmesinde sinema mı, tiyatro mu etkilidir?
Savaşlar yapıcı mıdır, yıkıcı mıdır?
(S. SARICA - M. GÜNDÜZ, Güzel Konuşma Yazma, s. 271)
Herhangi bir sosyal konu ya da sorun üzerinde, uzman kişi ya da kişilerle yapılmış konuşmaları yansıtan yazı türüne denir. Toplumun tamamını ya da bir kısmını ilgilendiren her alanda "görüşme" yapılabilir. Bu tür yazılar, genellikle gazete ve dergilerde yayımlanmak için hazırlanmaktadır. (S. SARI-CA - M. GÜNDÜZ, Güzel Konuşma Yazma, s. 278)
Görüşme yaparken ve yazarken dikkat edilecek özellikler şunlardır:
(a) Görüşmenin konusu ilgi çekici ve toplumsal açıdan önemli olmalıdır.(b) Hangi alanda ya da konuda görüşme yapılacaksa, o alanın ya da konunun uzmanları seçilmelidir. Görüşme için, mümkün olduğunca birinci kaynak kişi ya da kişiler tercih edilmelidir.
(c) Görüşmeye katılacak kişi ya da kişilerle ön görüşme yapılmalıdır. Bu ön görüşmede (telefon ya da mektupla da olabilir.), görüşmenin amacı ve özellikleri belirtilmelidir. Özellikle, görüşmeye katılacak kişiye ne zaman, nerede görüşme yapılacağı hakkında bilgi verilmelidir.
(ç) Görüşmeyi düzenleyen kişi, görüşme başında nazik bir ifadeyle konuya giriş yapmalıdır. Örnek: "Sizi / sizleri, buraya kadar yorduğum, kıymetli zamanlarınızı aldığım için özür diliyorum. Şimdiden vereceğiniz bilgiler için size / sizlere çok teşekkür ederim." gibi.
(d) Görüşmeyi düzenleyen kişi, görüşmenin sonunda da yine nazik ve kibar bir ifade kullanmalıdır. Örnek: "Verdiğiniz önemli bilgiler için size / sizlere çok teşekkür ederim." gibi.
(e) Görüşmeyi düzenleyen kişi, soracağı soruları önceden plânlamalıdır. Konunun ya da olayın bütün boyutlarını yansıtacak şekilde sorularını özenle seçmelidir.
(f) Görüşmeye katılan kişi ya da kişilerin duygu ve düşünceleri olduğu gibi yazıya geçirilmelidir. Bu nedenle, görüşme teyp ya da video kasetine alınmalı; daha sonra kasetteki ifadeler yazıya çevrilmelidir.
Genellikle tatil aylarında düzenlenen ve belirli bir konunun sunul-masını, tartışılmasını ya da öğretilmesini amaçlayan etkinliktir.
17. HİTABET ÇEŞİTLERİ
a. Siyasî Hitabet: Asıl yeri Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüleridir. Ayrıca, seçim dolayısıyla yapılan konuşmalar da bu gruba girmektedir.
b. Askerî Hitabet: Askerî hitabetin hedefi; vatan savunmasının gerektiği zamanda icap eden şerefli, kutsal vazife için askeri teşvik, ma'nen kuvvetlendirmektir. Cümleler kısa, yiğitçe, en cahil neferlerin bile kolayca anlayacağı tarzda açık, kesin olmalıdır. ATATÜRK'ün meşhur bir hitabesinde olduğu gibi, askerî hitabet anlamca kuvvetli bir ifade ile biter. "Ordular! ilk hedefiniz Akdeniz'dir, ileri!" Askerî hitabet garnizonlarda yapıldığı zaman sözlüdür. Fakat, savaş zamanlarında genellikle yazılı olarak kıt'alara gönderilir.
c. Hukûkî ya da Adlî Hitabet: Mahkemelerde yapılan savunmalar, savcıların iddianameleri bu çeşittendir.
18. ETKİLİ ANLATIMIN NİTELİKLERİ
İyi bir yazı ve konuşmanın üç özelliği vardır :
b. Açıklık
c. Etkililik
Doğruluk ve açıklık; iyi bir yazı ve konuşmada mutlaka gereklidir. Sözün doğru ve açık olması için "garabet" ve "aykırılık" gibi anlatım bozukluklarından uzak durulmalıdır. Ayrıca, "eksiklik", "fazlalık", "sıra yanlışlığı" ve "uyumsuzluk" gibi cümle bozukluklarına yer verilmemelidir. Bu hataların asıl sebepleri olarak; az okuma, genel kültür noksanlığı, dikkatsizlik olarak karşımıza çıkar. (Z. KORKMAZ - A. B. ERCİLASUN - İ. PARLATIR ve diğerleri, Türk Dili ve Kompozisyon Bilgileri, s. 202)
Bozuk cümlelerin üzerinde ne kadar durulursa durulsun, bir kimseye doğru ve açık anlatım yeteneği kazandırılamaz. Türkçeyi iyi kullanmak isteyen bir insan; dil ve edebiyatımızın usta kalemlerini bol bol okumalıdır. Etkili anlatım ise, ancak doğru ve açık anlatım yeteneğini kazandıktan sonra elde edilebilir. Sözlü anlatımda ses tonunun iyi ayarlanması da ayrıca gerekir. Edebî sanatları kullanabilmek ise hem öğrenmeye, hem de özel yeteneklere bağlıdır.En eski devirlerden günümüze kadar önder insanların diğer insanlardan bazı yönleriyle ayrıldığı bir gerçektir. Bu yönler; ileri görüşlülük, üstün zekâ, millî tarih ve millî kültür bilincinin yüksekliği vb. dir. Bütün bu özelliklerin ötesinde ve öncesinde bir başka özellik daha vardır. O da, hitabet sanatına sahip olmalarıdır. Kemal ATATÜRK, Hamdullah Suphi TANRIÖVER, Abraham LİNCOLN, Roosevelt, Hitler, Mussolini gibi Türk ve dünya hatipleri, kitleleri peşlerinden sürükleyen büyük hatiplerdir.Biyolojik ve psikolojik yönlerden konuşma özürlü değilse, her insan konuşur. Ama, her insan etkili konuşamaz. Toplumsal ilişkilerin daha sağlıklı, daha verimli olmasında etkili konuşmak tartışılmaz derece önemlidir. Pek çok insan bu önemi bilmesine rağmen, etkili konuşma gayreti içinde görülmez.
Aslında, etkili konuşma; iyi eğitim ve güçlü bilgi zenginliğinin yanında doğuştan gelen özel bir yetenektir. İnsan, toplum yararına bu yeteneğini uygun ortamlarda daha yararlı hâle getirebilir.
Etkili konuşmak için şu kavramların içerdiği anlamları
iyi bilmek gerekir:
a. ARTİKÜLASYON: Ağzımızı açmak, dudaklarımız kımıldatmak ve insanların anlayacağı kelimeleri oluşturmak için ses organlarını kullanabilme yeteneğine sahip olmak gerekir. Eğer, ses organlarından bir ya da birkaçı sağlıksız ya da noksan ise etkili konuşma yapılamaz. Hatta, bu durumdaki insanlar normal konuşmayı bile beceremez.
Artikülasyon sırasında kelimeler; açık ve net bir şekilde, mırıldanmadan, yutmadan çıkarılmalıdır.
Yanlış telaffuzu gidermenin üç yolu vardır:
(1) Etkili konuşma yapan insanları (Televizyon sunucuları ve hatipler vb.) dikkatle dinlemek.(2) Telaffuzunda şüpheye düşülen kelimeleri, imlâ (yazım) kılavuzları ve sözlükler aracılığıyla doğru yönüyle öğrenmek.
(3) Telaffuzda dikkat edilecek bir özellik de yöresel ağız ifadelerinden kaçınmaktır. Yazı dili olan İstanbul ağzı ile konuşmaya önem vermek gerekmektedir.
c. DİL BİLGİSİ: Her dilin kendine göre kural ve özellikleri vardır. Dil, kuralları dışında kullanıldığında şekil ve anlam yönünden bozukluklar ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle, etkili konuşma yapacak kişi; dil bilimci kadar olmasa bile konuştuğu dilin kurallarını öğrenmelidir. Hatip; dilinin ses, şekil, anlam ve cümle yapısını bilmek zorundadır. Onun için hatip, dil eğitiminden geçmeli ve çok okumalıdır.
Ayrıca;
* Özellikle yemeklerden sonra can sıkıcı konuşmalar yapmamak gere-kir.* Çok süratli (makineli tüfek gibi) konuşmalarda anlamın kaybolduğu unutulmamalıdır. Dinleyicinin düzenli not alması sağlanmalıdır.
* Konuşmacı; düzgün nefes almalı, konuşmadaki ana ve alt düşüncelere göre, gerekli yerlerde durmalı, nefesini düzenlemelidir.
d. DURAKLAMA: Duraklamalar, konuşmada noktalama işaretleri anlamındadır.
Şu özellikler dikkate alınarak duraklama yapılmalıdır:
(1) Dinleyicilerin konuşma metnini değerlendirmesi için.(2) Metnin anlamına uygun gerekli vurgu ve tonlamaları yerinde yapabilmek için.(3) Konuşmacının kendisinin dinlenmesi ve kolay nefes alması için.
(4) Konuşmacının kendisinin bir sonra söyleyeceği düşüncelerin plânını yapabilmesi için.
e. SES TONU: Sesin alçalıp yükselmesi, azalıp çoğalmasıdır. Değişik ses tonlarını çıkarmak konuşmayı daha ilgi çekici ve anlamlı yapar. Konuşmaya renk ve çeşit kazandırır. Böylece, konuşma tekdüzelikten (monotonluktan) kurtulmakta, dinleyicinin ilgisi çekilmektedir.
19. ETKİLİ KONUŞMADA DİKKAT EDİLECEK GENEL ÖZELLİKLER
a. Pandomim (Vücut hareketleri ile konuşma) yapar gibi vücut hareketleri kullanılmalıdır.
b. Konuşma sırasında en rahat duruş alınmalı, vücut ağırlığı her iki ayak üzerine dengelenmelidir.
c. Konuşma sırasında boyun, bel ve bacaklar dik tutulmalıdır.
d. Konuşma sırasında, belirli bir yere çakılıp kalınmamalı, gereğinden fazla da hareket edilmemelidir
e. Konuşma sırasında, el

İLETİŞİM edebiyatokyanus@gmail.com  
   
edebiyatokyanus 644981 ziyaretçi (1184691 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol