|
 |
|
İÇERİK |
|
|
|
|
|
 |
|
Kompozisyon Bilgisi-Yazılı Anlatım |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
a)YAZILI ANLATIM
1. P L Â N
Herhangi bir konuda sıralanacak düşüncelerin, duyguların, olayların mantıklı ve etkili biçimde düzenlenmesidir. Önce, konu seçilir, sınırlanır; sonra bir ana düşünceye bağlanır. Bu ana düşünceye göre bilgi toplanır. Daha sonra bu düşünceler, birlik ve bütünlük sağlanacak biçimde düzenlenir ki, bu düzenleme işlemine, Plânlama denir. Yazının çatısı, iskeleti olan plân, bize yol gösteren bir araçtır. (E. KANTEMİR, Yazılı ve Sözlü Anlatım, s. 153)
Bir konunun omurgası olan ana düşünce çevresinde, yardımcı düşüncelerin bir düzene konmasına "Plân" denir. Bir yazıda ana düşünce çevresinde beliren yardımcı düşüncelerin, ana düşünceyle ilişkileri yönünden uzaklık ve yakınlıkları vardır. Bunları sıraya koymak, gereksizleri atmak, ancak plân yapmakla mümkündür. (K. GARİPOĞLU, Kompozisyon Bilgileri, s. 154)
1a. PLÂN TÜRLERİ
Herhangi bir yazıda konunun içeriğine ve ele alınış yöntemine göre üç türlü plân vardır:
(1) Devinsel (Harekî) Plân: Olaya dayanan, tahkiyeli kompozisyon türlerinde uygulanır. Örneğin; hikâye, roman, tiyatro, gezi yazıları vb.
(2) Duygusal Plân: Mutluluk, üzüntü, acı, heyecan, hayal kırıklığı, korku vb. insanî özellikleri anlatan yazılarda uygulanır. Örneğin; şiir, mensur şiir vb.
(3) Düşünceye ait (Fikrî) Plân: Düşünceye dayalı yazı türlerinde uygulanır. Örneğin; makale, fıkra, deneme, konferans vb. (E. KANTEMİR, Yazılı ve Sözlü Anlatım, s. 157)
Her yazıda, genellikle şu üç bölüm bulunur:
Giriş: Okuyucunun ilgisini çekecek bir özellikte olmalıdır. Bu bölüm oluşturulurken, güncel olaylardan, atasözü, vecize ve deyimlerden yararlanılabilir.
Gelişme: Ana düşünceyi destekleyecek ve geliştirecek yan düşünceler, bu bölümde verilir. Tanımlama, örnekleme, karşılaştırma, tanık gösterme, istatistikî bilgi verme, anı aktarma, kişi ya da olayı tasvir etme, aksi düşüncelerden yola çıkma vb. yöntemler aracılığı ile ana düşünce, açıklanır ve geliştirilir.
Sonuç: Yazı boyunca verilen düşüncelerin özü saptanır; okuyucunun beyninde oluşan soruların cevaplanması sağlanır; yazının önceki bölümlerinde atılan düğümler, teker teker çözülür.
1b. PLÂN YAPMANIN YARARLARI
(1) Kişiyi boş sözlerden ve konu dışına çıkmaktan kurtarır.
(2) Düşüncelerin rahatça anlatılmasını ve yazının kolay anlaşılmasını sağlar.
(3) Duygu, düşünce ve hayallerin ölçülü biçimde anlatılmasına yardımcı olur.
(4) Kişiyi kararsızlıktan ve zaman kaybından kurtarır.
(5) Konu birliğini korur.
Plân yapmadan oluşturulan bir paragraf örneği:
"Havanın dikkate alınması, bir uçak yolculuğunda daima mevcut ve devamlı bir faktördür. Hava şartlarının tesirleri, sayıca o kadar fazla ve değişiktir ki, ancak hava yolculuğunun yapılması ile ilgili diğer bütün faktörlerle olan alâkası muvacehesinde dikkate alınınca, tam bir şekilde değerlendirmeye tâbi kılınmış olur. Bu, bilhassa meteorolojik hava tahminlerinin, plânlanmış veya tasavvur hâlinde olan bir hava yolculuğuna uygulanmasında açıkça kendini gösterir. Bu sebeple, seyahat şayet müessir bir şekilde plânlanacaksa, plânlamasının hava şartlarına bağlı olduğu her seyahat tam süresine şamil olacak güvenilebilir bir hava tahmininin iyice incelenmesine ve bu tahminin gerektirdiği şekilde, plânlarda uygun değişiklikler yapılmasına ihtiyaç hissettirir."
(E. KANTEMİR, Yazılı ve Sözlü Anlatım, s. 160)
Yukarıda plânı yapılmadan oluşturulan (Anlamı bilinmeyen kelimeler, yapısı bozuk cümleler kullanılmış, düşünceler kapalı, dolaylı ve anlaşılmaz verilmiştir.) paragraftaki düşünceler, şu şekilde verilebilirdi:
"Bir uçak yolculuğu yapılmak istendiğinde, hava şartlarının etkileri göz önünde tutulmalı; bu nedenle, hava tahmin raporları iyice araştırılmalıdır."
1c. YAZIDA PLÂN
(1) Konunun seçimi
(2) Konunun sınırlandırılması
(3) Ana düşüncenin belirlenmesi
(4) Yardımcı düşüncelerin belirlenmesi
(5) Yardımcı düşüncelerin sıralanması
(6) Yazı türünün belirlenmesi
(7) Başlığın belirlenmesi
Örnek Yazı Plânı:
Konu : "Duvarı nem, insanı gam yıkar." (Türk Atasözü)
Ana Düşünce : Nem ve gam. (Açıklayacağım nedir?)
Yardımcı Düşünceler: Nemin duvarı yıkması / Gamın insanı yıkması
Yazı Türü : Fıkra
Plân Türü : Düşünceye ait plân (Fikrî plân)
Başlık : Nem ve Gam
Paragraf Kuruluşu : Giriş, Gelişme ve Sonuç
NEM VE GAM
Bir atasözümüz, "Duvarı nem, insanı gam yıkar." der. Nem ve gam içine sızdıkları varlıkları uzun sürede, ağır ağır, içten içe çürütüp yıkmayı bildirirler. Nem duvarı nasıl yıkarsa, gam da insanı öyle yıkar.
Nem, duvarı yıkar. Belli ki balyoz gibi, dinamit gibi birdenbire yıkmaz; bunların aksine, önce boya, sıva gibi dış koruma kaplamaları dökülen yerlerden nem duvarın içine sızar, yapı maddelerini eritir, sertliğini ortadan kaldırır, dayanaksız durumuna getirir. Direnme, ayakta kalma gücü yok olan duvar bir yerlerinden başlayarak ufalanmaya, erimeye, giderek yıkılmaya başlar. Gerçekte yıkılan duvar değildir: Bir değer bilirliğin, bir düşüncenin, bir umudun son buluşudur. İlgisizliğin, bakımsızlığın, unutulmuşluğun sonun-da kocaman duvar gözden kaybolup gider. Acıdır ki herkesin gözü önünde, duvar ile nem arasındaki savaşta, duvar neme yenik düşer.
Gam da insanı yıkar. Gam, diğer adıyla üzüntü, insanın güven duygu sunu yitirmeye başlamasıyla ortaya çıkar. Gam nemle ya da kanserle özdeştir. Ağır ağır, sessiz, sinsice, içten içe eriten gam, sanki görünmez bir düşman gibidir. Bir hastaya gerekli ilâçlar verilirse, hasta kurtulabilir; fakat "gam" dediğimiz hastalığın ilâcını kim bulacak, o hastalığa yakalananı kim kurtaracak? Kurtulsa bile yitirilen yılları kim geri getirebilecek?
İnsan eliyle, emeğiyle, bilgisiyle yaratılıp anıtlaştıran duvarı nem eninde sonunda yıkar; onun gibi, insanı gam zamanından önce çökertir ve sonunda yıkar.
(S. SARICA - M. GÜNDÜZ, Güzel Konuşma Yazma, s. 320 / 321)
1d. KOMPOZİSYON KONULARINI SINIRLAMA
Çok geniş konular üzerine yazı yazmak ya da konuşma yapmak oldukça zordur. Her şeyden önce geniş konuları aktarmak için geniş zamana ihtiyaç vardır. Onun için yazı yazarken, konuşma yaparken önce, konu sınırlanmalıdır. Amaca uygun sınırlanmış konular üzerinde çalışmalara yoğunluk verilmelidir.
Örnekler:
GENEL KONU : "Roman"
ALT KONULAR :
I. Türk Edebiyatında Roman
A. Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatında roman
1. Reşat Nuri Güntekin'de Roman
a. "Yeşil Gece" de Roman
1) "Yeşil Gece" Adlı Romanda Tiplerin Tahlili
a) "Yeşil Gece" Adlı Romanda "Şahin Efendi" Tipinin Tahlili
GENEL KONU : "Kültür"
ALT KONULAR :
I. Millî Kültür
A. Türk Töresi
1. Gelenekler
a. Dinî Bayramlar
1) Dinî Bayramlarda "Bayramlaşma" Âdetleri
a) Dinî Bayramlarda Bayram Ziyaretleri
i. Dinî Bayramlarda Büyükleri Ziyaret
GENEL KONU : "Resim"
ALT KONULAR :
I. Resim Eğitimi
A. Ortaokulda Resim Eğitimi
1. Ortaokulda Yağlı Boya Resim Eğitimi
a. Portre Çalışması
1) Çocuk Portre Çalışması
a) Kız Çocuklarının Portre Çalışması
GENEL KONU : "Atatürk"
ALT KONULAR : ?
I. ?
A. ?
1. ?
a. ?
1) ?
a) ?
Yukarıdaki genel konuya uygun alt konuları bularak konu sınırlaması yapınız.
1e. 5 N FORMÜLÜ
Herhangi bir düşünceyi yazılı ya da sözlü olarak ortaya koyabilmek için aşağıdaki soruları dikkatlice kendimize sormalı ve cevaplar aramalıyız:
* NEREDE yazacağım ya da söyleyeceğim ?
* NİÇİN "
* NE "
* NASIL "
* NE ZAMAN "
2. K E L İ M E
Her kelime bir düşünceyi içine alır. Yazılı ve sözlü anlatımda düşüncelerin istenen düzeyde anlatılabilmesi için kelimeleri bulabilmek ve seçebilmek son derece önemlidir. İstenen kelimenin bulunamaması ya da seçilememesi durumunda düşünceler önemini kaybedebilir ya da verilmek istenen mesaj tam anlamıyla aktarılamaz.
Düşüncelerin açık, doğru, mesaj değerinde bir azalma olmadan aktarılabilmesi için uygun kelimeleri bulmak oldukça zordur. Bu yolda başarı kazanabilmenin yolu söz varlığının zenginleştirilmesidir.
Kelimelere hâkim olabilmek, onları anlam ve işlevlerine uygun biçimde kullanabilmek için ana dilin seçkin eserlerinin ve özenle yapılmış çevirilerin ilkokuldan itibaren okunması gerekir.
Kelimelerin bir düşünce ifade etmesi, doğru ve yerinde kullanılmasını zorunlu kılar. Ayrıca, tam olarak kavranamayan kelimelerin sözlüklerden araştırılması ve verilen örneklerin incelenmesi de oldukça yararlıdır.
Anlamlı dil birlikleri olan kelimeler; canlı, cansız, somut, soyut bütün varlıkları, kavramları, hareketleri karşılar. "ki, fakat, ile, da / de, ve, veya" gibi başlı başına anlamı olmayan, fakat cümle kurmaya yarayan dil birlikleri de kelime sayılır.
Kelimeler, yapıları yönünden iki türlüdür:
(a) Türemiş Kelimeler: Kelimeye eklendiğinde anlamını değiştiren, yapım eklerini alarak oluşturulan yeni kelimelere "türemiş kelime" ya da "gövde" denir. Bütün yapım ekleri çıkarıldıktan sonra kalan kelimeye ise "kök" denir.
Türkçede kelimeler üç yolla türetilir:
(a) İsim köklerinden
(b) Fiil köklerinden
(c) Gövdelerden
(2) Birleşik kelimeler: İki ya da daha çok kelimenin aralarına ek giremeyecek kadar kalıplaşıp bitişmesinden oluşan kelimelere "Birleşik Kelime" denir. (E. KANTEMİR, Yazılı ve Sözlü Anlatım, s. 194 - 203)
Aşağıda, Ahmet Haşim'den alınan metinde bir uçurtma canlandırılıyor. Kelimelerin seçimindeki başarıya ve bunun sağladığı etkiye dikkat ediniz:
'... Gözler havada, ellerde yumaklar, göklerde renk renk, baş vura vura yükselen, kuyruk ata ata tepe aşağı gelirken tekrar havalanarak hızla doğrulup böbürlene böbürlene bulutlara karışan; kılavuzu kendinden, armudî, dört köşe, beşli, altılı uçurtmalara ne diyeceksiniz ?... Bunlar hem göz hem gönül alır; akıl, fikir dağıtır..."
2a. KELİMELERİN GERÇEK VE MECAZİ ANLAMDA KULLANILMASI
Kelimelerin sözlüklerdeki anlamları sınırlıdır; bu anlamlar da herkes tarafından bilinir.
Mecaz: Kelimelerin gerçek sözlük anlamlarının dışında kullanılması demektir. Sözlükteki anlamlarıyla "sınırlandırılmış" kelimeler, çoğu zaman sınırsız heyecanları, düşünceleri anlatmak için yeterli olmayabilir. Bu nedenle onları bir benzerlik, bir ilgi, dolayısıyla herkesçe bilinen anlam dışında kullanılması, anlatımın mecazlı olduğunu gösterir.
Mecazlar, kelimeyi daha geniş anlamda anlatır, daha zengin bir düşünceyi, heyecanı davet eder. Günlük konuşmalarda “İçime bir ağırlık çöktü.”, “size yük olmak istemem”', “Sizinle konuşunca açıldı” vb. örnek-lerde "ağırlık, yük, açılmak" kelimeleri kendi anlamlarının dışında "rahatsızlık veren, neşelenmek, ferahlamak" anlamlarıyla kullanılmıştır.
"Evin açık duran kapısından bir adam içeriye girdi." cümlesinde, kelimeler genel anlamlarıyla kullanılmıştır.
"Evin açık duran kapısından bir adam gölge gibi kaydı." denildiği zaman mecazî anlamlarıyla kullanılan gölge ve kaydı kelimeleri sayesinde, o kimsenin içeriye yalnızca girdiği değil, nasıl girdiği de anlatılmış olur.
2b. KELİMELERİN KULLANILIŞLARINA GÖRE ÇEŞİTLERİ
(1) Günlük yaşama ilişkin olanlar:
çocuk akıl ceket
ekmek çorap lâmba
ocak kalem pantolon
sevmek rahat bardak vb.
(2) Yazı diline ilişkin olanlar:
Yazı dilindeki kelimelerin büyük bir bölümü günlük dilde bulunmaz. Çeşitli uzmanlık alanlarıyla ilgili, günlük hayatımızda yeri olmayan düşünceleri anlatan bu tür kelimeler, şu şekilde sınıflandırılabilir:
(a) Kullanımdan düşmüş (arkaik) olanlar: Türk yazı dilinin belli bir döneminde kullanılmış olmakla birlikte bugünkü dilde görülmeyen kelimelerdir. Bu tür kelimelerin bir kısmı Türkçe kökenlidir.
çaşıt (casus) âli (yüce, yüksek)
çeri (asker) fırka (tümen)
tamu (cehennem) istihsal (üretim)
ötmek (geçmek) kumandan (komutan)
sü sülemek (asker sevk etmek) vakıa (olgu)
uçmak (cennet) yevm (yevmiye) vb.
(b) Kullanılmakta olanlar:
araç anket
bölük komutanı gramer
dil bilim helikopter
dizi taarruz
toplantı tayin vb.
(c) Yeni olanlar: Bu tür kelimeler, yabancı dillerden alınmış ya da dilin kendi imkânlarıyla türetilmiş olabilir.
ayrım by-pass
birikim check-up
olgu egzoz
süreç frekans
3. C Ü M L E
Etkili Bir Cümle: Düşünce ve gramerce doğru, açık, kelimeler ve noktalama işaretleri yerinde kullanılmış bir cümle iyi sayılmakla birlikte, etkili olmayabilir. Cümlelerin, okuyan ya da dinleyenlerin ilgisini çekmesi, dolayısıyla etkili olması sanıldığı kadar basit değildir.
Etkili bir cümle için, şu dört esas göz önünde tutulmalıdır.
3a. VECİZLİK
Amacın mümkün olduğunca az kelime ile ifadesidir. İfadenin vecizliği, yazanın iyi düşünmesi ve eseri üzerinde çalışması ile mümkündür. Yazı, değişik zamanlarda gözden geçirilirse, fazla kelimelerin çıkarılabileceği görülür.
1. Örnek: "Zevkin bozulması, sanatçının taklitçi olmamak endişesinden doğan aykırı yollar araması ve yeniliksever halkla birlikte yolunu şaşırmasından doğar."
2. Örnek: "Bu durum tam üç saat devam etti. Şoförümüz uykusunu almış olacak ki yola tekrar devama başladık. Sabah olmaya başlamıştı."
3. Örnek: "Birkaç gün önce geldiğim bu şehirde sürekli dolaşıp duruyoruz. Kampa gelen arkadaşlar birbirini çok seviyor ve her tarafta birlikte dolaşıyoruz. Senin de burada olmanı bilsen ne kadar çok istiyor ve seni arıyorum."
İlk örnekte aynı kökten gelen doğan, doğar ve yollar, yolunu kelimeleri tekrar edilmiştir.
İkinci örnekte devam, başlamak, olmak iki kez kullanılmıştır. Ayrıca tam ve tekrar kelimeleri gereksizdir. Üç saat dedikten sonra tam kaydına ihtiyaç yoktur. Yola tekrar devama başladık cümlesindeki tekrar kelimesi fazladır; devam, tekrar düşüncesini de anlatır.
Üçüncü örnekte dolaşıp duruyoruz, senin, seni kelimeleri tekrar edilmiştir. Sürekli kelimesi ise gereksizdir.
İyi ve etkili cümlelerde düşünceleri tam anlamıyla anlatan kelimeler yer alır; karışık, fazla kelimeyle anlatılan düşünceler etkisini yitirir. Yerine göre, düşünceyi kelimelerle uzun cümle hâlinde ya da yerinde kelimeler kullanarak en kısa yoldan ifade etmek daha yararlıdır.
"Şimdilik burada bir pansiyonda kalıyorum. Bursa gerçekten cennet gibi bir yerdir... Doğa güzelliği ve tarihî eserleriyle iftihar edilecek bir yer... Dün, arkadaşlarla Uludağ'a gittik. Çok güzel bir yer... Özellikle havası mükemmel..."
Yukarıdaki cümlede düşünceler karışık ve etkisizdir; ne anlatılmak istendiğinin farkında olunmadığı gibi, yazı herhangi bir düzeltmeden de geçirilmemiştir. Aşağıdaki cümleler ise, etkili ve kısadır :
" ... Ertesi gün konağın tek atlı arabasına hanımefendi, ben, valide bindik. Çarşıya gidildi. Bir şeyler alındı, bir şeyler ısmarlandı. ... Araba, hanımefendiyi konağa bıraktı., sütninemi aldı. Bohçamı, daha birkaç paket de beraberimizde olduğu hâlde, bizi evimize götürdü..." AHMET RASİM, Falaka'dan
Düşünce bakımından güçlü, açık kısa cümlelerle, özlü söz söyleme sanatına İcaz adı verilir. Vecize ve atasözlerinin akılda kalmasının en önemli sebepleri, bu özellikleri taşımasıdır :
Vecize ve Atasözlerine Örnekler:
Ben, askerliğin her şeyden ziyade sanatkârlığını severim.(K. ATATÜRK)
Hayatta en hakikî mürşit ilimdir. (K. ATATÜRK)
Kuvvet birdir ve o milletindir. (K. ATATÜRK)
Türk dili; Türk milletinin kalbidir, zihnidir. (K. ATATÜRK)
Zora dağlar dayanmaz. (Atasözü)
Ak akçe, kara gün içindir. (Atasözü)
3b. KELİMELERİN SIRALANIŞI
"... Gece, her çeşit kuruntuların kafatasımızın kovuklarından çıkıp, hakikat çehreleri takınarak sürü sürü ortaya dağıldıkları, yeri ve göğü tuttukları zamandır..." Ahmet HAŞİM
"... Hele notalar, diyordu, görseniz ne hâlde (Hele notaların ne hâlde olduğunu görseniz diyordu.)
Bilmem bazıları da ötede mi kaldı, konakta mı ? (Bazılarının ötede mi, konakta mı kaldığını bilmiyorum.) ..." Mehmet RAUF
Yukarıdaki düşüncelerin dizilişleri gramer bakımından aynı değildir. İlk cümlede (Özne + tümleç + yüklem) şeklinde kurallı bir diziliş vardır. İkinci örneğin cümlelerinde ise, yüklem ortada kalmıştır.
3c. CÜMLE UZUNLUĞU
Etkili cümlenin kısa ya da uzun olması gerektiği hakkında kesin bir şey söylenemez. Ancak uzun cümleler, kısa cümlelere |
|
|
|
|
|
|
 |
|
İLETİŞİM edebiyatokyanus@gmail.com |
|
|
|
edebiyatokyanus 692755 ziyaretçi (1258855 klik) kişi burdaydı! |