Söyleşi Attilâ İLHAN
'Mazlumlar Enternasyonali' mi?
9 Şubat 2001
O başyazının ilk cümlesini okuyup da, heyecanlanmamak kabil mi? ''Yeni yüzyıl Porto Alegre'de başlıyor!'' . Ignatio Romanet , 'Le Monde Diplomatique 'deki makalesine böyle girmiş! İyi de, Fransa neresi, Brezilya neresi? İlk Dünya Toplumsal Forumu 'nu toplamak için, başka yer bulamamışlar mı? Brezilya 'da, Arjantin 'le ve Uruguay 'la sınır komşusu; haritadaki yerini, bu taraflarda kimsenin kolay kolay bulamayacağı, Rio Grande Da Sol Eyaletinin başkenti Porto Alegre 'yi seçmek niye? Çünkü hanidir uluslararası gözlemciler ve her boydan politikacılar, gözlerini zaten bu şehre dikmiş; o eyalette yaşanmakta olan olayı, yâni sosyal/ekonomik gelişmeleri, merak ve dikkatle izliyorlar; çünkü Ignatio Romanet 'ye göre, Porto Alegre 'bir tür sosyal laboratuvar' :
''...on iki yıldır, başını Emekçi Partisi'nin çektiği, solcu bir koalisyon tarafından özgün bir şekilde yönetilen bu şehir, (toplu taşımacılık, temizlik işleri, dispanserler ve hastaneler, kanalizasyon, çevre, sosyal konutlar, kültür, okullar ve okuma yazma, sosyal güvenlik) gibi çeşitli alanlarda ve konularda, herkesi hayrette bırakan bir gelişme göstermektedir. Bu çapta bir başarının sırrı ne olabilir ki? 'Katılımcı bütçe' ('O Orcamento Participativo') ; yâni belediyeye ait fonların, çok somut, çok demokratik olarak, çeşitli mahallelerin sakinleri tarafından belirlenmesi; başka türlü söylersek, ahalinin hangi tipten bir altyapı tesisini, ya da iyileştirilmesini istediğini; ayrıca çalışmaların nasıl yürütüldüğünü, adım adım izleyip; hangi paranın, hangi işe sarf olunacağına karar vermesi! Böylelikle ne kimsenin, zimmetine para geçirebilmesi mümkün, ne de 'itimadı suiistimal'; ve yatırımlar, tamı tamına mahalle sakinleri çoğunluğunun, dilekleri istikametinde gerçekleşebiliyor...''
''...hepsi bu kadar mı, hayır! Altı çizilmesi gereken şurası ki, bu siyasal uygulama, mutlak bir demokratik özgürlükler ortamında, sağcı politikacıların kıyasıya muhalefetiyle çata çat çekişilerek gerçekleştiriliyor. Emekçi Partisi, kendisine karşı olan, -tutumu ve fikirleri taban tabana zıt, yöresel patronların denetimi altındaki- ne büyük gazetelere sözünü geçirebiliyor, ne radyolara, ne de televizyonlara ki, hele onlar söz konusu bile değil! Bu yetmezmiş, Brezilya Federal Anayasası 'nın koyduğu, bazı kısıtlamalar yetersizmiş gibi; Emekçi Partisi'nin manevra sahası da bir hayli dar; hele vergilendirme konusunda iyice kısıtlı, istediğini yasalaştırması imkânsız...''
''...bütün bunlara rağmen şehir halkı partiden ve yönetiminden o kadar memnun ki, 2000 yılı Ekim ayında gerçekleştirilen Belediye Seçimleri'nde, Parti'nin adayını Başkanlığa yeniden seçerken, ona oyların yüzde 63'ten fazlasını verdi ...'' (Le Monde Diplomatique, Ocak 2001).
'Deva belli değil, dert belli değil!..'
N eresinden bakılırsa bakılsın, hazindir; ABD 'nin 'arka bahçesi' ndeki - dünkü yarı/sömürge, önceki günkü sömürge- Brezilya'da herhangi bir emekçi partisi, öteki 'Mazlumların' örgütleriyle el ele vererek, koca bir eyalette on iki yıldır 'sosyal adaleti' -üstelik 'özgürlükçü' ve 'katılımcı' özellikleriyle- gerçekleştirebiliyor da; beride, bin yıllık devlet ve yönetim deneyimine sahip, ('Selçuklu' ve 'Osmanlı' gibi) iki imparatorluğun mirasçısı; dahası, 1919'da, yeryüzündeki ilk 'Mazlumlar İhtilâli'ni başarmış, Anadolu toprağında; -iktidardan, katılımcılıktan ve özgürlükçülükten vazgeçtim- 'Özelleştirme' ve 'Küreselleşme'nin, paçalarından akan kirliliğine -daha açıkçası 'suç ortaklığı'na- rağmen; gaflet uykusuna dalmış işçi konfederasyonları, sineğini kovmaktan âciz; 'emekçilik' taslayan siyasi partilerin, 'Mazlumlar'la 'sınıfsal teması' yok; eylemleri ise, kısır birtakım mastürbasyonlardan öteye geçemiyor: 'Küreselleşme' ve 'Özelleştirme'nin, düzenini alçakça bozduğu Anadolu'dan, Porto Alegre'de ne bir işçi, ne bir köylü var, yâni ne bir 'mazlum': utanç verici bir hal bu! O kadar mı çaresiz, o kadar mı yüreksiz, o kadar mı 'devşirilmiş' iz?
'Kâğıttan' bir kahraman, çıkıp cevap verir, 'Biz Küreselleşme karşıtı eylemimizi yurdumuzda, ulusal düzeyde koyarız: buna kimse karışamaz!' Doğrudur, kimse karışamaz ama, Porto Alegre 'de 'Mazlumlar' ın iktidar olduğu şu son on iki yıl içinde, ülkemizde kim, hangi 'Küreselleşme' ve 'Özelleştirme' karşıtı sendikal bir tepkiyi gördü ve yaşadı? Ne Se/ka 'yı unuttum, ne Karabük 'ü, içten, sıcak duygulandırıcıydılar; ne var ki etkisizdiler, tek başına kalıyorlardı; ötede, kırsal kesimin 'tarımsal mazlumları', ' Yeni Dünya Düzeni ' nin silindiri altında, ezim ezim eziliyorlar ( Bkz. Sadullah Usumi ); ne lâftan anlayan çıkıyor, ne dert dinleyen! Öyle ki, dünya âlem Brezilya 'nın Rio Grande Do Sol Eyaleti'nin Porto Alegre şehrinde, el ve ağız birliğiyle, 'Küreselleşme' yi lânetlerken; bizi ancak, koca halk ozanı Dertli 'nin mısraları teselli ediyor: ''... bir vakte erdi ki bizim günümüz / yiğit belli değil, mert belli değil / herkes yarasına derman arıyor / deva belli değil, dert belli değil!''
Hadi söyleyin, sahiden belli değil mi; yoksa, biz mi feleğimizi şaşırmışız?
O nur içinde yatan...
İkinci ihtimal, galiba daha doğru, çünkü yeryüzünün 'Mazlumları' seslerini, 'Küreselleşme' ye karşı önce Seattle 'da yükseltmişlerdi; arkasından, Washington ve Prag 'da, itirazları duyuldu; onun arkasından, Avustralya 'da Melbourne 'da, en nihayet -son toplantı esnasında- Nice 'te; şimdiyse, uluslararası bir yoksul hareketi olarak, onları Porto Alegre 'den işitiyoruz.
Kim bilir, belki de -yeni ve devamlı- bir 'Mazlumlar Enternasyonali' nin temelini attılar. Elbette hatırladınız, böyle 'cihanşümul' bir örgütlenmeden ilk defa, daha geçen yüzyılın başında, o ünlü ve kadersiz Tatar devrimcisi Mirsait Sultan Galiyef söz etmişti; 'Beyaz, Batılı ve Hıristiyan Emperyalist Sistem', ona göre o kadar 'zalim', o kadar 'sömürücü'ydü ki, bu nitelikler o ülkelerdeki işçi sınıfına da bulaşmıştı; o yüzden, Batı'da sosyalist, hatta komünist partiler bile iktidar olsalardı, durum değişmezdi, değişemezdi; çünkü, sömürgelerin -yâni Mazlumların- rantından Batılı işçi sınıfları da, pay alıyorlardı.
Nur içinde yatsın! Ne kadar uzak görüşlüymüş!