edebiyatokyanus
İÇERİK  
  ANA SAYFA
  YAZILAR
  ARAŞTIRMA-İNCELEME
  => Bedevilik-Barbarlık ve İnsanlk Tarihi-Sina Akşin
  => Tarih Felsefesi-Dr. Ali Şeriati
  => Görüşlerim-Sultan Galiyev
  => Kemal Tahir'in felsefi düşüncesi ve Devlet Ana
  => Sanat Anlayışım-Orhan Kemal
  => Çağın Dini: Humanizm-Cemil Meriç
  => Demokrasi Demopedidir-Cemil Meriç
  => Demokrasi Paradigması ve Sonrasız Modernlik-Yiğit Tuncay
  => Karl Popper'in Bilim Felsefesi-Hasan Engin Şener
  => Cemil Meriç'in Dil ve Edebiyat Üzerine Düşünceleri- Arş. Gör. Oğuzhan KARABURGU
  => Tiyatro San'atının Kaynağı 1-Refik Ahmet Sevngil
  => Tiyatro San'atının Kaynağı 2- Refik Ahmet Sevngil
  => Tiyatro San'atının Kaynağı 3- Refik Ahmet Sevengil
  => Gizli Halk Musikisinin Hakiki Karakteri Dindışıdır-Vahid Lütfi Salcı
  => YUNUS EMRE’NİN ŞİİRLERİNDE- R. FİLİZOK
  => AŞK[1] (Amour)-Elisabeth Sayın
  => Dil Bilimi Terimleri-Yard. Doç. Dr. Safiye AKDENİZ
  => BİR METİN yahut EDEBÎ ESER LİSE VE ÜNİVERSİTE DÜZEYİNDE NASIL İNCELENMELİ? -Anne-Marie ALBİSSON
  => DİL İLE BİLDİRİŞİMİN (communication) TEMEL ELEMENTLERİ-Prof. Dr Rıza FİLİZOK
  => BYRON, LAMARTİNE-Jale Parla
  => TAHİR ALANGU’NUN FOLKLOR ANLAYIŞI
  => HİKAYECİLİK DERSLERİ
  => TÜRKİYE’DE DENEME VE ELEŞTİRİNİN GELİŞİMİNDE ORHAN BURİAN’IN YERİ (tez)
  => EDEBİYAT ÖĞRETİMİ ÜZERİNE TASVİRÎ BİR DENEME
  => YAZI DEVRİMİNİN ÖYKÜSÜ
  => CUMHURIYET DÖNEM! TÜRK ŞİİRİ VE BEHCET NECATIGiL
  => ROMANLARDA 27 MAYIS İHTİLÂLİ
  => HİLMİ YAVUZ ŞİİRİNE METİN-MERKEZLİ BİR BAKIŞ
  => YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU’NUN ROMANLARINDA CİNSELLİK
  => KİRALIK KONAK’TA MADAME BOVARY
  => ADNAN BENK VE TÜRKiYE’DE MODERN EDEBİYAT ELEŞTİRİSİ NURİ AKSU-tez
  => GELENEKSEL ROMANA KARŞI ROMAN: ANTİ ROMAN
  => ROMANININ TARİHSEL BOYUTU ÜZERİNE BİR İNCELEME Sedat ...
  => XIX. YÜZYIL TÜRK EDEBİYATINDA VOLTAİRE VE ROUSSEAU ÇEVİRİLERİ
  => AHMET VEFİK PAŞA’NIN ÇEVİRİLERİNDE OSMANLILAŞAN MOLİÈRE
  => Osmanlı Dönemİ Türk Romanının Başlangıcında Beş Eser
  => Kıbrıs Türk Edebiyatı
  => Halide Edib-Adıvar Döneminde ve Romanında Feminizm
  => ERKEN DÖNEM TÜRK EDEBİYATINDA KÖYLÜLER
  => TÜRK GÖÇER ŞAİRLERİNE AİT ESERLER
  => KARŞILAŞTIRMALI EDEBİYAT BİLİMİ ve BİR UYGULAMA
  => SAFAHAT’TA EDEBİYATA AİT UNSURLAR ÜZERİNE BİR İNCELEME Abdullah ...
  => EDEBİYAT ÖĞRETİMİ ÜZERİNE TASVİRÎ BİR DENEME Ersin ÖZARSLAN*
  => SÖZ VE ÖZ
  => BATI TRAKYA TÜRK EDEBİYATI
  => YAVUZ BÜLENT BAKİLER’İN, “ŞAŞIRDIM KALDIM İŞTE” ŞİİRİNE EDEBÎ
  => TANPINAR’IN ŞİİR ANLAYIŞI VE ŞİİRİNİN KAYNAKLARI
  => Bir Cumhuriyet Kadını Şükûfe Nihal
  => KUVAYI MİLLİYE HAREKETİNE YÖNELTİLEN İTHAMLAR
  => MİLLÎ MÜCADELE DÖNEMİNDE FRANSIZ GAZETECİNİN MUSTAFA KEMAL İLE TEMAS VE GÖRÜŞMELERİ
  => YURTTAŞ GAZETECİLİĞİ
  => RUSLARIN TÜRK TOPRAKLARI ÜZERİNDE YAYILMASI
  => BİR ÇAĞDAŞLAŞMA MODELİ OLARAK ATATÜRKÇÜLÜK
  => Mâni ve Bilmecelerimizde Geçen Meyve Adlarının Türkçe’deki Kullanımları Üzerine Bazı Tespitler
  => Şerif Benekçi’nin Romanlarında İnsan ve Toplum
  => A. Nihat Asya’nın Şiirlerinde Ölüm Kavramının Kullanımları Üzerine
  => Zafer HanIm’In AŞk-I Vatan RomanIBaĞlamInda KadIn
  => DİLBİLİM TARİHİNE BİR BAKIŞ
  => DİLBİLİM ARAŞTIRMALARI
  => DİLBİLİM (Linguistics)
  => Edebiyat Teorileri
  => EDEBİYAT TEORİSİ TERİMLERİ SÖZLÜĞÜ
  => HALK EVLERİNİN KURULUŞU VE ÇALIŞMALARI
  => Ülkemizin Kaçırdığı En Büyük Eğitim Projesi: Köy Enstitüleri
  => BİLİM FELSEFESİ Prof.Dr. Mustafa Ergün
  => EDEBÎ METİNLER IŞIĞINDA DOĞU KÜLTÜRLERİNİN BATIYA ETKİLERİ VE BATIDA TÜRK İMGESİ ∗
  => ZİYA PAŞA’NIN “ŞİİR ve İNŞÂ” MAKALESİ Ali DONBAY
  => TATAR EDEBİYATININ GELİŞİMİ
  => OSMANLI ŞİİRİNE SANAT ONTOLOJİSİYLE YAKLAŞMAK ÜZERİNE
  => SÜLEYMAN NAZİF’E GÖRE İRAN EDEBİYATININ EDEBİYATIMIZA TESİRİ
  => EDEBİYAT ÖĞRETİMİ ÜZERİNE TASVİRÎ BİR DENEME -
  => ÖZNE KARAKTER NESNE KARAKTER Agusto Boal
  => İSLAMDA TRAGEDYA KAHRAMANI TRAGEDYA ÖRNEKLERİ Metin And
  => İSLAMDA TRAGEDYA KAHRAMANI TRAGEDYA ÖRNEKLERİ Metin And 2
  => DOĞU VE BATI KÜLTÜRLERİNDE DÜŞSEL YARATIKLAR Enis Batur
  => TANPINAR ÜZERİNE NOTLAR Selahattin Hilav
  => DÖRT BİN YIL ÖNCE TÜRKLERDE TİYATRO Refik Ahmet Sevengil
  => SELÇUKLU TÜRKLERİNDE DRAMATİK EĞLENCELER Refik Ahmet Sevengil
  => ANADOLU'DA DİNİ TEMAŞA Refik Ahmet Sevengil
  => OSMANLILARDA DRAMATİK EĞLENCELER Refik Ahmet Sevengil
  => ORHAN KEMAL'İN YAPITLARI Türk Gerçekçiliğinin Gelişmesinde Yeni Bir Aşama
  => ORHAN KEMAL'İN YAPITLARI Türk Gerçekçiliğinin Gelişmesinde Yeni Bir Aşama 2
  => ELEŞTİRİ VE HİCİV Johann Gottfried Herder
  => ROMAN Octavio Paz
  => YENİ TÜRK EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI
  => ESKİ TÜRK DİLİ ARAŞTIRMALARI
  => ESKİ TÜRK EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI
  => YENİ TÜRK DİLİ ARAŞTIRMALARI
  => HALK EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI
  => DİL SORUNLARI
  => ÇAĞDAŞ TÜRK LEHÇELERİ ARAŞTIRMALARI
  => MAKALELER
  => edebiyat tezler
  => İNCELEME ARAŞTIRMA
  => İNCELEME
  => Medeniyetin Demir Pençesi Eksen Çağı
  => DEDE KORKUT DOSYASI
  => TÜRK EDEBİYATI İNCELEMELERİ 1
  => TÜRK EDEBİYATI İNCELEMELERİ 2
  => TÜRK EDEBİYATI İNCELEMELERİ 3
  => TÜRK EDEBİYATI İNCELEMELERİ 4
  => TÜRK EDEBİYATI İNCELEMELERİ 5
  => TÜRK EDEBİYATI İNCELEMELERİ 6
  => Halk Şiiri, Gerçeküstücülük, Destan.
  => En Uzun Gece: Sahte Bir Roman - İzzet Harun Akçay
  => ARAŞTIRMACILAR İÇİN KAYNAKLAR
  => DOĞU EDEBİYATI
  => DOĞU EDEBİYATI - KİTAPLIK
  => TÜRK LEHÇELERİ ÇEVİRİ SÖZLÜĞÜ
  => İLETİŞİM ÇAĞINDA AŞIKLIK GELENEĞİNİN GELECEĞİ
  => ÂŞIK EDEBİYATI BÜTÜNÜ İÇİNDE SİVAS'TA VE ADANA'DA ÂŞIKLIK GELENEĞİNİN ORTAK VE FARKLI YANLARI
  => Türkiyat Araştırmaları 1
  => Türkiyat Araştırmaları 2
  => Türkiyat Araştırmaları
  => Türkiyat Araştırmaları 4
  => Türkiyat Araştırmaları 5
  => Bir Toplum Mimarı Olarak Yahya Kemal
  => Tanzimat Romanlarında Melodramın İdeolojik İşlevleri
  => Söz Sanatları Bakımından ‘Parçalı Ham’ Şiirler
  => İNCELEMELER.
  => İNCELEME..
  => İNCELEME...
  => İNCELEME....
  => İNCELEME.....
  => İNCELEME ŞİİR
  => İNCELEMELER.....
  => İNCELEMELER.,
  => İNCELEMELER,.
  => Edebiyat Sosyolojisi
  => Sosyalist Realizm Kavramının Ortaya Çıkış Süreci
  => toplumcu gerçekçilik
  => PEYAMİ SAFA.
  => Yeni Türk Edebiyatı
  => YENİ TÜRK A. İLHAN İÇERİKLİ
  => hilmi yavuz.
  => Behçet Necatigil
  => araştırmalar.1
  => ARAŞTIRMALAR 2
  => araştırma,
  => Türk Dili ve Edebiyatı,
  => 1919-1928 ARASI TÜRK ROMANINDA YAPI VE TEMA
  => Bilgisayar Öyküleri
  => Yayın
  => ROMAN,
  => ROMAN,,
  => ROMAN.
  => ROMAN..
  => şiir,
  => şiir,,
  => hikaye*
  => arş
  => arş1
  => arş2
  => arş4
  => arş6
  => arş7
  => arş8
  => arş9
  => edebiyat tarihinde realizm romantizm kavramı
  => YENİ TÜRK EDEBİYATININ KAYNAKLARI
  => YENİ TÜRK EDEBİYATININ KAYNAKLARI 1
  => KLASİK TÜRK EDEBİYATI
  => TÜRK DEBİYATI İNCELEME
  => DEDE KORKUT DOSYASI.
  => açık arşiv
  => edebiyat arşiv
  => Kuruluş Devrini Konu Alan Romanlar Üzerine
  SÖYLEŞİ
  DENEME
  ATTİLA İLHAN
  ATTİLA İLHAN-KÖŞE YAZILARI
  E-KİTAP
  ANSİKLOPEDİK
  SATRANÇ VİDEO DERSLERİ DÖKÜMANLAR
  SATRANÇ OYNA
  ŞİİR
  DİL ANLATIM TÜRK EDEBİYATI - LİSE KAYNAK
  EDEBİYAT RADYO
  EDEBİYATIMIZDA ŞİİR ROMAN ÖYKÜ (dinle)
  100 TEMEL ESER (dinle)
  100 TÜRK EDEBİYATÇISI (dinle)
  SESLİ KİTAPLAR
  FOTOĞRAF ÇILIK
  E-DEVLET
  EĞİTİM YÖNETİMİ DENETİMİ
  RADYO TİYATROSU
  ÖĞRETMEN KAYNAK
  EDEBİYAT TV
  SÖYLEŞİLER - BELGESELLER TV
  RADYO KLASİK
  TÜRKÜLER
  GAZETELER MANŞETLER
  ÖYKÜ ANTOLOJİSİ
  DERGİLER - KİTAPLAR - KÜTÜPHANELER
  E-DERGİ
  KİM KİMDİR BİYOGRAFİLER
  ZİYARETÇİ DEFTERİ
  İLETİŞİM
  EDEBİYAT OKYANUS
Şerif Benekçi’nin Romanlarında İnsan ve Toplum

Akademik İncelemeler

Sayı:1 Cilt:1 Yıl:2006

Şerif Benekçi’nin Romanlarında İnsan ve Toplum

Hakan Değirmenci*

Özet

Ünü çapını aşamamış romancılarımızdan biri olan Şerif Benekçi, beş

romanı, değişik dergi ve gazetelerde yayınlanmış yüzlerce hikâye, deneme

ve sohbet yazılarında sergilediği sanatkârlığıyla son dönem Türk

edebiyatının seçkin yazarlarından biridir.

Fransız natüralisti Emile Zola’nın belirttiği gibi, roman yol boyunca

gezdiren bir dikiz aynası gibidir. O aynada hayata dair her şeyi görmek

mümkündür. Bu durumda insan ve toplum kavramları da aynadan

yansıyacak önemli başlıklardan ikisi olarak karşımıza çıkacaktır.

Nihayetinde insan ve insanların oluşturduğu toplum, roman sanatında bir

materyal unsur olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bu çalışmada, sessiz sedasız yayınlanan romanlarıyla özellikle entelektüel

çevrelerin dikkatlerini çeken yazarın romanlarında insan ve toplum

meselesinin nasıl ele alındığı incelenmiş; buradan hareketle bireyin

biyolojik varlığının yanı sıra değişik açılardan psikolojik yönleri de

irdelenmiş ve Türk toplumunun son elli yılda yaşadıkları, sebepleri ve

sonuçlarıyla birlikte tahlil edilmeye çalışılmıştır.

Anahtar Kelimeler : roman, insan, toplum

Abstract

One of our novelist, hadn’t been able to exceed its own limits, Serif

BENEKCİ is among the most distinguished writers of the Modern Turkish

Literature with the attitude that he display artistry in his five books,

hundreds of stories, which were take place in different magazines and

newspapers.

As French novelist Emile Zola says “ novel is mostly like a rearview mirror

possible to see everything about life” In this state, man and society

concepts confronts as the two of the most important headlines which will

reflect from the mirror. Nonetheless, yet we see the man and the society

as a material of novel writing style.

In this study, how the writer deal with the problems of man and society in

his quietly and unobtrusively printed books, which were especially take

attentions of intellectual groups, is analyzed. From starting from that

point, in addition to the biologic existence of man in his/her

psychological aspects are scrutinized and the last fifty years of Turkish

society’s is tried to analyzed with their causes and consequences.

* Okutman, Dumlupınar Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı

Bölümü

E-Posta : hakan4306@mynet.com

Hakan Değirmenci

194

Key Words : novel, human, community

Giriş

İnsan, yaşadığımız hayatın merkezinde yer alması nedeniyle,

üzerinde en çok durulan varlıktır. İnsanın -belki de- dikkate alınır ilk

özelliği de biyolojik bir varlık olmasıdır. Nitekim her insan doğacak,

yaşayacak ve ölecektir. Bu çalışmamızda insanı dışarıdan çevreleyen

ve şekillendiren amilleri psikolojik, sosyolojik, tarihî, iktisadî ve

mistik yönleriyle ele almaya çalışacağız. Yazarın insan anlayışını

ortaya koyarken, hayat-insan ilişkilerinin romanlarda nasıl işlendiği,

çalışmamızın hareket noktasını teşkil edecektir. Şehir ve köy kültürü

arasında kalan Türk insanının bocalayışı, yaşanan kültür çatışmaları

ve bunların bireyler üzerindeki tesirleri, insani ve toplumsal süreçler

bağlamında ele alınacaktır.

Çalışmamızın bir diğer odak noktası da toplum meselesidir.

Sosyolojik analizlerle yazarın toplum kavramını hangi açılardan

değerlendirdiği, toplumun hangi sorunları üzerinde yoğunlaştığı

ortaya çıkarılmaya çalışılacaktır. Özellikle köy toplumlarının kültürel

değişimi üzerinde durulacak; din görevlisi, öğretmen ve jandarma

tipleri ve bu bağlamda gündeme gelen bir takım sorunlar genel

sosyoloji, tarih ve ekonomi bilimlerinin ışığında değerlendirilecektir.

Bu esnada toplumsal tabakalaşma kavramı ve bu kavramla birlikte

akla gelen bazı meseleler neden-sonuç ilişkisi içinde analiz

edilecektir.

Özet bölümümüzün ikinci paragrafında da belirttiğimiz gibi,

roman, hayata dair her şeyin işlendiği geniş bir dünyadır. Dolayısıyla

roman incelemeleri, toplumsal çözümlemelerde ve toplumsal tarih

araştırmalarında bize veriler sağlayabilecek önemli bir kaynaktır. Bu

çalışmamızda söz konusu romanlardan hareketle, bir Doğu derinliği

taşıyan, diğer taraftan da önemli ölçüde Batı perspektifine sahip olan

Türk toplumunun son yarım asırda yaşadığı medeniyet krizine ışık

tutmak temel amacımızdır.

Şerif Benekçi’nin Romanlarında İnsan Ve Toplum

195

İnsan

Şerif Benekçi, kendisiyle yapılan bir röportajda “İnsanı ve

onun varlığını ciddiye almak gerekir... İnsanoğlu, yerin ve göğün

yüklenmekten kaçındığı emaneti kucaklaması ve varoluşun ön

sırasında durması hasebiyle en çarpıcı iniş ve çıkışları kendinde

toplar” (Taşdelen, 1990; 69). demektedir. Ona göre, insan, kâinatın en

önemli öğesidir; bütün kâinat, onun içindir. Bu nedenle insanın varlık

sahnesindeki mücadelesi dramatiktir ve yazar, insanı anlatırken bu

durumu göz önünde bulundurmuş, onun gel-gitlerle dolu serüvenine

dikkatleri çekmek istemiştir.

Benekçi’nin romanlarına bakıldığında anlatılan insan

tiplerinin, bazı küçük ayrıntılar dışında, genellikle aynı özellikleri

taşıdıkları görülür. Benekçi’nin çizdiği insan tipleri, merkezi

kahramanlar ile yardımcı kahramanlar bakımından keskin bir ayrılık

gösterir. Daha on iki yaşındayken babasını kaybeden Benekçi, hayatla

çocuk yaşta tanışmış ve şuuru genç yaşta dul kalan bir annenin

yalnızlık ve yoksulluk ortamında uyanmıştır. Belki bu nedenle

romanlardaki merkezi kahramanlar son derece aktif, mücadeleci, dışa

dönük ve aydın tiplerdir. Denilebilir ki romanlardaki merkezi

kahramanlar, yazarın çocukluğundan itibaren orta yaş dönemine doğru

kendi ruh ve düşünce gelişiminin aşamalarını yansıtır. 1 Yazar, bu

kişilerin psikolojik bunalımlarını, ruhlarında esen fırtınaları, hayata

karşı duruş ve mücadelelerini vermeye çalışırken anlatıcı kimliğini

gizlememiş, bir bakıma Şerif Benekçi’yi anlatmıştır. Buna karşılık,

yardımcı kahramanlar genellikle içine kapanık, pasif, olaylar

karşısında çekingen ve şüpheci bir tip özelliği gösterirler.

Romanlarda genel olarak şehir ve köy kültürleri arasında kalan

Türk insanının bocalayışı gözler önüne serilmiştir. Her iki kültürü de

tam olarak benimsemeyen bu insan tipinde iki ruh, iki çehre sürekli

çatışma halindedir. Karşımıza çıkan bu insan aslında Benekçi’nin

kendisidir. Bir başka ifadeyle Benekçi, romanlarında, gerçek yaşamda

kendi içinde taşıdığı ve sürekli çatıştığı kendi “ben”ini anlatmıştır.

1 Şerif Benekçi ile muhtelif zamanlarda yaptığımız mülakatlardan, dergi ve gazetelerde

kendisiyle yapılan röportajlardan edindiğimiz izlenimler, bizde, yazarın romanlarındaki

merkezi kahramanların bazısı ile kısmen, bazılarıyla da daha belirgin şekilde özdeşleştiği

kanaatini oluşturmuştur.

Hakan Değirmenci

196

Kumsalı Olmayan Ada romanında Salih Bağcı, kendine ait

olmayan bir çevrede, gurbette yediği vurgunla kimlik arayışına

girişmiştir. Onun bu arayış esnasındaki ıstırapları romanda şöyle

verilir: “Birden yüreğimin ortasında bir ağrı duydum. Kalbim

paslanıyor muydu yoksa? Orada hâlâ beni izleyen tel örgüye baktım.

Çürümüş kazıkları, paslanmış telleriyle, ömrünün son günlerini

yaşayan bir insanı andırıyordu. Bakışlarım uzaklara, tel örgünün

insanlardan ayırdığı tarlaların yeşilliğine doğru uzandı. Orada toprak,

bir zamanlar pırlanta olan kalbimi hatırlatır gibi, ıslak yeşilliklerle

örtülüydü” (Benekçi, Kumsalı Olmayan Ada, 1991; 139). Yazar, bu

kısımlarda tasvirlerle kahramanının psikolojisini vermeye çalışmıştır.

Roman kahramanının ruh halindeki bu gerilim, bir süre sonra

kahramanın biyolojik varlığına da tesir etmeye başlar. “Tel örgü

boyunca yürümeye devam ettim. Daha on adım atmadan, ağırlığımdan

bir şey eksilmediğini gördüm. Dizlerim ağrıyordu. Bacaklarım

çürüyor muydu yoksa? Önce bacaklarımda duyduğum ürperti, giderek

bütün vücuduma yayıldı” (Benekçi, Kumsalı Olmayan Ada, 1991;

141) Salih Bağcı, istemediği halde itildiği bu yalan dünyadan iyice

bezmiş durumdadır. “Genç adam...hayatı bir dizginle kavramanın

mümkün olmadığını düşünüyordu. Bütün hücrelerim el olsa, her biri

bir dizgini kavrasa da nafile. Kaygan ve kaypak bir kürede insan

yalnızsa ne yapsın? Yalnızlık Allah’a mahsus, derdi annem. Allah’a

mahsus olan yalnızlığın altından kul nasıl kalksın? Ortak ve mutlak

amaçlar nerede? Birliktelik, bölüşmek, omuz vermek nerede? Nerede

insanlık?” (Benekçi, Kumsalı Olmayan Ada, 1991; 290) Böylesine

fikri bunalımlar içinde çırpınan roman kahramanı, mücadele etmeyi

değil, kaçmayı tercih etmiştir: “Salih, köyüne arttık dönemeyeceğini

şimdi daha iyi anlıyordu. Bu yörenin, dahası bu iklimin insanı değildi”

(Benekçi, Kumsalı Olmayan Ada, 1991; 292) Kaçmayı, bir bakıma

kolay olanı tercih eden Salih Bağcı, altı ay sonra Manisa Ovası’ndan

küçük bir çiftlik almış, orada küçük ve sade bir hayat sürdürmüştür.

Bu, aslında toplumun baskısından ve cehaletinden bunalan Türk

aydınının büyük ve genel davaların mücadelesini vermekten vazgeçip,

kendi özel meselelerinin mücadelesini vermeyi tercih etmesidir.2

2 Mücadeleden vazgeçme ve kaçma şeklinde özetlediğimiz bu tavır, Tanzimat’tan bugüne

kadar bir çok romanda da işlenmiş bir temadır.

Şerif Benekçi’nin Romanlarında İnsan Ve Toplum

197

Almanya ve dolayısıyla dış göç olgusunun ele alındığı Bir

Şafak Yürüyüşü romanında, kendi ülkelerinde bir kaşık suda birbirini

boğabilecek üç ayrı insanın gurbette yaşadıkları değişim ve birbirlerini

tanımalarıyla başlayan dostlukları anlatılmaktadır. Bir molla, bir

milliyetçi ve bir Troçkistin ortak bir şeyleri paylaşabilecekleri ortamın

yoklandığı (Tekşen, 1989; 9) romanda kahramanların gurbetin yalın

hakikatleri karşısında birbirleriyle kaynaştıkları görülmektedir.

Romanın ana temasını oluşturan ‘yalın hakikat’ fikri, “Bütün

anışlarım bana aittir, fakat bu ürpertili hatırlayışlar neyin nesi”

(Benekçi, Bir Şafak Yürüyüşü, 1995; 5) şeklinde daha romanın ilk

cümlesinde okuyucunun idrakinde sunulmuş ve arkasından iklimle

paralellik kurularak kahramanın psikolojisi verilmeye çalışılmıştır:

“İki yıldır içinde yaşadığım iklim, mevsim asaletinden yoksundu.

Hemen daima kurşun rengi bir gökyüzü, akşam saatlerinde giderek

yoğunlaşan puslu bir hava bulurdum başımın üzerinde” (Benekçi, Bir

Şafak Yürüyüşü, 1995; 5). Romanda işlenen konu, yani hayat ve insan

merkezli bir takım meseleler, daha başlangıçta, romanın adında

kendini hemen ele vermektedir: Bir Şafak Yürüyüşü. Hayata

idealleriyle bağlı bir gencin, hayatın hakikatleri karşısında bir bir

tükenen hayalleri romanın ilerleyen bölümlerinde verilirken yazar, bu

kısımlarda iç diyologlara sık sık başvurmuştur. “Lise ve ardından

üniversite yıllarımda ben, çevremi, ülkemin tüm insanlarını ve hatta

tüm dünyayı kucaklayan bir devdim. Sonra bu dev, askerlik ve

ardından gelen iki yıl içinde, önce kıtaları ve onları birbirine bağlayan

okyanusları attı sırtından. Ardından ülkemi, biraz temkinli, düşünce

kırılıverecek yumurta torbası gibi, usulca indirdim kucağımdan. Cami

avlusuna veledini bırakan ana gibi, dönüp dönüp baktım ardımdan.

Zaten bütün boğuşmalar bu vatan için, bütün hırlaşmalar bu millet için

olmuyor muydu? ... Almanya’ya gelişimin üçüncü yılında tüyü

yolunmuş şaşkın bir kaz yavrusu gibiyim. Devlik hak getire, cüce bile

olmadığımı anlayalı bir tuhaf olmuştum. ... Her yönden döküldüğümü,

maddî ve manevî her iki yönden sefaletimi tüylerim ürpererek fark

ettim.” (Benekçi, Bir Şafak Yürüyüşü, 1995; 23). Benekçi’nin hemen

bütün romanlarında olduğu gibi, Bir Şafak Yürüyüşü romanında da

kahramanımız hayatın, bilhassa gurbet hayatının insan psikolojisi

üzerindeki tahribatını en azından -belli bir süre- hissetmemek ve

yorgun düşen bedenini dinlendirmek için uykuya sığınmıştır. Bu

kısımlarda roman kahramanı uyku ile hayat ve insan kavramları

Hakan Değirmenci

198

hakkında felsefî değerlendirmeler yapmıştır: “Uykuyla zaman,

rüzgarla kuytu arasındaki ilişkiyi hatırlatır bana. Rüzgar, varsın dalları

uğuldatsın, kalın ağaç gövdelerini sallasın; umurunda mıdır kendini

kuytuya atmış adamın? Zaman diye bir şey varsa, benim de sığınacak

uykularım var. Şu dünyada ne hiçbir şey uyku kadar haz verdi bana,

ne de uyanmak kadar nefret ettim hiçbir şeyden. Ne çocukluğumda

oyun, ne de ilk gençlik yıllarında yaşadığım gönül ürpertileri; hiç biri

ama hiç biri uykunun tadını vermedi bana. Var olmak zor, uyanmak

daha da zor. ... Koskoca bir toplumu uyandırıp ayağa kaldırmak

uğruna tükettiğim on dört yıl. Belki gözlerimi mutlu bir dünyaya

açmak içindi.” (Benekçi, Bir Şafak Yürüyüşü, 1995; 62). Gözlerini

mutlu bir dünyaya açamayacağını anlayan roman kahramanı, tüketilen

on dört yıldan sonra pişmanlık hissi içinde değildir; ancak ne taraftan

bakılırsa bakılsın bir gönül yorgunluğu yaşamaktadır ve vazgeçmişlik

psikolojisi içindedir. Esasen buradaki kahramanın hayat içindeki

duruşu ve olaylar karşısındaki vazgeçmişlik şeklinde özetlediğimiz

tavrı, Benekçi’nin diğer romanlarındaki kahramanları için de söz

konusudur. Yazar, çizmeye çalıştığı mücadele insanı portresinde

ısrarcı değildir; O, yalnızca çevremizde her an görebileceğimiz türden

insan’ı anlatmıştır. Dolayısıyla ‘gerçek hayat’ın içindeki kahramanları

da o türdendir; sevdalarıyla, idealleriyle, yenilgileriyle ve

vazgeçmişlikleriyle, kısacası takatleriyle ‘gerçek insan’lardır.

Aynı romanda, merkezi kahramanlardan Mehmet ile Hasan

Bey arasındaki diyalogda, insan bahsi, ilahî bir bakışla

değerlendirilmiştir. Hasan Bey, konuşmasında “Biz insanı en güzel

özelliklerle yarattık”3 ayetinden hareketle, “Şimdi, insaf edip

çevremize şöyle bir bakalım ya da yaşadığımız ortamı göz önünde

bulunduralım. Hani güzellikler nerede? Görebiliyor muyuz

çevremizde güzellikten bir kesit? Beyler, dünya çirkef çarşısına

dönmüştür. Önce insan güzelliğini yitirdi” (Benekçi, Bir Şafak

Yürüyüşü, 1995; 282) demiştir. Hasan Bey’e göre, yaratılanların en

güzeli olan insan, zamanla sevimsiz bir mahluk olmuş, buna bağlı

olarak, insanların yaşadığı dünya, ‘çirkef çarşısı’na dönmüştür.

3 Bkz. Kur’an, Tîn Suresi, 95/4

Şerif Benekçi’nin Romanlarında İnsan Ve Toplum

199

Güvercin Geçidi romanında, insanın yalnız bir varlık olduğu

gerçeği vurgulanmıştır. Buna göre insan, neye, ne kadar yaklaşsa da

neticede yalnızdır. İnsanlar arası münasebetlerde her şey

konuşulmamakta, konuşulsa bile detaya inilmemekte, inilse de bir

ayrıntıya gelince yol mutlaka çatallaşmaktadır. İnsan bütün bunların

İLETİŞİM edebiyatokyanus@gmail.com  
   
edebiyatokyanus 644296 ziyaretçi (1183626 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol