edebiyatokyanus
İÇERİK  
  ANA SAYFA
  YAZILAR
  ARAŞTIRMA-İNCELEME
  => Bedevilik-Barbarlık ve İnsanlk Tarihi-Sina Akşin
  => Tarih Felsefesi-Dr. Ali Şeriati
  => Görüşlerim-Sultan Galiyev
  => Kemal Tahir'in felsefi düşüncesi ve Devlet Ana
  => Sanat Anlayışım-Orhan Kemal
  => Çağın Dini: Humanizm-Cemil Meriç
  => Demokrasi Demopedidir-Cemil Meriç
  => Demokrasi Paradigması ve Sonrasız Modernlik-Yiğit Tuncay
  => Karl Popper'in Bilim Felsefesi-Hasan Engin Şener
  => Cemil Meriç'in Dil ve Edebiyat Üzerine Düşünceleri- Arş. Gör. Oğuzhan KARABURGU
  => Tiyatro San'atının Kaynağı 1-Refik Ahmet Sevngil
  => Tiyatro San'atının Kaynağı 2- Refik Ahmet Sevngil
  => Tiyatro San'atının Kaynağı 3- Refik Ahmet Sevengil
  => Gizli Halk Musikisinin Hakiki Karakteri Dindışıdır-Vahid Lütfi Salcı
  => YUNUS EMRE’NİN ŞİİRLERİNDE- R. FİLİZOK
  => AŞK[1] (Amour)-Elisabeth Sayın
  => Dil Bilimi Terimleri-Yard. Doç. Dr. Safiye AKDENİZ
  => BİR METİN yahut EDEBÎ ESER LİSE VE ÜNİVERSİTE DÜZEYİNDE NASIL İNCELENMELİ? -Anne-Marie ALBİSSON
  => DİL İLE BİLDİRİŞİMİN (communication) TEMEL ELEMENTLERİ-Prof. Dr Rıza FİLİZOK
  => BYRON, LAMARTİNE-Jale Parla
  => TAHİR ALANGU’NUN FOLKLOR ANLAYIŞI
  => HİKAYECİLİK DERSLERİ
  => TÜRKİYE’DE DENEME VE ELEŞTİRİNİN GELİŞİMİNDE ORHAN BURİAN’IN YERİ (tez)
  => EDEBİYAT ÖĞRETİMİ ÜZERİNE TASVİRÎ BİR DENEME
  => YAZI DEVRİMİNİN ÖYKÜSÜ
  => CUMHURIYET DÖNEM! TÜRK ŞİİRİ VE BEHCET NECATIGiL
  => ROMANLARDA 27 MAYIS İHTİLÂLİ
  => HİLMİ YAVUZ ŞİİRİNE METİN-MERKEZLİ BİR BAKIŞ
  => YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU’NUN ROMANLARINDA CİNSELLİK
  => KİRALIK KONAK’TA MADAME BOVARY
  => ADNAN BENK VE TÜRKiYE’DE MODERN EDEBİYAT ELEŞTİRİSİ NURİ AKSU-tez
  => GELENEKSEL ROMANA KARŞI ROMAN: ANTİ ROMAN
  => ROMANININ TARİHSEL BOYUTU ÜZERİNE BİR İNCELEME Sedat ...
  => XIX. YÜZYIL TÜRK EDEBİYATINDA VOLTAİRE VE ROUSSEAU ÇEVİRİLERİ
  => AHMET VEFİK PAŞA’NIN ÇEVİRİLERİNDE OSMANLILAŞAN MOLİÈRE
  => Osmanlı Dönemİ Türk Romanının Başlangıcında Beş Eser
  => Kıbrıs Türk Edebiyatı
  => Halide Edib-Adıvar Döneminde ve Romanında Feminizm
  => ERKEN DÖNEM TÜRK EDEBİYATINDA KÖYLÜLER
  => TÜRK GÖÇER ŞAİRLERİNE AİT ESERLER
  => KARŞILAŞTIRMALI EDEBİYAT BİLİMİ ve BİR UYGULAMA
  => SAFAHAT’TA EDEBİYATA AİT UNSURLAR ÜZERİNE BİR İNCELEME Abdullah ...
  => EDEBİYAT ÖĞRETİMİ ÜZERİNE TASVİRÎ BİR DENEME Ersin ÖZARSLAN*
  => SÖZ VE ÖZ
  => BATI TRAKYA TÜRK EDEBİYATI
  => YAVUZ BÜLENT BAKİLER’İN, “ŞAŞIRDIM KALDIM İŞTE” ŞİİRİNE EDEBÎ
  => TANPINAR’IN ŞİİR ANLAYIŞI VE ŞİİRİNİN KAYNAKLARI
  => Bir Cumhuriyet Kadını Şükûfe Nihal
  => KUVAYI MİLLİYE HAREKETİNE YÖNELTİLEN İTHAMLAR
  => MİLLÎ MÜCADELE DÖNEMİNDE FRANSIZ GAZETECİNİN MUSTAFA KEMAL İLE TEMAS VE GÖRÜŞMELERİ
  => YURTTAŞ GAZETECİLİĞİ
  => RUSLARIN TÜRK TOPRAKLARI ÜZERİNDE YAYILMASI
  => BİR ÇAĞDAŞLAŞMA MODELİ OLARAK ATATÜRKÇÜLÜK
  => Mâni ve Bilmecelerimizde Geçen Meyve Adlarının Türkçe’deki Kullanımları Üzerine Bazı Tespitler
  => Şerif Benekçi’nin Romanlarında İnsan ve Toplum
  => A. Nihat Asya’nın Şiirlerinde Ölüm Kavramının Kullanımları Üzerine
  => Zafer HanIm’In AŞk-I Vatan RomanIBaĞlamInda KadIn
  => DİLBİLİM TARİHİNE BİR BAKIŞ
  => DİLBİLİM ARAŞTIRMALARI
  => DİLBİLİM (Linguistics)
  => Edebiyat Teorileri
  => EDEBİYAT TEORİSİ TERİMLERİ SÖZLÜĞÜ
  => HALK EVLERİNİN KURULUŞU VE ÇALIŞMALARI
  => Ülkemizin Kaçırdığı En Büyük Eğitim Projesi: Köy Enstitüleri
  => BİLİM FELSEFESİ Prof.Dr. Mustafa Ergün
  => EDEBÎ METİNLER IŞIĞINDA DOĞU KÜLTÜRLERİNİN BATIYA ETKİLERİ VE BATIDA TÜRK İMGESİ ∗
  => ZİYA PAŞA’NIN “ŞİİR ve İNŞÂ” MAKALESİ Ali DONBAY
  => TATAR EDEBİYATININ GELİŞİMİ
  => OSMANLI ŞİİRİNE SANAT ONTOLOJİSİYLE YAKLAŞMAK ÜZERİNE
  => SÜLEYMAN NAZİF’E GÖRE İRAN EDEBİYATININ EDEBİYATIMIZA TESİRİ
  => EDEBİYAT ÖĞRETİMİ ÜZERİNE TASVİRÎ BİR DENEME -
  => ÖZNE KARAKTER NESNE KARAKTER Agusto Boal
  => İSLAMDA TRAGEDYA KAHRAMANI TRAGEDYA ÖRNEKLERİ Metin And
  => İSLAMDA TRAGEDYA KAHRAMANI TRAGEDYA ÖRNEKLERİ Metin And 2
  => DOĞU VE BATI KÜLTÜRLERİNDE DÜŞSEL YARATIKLAR Enis Batur
  => TANPINAR ÜZERİNE NOTLAR Selahattin Hilav
  => DÖRT BİN YIL ÖNCE TÜRKLERDE TİYATRO Refik Ahmet Sevengil
  => SELÇUKLU TÜRKLERİNDE DRAMATİK EĞLENCELER Refik Ahmet Sevengil
  => ANADOLU'DA DİNİ TEMAŞA Refik Ahmet Sevengil
  => OSMANLILARDA DRAMATİK EĞLENCELER Refik Ahmet Sevengil
  => ORHAN KEMAL'İN YAPITLARI Türk Gerçekçiliğinin Gelişmesinde Yeni Bir Aşama
  => ORHAN KEMAL'İN YAPITLARI Türk Gerçekçiliğinin Gelişmesinde Yeni Bir Aşama 2
  => ELEŞTİRİ VE HİCİV Johann Gottfried Herder
  => ROMAN Octavio Paz
  => YENİ TÜRK EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI
  => ESKİ TÜRK DİLİ ARAŞTIRMALARI
  => ESKİ TÜRK EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI
  => YENİ TÜRK DİLİ ARAŞTIRMALARI
  => HALK EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI
  => DİL SORUNLARI
  => ÇAĞDAŞ TÜRK LEHÇELERİ ARAŞTIRMALARI
  => MAKALELER
  => edebiyat tezler
  => İNCELEME ARAŞTIRMA
  => İNCELEME
  => Medeniyetin Demir Pençesi Eksen Çağı
  => DEDE KORKUT DOSYASI
  => TÜRK EDEBİYATI İNCELEMELERİ 1
  => TÜRK EDEBİYATI İNCELEMELERİ 2
  => TÜRK EDEBİYATI İNCELEMELERİ 3
  => TÜRK EDEBİYATI İNCELEMELERİ 4
  => TÜRK EDEBİYATI İNCELEMELERİ 5
  => TÜRK EDEBİYATI İNCELEMELERİ 6
  => Halk Şiiri, Gerçeküstücülük, Destan.
  => En Uzun Gece: Sahte Bir Roman - İzzet Harun Akçay
  => ARAŞTIRMACILAR İÇİN KAYNAKLAR
  => DOĞU EDEBİYATI
  => DOĞU EDEBİYATI - KİTAPLIK
  => TÜRK LEHÇELERİ ÇEVİRİ SÖZLÜĞÜ
  => İLETİŞİM ÇAĞINDA AŞIKLIK GELENEĞİNİN GELECEĞİ
  => ÂŞIK EDEBİYATI BÜTÜNÜ İÇİNDE SİVAS'TA VE ADANA'DA ÂŞIKLIK GELENEĞİNİN ORTAK VE FARKLI YANLARI
  => Türkiyat Araştırmaları 1
  => Türkiyat Araştırmaları 2
  => Türkiyat Araştırmaları
  => Türkiyat Araştırmaları 4
  => Türkiyat Araştırmaları 5
  => Bir Toplum Mimarı Olarak Yahya Kemal
  => Tanzimat Romanlarında Melodramın İdeolojik İşlevleri
  => Söz Sanatları Bakımından ‘Parçalı Ham’ Şiirler
  => İNCELEMELER.
  => İNCELEME..
  => İNCELEME...
  => İNCELEME....
  => İNCELEME.....
  => İNCELEME ŞİİR
  => İNCELEMELER.....
  => İNCELEMELER.,
  => İNCELEMELER,.
  => Edebiyat Sosyolojisi
  => Sosyalist Realizm Kavramının Ortaya Çıkış Süreci
  => toplumcu gerçekçilik
  => PEYAMİ SAFA.
  => Yeni Türk Edebiyatı
  => YENİ TÜRK A. İLHAN İÇERİKLİ
  => hilmi yavuz.
  => Behçet Necatigil
  => araştırmalar.1
  => ARAŞTIRMALAR 2
  => araştırma,
  => Türk Dili ve Edebiyatı,
  => 1919-1928 ARASI TÜRK ROMANINDA YAPI VE TEMA
  => Bilgisayar Öyküleri
  => Yayın
  => ROMAN,
  => ROMAN,,
  => ROMAN.
  => ROMAN..
  => şiir,
  => şiir,,
  => hikaye*
  => arş
  => arş1
  => arş2
  => arş4
  => arş6
  => arş7
  => arş8
  => arş9
  => edebiyat tarihinde realizm romantizm kavramı
  => YENİ TÜRK EDEBİYATININ KAYNAKLARI
  => YENİ TÜRK EDEBİYATININ KAYNAKLARI 1
  => KLASİK TÜRK EDEBİYATI
  => TÜRK DEBİYATI İNCELEME
  => DEDE KORKUT DOSYASI.
  => açık arşiv
  => edebiyat arşiv
  => Kuruluş Devrini Konu Alan Romanlar Üzerine
  SÖYLEŞİ
  DENEME
  ATTİLA İLHAN
  ATTİLA İLHAN-KÖŞE YAZILARI
  E-KİTAP
  ANSİKLOPEDİK
  SATRANÇ VİDEO DERSLERİ DÖKÜMANLAR
  SATRANÇ OYNA
  ŞİİR
  DİL ANLATIM TÜRK EDEBİYATI - LİSE KAYNAK
  EDEBİYAT RADYO
  EDEBİYATIMIZDA ŞİİR ROMAN ÖYKÜ (dinle)
  100 TEMEL ESER (dinle)
  100 TÜRK EDEBİYATÇISI (dinle)
  SESLİ KİTAPLAR
  FOTOĞRAF ÇILIK
  E-DEVLET
  EĞİTİM YÖNETİMİ DENETİMİ
  RADYO TİYATROSU
  ÖĞRETMEN KAYNAK
  EDEBİYAT TV
  SÖYLEŞİLER - BELGESELLER TV
  RADYO KLASİK
  TÜRKÜLER
  GAZETELER MANŞETLER
  ÖYKÜ ANTOLOJİSİ
  DERGİLER - KİTAPLAR - KÜTÜPHANELER
  E-DERGİ
  KİM KİMDİR BİYOGRAFİLER
  ZİYARETÇİ DEFTERİ
  İLETİŞİM
  EDEBİYAT OKYANUS
ERKEN DÖNEM TÜRK EDEBİYATINDA KÖYLÜLER

ERKEN DÖNEM TÜRK EDEBİYATINDA KÖYLÜLER

M. Asım Karaömerlioğlu1

1930’lu yıllar Türkiye’sinde köy ve köylülük Cumhuriyet aydınları arasında hem büyük

bir ilgi, hem de büyük bir endişe kaynağıydı. Bu ilgiyi aydınlar arasında giderek yaygınlaşan

köycülük ideolojisinde görmek mümkündür. Köycülük bir ideolojik ve pratik söylem olarak

Halkevleri faaliyetlerinde, yayınlarında; Köy Enstitüleri deneyiminde, toprak reformu

bağlamındaki tartışmalarda açıkça görülebilir.2 Kısaca ifade etmek gerekirse, köycülük ideolojisi

sınıf temelli ideolojileri yadsırken; durağan, toplumsal farklılaşmalardan arınmış bir ülke

tahayyülünü savunmuş; bir taraftan tabandan gelebilecek potansiyel hareketlerin önünü kesmek

için bir araç olarak düşünülürken, bir taraftan da büyük ölçüde tarıma dayalı bir ülkede

milliyetçiliğe anti-sosyalist bir kitle tabanı oluşturmaya çalışmıştır. Köycülükle bir yandan Büyük

Buhran’ın meşâkkatli zamanlarında tarımla geçimini sağlayan nüfusun taleplerini karşılamaya

çalışırken, bir yandan da Türk köylüsünün muhafazakâr olduğu varsayımından yola çıkarak

rejimin muhafazakârlığını pekiştirmeyi hedeflemiş, “gerçek” Türk’ü köylerde arayan bir

efsaneleştirme sürecine esin kaynağı olmuştur.

Birçok ülke ile karşılaştırıldığında edebiyatın Türkiye’de ne kadar önemli bir rol oynadığı

gerçeği göz önüne alındığında köycülüğün entelektüel tarihini yazarken Türk edebiyatındaki

köycü eğilimleri de göz ardı etmemek gerekir. Tek parti döneminde düşünce hayatına uygulanan

sansür mekanizması yüzünden ideolojik görüşlerin savunulmasında ve yayılmasında edebiyatın

görece önemli bir rolü olduğu muhakkaktır. Aydınlar arasındaki yaygın kanı, muhalif görüşleri

ifade etmenin en iyi yolunun edebî eserler olduğu yönündedir. Ayrıca Türk aydınları, tıpkı Rus

intelligentsiası gibi, edebiyatı ideolojik ve tarihsel görüşlerini ifade etmek, savunmak, yaymak

için iyi bir araç olarak görüyordu.3 Bu eğilim, siyasî, tarihî görüşlere edebî eserler, özellikle de

romanlar aracılığıyla bağlanan bir okur kitlesince de besleniyordu.

Tek-parti döneminde yazılmış birçok roman ve hikâye seçkinlerin köylüye ve köy

hayatına bakışı hakkında zengin ipuçları sunar bize. Türk edebiyatının çok sayıda yetenekli yazarı

köy, köylülük, köy hayatı gibi konular üzerine yazmış; ancak eserlerinde genellikle Anadolu’daki

hayat koşullarını yansıtmaktan çok kendi dünya görüşlerinin savunusunu yapmışlardır. Bu

yazarlar arasında Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Sabahattin Ali ve Memduh Şevket Esendal

konumuz açısından üç önemli ve örnek teşkil edebilecek şahsiyetlerdir. Bu üç aydının, doğrudan

köycü ideolojiye bağlı olduklarını ya da köycülük ideolojisinden esinlendiklerini söyleyemek

mümkün olmasa da, onların köye ve köylüye yaklaşımlarını karşılaştırmak, tek-parti döneminde

seçkinlerin köylüye bakış açısının izini sürmek açısından yararlı olabilir.

Cumhuriyet’in ilanından sonra köye yönelik edebî eserlerin sayısında bir artış olmuştur;

ancak “köy edebiyatı” denen akım asıl olarak tek-parti döneminde değil, daha çok 1950’den

itibaren önemli bir ivme kazanmıştır. Ancak, görece daha zayıf olmalarına rağmen,

Cumhuriyet’in ilk döneminde yazılan eserler köy edebiyatı akımının daha sonraki gelişmesi için

gerekli alt yapıyı hazırlamıştır. O nedenle tek-parti döneminde köy ve köycülükle ilgili eser

veren; farklı üsluplarla, farklı bakış açılarını dile getiren bu üç aydını burada tartışmak yerinde

olur.

Kemalist Bir Bakış Açısı: Yakup Kadri Karaosmanoğlu

Köy edebiyatı akımının gelişiminde Cumhuriyet Türkiyesi’nin en önemli edebî

şahsiyetlerinden biri olan Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun yadsınamaz bir katkısı vardır. Yakup

Kadri Kemalîzm’e sıkı sıkıya bağlı ve ideolojik, siyasî görüşleri açısından halkın çıkarlarından

çok, devletle bürokrasinin çıkarlarını savunun, bunları dert edinen bir kişiydi. Bu iki özelliği,

özellikle Ankara adlı eserinde açıkça görülür. Bu eserinde kurguladığı gelecekte, toplumsal ve

siyasî hayatın her yönü devletin egemenliği altındadır. Onun gelecekteki toplum vizyonunda

herkes devlet için çalışır; işçilerin hepsi kamu sektöründe istihdam edilir, toplumdaki uyumu

ancak devlet sağlayabilir, iyi olan ne varsa ancak devletçe hayata geçirilebilir.4 İlginçtir,

romandaki karakterler arasında eleştiri oklarına hedef olan kişi, makamına “atama”yla değil,

“seçim”le gelen belediye başkanıdır.5 Bu yüzden Yakup Kadri’nin fikirleriyle yaklaşımının,

zamanın bürokrasisinde egemen olan çevrelerin görüşlerini yansıttığını söylemek pek de yanlış

değildir. İşte tam da bu yüzden, köy ve köylü dediğimizde Yakup Kadri’nin görüşlerini dikkate

almak gerekir ki, bu temalar etrafında yazdığı en önemli eseri hiç kuşkusuz Yaban adlı romanıdır.

Yakup Kadri 1889 yılında Kahire’de doğar. Daha sonra ailesi Manisa’ya yerleşir. 17.

yüzyılda Batı Anadolu’ya yerleşerek büyük topraklar edinmiş, dönemin önde gelen sülalelerinden

biri olan Karaosmanoğulları’ndan gelir. Karaosmanoğullarının nüfuzu sadece servetinden

kaynaklanmaz. Sülalenin birçok üyesi Osmanlı’nın taşra örgütünde çeşitli bürokratik mevkilerde

bulunur. Yakup Kadri gençlik yıllarında Osmanlı İmparatorluğu’nun Edebiyat-ı Cedide, Fecr-i

Ati gibi ünlü edebiyat çevrelerinde yer alır. Ayrıca, batı edebiyatına da son derece aşina olan ünlü

bir edebi şahsiyettir.6

Yakup Kadri Kurtuluş Savaşı’nda faal olarak yer alır, daha sonra bir taraftan edebiyat

çalışmalarına devam eder, bir taraftan da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde milletvekilliği

görevini yürüttür. Kemal Atatürk’ün yakın arkadaşı, yönetici kadroların ünlü bir üyesi,

Kemalîzm’in inançlı bir savunucusudur7. 1932’den 1934’e kadar Kemalizm’e kuramsal temeller

kazandırmayı amaçlayan Kadro dergisini yayımlayan aydınlar arasında yer alır. Ancak,

Kadro’nun Kemalizm’in kabul edilemeyecek bir yorumunu savunması nedeniyle dergi

hükümetçe kapatılır. Yakup Kadri Kadro kapatıldıktan sonra günlük siyasetten uzaklaştırılmak

amacıyla çeşitli ülkelerde diplomatik görevlere atanır.8 1960 askeri darbesinden sonra

TBMM’nde yeniden siyasî hayata atılır (1964-69), 1974’teki ölümüne dek edebiyat eserleri

vermeye devam eder.

Yakup Kadri’nin Yaban adlı eseri Cumhuriyet döneminde köylüler ve köy hayatına ilişkin

yazılan ilk eserlerden birisidir. Eserin edebî niteliği bir yana, birçok tarihçi için Yaban, Türk

romanının gelişiminde bir dönüm noktası olmuştur. Romanda Yakup Kadri Türk aydınlarına

dikkatini köylülere, köy meselelerine çevirmeleri için çağrıda bulunur. Kemalist rejime, rejimi

destekleyecek toplumsal bir taban olarak köylülerin değerini hatırlatır, bütün bu konulara

gözlerini yuman aydınları eleştirir. İlk özgün köy romanı olarak anılan Yaban, yönetici seçkinler

arasında büyük ilgi uyandırır. 1930’lu yıllarda köy meselelerine karşı gösterilen ilginin kısmen

Yaban’ın yarattığı ilgiyle alâkalı olduğu ileri sürülebilir.9 İşte bu yüzden bu roman tartıştığımız

konu açısından özel bir önem kazanır.

Yaban I. Dünya Savaşı gazisi, İstanbul’lu üst sınıf bir aileden gelen, savaştan sonra

Anadolu’daki işgal nedeniyle Kurtuluş Savaşı sırasında küçük bir Anadolu köyünde yaşamak

zorunda kalan Ahmet Cemal adındaki bir aydının hikâyesidir. Romanda Ahmet Cemal’in

gözünden hem köy hayatı anlatılır, hem de Ahmet Cemal’in iç dünyası, ruh halleri betimlenirken

belirli bir olay akışı çizgisi yoktur. Romanın başında Ahmet Cemal “gerçek” Türk milletini temsil

ettiğini düşündüğü Anadolu insanıyla kaynaşacağına dair büyük beklentiler içerisindedir. I.

Dünya Savaşı’nda ülkesi ve milleti için gösterdiği fedakârlıklara karşı köylülerden kendisine

saygı duymalarını bekler. Köye gelirken içinde köylülerle iletişim kuracağına dair umutlar olsa

da; köylülerin gözünde o bir “yaban”dan başka bir şey değildir. İşte böylece Ahmet Cemal daha

ilk başta sukût-u hayale uğrar; Anadolu halkına, köy yaşayışına, her şeyden öte kendisine, yani

Türk aydınlarına bağladığı umutları boşa çıkar. Romanın büyük bir bölümünde Ahmet Cemal’in

köy halkıyla, özellikle de Kurtuluş Savaşı’na dair, hesaplaşmaları anlatılır. Köylülerle iletişim

kurmak için gösterdiği bütün çabalar boşa çıkar. Romanın sonunda yaşadığı köy de işgal edilince

köyü terk ederek, direniş hareketine katılmaya karar verir.

Yaban köycü akım içerisinde anılsa da kendine özgü bir yönü de vardır. 1950’den sonra

Türk romanına, Türk hikâyesine hâkim olan köy edebiyatı akımında köy, köylüler genellikle

olumlu bir bakış açısıyla anlatılır, hatta çoğu zaman köy hayatının bazı özellikleri yüceltilir.

Ancak Yaban’da köye ve köylülere ilişkin farklı bir bakış açısı hâkimdir. Aslında Ahmet Cemal

hem köylüleri, hem de köylülerin içinde bulunduğu toplumsal ve doğal ortamı küçümsemektedir.

Ancak Yakup Kadri böyle bir betimlemeyi seçerken okurların köyün acı gerçeklerini göz ardı

etmesi gerektiğini savunmaz hiçbir şekilde. Aksine, köyde hayat koşullarının ne kadar kötü

olduğunu, okurların bir şeyler yapması gerektiğini anlatmaya çalışmaktadır.

Yakup Kadri’nin Anadolu köyü betimlemesi durağan bir maddî ve toplumsal hayatı

Anadolu köyünün temel özelliklerinden birisi olarak sunmaktadır. Ahmet Cemal’e göre köylüler

“henüz bir sosyal yaratık haline bile girmemiş,” “yontulmamış taş devrindeki” yaratıklar gibidir.10

Bu noktada yazar o günün köylüleriyle binlerce yıl önce yaşamış köylüler arasında herhangi bir

fark görmez. Bu köylüler “tarihi olmayan bir halk” gibidir; çünkü köyleri tıpkı “Hitit

harabeleri”ni andırır, insanlar “toprak altından henüz çıkarılmış kırık dökük heykellerden” farksız

gibi görünür. Köylülerin zaman ve mekân kavramlarından yoksun olduklarını, Anadolu’nun

bağrındaki bir köyün “donmuş bir konak” tan başka bir şey olmadığını ileri sürer Ahmet Cemal.11

Yakup Kadri’nin “Yaban”ı bu düşmanca, donmuş, durağan, ilkel, çirkin köyde kendini

“Robinson Crusoe” olarak görmeye başlar. Köydeki evi ona “ıssız bir ada” gibi gelir.12 Köylü

denen bu “mahlûkun” bir ruhu varsa bile, bu ruhun izlerini nasıl sürebileceğini bilemez Ahmet

Cemal. “Türk köylüsünün ruhu, durgun ve derin bir sudur” diye yazar Yakup Kadri. ”Bunun

dibinde ne var? Yalçın bir kaya mı, bir balçık yığını mı, bir yumuşak kum tabakası mı?

Keşfetmek mümkün değildir.”13 Onun yarattığı karakter ne köylüleri anlamayı becerebilir, ne de

onlarla iletişim kurmayı. Köylülerin ne düşündüklerini, hatta neden bahsettiklerini bile

anlayamadığını itiraf eder kendi kendine. Ancak, ilginçtir, Ahmet Cemal’in anlayamadığı şey

köylülerin, basit de olsa, kendileri için önemli olan iktisadî hayatı, iktisadî faaliyetleri, kısacası

hayatta kalabilme mücadeleleridir. Bütün bunlara karşı Ahmet Cemal’in kayıtsızlığının nedeni ise

sürekli dönemin askerî, siyasî tartışmalarıyla, Kurtuluş Savaşı’yla ilgilenmesidir.14 Yakup Kadri

aşağıdaki satırlarda köylüleri en açık biçimde hâkir görür:

Onlar gibi olmak, onlar gibi giyinmek, onlar gibi yiyip içmek, onlar gibi oturup kalkmak, onların diliyle

konuşmak... Haydi bunların hepsini yapayım. Fakat, onlar gibi nasıl düşünebilirim? Nasıl onlar gibi

hissedebilirim.15

Yazarın köylülere karşı tavrını köylü kadınları ve aşkı betimleyişinde de

gözlemleyebiliriz. Ahmet Cemal’e göre köylü kadınlar doğası gereği gerçekte “namert ve kancık”

dır.16 Kötü kokarlar, zarafetten yoksundurlar. Köylü kadınlarla sevişilemez bile. Hayvanların

nasıl seviştiğini tahmin etmek bile köylülerin nasıl olup da seviştiğini tahmin etmekten daha

kolaydır. Hatta köylülerin nasıl seviştiğini tahmin etmek imkânsızdır ona göre.17

Yakup Kadri köylülerin nesnel ve tarihî cehaletinden başka onları bir de Kurtuluş

Savaşı’na karşı kayıtsız kalmakla, bu konuda da cahil olmakla suçlar. Yakup Kadri’nin köylülere

yönelttiği bu suçlamadan yola çıkarak köylülerin milliyetçilik konusunda da cahil oldukları

sonucunu çıkarabiliriz. Savaş söz konusu olduğunda köylülerin yüreklerini acıtan tek şey askere

alınma korkusudur.18 Aslında köylülerin bu korkusunda hiç de şaşılacak bir şey yok; çünkü Türk

köylüsü 1911’den beri neredeyse sürekli savaş meydanlarındadır ve artık bitap düşmüştür. Her ne

kadar Yakup Kadri’nin kahramanı bu gerçeği anlayabilecek bir kişilikse de, öyle görünüyor ki, bu

sefer cahillik etme sırası ondadır! Köylüler milliyetçiliğe değil de batıl inançlara, dine bağlılık

gösterdiği için Yakup Kadri de onların içinde bulunduğu şartlara kayıtsız kalır; onları anlamaya

çalışmaktansa onlara öfkelenmekle yetinir sadece. Köylüler, köye gelen bir tarikat şeyhine büyük

bir saygı gösterip, ondan korkunca Ahmet Cemal çılgına döner.19 Kemalist gözlemcimize göre

köylülerin bu tür inanışları onların ne kadar cahil olduğunu bir kez daha kanıtlamaktadır. Ancak,

yüzyıllardır kendilerini farklı tanımlamış, milliyetçiliğe uzak olan bu köylüler nasıl olur da birden

bu “yaban”ın vatan kavramına, Türklük kavramına bağlanabilirler? Yakup Kadri aslında Türk

köylülerinin kolay kolay milliyetçi olamayacaklarının farkındadır. Ahmet Cemal birgün

köylülerden biriyle konuşurken köylü kendisini Müslüman olarak tanımlar, ama Türk olarak

görmeyi reddeder.20 Aynı şekilde, Yakup Kadri yabancı güçlere karşı kazanılacak bir zaferin

milleti değil, sadece işgal altındaki toprakları kurtaracağını; çünkü “millet” denebilecek bir Türk

milletinin henüz var olmadığını iddia eder.21

Yine de Yakup Kadri’ye göre gerikalmışlıkları, düşmanlıkları, milliyetçiliğe karşı

gösterdikleri kayıtsızlık için suçlanması gereken köylüler değildir. İlginçtir, köylülerdeki bütün

eksikliklerin sorumlusu aydınlardır. Yaban’ı bu kadar ilginç ve önemli kılan şey işte Yakup

Kadri’nin iletmeye çalıştığı bu mesajdır:

Bunun nedeni, Türk aydını, gene sensin! Bu viran ülke ve bu yoksun insan kitlesi için ne yaptın? Yıllarca,

yüzyıllarca onun kanını emdikten ve onu bir posa halinde katı toprak üstüne attıktan sonra, şimde de gelip

ondan tiksinmek hakkını kendinde buluyorsun. Anadolu halkının bir ruhu vardı, nüfuz edemedin. Bir kafası

vardı; aydınlatamadın. Bir vücudu vardı; besleyemedin. Üstünde yaşadığı bir toprak vardı! İşletemedin.

İLETİŞİM edebiyatokyanus@gmail.com  
   
edebiyatokyanus 644926 ziyaretçi (1184591 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol