|
 |
|
İÇERİK |
|
|
|
|
|
 |
|
TÜRK GÖÇER ŞAİRLERİNE AİT ESERLER |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
TÜRK GÖÇER
DERLEME,
(Dadalo
ŞAİRLERİNE AİT ESERLERİNİNCELEME VE DEĞERLENDİRME SORUNLARIğlu’nun “Kalktı Göç Eyledi” Türküsünden Hareketle)*
İ
smail GÖRKEM**
1- Giri
ş
Güney Türkmenlerinin saz
olan co
saz
pek çok saz
şairleri, Ankara-Elmadağ’dan Suriye’nin Rakka vilâyetine kadarğrafyada asırlardır yaşanmış olan hayatı, eserleriyle ebedîleştirmiştir. Bu coğrafyanın en güçlüşairi, bilindiği gibi ‘Çukurovalı/Güneyli Karacaoğlan’dır. Karacaoğlan’dan evvel ve ondan sonra,şairinin, Türk göçerlerinin yaşadıkları bireysel ve toplumsal hayatla ilgili ‘konu’ları
‘türkü’le
kollar
As
olmas
edilebilmi
ştirdiği bilinmektedir. Şu da tarihî bir hakikattir ki, bu coğrafyadaki âşıklık geleneği, âşıkına bağlı gelenekselleşmiş/sağlam bir ‘mektep’ (usta-çırak geleneği) de ortaya koyamamıştır.ırlardır Türkmen aşiretlerinin bu coğrafyada yaşadıkları hayatta büyük benzerlik ve tekrarlarını da kaçınılmaz olmuştur. Hal böyle olunca, bazı ‘türkü-şiirler’, birden fazla saz şairine malş, aynı şaire ait şiirlerde de varyantlaşma ve versiyonlaşmalar görülebilmiştir.1
Türkmen a
olaylara dayanmaktad
kazanm
konular
olaylar i
bir niteli
“Kalkt
boyunca olu
sebebi’ ile ‘ezgisi’ne dair sorunlar (zaman içerisinde olu
Türk göçerlerinin saz
‘de
2006, E Yay
şiretlerine ait bu metinler, toplumun ve bireylerin ‘sözlü tarih’i niteliğindekiır. Bu olaylar ve duygular, âşıkların söylediği türküler vasıtasıyla “edebîlik”ış, böylelikle “başkasının ilgisini çekecek” hale getirilmiştir. ‘Metinler’in bir kısmında bireyselın işlenmesine karşılık, bir kısmında ise toplumun/aşiretin tamamını ilgilendiren türdekişlenmiştir. Bu arada, ferdî nitelikteki âşıklara ait şiirlerin (türkü-şiir), zaman içerisinde anonimğe de büründüğü bir gerçektir.ı Göç Eyledi” başlıklı ‘bozlak’ metnine ait bir sözlü-ezgili ‘kültürel olgu’nun asırlarştuğu kanısındayız. Bildirimizde bu ‘olgu’nun ‘derleme’ bilgileri ve ‘hikâyesi/yakılmaşan ‘değişim’ ve ‘dönüşümler’) ele alınacaktır.şiiri temsilcileri olan âşıkların eserlerinin ‘derleme’, ‘inceleme’ veğerlendirme’ sorunlarını, bu yıl basılan “Yeni Bilgiler Işığında Dadaloğlu: Bütün Şiirleri” (İstanbulınları) kitabımızda ‘uygulamalı’ olarak ele almış idik. Bu bildiri, bir Dadaloğlu şiirinden
*
Kayseri ve Yöresi Kültür, Sanat ve Edebiyat Bilgi
Erciyes Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü tarafından düzenlenen “II.Şöleni (10-12 Nisan 2006)”nde sunulan basılmamış bildiri.
**
Prof. Dr. Erciyes Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü- KAYSERİ
(
ismailgorkem@gmail.com).
1
Bundan sonra, sadece ‘türkü’/’bozlak’ ve ‘sadece’
kar
bk. Y
‘Türkü-şiir’ terimi, sözel kültür geleneği dairesinde oluşturulan “sözel müzik” eserlerine işaret etmektedir.şiir terimleri kullanıldığında bu terimler, “sözel müzik” eserlerişılığında kullanılmış demektir. “Sözel edebiyat” (Halk Edebiyatı) ve “sözel müzik” (türkü/bozlak-şiir) terimleri hk.ıldırım 1998b; Görkem 2000: 7-9; Mirzaoğlu 2003: 1, 5).
2
hareketle, Türk göçerlerine ait saz
gerekti
Öncelikle ‘edebî metin’ ve ‘folklorik metin’ kavramlar
farklar
yararlan
Pertev N. Boratav, özellikle ‘türkü’lerden bahsederek, “bu anonim halk edebiyat
ait bol malzeme ne
estetik ve sanat itibar
hemen hemen hiç mesabesinde kal
“cemiyetle alâkalar
görünmektedir.
şiiri metinlerinin değerlendirilmesi esnasında nelere dikkat edilmesiğine dair bir ‘metin’ olarak kabul edilmelidir.ının ne olduğunu ve aralarındakiı ortaya koymak gerekecektir. Bu hususu açıklarken, bazı bilim insanlarının görüşlerindenılacaktır:ı mahsullerineşriyatına ve teknik tetkiklere mukabil, onların mevzuları, cemiyetle alâkaları,ıyla kıymetleri, nihayet sosyal fonksiyonları üzerindeki araştırma ve mütalaalarır” (Boratav 1982: 346) demektedir. Boratav’ın türkülerinı” ve “sosyal fonksiyonları”na işaret etmiş olması dikkate değer bir tespit olarak
İ
gelenekte hiçbir Halk edebiyat
bir metni veya biçimi yoktur. Bu türlerin de
metinleri vard
din[î] inançlar
kültürü, beklentileri, dünya görü
geleneksel tür, ancak bu ki
canl
Folkloru “bir sosyal olay”, bir “canl
‘do
lhan Başgöz, sözel edebiyat metinlerinin “geleneksel”liği hakkında şunları söylüyor: “Sözlüı türünün, değişmez, donup kalmış, kuşaktan kuşağa böylece aktarılanğişik yerlerde, değişik zamanlarda yeniden yaratılanır. Bu yeniden yaratılan gösterimde anlatıcının ustalığı, yaşı, işi, bulunduğu toplum katı,ı, değer yargıları önemli değişiklikler yapar. Bu gösterimde dinleyicilerin konumu,şleri önemli değişmeler yapar. Bu gösterimin önemli bir elemanı olanşisel ve sosyal değişkenlerin bir dengesi olarak vardır; durağan değilıdır, değişkendir; her anlatımda yeniden doğar.” (Başgöz 1992: 1).ı gösterim” olarak kabul eden İlhan Başgöz, bize göre değru’ bir tespitte bulunuyor: “Folklor olayı, saydığımız bu elemanların [-yani anlatan, dinleyen ve
geleneksel olan
dökerek donduran, k
ın-] dengelediği bir sosyal olaydır, bir gösterimdir. Bu canlı gösterimi kâğıt üzerineısaltan, cansız kılan, sonra da dönüp gösteren biziz. Bu sosyal olayı, böyle bir
kadavra
haline getirmek, sonra da dönüp gösterim yerine, bu metni incelemek, folkloru yanlış
anlamak olur, eksik incelemek olur.” (Ba
adland
tabakal
alan
Folklorik metinlerin nas
Propp, folklorun edebî görevlerinden “as
bire
eserlerinin “morfolojileri” farkl
“ama ke
yasalar
kal
şgöz 1992: 1. abç.). Alıntıda yer alan “kadavra”ırması, yerinde bir adlandırmadır. Sözel edebiyat metinlerini, yazılı edebiyat metinleri gibi ‘tekı bir olay’ halinde görme eğilimini, bu adlandırma çok güzel ifade ediyor. Sözel edebiyatında “sosyal olay” ve bu olayların bir araya gelmesiyle meydana gelen “olgu” incelenmelidir.ıl incelenmesi gerektiği de, cevabı oldukça zor olan bir sorudur. W.ıl önemli ve zor olan şey”in “sözel ürünlerin derin yapısını,şimini ve oluşturucu ögelerini incelemek” olduğunu söylüyor. Ona göre, folklor ve edebiyatıdır. Propp bu farklılığın “edebî analizler yoluyla açıklanama[cağını],şfedilebil[eceğini]” söylüyor. (Propp 1990: 4). Edebî analizler yoluyla, “folklor manzumununı ve fenomeni yalnızca keşfedebilir ama, [biz folklor araşrımacıları] onları açıklamaktan âcizır[ız]” (Propp 1990: 5. abç.). “Bir eserin kökeni ile ilgilenen edebiyat tarihçisi, onun yazarına bakar.
3
Folklorcu ise, s
ko
Bir edebiyat eseri (ferdî ve yaz
de
‘bireysel’ ve ‘tek’tir. Fakat folklorik eserin mevcudiyeti ‘icrac
mümkündür. Sözlü dola
kaydedilmi
metinlerin sahipleri nas
ınırsız sayıdaki karşılaştırmalı malzemenin de eklenmesiyle, bir öyküyü ortaya çıkaranşulları keşfeder.” (Propp 1990: 6. abç.).ılı metin), bir kez yaratıldıktan sonra öylece kalakalır veğişmez. Sözel edebiyat metinleri de, ilk ortaya çıktıklarında, tıpkı yazılı edebiyat eserleri gibiı’ ve ‘dinleyici çevresi’nin varlığı ileşım halindeki halk edebiyatı ürünü, Propp’un da belirttiği gibi, sadece bir kezşse, “derinlikli olarak incelenemez.” (Propp 1990: 7). Yazılı edebiyat metinleri ve oıl araştırılmış ise, folklorik eserlerin ve ‘görünürdeki’ sahiplerinin de aynı
metotlarla incelenmesi gerekti
ve a
a
Bu bildiride biz de Propp’un kelimeleriyle söyleyecek olursak, bir ‘türkü’ye (“Kalkt
eyledi” bozla
‘olgu’yu, yani bu türkünün “öykü[sünü] ortaya ç
gelenekteki geli
yap
ğini düşünenlere, cevap mahiyetinde Boratav şu tespiti yapıyor: Türküğıtların çeşitlenmelerinde görülen aykırılıkları, “yanlışlar olarak değil de, sözlü gelenekteki gelişimşamaları olarak nitelendirmek yerinde olur.”(Boratav 1986: 5).ı göçğı) ait pek çok varyant (=eş-metin) ve versiyonun (=benzer metin) ortaya koyduğuıkaran koşulları” ve söz konusu türkünün “sözlüşim aşamaları”nı keşfetmeye gayret edeceğiz. Tekrar belirtmeliyiz ki, buradaılacak şey sadece bir “keşif”ten ibarettir.2
2- “Hubuz/Ekmek Kavgas
ı”
Tarih bak
bilinen “Kalkt
Kavga, Türkmenlerin Rakka’daki ya
harp” ad
ımından bu ‘destan’ metni, ikinci metin kadar eski olmayabilir; fakat günümüzdeı göç eyledi” türküsüne en uzak (versiyon/benzer metin) olan metin gibi görünmektedir.şadığı döneme aittir ve “hubuz/ekmek dövüşü” ve “Bin Said ileıyla toplam 14 dörtlükten ibaret bir ‘destan’ olarak sözlü hafızada saklanmıştır.3 Destanda,
2
Etno-müzikolog Ayhan Erol, sözel müzik ürünlerinde zaman içerisinde görülen değişim ve dönüşümlerin üç
ş
de
de
ba
ekilde olacağını kaydediyor: 1- “[S]özler değişmez, ezgi değişir; ancak sözlerin anlamı aynı kalır”, 2- “[E]zgiğişmez, sözler değişir ya da geleneksel hali korunur, ama üzerine yeni sözler eklenir”, 3- “[S]özler değişmez, ezgiğişir, ancak sözlere tarihsel bağlam değiştiğinde yeni anlamlar yüklenir.” (Erol 2002: 294-295). “Kalktı göç eyledi”şlıklı metinde de zaman içerisinde bu değişim ve dönüşümlerin var olduğunu düşünmemiz gerekecektir.
3
“Bu dö
yaz
dö
XIX. yüzy
a
a
büyük oranda örtü
El’un ve Elbisultan Arap a
Türkmen oca
aralar
s
yürür. Osmanl
birkaç Türkmen köyünü de ya
Türkmen a
Arap a
Kaynaklardan tespit edebildiğimiz farklı rivayetler şöyledir:ğüş ‘hubuz/ekmez’ dövüşü adıyla meşhur olmuştur. Bu vaka ‘Barak Türkmenleri Arasındaki’ımızla neşrolunmuştur. Orada buna ‘Bin Said ile harp’ deye başlık verilmişti. (…) [O] zaman elde edemediğim oğüşe ait aşağıdaki türküyü yazmakla iktifa ediyorum.” (Özbaş 1939: 17).ılın ortalarında güneyde Fırat nehriyle Akdeniz arasındaki topraklarda 32 oymaktan ibaret Bini Saitşireti otururmuş (Şahin 1962: 58-59). Elbusultan oymağı Bini Sait aşiretine mensup. Bir de o yörede Arap Elunişireti vardır. Olay XIX. yüzyılın ortalarında cereyan ediyor. Bu kitaptaki bilgiler Özbaş’ın kitaplarındaki bilgilerleşüyor. Özbaş 1939’daki şiir, bu eserde de yer almıştır (bk. Şahin 1962: 59-61).şiretleri arasında harp çıkar. El’unlular Elbisultanl |
|
|
|
|
|
|
 |
|
İLETİŞİM edebiyatokyanus@gmail.com |
|
|
|
edebiyatokyanus 692760 ziyaretçi (1258963 klik) kişi burdaydı! |