edebiyatokyanus
İÇERİK  
  ANA SAYFA
  YAZILAR
  ARAŞTIRMA-İNCELEME
  => Bedevilik-Barbarlık ve İnsanlk Tarihi-Sina Akşin
  => Tarih Felsefesi-Dr. Ali Şeriati
  => Görüşlerim-Sultan Galiyev
  => Kemal Tahir'in felsefi düşüncesi ve Devlet Ana
  => Sanat Anlayışım-Orhan Kemal
  => Çağın Dini: Humanizm-Cemil Meriç
  => Demokrasi Demopedidir-Cemil Meriç
  => Demokrasi Paradigması ve Sonrasız Modernlik-Yiğit Tuncay
  => Karl Popper'in Bilim Felsefesi-Hasan Engin Şener
  => Cemil Meriç'in Dil ve Edebiyat Üzerine Düşünceleri- Arş. Gör. Oğuzhan KARABURGU
  => Tiyatro San'atının Kaynağı 1-Refik Ahmet Sevngil
  => Tiyatro San'atının Kaynağı 2- Refik Ahmet Sevngil
  => Tiyatro San'atının Kaynağı 3- Refik Ahmet Sevengil
  => Gizli Halk Musikisinin Hakiki Karakteri Dindışıdır-Vahid Lütfi Salcı
  => YUNUS EMRE’NİN ŞİİRLERİNDE- R. FİLİZOK
  => AŞK[1] (Amour)-Elisabeth Sayın
  => Dil Bilimi Terimleri-Yard. Doç. Dr. Safiye AKDENİZ
  => BİR METİN yahut EDEBÎ ESER LİSE VE ÜNİVERSİTE DÜZEYİNDE NASIL İNCELENMELİ? -Anne-Marie ALBİSSON
  => DİL İLE BİLDİRİŞİMİN (communication) TEMEL ELEMENTLERİ-Prof. Dr Rıza FİLİZOK
  => BYRON, LAMARTİNE-Jale Parla
  => TAHİR ALANGU’NUN FOLKLOR ANLAYIŞI
  => HİKAYECİLİK DERSLERİ
  => TÜRKİYE’DE DENEME VE ELEŞTİRİNİN GELİŞİMİNDE ORHAN BURİAN’IN YERİ (tez)
  => EDEBİYAT ÖĞRETİMİ ÜZERİNE TASVİRÎ BİR DENEME
  => YAZI DEVRİMİNİN ÖYKÜSÜ
  => CUMHURIYET DÖNEM! TÜRK ŞİİRİ VE BEHCET NECATIGiL
  => ROMANLARDA 27 MAYIS İHTİLÂLİ
  => HİLMİ YAVUZ ŞİİRİNE METİN-MERKEZLİ BİR BAKIŞ
  => YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU’NUN ROMANLARINDA CİNSELLİK
  => KİRALIK KONAK’TA MADAME BOVARY
  => ADNAN BENK VE TÜRKiYE’DE MODERN EDEBİYAT ELEŞTİRİSİ NURİ AKSU-tez
  => GELENEKSEL ROMANA KARŞI ROMAN: ANTİ ROMAN
  => ROMANININ TARİHSEL BOYUTU ÜZERİNE BİR İNCELEME Sedat ...
  => XIX. YÜZYIL TÜRK EDEBİYATINDA VOLTAİRE VE ROUSSEAU ÇEVİRİLERİ
  => AHMET VEFİK PAŞA’NIN ÇEVİRİLERİNDE OSMANLILAŞAN MOLİÈRE
  => Osmanlı Dönemİ Türk Romanının Başlangıcında Beş Eser
  => Kıbrıs Türk Edebiyatı
  => Halide Edib-Adıvar Döneminde ve Romanında Feminizm
  => ERKEN DÖNEM TÜRK EDEBİYATINDA KÖYLÜLER
  => TÜRK GÖÇER ŞAİRLERİNE AİT ESERLER
  => KARŞILAŞTIRMALI EDEBİYAT BİLİMİ ve BİR UYGULAMA
  => SAFAHAT’TA EDEBİYATA AİT UNSURLAR ÜZERİNE BİR İNCELEME Abdullah ...
  => EDEBİYAT ÖĞRETİMİ ÜZERİNE TASVİRÎ BİR DENEME Ersin ÖZARSLAN*
  => SÖZ VE ÖZ
  => BATI TRAKYA TÜRK EDEBİYATI
  => YAVUZ BÜLENT BAKİLER’İN, “ŞAŞIRDIM KALDIM İŞTE” ŞİİRİNE EDEBÎ
  => TANPINAR’IN ŞİİR ANLAYIŞI VE ŞİİRİNİN KAYNAKLARI
  => Bir Cumhuriyet Kadını Şükûfe Nihal
  => KUVAYI MİLLİYE HAREKETİNE YÖNELTİLEN İTHAMLAR
  => MİLLÎ MÜCADELE DÖNEMİNDE FRANSIZ GAZETECİNİN MUSTAFA KEMAL İLE TEMAS VE GÖRÜŞMELERİ
  => YURTTAŞ GAZETECİLİĞİ
  => RUSLARIN TÜRK TOPRAKLARI ÜZERİNDE YAYILMASI
  => BİR ÇAĞDAŞLAŞMA MODELİ OLARAK ATATÜRKÇÜLÜK
  => Mâni ve Bilmecelerimizde Geçen Meyve Adlarının Türkçe’deki Kullanımları Üzerine Bazı Tespitler
  => Şerif Benekçi’nin Romanlarında İnsan ve Toplum
  => A. Nihat Asya’nın Şiirlerinde Ölüm Kavramının Kullanımları Üzerine
  => Zafer HanIm’In AŞk-I Vatan RomanIBaĞlamInda KadIn
  => DİLBİLİM TARİHİNE BİR BAKIŞ
  => DİLBİLİM ARAŞTIRMALARI
  => DİLBİLİM (Linguistics)
  => Edebiyat Teorileri
  => EDEBİYAT TEORİSİ TERİMLERİ SÖZLÜĞÜ
  => HALK EVLERİNİN KURULUŞU VE ÇALIŞMALARI
  => Ülkemizin Kaçırdığı En Büyük Eğitim Projesi: Köy Enstitüleri
  => BİLİM FELSEFESİ Prof.Dr. Mustafa Ergün
  => EDEBÎ METİNLER IŞIĞINDA DOĞU KÜLTÜRLERİNİN BATIYA ETKİLERİ VE BATIDA TÜRK İMGESİ ∗
  => ZİYA PAŞA’NIN “ŞİİR ve İNŞÂ” MAKALESİ Ali DONBAY
  => TATAR EDEBİYATININ GELİŞİMİ
  => OSMANLI ŞİİRİNE SANAT ONTOLOJİSİYLE YAKLAŞMAK ÜZERİNE
  => SÜLEYMAN NAZİF’E GÖRE İRAN EDEBİYATININ EDEBİYATIMIZA TESİRİ
  => EDEBİYAT ÖĞRETİMİ ÜZERİNE TASVİRÎ BİR DENEME -
  => ÖZNE KARAKTER NESNE KARAKTER Agusto Boal
  => İSLAMDA TRAGEDYA KAHRAMANI TRAGEDYA ÖRNEKLERİ Metin And
  => İSLAMDA TRAGEDYA KAHRAMANI TRAGEDYA ÖRNEKLERİ Metin And 2
  => DOĞU VE BATI KÜLTÜRLERİNDE DÜŞSEL YARATIKLAR Enis Batur
  => TANPINAR ÜZERİNE NOTLAR Selahattin Hilav
  => DÖRT BİN YIL ÖNCE TÜRKLERDE TİYATRO Refik Ahmet Sevengil
  => SELÇUKLU TÜRKLERİNDE DRAMATİK EĞLENCELER Refik Ahmet Sevengil
  => ANADOLU'DA DİNİ TEMAŞA Refik Ahmet Sevengil
  => OSMANLILARDA DRAMATİK EĞLENCELER Refik Ahmet Sevengil
  => ORHAN KEMAL'İN YAPITLARI Türk Gerçekçiliğinin Gelişmesinde Yeni Bir Aşama
  => ORHAN KEMAL'İN YAPITLARI Türk Gerçekçiliğinin Gelişmesinde Yeni Bir Aşama 2
  => ELEŞTİRİ VE HİCİV Johann Gottfried Herder
  => ROMAN Octavio Paz
  => YENİ TÜRK EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI
  => ESKİ TÜRK DİLİ ARAŞTIRMALARI
  => ESKİ TÜRK EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI
  => YENİ TÜRK DİLİ ARAŞTIRMALARI
  => HALK EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI
  => DİL SORUNLARI
  => ÇAĞDAŞ TÜRK LEHÇELERİ ARAŞTIRMALARI
  => MAKALELER
  => edebiyat tezler
  => İNCELEME ARAŞTIRMA
  => İNCELEME
  => Medeniyetin Demir Pençesi Eksen Çağı
  => DEDE KORKUT DOSYASI
  => TÜRK EDEBİYATI İNCELEMELERİ 1
  => TÜRK EDEBİYATI İNCELEMELERİ 2
  => TÜRK EDEBİYATI İNCELEMELERİ 3
  => TÜRK EDEBİYATI İNCELEMELERİ 4
  => TÜRK EDEBİYATI İNCELEMELERİ 5
  => TÜRK EDEBİYATI İNCELEMELERİ 6
  => Halk Şiiri, Gerçeküstücülük, Destan.
  => En Uzun Gece: Sahte Bir Roman - İzzet Harun Akçay
  => ARAŞTIRMACILAR İÇİN KAYNAKLAR
  => DOĞU EDEBİYATI
  => DOĞU EDEBİYATI - KİTAPLIK
  => TÜRK LEHÇELERİ ÇEVİRİ SÖZLÜĞÜ
  => İLETİŞİM ÇAĞINDA AŞIKLIK GELENEĞİNİN GELECEĞİ
  => ÂŞIK EDEBİYATI BÜTÜNÜ İÇİNDE SİVAS'TA VE ADANA'DA ÂŞIKLIK GELENEĞİNİN ORTAK VE FARKLI YANLARI
  => Türkiyat Araştırmaları 1
  => Türkiyat Araştırmaları 2
  => Türkiyat Araştırmaları
  => Türkiyat Araştırmaları 4
  => Türkiyat Araştırmaları 5
  => Bir Toplum Mimarı Olarak Yahya Kemal
  => Tanzimat Romanlarında Melodramın İdeolojik İşlevleri
  => Söz Sanatları Bakımından ‘Parçalı Ham’ Şiirler
  => İNCELEMELER.
  => İNCELEME..
  => İNCELEME...
  => İNCELEME....
  => İNCELEME.....
  => İNCELEME ŞİİR
  => İNCELEMELER.....
  => İNCELEMELER.,
  => İNCELEMELER,.
  => Edebiyat Sosyolojisi
  => Sosyalist Realizm Kavramının Ortaya Çıkış Süreci
  => toplumcu gerçekçilik
  => PEYAMİ SAFA.
  => Yeni Türk Edebiyatı
  => YENİ TÜRK A. İLHAN İÇERİKLİ
  => hilmi yavuz.
  => Behçet Necatigil
  => araştırmalar.1
  => ARAŞTIRMALAR 2
  => araştırma,
  => Türk Dili ve Edebiyatı,
  => 1919-1928 ARASI TÜRK ROMANINDA YAPI VE TEMA
  => Bilgisayar Öyküleri
  => Yayın
  => ROMAN,
  => ROMAN,,
  => ROMAN.
  => ROMAN..
  => şiir,
  => şiir,,
  => hikaye*
  => arş
  => arş1
  => arş2
  => arş4
  => arş6
  => arş7
  => arş8
  => arş9
  => edebiyat tarihinde realizm romantizm kavramı
  => YENİ TÜRK EDEBİYATININ KAYNAKLARI
  => YENİ TÜRK EDEBİYATININ KAYNAKLARI 1
  => KLASİK TÜRK EDEBİYATI
  => TÜRK DEBİYATI İNCELEME
  => DEDE KORKUT DOSYASI.
  => açık arşiv
  => edebiyat arşiv
  => Kuruluş Devrini Konu Alan Romanlar Üzerine
  SÖYLEŞİ
  DENEME
  ATTİLA İLHAN
  ATTİLA İLHAN-KÖŞE YAZILARI
  E-KİTAP
  ANSİKLOPEDİK
  SATRANÇ VİDEO DERSLERİ DÖKÜMANLAR
  SATRANÇ OYNA
  ŞİİR
  DİL ANLATIM TÜRK EDEBİYATI - LİSE KAYNAK
  EDEBİYAT RADYO
  EDEBİYATIMIZDA ŞİİR ROMAN ÖYKÜ (dinle)
  100 TEMEL ESER (dinle)
  100 TÜRK EDEBİYATÇISI (dinle)
  SESLİ KİTAPLAR
  FOTOĞRAF ÇILIK
  E-DEVLET
  EĞİTİM YÖNETİMİ DENETİMİ
  RADYO TİYATROSU
  ÖĞRETMEN KAYNAK
  EDEBİYAT TV
  SÖYLEŞİLER - BELGESELLER TV
  RADYO KLASİK
  TÜRKÜLER
  GAZETELER MANŞETLER
  ÖYKÜ ANTOLOJİSİ
  DERGİLER - KİTAPLAR - KÜTÜPHANELER
  E-DERGİ
  KİM KİMDİR BİYOGRAFİLER
  ZİYARETÇİ DEFTERİ
  İLETİŞİM
  EDEBİYAT OKYANUS
Demokrasi Demopedidir-Cemil Meriç

Demokrasi Demopedidir                    www.edebiyatokyanus.tr.gg

 

Demokrasi, halkın halk tarafından idaresi. Antik demokrasi adı verilen Grek ve Roma devletlerinde, bugün anladığımız mânâda bir demokrasi yoktu. Çünkü devlet anlayışı başka idi. Esirler ve hürler vardı. Esaret, muayyen istihsal vasıtalarının belli bir derecesinde olur. Harp tutsakları önce öldürülür veya yenirdi. O devirlere nazaran esirlerin çalıştırıldığı ve birer istihsal kuvveti olduğu devirler bir tekâmül sayılır.

 

 

Ortaçağ’a hükmeden politik ilimler üstadı Aristo, eski Yunanlı ile hayvan arasına yerleştirir köleleri, Yunanlılara hizmet etmektir vazifeleri der. Eski Yunan’da şiirle, aşkla meşgûl olan bir élite (seçkinler grubu) için mevcuttu demokrasi. Epiktet ve Ezop hayatlarının muhtelif devirlerinde esir olmuşlardır.

 

Eski Yunan’ı bir parça bu esaret mahvetti. Çünkü kölelerin yaptığı isler küçük görüldü, bu yüzden endüstri kurulmadı. İnsan emeğine karşı gösterilen bu tepeden bakış, onu yıktı. Rabelais, “Tanıdığım en dürüst hâkim zar atarak idam veya beraata karar verirdi,” diyor.

 

Kitlelerin suç işlediği büyük hâdiselerde décimation, yani onda biri fedâ edilmesi âdettir.

 

 

Tarihte mucize yoktur. Bir Yunan mucizesinden bahsedilemez. Asya’nın mirasına konan Yunan’ın semere vermesidir Yunan mucizesi, o kadar. Yunan propaganda ve reklâmda çok ileri gittiği için kendini tarihin tek milleti olarak kabul ettirdi.

“Hıristiyanlık halka hitap eden bir Eflâtunculuktur” Nietzsche’ye göre. Kadim demokrasi de esarete dayanır, insanlar ferda (yarın) endişesinden uzaktır. Köleler bütün işi görürler. Tek şerefli iş devlet idaresi ve felsefedir. Daha sonraki çağlarda demokrasi geniş halk tabakalarının idareye katılışıyla inkişâf eder.

 

Teokratik Ortaçağ’da demokrasi yoktur. Ancak 18.yüzyılda ortaya çıkar. Hıristiyanlık bir köleler dinidir. Doğduğu zaman Roma Lejyonları’nın çiğnediği aç ve muzdarip kalabalıkların dini olarak doğar. Tahtla mihrap Konstantin’in elinde birleşir. Hıristiyanlık her türlü cinâyete fetva verir.

 

Demokrasinin kurulusunda kilisenin büyük rolü olmuştur. Çünkü hérédité (irsiyet) yoktur, papalar seçimle işbaşına gelir. Dünya işleri ile kilise birbirinden ayrıldı. Bütün Ortaçağ boyunca kilise hükümdarlara karşı tabiî hukuku ve insan haklarını müdafaa eder.

 

Sosyalist Leroy, piskopos Bossuet’nin insanların ölüm karşısında eşit olduklarını söyleye söyleye Fransız ihtilâlinin prensiplerini yerleştirdiğini söyler. 18.asır, geniş halk tabakalarının okuyup düşünmeye başladığı çağ. Rabelais, Montaigne, Descartes, Molière gibi Helvétius’la d’Holbach da burjuva sınıfının çocukları. “Tout pour le peuple, rien par le peuple” (Her şey halk için, hiç bir şey halkla beraber değil), der Voltaire.

 

Tarihin bütün müesseselerini aklın huzurunda sorguya çeker 18.asır. 1789 ihtilâli, burjuvaların önderliğinde hareket eden Paris halkı, açlar ve küçük zenaat erbabı tarafından gerçekleştirilir. 1791’de Kurucu Meclis, Anayasa’yı yaparken kanları ve iskeletleri ile ihtilâli yapan halkı ziyafet sofrasına çağırmaz. Rousseau’nun Contrat Social’de ortaya attığı görüş su: Tanrı hüküm sürmek görevini hükümdarlara devretmiştir.

 

 

Hükümdarların kendilerini Tanrı saymaları halk tarafından hoş karşılanmayınca, Tanrı’nın iradesiyle geldiklerini iddia etmeye başladılar. İdare edenler hâkimiyet hakkını nereden alırlar sualine Rousseau cevap verir. Hastalığı ve dehâsıyla 19. asırdan olan, romantik olan Rousseau, hâkimiyeti bütün topluma verir. Hâkimiyet, milletin kendisinindir. Fertler ancak kesirli bir hâkimiyete sahiptirler. Bu hak gasp edilemez, muvakkat bir zaman için istediklerine devredilir.

 

 

1791’de bu görüş kurnazca istismar edilir. Rousseau’nun bahsettiği hâkimiyet bütün cemiyetin, yani milletindir. Millet fertlerin üstündedir. 1793 anayasası tatbik edilmeyen bir genel af getirir. Termidor ile Robespierre idama yollanır. Napoléon devrinde, halkın iktidara geçmesini istemeyen burjuvazi, halkı oyalar. XVIII. Louis, censitaire seçimi koyar ortaya. (Yani oy verme hakkı belli bir miktarın üstünde vergi verenlerin inhisarına verilir.)

 

 

Restorasyondan sonra, Temmuz monarşisinde, yani Louis Philippe devrinde seçim zengin sınıfın hâkimiyetindedir. 1848’den sonra bütün Fransızlar oy hakkına sahip olurlar. Fransa’da kadınlara oy hakkı 1944’de verilir. Kadınlar muhafazakâr oldukları için sağ partilere oy verirler. Halbuki sağ partiler kadınların oy vermesinin aleyhindedirler. Kadın sitenin dışında kalmalı, çocuklarını yetiştirmeli, bu kirli islere karışmamalıdır. “On ne gouverne pas innocement” ( Siyâset ile iffet bağdaşamazlar) St. Just.

 

Rüşd yaşıyla oy verme hakki ayni olmalı.

Bugün 3 çeşit demokrasi var:

1-Liberal (Batı Demokrasisi)

2-Marksist (Halk Demokrasisi)

3-Millî Demokrasi (3. Dünya)

 

Liberal demokrasinin bel kemiği genel oy. Batı demokrasisi İngiliz parlamenter sisteminden hareket eder. 1787’de kurulan Amerika, eski İngiliz parlamentosunu tatbik mevkiine koyar. Montesquieu’nün kuvvetler ayrımı Locke’dan gelir. O da kendi devrindeki İngiliz cemiyetini tasvir eder. 18.yüzyıl Fransa’sı için İngiliz rejimi ideal. Bir kralın cellât satiri altında can verdiği İngiltere. (Great Revolution)

 

İngiltere’de aristokrasi ile burjuvazi uzlaşmıştır. Bir zekâ aristokrasisi vardır, sınıflar esnektir. Parlamento, çok partili rejim, genel oy, ana hürriyetlerin kabulü: liberal demokrasiyi hülâsa eder. İki partili ülkelerde fertler seçilir, partiler değil; meselâ İngiltere’de iki parti var: Muhafazakâr Parti ve İşçi Partisi. Halbuki çok partili rejimlerde, fikre, ideolojiye oy verilir.

 

 

Ekonomik liberalizmle siyasî liberalizm aynı şey değil. Fizyokratlar ve A. Smith devletin iktisada asgarî müdahalesini, gümrük duvarları ve tahditlerin kalkmasını isterler. Fizyokratlar toprağa önem verdikleri için değil, tabiatta (physis) olan tabiî nizama inandıkları için bu ismi almışlardır. Batı demokrasisi ancak endüstrileşen ülkelerde mümkündür. Liberalizm ışığa doğru yükselen geniş halk tabakalarının alın teri ile kazandıkları bir hürriyettir. Alın teri ve kanla kazanılan ekmek.

 

 

Endüstri Avrupa’da, Asya, Güney Amerika ve Afrika’nın sömürülmesi ile baslar. Hâkim sınıf kendi isçi sınıfını sömürmekten, Asya ve Amerika’yı sömürdükten sonra vazgeçer.

 

 

Liberalizm, kapitalist istihsal sisteminin politik seklidir. İlk kapitalist ülke Hollanda.

Duverger, sınıf kavgasının temelinde rareté (ender oluş) prensibini bulur. Pasta küçük, açların sayısı büyük. O halde pastayı az insan yiyecek, bir kısmı dışında bırakılacak bu talânın. Tarihin en ihtilâlci sınıfı burjuvazi, genel oyu kabul eder, aristokrasiyi yıkar ve endüstrinin yarattığı sınıfı, proletaryayı kurar.

 

 

İki kıta (Avrupa ve Amerika) iki kıtayı (Asya ve Afrika) sömürmek sayesinde zengin olmuşlardır. Batı demokrasisi Avrupa’dan başka hiç bir ülkede gerçekleşmez.

1914 savaşından sonra monarşiler ve imparatorluklar sona erer. Klâsik demokrasi yahut otoriter rejimler sahneye çıkar. Otoriter proleter diktatoryası olan SSCB doğar ve yeni bir rejim: faşizm önce İtalya’da, sonra Almanya’da doğar.

 

 

Kapitalizm demokrasi ile sona ermez, bazan faşizm olur. İktisaden ilerlemiş memleketlerde mümkündür. Kapitalizm, liberal demokrasi ile devam edemeyince, pazarı kalmayınca, genel oyla iktidarda kalamayınca, yerini bir Hitler ve Mussolini’ye terk eder.

 

 

Faşizm, kapitalizmin kendi kendini yeni metodlarla devam ettirmesidir. Tarihi bir kere ve bazı ülkelerde işgâl eder. Sınaî ihtilâli yaratan burjuvazi 12. yüzyıldan beri çalışmıştır.

 

 

Liberal demokrasi, isçi sınıfı ile burjuvazi arasındaki mesut ve mükemmel bir âhenktir.

Demokrasi bir demopedidir (halkın eğitimi). Okuma-yazma bilmeyen bir milletin iktidarı kontrol etmesi nasıl akla gelebilir? Bu itibarla iktisaden geri kalan memleketler, Batı demokrasisini ancak taklide yeltenirler. Aydınlar ancak özenir Batı demokrasisine.

 

1917’ye kadar tek dünya vardı. 1917’den sonra iki dünya: sosyalist ve liberal dünya.

II. Cihan Harbi’nden sonra 3. Dünya doğdu: eski müstemlekeler. Ortak dertleri ama ortak olmayan ihtiyaçları olan bir devletler silsilesi.

 

 

Çinliler bu bölgelere “zone de tempête” (fırtına bölgesi) diyor ve Batı emperyalizminin o ülkelerde can vereceğine inanıyorlar. Bu ülkeler kanlı mücadelelerle, Batı’ya karşı çıkmışlardır, sevmezler Batı’yı. Ama sömürgeci ülkenin büyük taraflarını benimsemişlerdir. Bunlardan birçoğu kapitalizmden kopup, sosyalizme yönelmişlerdir. Ama komünizmden de korkarlar.

 

 

Kapitalizm, yasamak için sömürmek mecburiyetindedir. Avrupa medeniyeti Asya’nın sömürülmesine bağlı. Hiçbir millet veya sınıf, kendi haklarından, lüksü ve kaprisinden mahza insaniyet namına vazgeçmez. 1960’da Moskova’da toplanan 81 milletin delegesi, geri kalmış ülkeler için yeni bir formül ortaya attılar. Kapitalist (liberal) dünya 3. Dünya’yı uzun zamandan beri sömürmeye alışmıştır. Yaşaması, o güzel medeniyetin devam etmesi buna bağlıdır. Bu itibarla, bunlara yaptığı yardım ve dostluk, bu çerçeve içinde ele alınmalıdır. Doğu bloku iki taraftan gelen ışığı da görmeli, iki tarafın da tecrübelerinden istifade ederek, bir millî demokrasi kurmalıdır. Geri kalan memleketler, ancak büyük endüstri ile kalkınır, ama Batı buna müsaade etmez. Millî demokrasi evvelâ bütün içtimaî sınıflara dayanır. İktisat ve kültürde otarşi (siyasî) ve otarşiye (ekonomik bakımdan kendi kendine yetmek) sahip olmalıdır. Derebeylik sona ermeli. Bu bir zümrenin, bir sınıfın işi değil, bütünüyle milletin işi. Organize bir isçi sınıfı veya burjuvazi yoktur. Ordu vardır.

 

 

Derebeyliğe ve yabancı sermayeye karşı (toprak reformu ve kompradorlara karşı ticareti birleştirmek suretiyle) savaşılır ve millet bütünüyle kavgaya katılmışsa millî demokrasi tutunur ve az gelişmiş memleket az gelişmiş olmaktan kurtulur. Bu ne liberal demokrasidir, ne otoriter rejimdir.

 

 

Osmanlı İmparatorluğu çöküş devrinde yıkılmamasını, kapitalist devletlerin rekabetine borçludur. Abdülhamit bu çöken ülkeyi 33 sene Avrupa’nın rekabeti sayesinde ayakta tuttu.

 

 

 

 

 

 

İLETİŞİM edebiyatokyanus@gmail.com  
   
edebiyatokyanus 646937 ziyaretçi (1188089 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol