|
 |
|
İÇERİK |
|
|
|
|
|
 |
|
'Havanda Su Dövülüyor' -Attilâ İLHAN |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Söyleşi Attilâ İLHAN
40 Yıldır, 'Havanda Su Dövülüyor' 21 Mart 2001
Plağı değiştirelim mi? Üst üste, iki şaşırtıcı okur uyarısı; taban tabana zıt, iki 'şahsiyet' le ilgili: biri Nâzım Hikmet , bunların; öbürü... (sıkı durun) Kemal Derviş ! İki 'vefakâr' okur, kamuoyunda tartışıldıkları sırada, yaklaşık yirmi yıl 'mukaddem' , benim 'Dünya' gazetesinde yazdıklarımı hatırlıyor: bir 'köşe yazarı' için, en büyük mükâfat elbette budur! Basının 'hacâleti' de, o yazıları okurdan önce hatırlayıp, şüphesiz güncele alamamak! Bilirsiniz Anatole France , ne yaman lâf etmiştir: ''İnek süt içmez!'' . Peki, gazeteci 'milleti' gazete okur mu?
İlk uyarı, Nâzım 'ın kişiliğiyle ilgili: nâ'şının Türkiye 'ye nakli, yeniden yurttaşlığa alınması filân tartışılıyor ya; 'Soğuk Savaş' artığı bazı ağızlar ve kalemler, şairin 'Komünistliği' ni ve 'vatan hainliği' ni; -o artık bıkkınlık veren, temcit pilâvını, yeniden ısıtıp- halkın burnuna dayadılar. Nâzım elbette 'Komünist' ti, komünistti ama, her zaman ' oppozitsiya /muhalefet' saflarındaydı; o kadar ki TKP 'den 'çıkarılmış' ; Komintern 'in dergisi Rundschau 'da, 'Ankara' ya 'çalıştığına' dair, 'jurnaller' yayımlanmıştır. Rusya 'ya intikalinden sonra, 'Brejnef toplumu' üzerine ne düşündüğü, daha o sıralarda; KUTV 'den tanıdığı Joseph Berger 'e anlattıklarından, açıkça anlaşılır: ''...Sovyetler'de bıraktığım bütün eski arkadaşlarım, Stalin tarafından ya öldürülmüş, ya sürgünde ölmüş; beni kurtaran, Türkiye'de cezaevinde bulunmuş olmam!'' Nâzım Hikmet 'in gerçek 'kimliğini' ve 'kişiliğini' açıklayan bu mülâkatı; 70'li yıllarda Türkçeye çevirip, 'Dünya' da, etraflıca yayımlamıştım (3-8 Şubat, 1977); okurun, tekrar yayımlanmasını arzu ettiği, işte o yazılardı.
İstek, aklıma yattı: daha geniş bir kitleye hitap imkânı verdiğinden, onu 'Zaman İçinde Yolculuk' ta ( TRT/2 , Cumartesi, 20.35) yerine getirmeyi uygun gördüm; zira Nâzım Hikmet 'in, Mustafa Suphi Bey 'in katlinden itibaren, hep 'oppozitsiya' da kalan Şevket Süreyya , 'Sarı' Mustafa (Börklüce), Hamdi Şâmilof, Esat Âdil, Mehmet Ali Aybar gibi 'şahsiyetlerin' arasında olduğu, şaşmaz bir tarih 'gerçeği' dir.
ABD'yi 'yuva edinmiş' biri...
B ayram öncesi, İstanbul sayfiyesinde kaybolmak üzereyim, telefon; 'Akit' gazetesinden, bir sorumlu arıyor: onların bir köşe yazarı, benim yaklaşık yirmi yıl önce, Kemal Derviş 'ten 'Amerikalıların adamı' diye bahsettiğimi yazmış, acaba doğru muymuş? Şaşırmadım dersem, yalan! Dikkatli bir okur olduğu aşikâr, o köşe yazarını, elbette doğruladım: 'filhakika' , 'Dünya' daki 'ortaklaşa' söyleşilerimde, 'mumaileyhten' sıkça, -üstelik bu özelliğini belirterek- söz ederdim. Tatil dönüşü, tele/sekreterin ağzından, neyi duysam iyi; aynı 'Akit' sorumlusu, bana o yazılarımın 'Akit' te manşet olduğunu, bildirmemiş mi?
Aslına bakılırsa, kırk yıldır, 'havanda su dövülüyor' : 'Sistem' -mâhiyeti icabı- denetimine alacağı ülkelerden, bazı yetenekli çocukları 'himâyesine' alıp, 'çıkarlarına uygun' bir kafa yapısıyla 'yetiştiriyor' ; 'hin-i hâcette' , 'paralel' kuruluşlarında istihdam eylediği, bu 'zevatı' ; sırasına göre 'danışman' , sırasına göre 'prens' , sırasına göre 'kurtarıcı' rolünde, bir güzel kullanıyor. 12 Mart sonrasında kurulan, kabinedekileri kim hatırlamaz? 12 Eylül 'den sonraki, Özal 'ın 'prensleri' ni falan? Kemal Derviş , bunlardan biri; ABD 'yi 'yuva edinmiş' yıllar boyu; Üçüncü Dünya ülkelerinin 'evcilleştirilmesi' planlarını; IMF 'nin, malûm ve mahût 'yeniden yapılanma tasarıları' nı, sağa sola önerip, 'uygulanması' amacıyla ter döküyor. 70 'li yıllarda, Karaoğlan 'ın 'sağ kolu olmak' şerefine, o nâil olmuştu; CHP iktidarında, Planlama ile Yönetim arasında ilk uyuşmazlığı çıkarmak başarısı da vardır ki, kuşkusuz Dünya Bankası 'ndaki sicilinde kayıtlıdır.
Sonra ne düşündüm biliyor musunuz? 'Sistem' in 'el altından' denetlediği 'Soğuk Savaş' artığı politikacılarla; Türkiye 'yi gittikçe asıl istedikleri yere sürüklediklerini pek açık ortaya dökecek, bu son derece usturuplu 'kurgu' ve 'mizansenleri' , niye tekrar gündeme alıp, hâl-i pür-melâlimizi tartışmıyoruz da; 'mumaileyhi' , o dakika 'vatan kurtaran aslan' rolüne lâyık görüp, Dünya Bankası 'ndan 'menkul' kerâmetine övgüler düzüp duruyoruz?
İkincisini yapan pek çok, neredeyse bütün liberal sağcı basın; bâri ben, bu defa da, birincisini deneyeyim!..
Bir 'sistem'in temel taşı...
B ir de 'tespit' : ülkemizde 'Sosyalist Sol' dışından, hemen hiç kimse; Savaş ertesinde 'Sistem' in örgütlediği yeni ekonomik düzenin, kullanmak amacıyla geliştirdiği 'örgütlerin' mahiyetini, doğru dürüst kurcalamamıştı. 'Sosyalist Sol' da, ya 'mecburen' Kominform doğrultusundaki yayınları 'aynen' aktarıyor; ya da 'La Tribune des Nations' , 'Action' , 'Parallele' ve benzeri 'ilerici' ('progressiste') dergi ve gazetelerden yararlanıyordu ki, bendenizin durumu bu idi. Hem Dünya Bankası 'nın, hem de Uluslararası Para Fonu 'nun (IMF) gerçek mahiyetini; daha eserinin girişinde, şamar gibi adamın suratına çarpan, Cheryl Payer 'in 'Borç Tuzağı' kalitesinde bir eser henüz yayımlanmamıştı:
''... Uluslararası Para Fonu , günümüz dünyasının, en güçlü 'hükümetler üstü hükümeti'dir. Denetlediği kaynaklar ve kendisinden borç alan ülkelerin içişlerini etkileyebilme gücü, bu kuruluşa, Birleşmiş Milletler 'in hiçbir zaman erişemeyeceği kadar büyük bir güç sağlamaktadır...''
''... IMF bu korkunç gücünü, ne çalıştırdığı iktisatçılardan, ne de üye ülkelerin atadığı, yönetim kurulu üyelerinden almaktadır. IMF her şeyden önce, bir büyük 'sistem' in temel taşı olarak değerlendirilmelidir. 29 milyar dolar büyüklüğünde, ulusal katılma ödentilerini denetleyen IMF 'nin, 'özel çekme hakkı' biçiminde, para yaratma yetkisi de vardır. Ancak Fon 'un en önemli güç kaynağını, bu kuruluşun, uluslararası bir kredi kurumu olarak sürdürdüğü işlev oluşturur. Özel, resmi ya da Dünya Bankası gibi uluslararası hiçbir banka, IMF önerilerini uygulamamakta direnen bir ülkeye, kredi vermez. IMF 'nin önemi, tüm kapitalist dünya hükümetleri ve sermaye piyasalarının, bu kuruluşa verdikleri yetkiden kaynaklanmaktadır...''
''...II. Dünya Savaşı sonunda kurulan IMF, kuruluşundan başlayarak, uluslararası ve teknik bir kuruluş görüntüsü altında, 'yoksul ülkeleri' Emperyalizm'in mâli disiplini altına sokmanın aracı olarak kullanılmıştır. IMF'nin kuruluşundan sonra, bir ülkenin 'bağımsız kalkınma' çabalarının geleceğini, ülkenin IMF ile ilişkileri belirlemiştir...'' (a.g.e. s. 7/8, Yalçın Yayınları, 1981, İstanbul.)
Son paragrafı, lütfen birkaç kere daha, okur musunuz? |
|
|
|
|
|
|
 |
|
İLETİŞİM edebiyatokyanus@gmail.com |
|
|
|
edebiyatokyanus 692752 ziyaretçi (1258805 klik) kişi burdaydı! |