|
 |
|
İÇERİK |
|
|
|
|
|
 |
|
Aysberg'in Görünmeyen Kısmı-Attilâ İLHAN |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Söyleşi Attilâ İLHAN
Aysberg'in Görünmeyen Kısmı
10 Haziran 2002
İlkokulda olmalıyım, yanlış hatırlamıyorsam, öğretmenimiz Fatma Hocanım 'la, bütün sınıf, İzmir 'e Elhamra Sineması 'na gidiyoruz: Alışkın olmadığımız bir şey, herkes heyecanlı!
Zaman zaman, 'terbiyevi' filmler oynatılırsa, Karşıyaka 'daki sinemalara götürülürdük ama, vapura binip İzmir 'e gitmek, ilk defa oluyor; heyecan vermez mi? Üstelik film de, pek alıştığımız filmlere benzemeyen bir kurdela: 'Eskimo' . Acaba hatırlayan çıkar mı? Buz denizlerinde geçen bir serüvendi, gördüğümüzde hepimizi çok etkilemişti, en çok da Eskimo 'nun, bileklerini zincirden kurtarıp kaçış sahnesi.
Aysberg'lerin (denizlerdeki buzdağlarının), suyun altında, suyun üstündekinden çok daha büyük ve hacimli olduğunu, bu vesileyle öğrenmiştik; Körfez vapurunda (Dokuzeylül mü, Güzelizmir mi, hangisiydi?) Konak İskelesi 'ne yaklaşırken, Fatma Hocanım, demişti ki, ''...kutuplardaki 'cümudiye'lerden (buzullardan) kopan buzdağlarının, suyun altındaki kısmı, üstündekinden çok daha büyük ve heybetlidir''; bunu hayalimde canlandırmaya çabalıyor, başaramıyordum; hiç unutmam, sinema dönüşü, 'Hayat Ansiklopedisi' nde 'Aysberg' ve 'Cümudiye' maddelerini aramış bulmuştum: Yanılmıyorsam bir şeması da vardı, o sayede gözümün önüne getirebildim.
Âdettir, daha doğrusu, Batı 'dan aktardığımız deyimlerden biridir; bazı sorunlardan ya da olaylardan söz ederken, deriz ki, 'bu 'Aysberg'in görünmeyen kısmı gibidir, görebildiğimiz kadarından çok daha büyük ve sağlam'! Son günlerde yurtiçinden yurtdışından, aranızdan bazılarının (i-mail, faks, mektup, telefon) ulaştırdığı mesajlardan, Selin 'in yalnızlığı bahsinde yazdıklarımın, derinlerde yankılandığını görüyorum; eğer başka türlü ifade etmek gerekirse, galiba şöyle demek lazım; bu olayda, Türkiye 'li aydınların ecnebilerle ağız birliği yapıp, ülkelerini karalamalarına yurtta olan tepki, tıpkı Aysberg'in görünmeyen kısmı gibi; görünenden, hissedilenden çok daha büyük, derin ve güçlü.
Batılının 'objektifi'ne bak!
Obahse döneceğiz, fakat önce Selin 'in 'olay'ın sonraki safhasıyla ilgili bir gelişmeyi nakleden, ikinci mektubu; Selin (asıl adı mahfuz) sempozyumdaki 'iftiralar'ın cevapsız kalmasından tedirgin ve rahatsız, tutmuş, o üniversitenin günlük gazetesine, bir cevap mektubu yazmış! Şimdi, o mektubun 'akıbetini' onun kaleminden okuyalım.
''... ne yazık ki üniversitenin günlük gazetesine gönderdiğim ve söz konusu konuşmadaki yanlış tezlerin tümünü, kanıtlarıyla teker teker çürüttüğüm, çok daha detaylı mektup, yayınlanmaya değer bulunmadı. (Sempozyumun ilgili oturumunda da, sadece bir soru için, başkasına söz verilmişti.) Batılılar, her zaman 'seçici' olduklarını sergilediler karşımda...''
''... muhalefetsiz bir rejim yaratma çabaları, bu ülkede başarıyla gerçekleşiyor, çünkü rejimin çıkarlarını gerçekten tehdit eden her ses, şimdi daha pervasızca ve gözler önünde kesiliyor, ya da duymazlıktan geliniyor. Aydın olma iddiasında olan Batılıların çoğu ise, gerçekleri araştırmaya gerek bile duymadan, kendi penceresinden görebildiği kadarıyla, gerçek diye empoze etmeye çalışıyor ve Emperyalist Düzen'in sözcüsü olmaktan öteye gitmiyor...''
''... duymazlıktan gelinen seslerden birinin sahibi olarak size yazdım. Sizin şahsınızda Türkiye'nin bütün aydınlık insanlarına, sonsuz şükranlarımı sunarım...''
Görüyor musunuz, 'Batılı bilim yuvaları' ndaki 'objektifliği', Batılı nın 'gerçeğe' ve 'insan hakları'na saygısını? Sadece şu son olay bile gösteriyor ki, 'ecnebi'ye inanıp, onunla ülkesine 'kumpas' kuranlar, ülkelerinin düpedüz aleyhine davranıyorlar ya; ayrıca, uğrunda mücadele ettiklerini sandıkları, 'davaları'na da değil, doğrudan doğruya 'ecnebi'nin 'çıkarlarına' hizmet ediyorlar.
Aynen, vaktiyle 'beşinci kol' dakiler gibi!
Biz hiç yalnız kalmayacağız...
İşin hoş tarafı, Selin 'in 'yalnız olmadığını', onun gibi düşündüklerini belirtmek için, yazanlar ve yazdıkları! Epeyce kalabalık, hayli duygusaldılar ama; içlerinden en çok, imzasını 'esnaflık eden bir okurunuz' diye atan birisinin faksı beni duygulandırdı. Mektup kısacık ama, Aysberg'in görünmeyen kısmının yoğunluğunu ve derinliğini, fena halde hissettiriyor.
''... Attilâ ağabey! Selin'in mektubu için teşekkürler. Buraya başka kimlerin adını yazabilirim diye düşündüm: Lise öğrencisi oğlum, sınıf arkadaşları, görüştüğüm öğretmenleri ve içlerinde bu konuyu işleyen biri, ilk aklıma gelenler! Selâmlar!..''
Hafızanın işi yok, nereden nereye, bana çağrışımlarla 60 'lı yılların başında yazdığım 'Yarının Başlangıcı' adlı şiirimi hatırlatıyor; daha doğrusu, son mısralarını; ne demişim, öğrenmek istemez misiniz:
''... ürkütür bir vapur merhabâsı akşam karanlığını/ yıldızlar kendiliklerinden çıkıp geldiler/ bak safa geldiler/ silâhlar vesâire o kadar da mühim değil/ içimdeki çevremdeki bu büyük kalabalık/ bu şenlik dağılmayacak/ ben ölsem/ beni dağ başına tek başıma gömseler bile/ ben hiç yalnız kalmayacağım/ bizim taraftan hiç kimse yalnız kalmayacak!..'' (Belâ Çiçeği, 7. basım, s. 99, Bilgi Yayınevi, 1999)
İşte böyle Selin: Biz hiç yalnız kalamayacağız! |
|
|
|
|
|
|
 |
|
İLETİŞİM edebiyatokyanus@gmail.com |
|
|
|
edebiyatokyanus 692719 ziyaretçi (1258198 klik) kişi burdaydı! |