|
 |
|
İÇERİK |
|
|
|
|
|
 |
|
Halka Söylemeye Dilleri Varmıyor-Attilâ İLHAN |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Söyleşi Attilâ İLHAN
Halka Söylemeye Dilleri Varmıyor! 12 Ocak 2001
Yaşayanlar bilir: 27 Mayıs öncesindeki Menderes 'aleyhtarı' öğrenci eylemleri ve 'halk' gösterileri; -el altından-, zamanın 'muhalefet' i CHP' nin, 'dürtüleri' ile kotarılmıştı. Halklar, -hele demokratik geleneği bulunmayan toplumlarda- 'kendiliğinden' ya kılını bile kıpırdatmaz; ya ayaklanır, ortalığı dağıtır. 1908' de, Selânik 'Hürriyet' i ilan etmiştir; İttihat ve Terakki' nin 'nâşir-i efkârı' Tanin gazetesinin, 'sermuharriri' Hüseyin Câhit bey; 'Siyâsi Hatıraları' nda, ne yazar bilir misiniz? 'İstanbul'da, kimsenin tınmadığını!' 'Sevinç gösterileri', daha sonra, onlar tarafından örgütleniyor.
Slobodan Miloşeviç' in 'galeyana gelen', 'demokrasiye susamış' halk tarafından alaşağı edilmesi; ne kadar da 'halka rağmen' bir 'halkın galeyanı' olmuş; insan bilgi edindikçe, çok daha iyi anlıyor; hele 'olay' ın halktan nasıl 'saklandığını', bu işi becerenlerin kendi ağızlarından okudukça!: lütfen, şu satırlara bir göz atar mıydınız?
'Yardım' bahsi hiç açılmayacaktı...
''...bilindiği gibi Gençlik Örgütü OTPOR ('Direniş') de Batı' dan 'yardım' alıyordu. Belgrad' daki öğrenci hareketinin, 'sevilen' lideri Branko İliç diyor ki: '-...yardım yapanlarla aramızda karar vermiştik, bu konu, asla açılmayacaktı. Neden mi? Çünkü Miloşeviç tarafı sürekli olarak, NATO'nun ajanları olduğumuzun propagandasını yapıyordu. Batı'nın 'yardımı', dikta basınının mazereti olmuştu.' Kısa bir süre susup, arkasından ekliyor: '-...sonra şu da var: eğer söyleseydik, halkın bu 'yardımı' kabul edeceğinden, pek de emin değilim ben!'...''
''...yılın ilk aylarında OTPOR takımından, elli kadar genç, 'eğitim görmek üzere', Budapeşte' deki Hilton Oteli' ne gönderilmişti: bir haftalık 'staj' ve otel masraflarını IRI örgütünün Amerikalıları ödemektedir. OTPOR' un kurucularından birisi, olayı şöyle değerlendiriyor: '-...öfkemden, gözüm dünyayı görmüyordu. Ne yaptığınızın farkında mısınız, dedim, ömrümde Sırbistan dışına çıkmamış, beş parasız gençleri, kalkmış beş yıldızlı bir otelde ağırlıyorsunuz?' Aynı kurucu üye, sözlerini şuraya bağlıyor: '-...Amerikalılar, ne dediğimi anlamadılar; bana verdikleri cevapta, kısaca: -...para bahsini dert etme o kadar, dediler, bizde para bol!'...'' (Le Nouvel Observateur, 7 Aralık 2000).
İki küçük, fakat ne de ibret verici, olay: mağrur Sırpların, öğrendikleri takdirde, belki de 'kabul etmeyecekleri' bir 'yardım' ; o yüzden, 'gizli alıyorlar' mış anlaşılan; üstelik aldıkları adamlar, onların ne 'gerçek durumlarının' farkında; ne de 'halet-i ruhiyelerini' anlayabiliyorlar.
'Soğuk Savaş', Sosyalizm' in öncesini ve sonrasını yok saydığından, onu 'Sovyet totaliterliği' olarak netleştirmişti; bu da siyah/beyaz bir tabloda, taraf seçimini kolaylaştırıyordu; yeni 'Soğuk Savaş', 'Sistem' le 'ulusal devlet' arasında oluşturuluyor; o zaman tabloda renk çok, üstelik çoğu flu; bu da daha yumuşak, daha çok 'paraya dayanan yöntemlerin' kullanılmasını gerektiriyor: gizli servislerin ikinci plana çekilip, 'vakıflar' ın ('Foundation'), sicilleri fena halde karışık, 'Sivil Toplum Kuruluşları' nın, media' ların ve 'siyasi partiler' in ön plana çıkarılıp, 'kullanılmasını' yeğliyor.
Nasıl mı? Bakın nasılmış!
'En ucuza çıkacak aday', 'ideal aday'
''...1999 Ekim'inden itibaren, IRI 'siyasi pazarlama' stajları da örgütlemişti. 'Muhalefet'in kampanya tasarımcılarından Zoran Ostoviç, bunu şöyle anlattı: '-...bu iş Karadağ'da yapıldı, çok da şey öğrendim; meselâ, olumsuz kampanyanın etkisizliğini! Yâni, Miloşeviç'in kötülüklerini sergileme önerilerimiz yerine; kendi liderlerimizin meziyetlerini övmemizin, yerinde olacağını! Ayrıca Amerikalılar, afişlemenin rolü üzerinde çok duruyorlardı; onlara göre, seçim kampanyası yazın, yâni herkes dışarda iken geçecekti: sokak panolarına, o yüzden yatırım yaptık...'
''...Karadağ bölgesinde, IRI' nin eğitmenlerinden birisi olan Olja, -asıl adını saklıyor- diyor ki: '-...eğittiğimiz siyasi kadrolara, ayrıca, televizyonda konuşma, gönüllü devşirme ve kampanya örgütleme yollarını öğretmekte idik; Kostunica'nın partisi dışındaki her parti, stajımıza stajyer göndermişti...'..''
''...1999 Sonbaharı' nda, seçimlerden bir yıl önce NDI (National Democratic Institute) büyük bir sondaj yatırımı yapmıştı; amaç, belli: seçim kampanyasına gerekli 'temaları' ve de 'muhalefet' için en elverişli lideri bulmak! Zoran Zivkoviç diyor ki: '-...Kostunica bu anket sayesinde, ağırlığını koydu, rakamlara şöyle bir göz atmak yetiyordu. Durum apaçıktı. Öteki bazı liderlerde, lehlerine az övgü toplamıyorlardı ama, hesabı kesinlikle 'pozitif' çıkan hep oydu; yâni, 'ideal aday' ya da, en azından, öne çıkarılması, en 'ucuza çıkacak' olanı!'...''
''...NDI başka kamuoyu araştırmalarını da finanse etmiştir; seçim kampanyası sırasında, New York' taki, Sırpların seçim niyetlerini kestirebilmesiyle ün yapmış, bir sondaj enstitüsüne başvurdu; sonuçları uluslararası basında, 'bağımsız' medialar'da sürekli açıklanıyordu; her araştırmanın sonunda, Kostunica ve 'demokratik' partiler, 'muhtemel' galip ilan edilmekte idi...''
'Seçim kampanyasına para bulmak!..'
''...Atlantik ötesinden, başka örgütler de 'siyasi pazarlama' tasarımını gerçekleştirebilmesi için, 'muhalefet'e yardım etmişlerdi; New York' ta yıllarca 'siyasal bilgiler' okumuş; şimdi bir Amerikan halkla ilişkileri ofisinde çalışmakta olan Svetlana, daha başka bir şey anlatıyor: '-...Değişiklik İttifakı ('muhalefet') mensuplarına (Sorumlularına) bütün 2000 yılı süresince tavsiyede bulunduk durduk.' Verdiği örnek de şu: '-...şubat ayında Avrupa Birliği ülkeleriyle uçak trafiği açıldı. 'Muhalefet' sorumlularının hemen tamamı, Berlin'e ya da Londra'ya gitmek telâşına düşmüşlerdi. Biz onlara bunun imajlarını kötü etkileyip bozacağını söyleyip, hiç değilse bir hafta sabretmelerini istedik. Sözümüzü dinlediler.' Svetlana ek olarak, çalıştığı ofisin 'yatırım arama' çalışmaları da yaptığını açıklamış ama, sadece o kadar, ötesini söylemiyor; dediği şu: '-...seçim kampanyasına para bulmak gerekiyordu!'...''
''...Belgrad' da, pek de açıklığa kavuşturmadan, Alman ve İngiliz örgütlerinden bahsediyorlar. Kısacası, Sırbistan' a 'özgürlüğün bedeli' cesaretle ve Alman Markı'yla ödenmiş. İyi de bu gerçeği, Sırplara açıkça söylemeye kim cesaret edebilecek? Belgrad' da OTPOR' un lideri Branko İlic, bu soruya şu karşılığı veriyor: '-...bizim prestijimiz ve manevi gücümüz göz önünde tutulursa, bu riski göze alabilecek tek örgüt biziz!' Ama, arkasından ilâve ediyor: '-...bu tabuyu yıkacağız, ama yavaş yavaş', '-...peki, ne zaman?', 'belki yıl sonuna doğru! Belki gelecek sene! Belki de, daha sonra!..'...'' (Vincent Jauvert, Le Nouvel Observateur, 7 Aralık 2000).
Bilmem fark ettiniz mi? Delikanlı, halkına doğruyu söylemeyi, 'göze alınması gereken, bir risk' sayıyyor.
|
|
|
|
|
|
|
 |
|
İLETİŞİM edebiyatokyanus@gmail.com |
|
|
|
edebiyatokyanus 692717 ziyaretçi (1258147 klik) kişi burdaydı! |