|
 |
|
İÇERİK |
|
|
|
|
|
 |
|
Gâzi'nin 'Tespit'i- Attilâ İLHAN |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Söyleşi Attilâ İLHAN
Gâzi'nin 'Tespit'i!..
17 Haziran 2002
Ali Fuat Paşa 'ya göre, Nâzım Hikmet; Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası 'nın, Gâzi 'ye muhâlefet teşebbüsüne, şiddetle karşı çıkmış! Böyle bir itirazın gerçek manasını anlayabilmek, ancak o teşebbüsün, hangi dâhili ve hârici konjonktür içinde yapılmış olduğunu saptamakla mümkündür, bu da Milli Mücadele 'deki iki lider 'kadrosu' nun, siyasi koordinatlarını doğru değerlendirmeyi gerektirir. O iki kadrodan ilki, 'Halâskâr (Kurtarıcı) Takım' diyebileceğimizdir ki Mustafa Kemal 'in dışında, 'Hamidiye Kahramanı' 'Rauf Bey' den ve iki 'Mirliva' ( Ali Fuat ve Karabekir Kâzım Paşa 'lar) ve bir Miralay'dan ( Refet Bey ) ibâretti; ikinci ekip biri 'Ferik' ( 'Kavaklı' Fevzi Paşa ) biri 'Miralay' olmak üzere ( İsmet Bey ) iki askeri; ayrıca, önce Müdafaa-i Hukuk , sonra Halk Fırkası etrafında toplanmış aydınları içeriyor.
Aradaki fark, tuhaftır ama, Türkiye 'nin şu AB Sorunu 'nda, bugün bile tartıştığı farktır: 'Halâskâr' (Kurtarıcı) Takım, Anadolu'nun, ecnebi işgâlinden kurtarılmasında 'mutâbık'; ama İhtilâl ve İnkılâp- ta 'mütereddit' -hatta 'muhâlif'-ti; 'İnkılâpçı Takım', tam tersine' 'halk hâkimiyetine müstenid, yeni lâik ve demokratik bir Cumhuriyet kurmak amacında' idi; nedense resmi tarih, bu hassas noktaya, asla dokunmaz, oysa 'Büyük Nutuk' nihâi tahlilde bu hayati farkı halka ve tarihe açıklamak için yazılmış ve söylenmiştir. Dahası bu devâsâ dramın kahramanları, hatıralarını yazarken, -açıkça değilse bile, dolaylı olarak- olaya değinmişlerdir.
'Hanedan'a bağlı 'milliciler'...
Yazalı epeyce oldu: İsmet Paşa , o dağdağalı günlerde, Fevzi Paşa 'nın bir önerisinden söz eder; daha doğrusu, öneri, ilk takımın paşalarından gelmiş, Mareşal 'den bu konuda 'İsmet Paşa 'nın ağzının aranması istenmiştir. Neymiş bu öneri? Paşalar, Cumhuriyet gibi radikal ve devrimci kararlar alınırken, olayın tartışılıp karara bağlanacağı bir 'yüksek askeri konsey' -bir çeşit gizli 'cunta' - kurulmasını istiyorlar; yâni teklifler önce orada, paşalar arasında tartışılıp karara bağlanacak, sonra hükümet teklifi olarak TBMM 'ye götürülecektir! İsmet Paşa öneriyi tereddütsüz reddediyor, gerekçesi hâkimiyeti TBMM 'nin temsil ettiği, böyle bir konseyin Cumhuriyeti gölgeleyebileceği idi / ki doğrudur. ( ' İsmet İnönü / Hatıralar' , 2. kitap, s: 170, Bilgi Yayınevi, 1987.)
Eğer ilk lider kadrosunun bu teşebbüsü ve sonucu bilinmezse, Terakkiperver Hareketi 'ni ve kadrolaşmasını doğru değerlendirmek, sanırım mümkün olmaz. Gerçekte 'İhtilâl' ve 'İnkılâp' ın önüne sed çekilmek isteniyordu;
zira, 1/ Kurtarıcı Kadro'nun yüksek kesimi, Devlet-i Aliyye'ye ve Hanedan'a bağlıydı;
2/ Bunların çoğu Tanzimât/Meşrûtiyet dönemi 'Komprador' öğretiminden geçtikleri için; Bolşevik Rusya ile bir olup, Batı'ya cephe alınmış olmasını, içlerine sindirememişlerdi.
Yakın tarihimizi akıl ve yöntemle değil, 'resmi beyanlar' çerçevesinde irdeleyenler, bu söylediklerime belki şaşacaklardır ama; ya Gâzi Mustafa Kemal, 'Nutuk' ta, Terakkiperver Fırka 'nın tesisi öncesinde, aynı zevâtın (ilk kadro) buna benzer ikinci teşebbüsünü, açık açık anlatıyorsa?..
Rauf Bey, 'Halifeye bağlıyım' demiş...
Gâzi 'Nutuk' ta, olayı şöyle tespit etmiş; bu tespit -bildiğim kadarıyla- hiç kimse tarafından tekzip edilmemiştir:
''...Rauf Bey'den Padişahlık ve Halifelik konusundaki düşüncesinin ve kanaatinin ne olduğunu sordum. Verdiği cevapta, şu açıklamalarda bulundu: ''... ben'' dedi, ''...Padişahlık ve Halifelik makamına bağlıyım, çünkü babam Padişah'ın ekmeğiyle yetişmiş, Osmanlı'nın ileri gelen adamları arasına geçmiştir. Benim de kanımda o ekmekten vardır, ben iyilik bilmez değilim ve olamam; Padişah'a bağlı kalmak borcumdur; Halife'ye bağlı kalmak ise, görgümün gereğidir...''
Bu toplantıyı Keçiören 'deki evinde yaptıkları, Refet Paşa ile; aynı toplantıya katılan, Ali Fuat Paşa 'ya gelince; onların, konuyla ilgili görüşleri, Gâzi tarafından 'Büyük Nutuk' ta şöyle belirtilmektedir:
''...Rauf Bey'den sonra, karşımda oturan Refet Paşa'dan düşüncesini sordum; Refet Paşa'nın verdiği karşılık şu idi: '- ...Rauf Bey'in bütün düşünce ve görüşlerine katılırım. Gerçekten bizde Padişahlık ve Halifelikten başka bir yönetim biçimi söz konusu olamaz'...''
''...Ondan sonra Fuat Paşa'nın düşüncesini öğrenmek istedim. Paşa, Moskova'dan yeni geldiğinden durumu, kamunun düşünce ve duygularını yeterince incelemeye daha zaman bulamadığından söz ederek, görüşülen konu üzerinde kesin bir düşünce ve görüş ileri süremeyeceğini' bildirdi. Ben kendilerine kısaca şu karşılığı verdim: '- ...Söz konusu ettiğiniz sorun, bugünün işi değildir. Meclis'te bazılarının korkup telâşa ve heyecana kapılmasına da yer yoktur'...''
O gece, sabaha kadar aynı konu çevresinde cereyan eden sohbette, Mustafa Kemal Paşa 'nın sezdiği nedir derseniz, onu da açıklamış:
''...Rauf Bey'in bir şeyi sağlamak istediğini sezinledim. Benim Halifelik, Padişahlık ve ilerde benim alabileceğim durum üzerine, kendilerine söylediğim ve kendilerinin inandırıcı buldukları sözleri, bana kürsüden kendi ağzımla Meclis'e söyletmek...'' ( Büyük Nutuk , s: 500-501, 1974 basımı.)
İlginç olan şudur ki, onların üçü de ailecek 'Tanzimat Aristokrasisi'ne dahildiler; içlerinde tek (yoksul) halk çocuğu Mustafa Kemal'di: onlara aydınlanmış olduğunu söyleyerek, günü gelince 'gerekenin' yapılacağını bildirdi; 'gereken' aslında onların istediğinin tam karşıtıydı; ve de -bildiğiniz gibi- yapıldı.
Tabii, işin içinde başka işler de var.
|
|
|
|
|
|
|
 |
|
İLETİŞİM edebiyatokyanus@gmail.com |
|
|
|
edebiyatokyanus 692750 ziyaretçi (1258729 klik) kişi burdaydı! |