|
 |
|
İÇERİK |
|
|
|
|
|
 |
|
'Karen Fogg Dosyası-ATTİLA İLHAN |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Söyleşi
ATTİLA İLHAN
'Karen Fogg Dosyası!..'
4 Mart 2002
İlk heyecan geçti; sanırım bu yüzden, 'Karen Fogg Dosyası' na, çok daha soğukkanlı, çok daha dikkatli eğilip, bakabiliriz. Basite indirgenirse, olay, 'ecnebi' bir devletin, -AB, kendini devlet sayıyor-; büyükelçisi vasıtasıyla, diplomasinin kural ve nezâketini aşan, 'faaliyetler'de bulunması: savunma, ekonomi, kültür politikalarına burnunu sokmak; içişlerine yerli yersiz müdâhale, bakanlıkları yönlendirmeye çalışmak, vs... İrkiltici yanı ise 'ecnebi'nin bu tertip ve teşebbüslerini, 'yukardan' -yani 'üstün' ve 'hâkim'- bir devlet edasıyla yapması; neticede Türkiye'yi 'mâdûn' bir ülke mertebesine koymasıdır ki, tarihte benzer durumlara düşmüş Devlet-i Aliyye 'nin yaşadıkları dolayısıyla; 'keyfiyet' TC yurttaşları açısından, katlanılması güç bir küstahlıktır.
Bunu bir kalem geçtikten sonra, sâkin sâkin, ilk önemli tespite geçebiliriz.
Tespit/ ''... olayın patlak vermesi üzerine, malûm Media 'nın - ve maalesef Dışişleri Bakanı 'nın tepkisi; sağduyunun ve ülke çıkarlarının gerektirdiği yönde olmamış; Karen Fogg 'u mâzûr göstermek isteyen; dolayısıyla, belgeleri ele geçirip açıklayanları, 'suçlu saymaya' yatkın bir tutumda olmuştur: 'ecnebi' bir büyükelçinin, ülkede 'istihbarat şebekesi', 'yönlendirme lobby'si', 'para dağıtıp, iş çevirme düzeni' kurması üzerinde durulmuyor da; 'haberleşme özgürlüğünün' ihlâlinden bahsediliyordu. Hem 'mantıken' yanlıştı bu, hem de 'yurttaş'ın tepkisine taban tabana karşıttı. Nitekim daha dikkatli ve sağduyulu tepki veren, öteki hükümet üyeleri, koalisyon tarafları vs; -en azından susarak- aynı fikri paylaşmadıklarını duyumsatmış; böylece hem Holding Media'sını, hem de erken ve 'âcil' davranan Dışişleri Bakanı'nı, dımdızlak ortada ve 'yalnız' bırakmışlardır.
''... Buna mukâbil, yurttaşın tepkisi farklı ve olumluydu; halk, hele belgeleri elde edip açıklayanları, kabahatli göstermeye yeltenenleri, açıkça kınıyor; dahası, 'suç ortaklığı' ile suçluyordu. Bu meyanda faks, e-mail ve mektupla, bu türden tepkiler hepimizin eline ulaştı: milletin, onun 'harim-i ismetine', burnunu sokmaya kalkışanlara öfkesi; şu paylaşmak istediğim mektupta, açıkça görülüyor. İmzalar, tanıdığımız isimler: 'yurttaş' Emin Değer ve 'yurttaş' Mustafa Yıldırım!...''
'İnsan hakları'na, 'diplomatik nezaket'e uyar mı?
''AB elçisi K. Fogg ve öteki misyon sahiplerinin, Türkiye Cumhuriyeti 'nin iç düzenini etkilemeye yönelik haberleşmeleri, diplomatik örtünün altına sığıyorsa; ve bu faaliyetleri duyurmak cürümse, aşağıda belirtilen faaliyetler de, aynı görüşle değerlendirilmelidir. ...''
''... Mim, Mim Grubu, Felâh Grubu ve benzerleri, 'İngiliz muhibbi' Sait Molla 'nın özel mektuplarını ele geçirmişlerdir; hatta Gâlip Vardar adlı eleman, Osmanlı Hükümeti 'nin özel toplantı tutanaklarını elde etmiştir. Bu kişi ve kuruluşlar, daha birçok özel bilgi ve belgeyi, TBMM Başkanı M. Kemal 'e iletmişlerdir. Dahası aynı kişiler, İstanbul 'da konuk olarak bulunan Yüzbaşı Bennet, Yüzbaşı Armstrong gibi subayların, Beyoğlu meyhanelerindeki özel ve kişisel eğlencelerini de Kürt Teâli Cemiyeti 'nin faaliyetlerini de hem izlemişler, hem de rapor etmişlerdir...''
''... bu kişilerin yanı sıra Garp Cephesi İstihbarat Müdürü Bâki Vandemir, Yüzbaşı Seyfettin Koç, Yüzbaşı Fahri Akça, Üsteğmen Mümin Aksoy, Yüzbaşı Tâhir Nâdi, Öğretmen Zehra Budunç ve niceleri, yurtlarında konuk olarak bulunan Avrupalıların özel haberleşmelerini, telgraflarını, hatta projelerini ele geçirmişlerdir. Son günlerde sergilenen yönetim tutumuna göre, sormak gerek: çoğu subay bu kişilerin, yabancıların özel ilişkilerine karışmaları, kişisel belgelerine el koymaları, insan haklarına, diplomatik 'nezaket'e uyar mı? 'İnsan Hakları'nı, 'Din ve İfade Hürriyeti'ni, 'Diplomatik Hakları', 'Kişi Hak ve Hürriyetleri'ni hiçe saymış bu kişiler ve onları görevlendirmiş olan tüm yetkililerin kovuşturulması gerekmez mi/?...''
''... zaten yukarda sözü edilen kişiler, 1923 'te Lausanne 'da olmayan bir ulusa, olmayacak bir ulus/devlet kurmak üzere, Avrupalılara baskı ve şantaj yapmışlardı...''
'Kara mizah'ın daniskası...
''... Avrupa ve Amerika Birliği ruhuna uygun olarak, 'federatif 2. Cumhuriyet'in kurulabilmesi için, bu gerçekleri gören, başta K. Fogg olmak üzere, tüm Avrupalı/Amerikalı misyon sahibi, insan sever diplomatlar, yardımlarını esirgememelidirler. Bundan böyle, şimdilik TC vatandaşı, yarının Avrupalısı TC vatandaşları, bu yardımsever ilgilileri bilgilendirmek için, kapılarını açık tutmalıdırlar. Siyasi partiler, sivil veya sivil olmayan örgütler toplantılarında; K. Fogg 'un onaylayacağı, yerli ya da yabancı gözlemciler bulundurmalıdırlar. Yeterli eleman bulunamıyorsa, toplantıların ses kayıtları ve hatta görüntülü kayıtları ile yazılı tutanaklarının birer kopyası, misyon sahiplerine en kısa sürede iletilmelidir. 'Ulusal Program' işini uzatmamak üzere, hükümet toplantılarına, K. Fogg danışman/gözlemci olarak katılmalıdır...''
''... Dışişleri, 'ulusal devletin sonu geldi' diyerek, Ortadoğu 'da petrol havzalarının ABD/Batı Avrupa 'nın eline geçmesine, örtülü olarak yardım eden ABD vatandaşı Mr. Chomsky 'yi danışman olarak görevlendirmeli; onun çok etnikli federatif devlet kurulmasına ilişkin, derin felsefi görüşlerinden yararlanılmalıdır. Türklerin -yâni Atatürk 'ün- zorlama ulus/devlet kurmuş olduğunu açıklayan kitapları, TC sınırları içinde dağıtmaktan çekinmeyen İsveç Misyonu 'na teşekkür edilmesi için gerekli girişimlerde bulunulmalıdır. Ama, her şeyden önce, Ortadoğu, Afrika, Asya ve hatta Güney Amerika ülkelerine bağımsızlık fikri vererek küreselleşmeyi en az elli yıl geciktirmiş olan TC kurucuları, uluslararası bir mahkemede yargılanmalı ve bu kişilerce mahkûm ettirilmiş olanlar, 'Yüzellilikler', 'isyancılar' aklanmalıdır. Ve artık Türkler geldikleri yere yollanmalı, medeni Batı Avrupa ve ABD ile onların desteğiyle kurulan İsrail rahat bırakılmalıdır.
Son günlerde misyonerleri, TC devletinin kimi yetkililerince savunulmasının varacağı aşama, işte bunlardan ibarettir. Kendi ülkesinde azınlık hakları konferansı düzenlettiren bir devlet yönetiminin sonu başka türlü olamazdı...'' (13 Şubat 2002)
İmza: ''Egemen ve bağımsız Türkiye Cumhuriyeti 'yurttaşları': Emin Değer ve Mustafa Yıldırım''.
Kimmiş o, 'Türk aydınları 'kara mizahı' beceremez' diyen?..
|
|
|
|
|
|
|
 |
|
İLETİŞİM edebiyatokyanus@gmail.com |
|
|
|
edebiyatokyanus 692755 ziyaretçi (1258855 klik) kişi burdaydı! |