|
 |
|
İÇERİK |
|
|
|
|
|
 |
|
Hadi, Konuşsana İsmet Paşa!.-Attila İlhan |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Hadi, Konuşsana İsmet Paşa!..
Başvekili İsmet Paşa için, 1920'li yıllarda, Türkiye'nin 'Demiryolu Politikası ' şöyle görünüyordu: "...her sene devlet bütçesinden, ne kadar mütevazı olursa olsun, bir tahsisat ayırarak, memleketi bir ucundan öbür ucuna kadar, yıldan yıla ilerleyen bir demiryolu şebekesine kavuşturmak mümkündür. Tam bir inançla bütçede buna başladık. Hatta Milli Mücadele esnasındaki daha mütevazı bütçe ile bile, Ankara'dan Sakarya boyuna kadar demiryolu ilerletmeye gayret etmiştik. Harpten sonra, demiryolu yapabilmek için her çareye başvurduk." ('Hatıralar', 1.cilt, s.263, Bilgi Yayınevi, 2. Basım, 1993).
Oysa 1997'yi bitirmek üzere iken, gazetecinizde yayımlanan şu habere bir bakın: "...1980 yılında hazırlanan Ulaştırma Ana Planı'na göre, 1993 yılına kadar demiryollarımızın taşımacılık alanındaki payı 'yüzde 20'ye çıkartılacak, karayollarının payı ise yüzde 36'ya düşürülecekti; oysa bu plan hedefleri için, ciddi hiçbir girişimde bulunulmadığı gibi, tam tersine, aynı plana aykırı olarak 'otoyol hamleleri' başlatıldı." (Cumhuriyet, 22 Aralık 1997).
Oysa Türk halkı öylesine 'demiryolcu' bir halktır ki, 'kara tren' yalnız halk türkülerine girmekle kalmamış; en güçlü şairlerimizin şiirlerinde baş yeri almıştır.Nazım Hikmet, onlardan birisi.İster misiniz, mahvolmaya terk ettiğimiz o demiryolu evrenini, bir de Nazım'ın, pırıltılı merceğinden görelim?
'Bembeyaz karanlıkta parlayan raylar'
1932'de, şöyle bir istasyon resmi çizivermiştir: "Camların üstünde gece ve kar / Bembeyaz karanlıkta parlayan raylar / uzaklaşıp kavuşulmamayı hatırlatıyor./ İstasyonun / üçüncü mevki bekleme salonunda / çıplak ayaklı bir kadın yatıyor / Ben dolaşıyorum. / Gece ve kar -pencerelerde- / Bir şarkı söylüyorlar içerde..." ('Bütün Eserleri', cilt 1, s.257, Narodna Prosveta, Sofya 1967).
Fakat asıl, 'Memleketimden İnsan Manzaraları'!.. Eserin bütünü,Anadolu Expresi'nin seferi boyunca yürütülmüştür; çarpıcı flash/back' lerle Cumhuriyet Türkiye'sinden -kuruluşundan bu yana- çarpıcı 'insan manzaraları' veriliyor. "...kalktı Pendik'ten 15.45 katarı / Lokomotif / Makinist Alaeddin / çözdü mavi tulumunun göğsünü bir düğme daha / başını dışarı çıkarıp / baktı arkaya. / Furgon / ve beş tane binek vagonu / -yataklı,yemekli dahil - / ve altı tane marşandiz / birbiri peşinde sallanarak / geliyorlar / Ne zaman böyle arkaya baksa Alaeddin / -bilhassa rampalarda- / bir halata bağlayıp vagonları / kendi omuzunda çekiyormuş gibi olur. / Ve inişlerde / korkunç ağırlığını arkadan itilmenin ortasında duyar / Vagonlar geliyorlar sallanarak / Eskişehir-Haydarpaşa, Haydarpaşa-Eskişehir / 28'den beri, / yolcular iner biner / makinalar değişir / Alaeddin yerinde / Alaeddin değişmez!.."
Bir de, insanı bilinmez hangi yolculuğun kahredici çağrışımlarına götüren, şu bölümü okur musunuz lütfen: "...Ay ışığında / karanlık bir istasyona girdi / karanlık bir tren / Siyah elbiselerin sarışını baktı pencereden: mavi camdan bakılınca bu karanlık istasyon / ışıksız insanlar / hazin ve telaşlıydılar bir kat daha / Orda sanki fısıltılarla birşeyler konuşuluyor: ölüm için, ayrılık için, sabahsız geceler için / Ve havada şıkır şıkır ay ışığı olduğu halde / yerde rayların parıltısı yoktu / ancak beş on adım görünüp kayboluyordular / Yalnız iki direkte elektrik yanıyordu / arka yola çekilmiş açık yük vagonlarının üzerinde / (ve bunların mühimmat yüklü olduğu belliydi brandalarından) / İstasyon yapısı ve müştemilatı / öyle yığınla simsiyah karmakarışıktı ki / yolcular vagonlarını ve birbirlerini kaybederek / koşuyordu peronda / Bir kadın çığlığı geldi yemekli vagona kadar / -Hatice kız nerdesin?" (Aynı eser, s.190).
Söyler misiniz, hangimiz o ay ışığı istasyonlarının ürkütücü telaşını yaşamamış; hangimiz, arlık 'kara vagon' kapılarından, bacaklarını boşluğa sallamış, cigara içen 'Mehmetçikler' i görüp, içlenmemiştir? Bazı bazı, üstü açık vagonlarda, branda ile örtülü topları görür, irkilirdik; içimizden, kim olduğunu bilmediğimiz birileri, kederli bir sesle: "-Trakya' ya gidiyorlar" derdi. "...Naziler hududa dayandı!" ; o zaman, el yazması kopyalarından ezberlediğimiz, o mısralar gelirdi dudaklarımıza: "...gece gündüz cephelere sevkıyat gider / Nerede başlayıp nerede biter / Ocağında çam ağacı yakan trenler / Hat boyları yanmış odun kokusu / Askeriye'de hat boyunun tapusu / Memetçik Memet / Memetçik Memet / dört Cephe içinde koptu kıyamet!.." (Aynı eser, s.62/64).
O demir yolları ki hayatımızdır...
Anadolu'da demiryolu bir efsanedir: bunu çok iyi kavramış olan Nazım, 'Manzaralar'da öyle bir örgü dokumuştur ki, içisıra kuva-yı Milliye' nin atlılarından, Şoför Ahmet'ten, Arhavi'li İsmail'den; 40 Karanlığı'nın elleri kelepçeli trene bindirilen 'siyasileri'ne, gittikçe palazlanan 'milli' burjuvazinin şampanya kadehlerine kadar, herşeyi bulabilirsiniz.Hiç unutmam,bilinmez kaçıncı defa okuduğum bir akşam, heyecan içinde düşünmüştüm; böyle müthiş bir metin elde iken, acaba niçin televizyon yapımcılarımız,incir çekirdeği doldurmaz lüzumsuzlukları 'dizi' yapacağım diye vakit, emek ve para sarf ederler?
Memleketimden İnsan Manzaraları'ndan, adına layık bir dizi, hem Anadolu'nun ve Anadolu insanının hem de demiryollarının 'destanı' olurdu. O demiryolları ki, kırmızı/yeşil bayraklı yorgun makasçıları; tünelleri ve asma köprüleri bekleyen münzevi nöbetçileri; kırmızı şapkalı hareket memurları, vakur şeftrenleri ve ay/yıldızlı vagon pencerelerinden hiç eksik olmayan, çıplak kavakları, narin salkım söğütleri, kederli çınarlarıyla -hiç çıkmamak üzere- hayatımıza girmiştir, zaten hayatımızdır; nasıl gaflete düşer de onları içten içe çürütmeye, dağılmaya, yok olmaya terk ederiz?
Hadi,konuşsana İsmet Paşa?
Attila İlhan
5.1.1998 Cumhuriyet |
|
|
|
|
|
|
 |
|
İLETİŞİM edebiyatokyanus@gmail.com |
|
|
|
edebiyatokyanus 692761 ziyaretçi (1258988 klik) kişi burdaydı! |