|
 |
|
İÇERİK |
|
|
|
|
|
 |
|
Gâzi'nin 'Tasarımı': 'Devlet Sosyalizmi'- Attilâ İLHAN |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Söyleşi
ATTİLA İLHAN
Gâzi'nin 'Tasarımı': 'Devlet Sosyalizmi'!
18 Mart 2002
O tartışmayı, hiç unutmam. 70'li yılların herc-ü-merç'i içinde hatırlamadığım bir sebepten, Ankara 'dan İstanbul 'a gidiyordum; dondurucu soğuk, kar yolları kesmiş; Bolu Dağı 'ndaki 'dinlenme tesisleri'nde, hem sıcak birer çay içip, içimizi ısıttık; hem de, o 'sınıfsallığın' şiddetli düşmanı, 'demokrat' politikacıyla, otobüste başladığımız tartışmayı sürdürdük. Dışarda sisten, göz gözü görmüyor; camlardan bakınca, bulutların üzerindeymiş gibi bir his içindeyiz.
Anlatmaya çalışıp, anlatamadığım şu: hem 'demokrasi' yandaşı olup, hem 'sınıfsallığa' karşı çıkılmaz; çünkü, 'bizatihi' demokrasi, 'sınıfsallığın' ürünüdür; derebeyliğe, yani Soyluluğun (Asiller, eski deyimle 'Zadegân') ayrıcalığına dayalı, Monarşiye karşı güçlendiği halde, hukuki eşitliği kabul etmeyen Burjuvazi, -yani bir sosyal sınıf-; oldum olası ezilmekte olan işçilerle -yani başka bir sosyal sınıfla- birleşerek ayaklanmış, 'hâkimiyet'i, soyluların -yani öteki bir sosyal sınıfın- elinden alarak, 'kayıtsız şartsız' halkın (ulusun) eline vermiştir: Fransız İhtilâl-i Kebiri!
Cumhuriyet toplumsal / sınıfsal bir başarıdır; Demokrasi de, 'iktidar' için, Burjuvazi ile İşçi Sınıfı 'nın, özgürlük, eşitlik ve kardeşlik ortamında, mücadele etmesi anlamına gelir.
Bunları çok konuştuk! Hiç anlatamadık: 50 sonrası politikacıları, Modernizm 'in, 'sınıfsallık' üzerine kurulu, bir 'medeniyet' olduğunu, anlamazdan gelir; hem liberal, hem demokrattırlar ama, bu demokratlığın, işçi sınıfını ve iktidarını da, 'içerdiğini' asla kabul etmek istemezler.
Eğer Türkiye , samimi olarak, Kopenhag Kriterleri 'ni uygulamaya koyacaksa, önce kendilerine liberal diyen, fakat aslında hâlâ tek parti rejiminin 'totaliterliği'nden çok şey taşıyan politika esnafının, 'toplumsal sınıf' gerçeğini görmesi, anlaması ve kabul etmesi; ve Demokrasi'nin -asıl manasıyla- sınıfsal bir özgürlük rejimi olduğunu unutmaması gerekir.
İki 'önemli' nedeni var...
'Anadolu İhtilali' nin gelişme sürecinde de, bu böyle yaşanmıştır.
Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, 'Halk Fırkası' na dönüşürken; 'Reis Paşa' nın etrafındaki 'mücahitler'le, en çok konuştuğu, en çok tartıştığı 'sınıfsallık'tır; Kocaeli, Eskişehir ve İzmir 'de, halkla bire bir yaptığı konuşmalarda, bu noktalar üzerinde hassasiyetle durmuştu. İki nedeni var: biri, ilham aldığı Fransız İhtilâl-i Kebiri'nin 'sınıfsal' niteliği; ikincisi, yardım aldığı, Sovyet İhtilâli'nin, aynı niteliğin üzerinde gelişmesi! Onun içindir ki, fırkanın kuruluş hazırlıkları sırasında, Balıkesir 'de konuşurken, düşüncesini hiç gizlemeden açıkça söylemiştir:
''... şunu arzedeyim ki, başka ülkelerde partiler, mutlaka iktisadi maksatlar üzerine kurulmuş ve kurulmaktadır; çünkü o ülkelerde, çeşitli sınıflar vardır. Bir sınıfın çıkarını korumak için kurulan bir partiye karşılık, diğer bir sınıfın çıkarını korumak maksadıyla bir parti kurulur. Bu pek tabiidir..'' (Soylev ve Demeçleri, Atatürk Araştırma Merkezi, Cilt 2, s.101)
Dahası, Gâzi 'nin 'Halk Fırkası' anlayışı, 'sınıfsallığa' ve 'Sosyalizm'e inanmadığı, ya da bunlara karşı olduğundan değil; Türkiye 'nin henüz Klâsik Toplumsal Gelişme Şeması 'nın o aşamasına gelmediğini gördüğünden ve bildiğindendir; bunu, o dönem konuşmalarında, sık sık belirtir; neden Bolşevik olunamayacağını anlattığı birisinde, demiştir ki:
''... bizim görüşlerimiz -ki Halkçılık'tır- kuvvetin, kudretin, Hâkimiyet'in doğrudan doğruya Halk'a verilmesi, Halk'ın elinde bulundurulmasıdır. Yine şüphe yok ki, bu dünyanın en kuvvetli bir esası, bir prensibidir. Elbette böyle bir prensip, Bolşevik prensipleriyle çelişmez. (...)
Bahusus Bolşevizm millet içinde mağdur olan bir sınıf halkı (işçileri kastediyor) nazar-ı mütalâaya alır. Bizim milletimiz ise, hey'et-i umumiyesiyle mazlum ve mağdurdur...'' (a.g.e. cilt 1, s.102)
Bu terminoloji 'solcu' değil midir?
Bir başka konuşmasında, tüccardan çiftçiye ve ameleye, hepsini teker teker irdeleyerek; neden dolayı, hepsinin Halk kavramı içinde düşünülmesi gerektiğini açıklamış; bir manada, asıl büyük sosyal çelişkinin, 'mazlum ve mağdur' milletle, 'emperyalizm arasında olduğuna işaret etmiştir . Diyeceksiniz ki, solculuktur bu, hatta sosyalistliktir; iyi de, Gâzi 'nin, kurduğu düzen için bu terminolojiyi rahatça kullandığını bilmiyor musunuz?
''... Atatürk'ün, Türkiye için uygun gördüğü sistemi, iki ayrı yerde ve zamanda, 'Devlet Sosyalizmi' olarak ifade ettiği bilinmektedir.
Bunlardan birincisine, 1919 'da Samsun 'a çıkışının ardından Havza 'da, Sovyet Hey'eti 'nin başında bulunan bir Albay'la yaptığı görüşmede tanık olunmuştur. Atatürk, Sovyet Albayı'nın yönelttiği, yeni Türkiye Cumhuriyeti 'nin biçimi konusunda, 'yâni Bolşevikliğin prensipleri üzerine kurulmuş bir cumhuriyet değil mi, Generalim?' sorusuna karşılık, 'Öyle olacak, Devlet sosyalizmi dersek, daha doğru söylemiş oluruz' yanıtını vermiştir...'' (Hüsamettin Ertürk, İki Devrin Perde Arkası, s. 339).
''... İkincisini de Prof. Dr. Reşat Kaynar kaydetmektedir. Atatürk 1932 yılında bir sohbet sırasında, 'Kemalizm diyorsunuz, ne demek Kemalizm?' sorusunu sormakta ve Kemalizm, Socialisme d'Etat (Devlet sosyalizmi) demektir' diye yanıtlamaktadır...'' (Reşat Kaynar, Atatürkçülük Nedir? Varlık Yay. S. 144. 1965)
Bu bilgileri, 'Sosyalizm, Kemalizm ve Din' başlıklı -son derece yararlı- eserinden aktardığım Alpaslan Işıklı , Gâzi'nin bu deyimini, şöyle bir yoruma bağlamaktadır ki doğrudur.
''... Atatürk 'ün, Kemalizm 'in ekonomik ve sosyal modelini tanımlarken, Sosyalizm yerine Devlet Sosyalizmi deyimini kullanması da, Sosyalizm kuracak işçi sınıfının henüz oluşmadığı; bu nedenle, Sosyalizm 'in devlet eliyle, daha doğru bir deyişle, yönetimi elinde bulunduran asker/sivil bürokratlar eliyle kurulmasının ve yürütülmesinin kaçınılmaz olduğu yolundaki görüşünün sonucu ve ifadesi olmalıdır...'' (a.g.e., s. 139)
Peki ya işçiler, sınıfsal bir kimlik edinip de, ulusal düzeyde siyasal eşitliğe talip olunca, ne olmuştur?
Göreceğiz.
Meraklısı için not: Yurdumuzdaki sosyal ve siyasal çalkantıda 'kafası karışmış' olanlara, yol gösterici bir kitap: ''Sosyalizm, Kemalizm ve Din'' , yazarı Alpaslan Işıklı , yayınlayan İmge Kitabevi 3. Basım, 2001. (Ankara)
|
|
|
|
|
|
|
 |
|
İLETİŞİM edebiyatokyanus@gmail.com |
|
|
|
edebiyatokyanus 692722 ziyaretçi (1258232 klik) kişi burdaydı! |