edebiyatokyanus
İÇERİK  
  ANA SAYFA
  YAZILAR
  => Attila İlhan Şiiri-DoDoç.Dr. Yakup ÇELİK
  => Bunalım Edebiyatı ve Modernizmin Sorunları-Svetlana Uturgauri
  => Karagöz'e Ezgi-Satı Erişen
  => Orta Oyunu Eksikliği-Nihal Türkmen
  => Orta Oyunu ve Karagöz-Nihal Türkmen
  => Dilin Yapısı ve Toplumun Yapısı-Emile Benveniste
  => Türkçe Metinlerde Bağdaşıklık ve Tutarlılık-İrem Onursal
  => Asansörle Yükseltilmek İstenen Çukurlar-Can Yücel
  => KÜLTÜR VE ÖTESİ-Cemil MERİÇ
  => Türkoloji-Cemil MERİÇ
  => Tevfik Fikret ve Batı Retoriği-Rıza Filizok
  => Estetik tarihimize bir bakış-Arslan Kaynardağ
  => MÜRSEL MECAZ-Rıza FİLİZOK
  => Başlıca Dil Bilimi Akımları-Prof.Dr. Rıza FİLİZOK
  => ZİYA OSMAN SABA’NIN NEFES ALMAK ADLI ŞİİR KİTABINDA -Yrd. Doç. Dr. Safiye AKDENİZ
  => HİKAYE VE ROMANDA “ANLATICI”YA GÖRE METİN TİPLERİ, - Yard. Doç. Dr. Safiye AKDENİZ
  => GÖSTERGEBİLİM-Yard. Doç. Dr. Mustafa Ö Z S A R I
  => TÜRKİYE'NİN ÖNEMİ-Emre Kongar
  => KÜRESELLEŞME VE KÜLTÜREL FARKLILIKLAR ÇERÇEVESİNDE ULUSAL KÜLTÜR-Prof. Dr. Emre Kongar
  => TÜRKİYE'NİN KÜLTÜREL ÖZ-ANLAYIŞI: AVRUPA BİRLİĞİ İÇİN BİR ZENGİNLİK-Emre Kongar
  => BARIŞ KÜLTÜRÜ VE DEMOKRASİ-EMRE KONGAR
  => GOP NEYİ AMAÇLIYOR, NEYİ GERÇEKLEŞTİREBİLİR-EMRE KONGAR
  => YENİ EMPERYALİZM, HUNTINGTON VE ELEŞTİRİSİ-Emre Kongar
  => KÜRESELLEŞME BAĞLAMINDA TÜRKİYE-Emre KONGAR
  => DEMOKRASİ KÜLTÜRÜ SORUNLARI-Emre Kongar
  => AVRUPA BİRLİĞİ'NE "ONURLU VE BAŞI DİK" GİRİŞ NE DEMEK-Emre Kongar
  => TOPLUMSAL VE SİYASAL GELİŞMEMİZİ ETKİLEYEN MARKALAR-Emre Kongar
  => KÜRESELLEŞME, MİKRO MİLLİYETÇİLİK, ÇOK KÜLTÜRLÜLÜK, ANAYASAL VATANDAŞLIK-Emre KONGAR
  => NİYAZİ BERKES'DE ÇAĞDAŞLAŞMA KAVRAMI-Emre KONGAR
  => KEMAL TAHİR-Hilm Yavuz
  => OYUNLARIM ÜSTÜNE-Nazım Hikmet
  => OYUN YAZARI OLARAK-Ataol Behramoğlu
  => POPÜLER EDEBİYAT- M. Orhan OKAY
  => HER SÖZ BİR ŞEY SÖYLER-Feyza HEPÇİLİGİRLER
  => Tiyatronun Kökeni, Ritüel ve Mitoslar
  => ROMANDA KURMACA VE GERÇEKLİK
  => Fuzûlî’nin Hikaye-i Leylâ ve Mecnun’u
  => SEZAİ KARAKOÇ ve HİS “;KAR ŞİİRİ”;-Selami Ece
  => İSTANBUL’UN AHMED MİDHAT EFENDİNİN ROMANLARINA TESİRİ
  => AHMET MİDHAT’A ATFEDİLEN BİR ESER: “HÜKM-İ DİL” VE MANASTIRLI MEHMET RIFAT
  => CEZMİ ÜZERİNE BAZI DÜŞÜNCELER
  => "EDEBİYATEĞİTİMİ"NDE "EDEBÎ METİN"İN YERİ VE ANLAMI
  => Mustafa Kutlu ve Rüzgârlı Pazar
  => BİR BİLİM ADAMININ ROMANI” ÜZERİNE GEÇİKMİŞ BİR TAHLİL
  => ÖLÜMÜNÜN 50. YIL DÖNÜMÜNDE
  => “MİT”TEN “MODERN HİKÂYE” “HİKÂYE”NİN SERGÜZEŞTİ
  => EDEBİYAT DİLİ/EDEBÎ DİL
  => BİR NESLİN VEYA BİR ŞAİRİN ROMANI: MÂİ VE SİYAH
  => İSTİKLÂL MARŞI’NIN TAHLİLİ
  => CAHİT KÜLEBİ
  => TEVFİK FİKRET’İN ŞİİRLERİNDE TRAJİK DURUM
  => MEHMED RAUF’UN ANILARI yahut EDEBÎ HATIRALARIN YAYIMI ÜZERİNE BİR DENEME
  => MEÇHUL BİR AŞKIN SON NAĞMELERİ: TEVFİK FİKRET’İN “TESADÜF” ŞİİRLERİ / YARD. DOÇ. DR. NURİ SAĞLAM
  => Tarihsel Romanın Eğitimsel İşlevi
  => ALIMLAMA ESTETİĞİ VE EDEBİYAT ÖĞRETİMİ1
  => Tanzimat Dönemi Oyun Yazarliginda Batililasma
  => SİNEMA VE EDEBİYAT TÜRLERİ
  => EDEBİYAT EĞİTİMİ, ESTETİK BİR HAZZIN EDİNİMİ
  => EDEBÎ TENKİT
  => ADALET AĞAOĞLU’NUN DAR ZAMANLAR ÜÇLEMESİNDE KİMLİK SORUNU
  => Halit Ziya ve Mehmet Rauf'un hayatları ile romanları
  => YAZIN VE GERÇEKLİK
  => MİLLÎ EDEBİYAT
  => HECE-ARUZ TARTIŞMASI/ Arş.Gör.Oğuzhan
  => AHMET HAŞİM’İN ŞİİRLERİNDE ATEŞİN DİLİ / ARŞ. GÖR. VEYSEL ŞAHİN
  => ROMAN TEKNİĞİ BAKIMINDAN YABAN
  => TANZİMATTAN GÜNÜMÜZE COCUK EDEBİYATI
  => KADIN VE EDEBİYAT
  => Şiirin Temel Özellikleri-Christopher Caudwell
  => EDEBİYAT EĞİTİMİ: HERMENEUTİK BİR YAKLAŞIM Vefa TAŞDELEN
  => VOLTAİRE VE ROUSSEAU ETRAFINDA AYDINLANMA ÇAĞI FRANSIZ YAZINI
  => TÜRKİYE’DE ULUSAL KÜLTÜR TARTIŞMALARI BAĞLAMINDA ÇAĞDAŞ UYGARLIK SORUNU
  => EDEBİYATIN DİLİ ÜZERİNE
  => TARİHİN SINIFLANDIRILMASI
  => Türk Milletini Uyandıran Adam: Attila İlhan
  => EDEBİYAT DERSLERİNİN İÇERİĞİNİN DEĞİŞTİRİLMESİ KONUSUNDA
  => "Yalancı şöhretlerin Gerçek Yüzünü Ortaya Koydum"-Hilmi Yavuz
  => AVRUPA BİRLİĞİNİ YARATAN NEDENLER VE TÜRKİYE Metin AYDOĞAN
  => DİVAN ŞİİRİYLE HALK ŞİİRİNDE ORTAK BİR SÖYLEYİŞ BİÇİMİ
  => divan şiirindeki sevgili tipini alaya alan bir roman
  => ALIMLAMA ESTETİĞİ VE EDEBİYAT ÖĞRETİMİ
  => BAĞLANMA VE ÇELİŞKİ
  => Antik Çağ’da Tarih Yazmak
  => TARİHÎ ROMANDA POST-MODERN ARAYIŞLAR
  => Kültürel Batılılaşma
  => GARPÇILAR VE GARPÇILAR ARASINDAKİ FİKİR AYRILIKLARI
  => Harf Devrimi Üzerine Yeniden Düşünmek
  => EDEBİYAT ÖĞRETİMİNDE WALDMANN MODELİ
  => KEMÂL AHMED DEDE VE TERCÜME-İ MENÂKIB-IMEVLÂNÂ’SI
  => TARİHSEL GELİŞİM SÜRECİ İÇERİSİNDE URDUCA
  => Avrupalılaşmak mı, Avrupalılaştırmak mı?CEMİL MERİÇ
  => ŞAİRANE BİR ÇEVİRİ yahut TOPLUMBİLİMİN SERÜVENLERİ Cemil MERİÇ
  => 47 LİLER YAHUT BİR ROMANIN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
  => ZAMAN, ZAMAN – I TERAKKİ Cemil Meriç,
  => Kırk Ambar (Cilt1)
  => KADIN RUHU, Cemil Meriç
  => Umrandan Uygarlığa-C.Meriç
  => Balzac’tan önce modern roman-Cemil Meriç
  => ARİSTARK’LA ZOİL-c.meriç
  => ELİNDE CENNET AÇAN ZEND AVESTA- c.meriç
  => SELEFÎLİK–SÛFÎLİK VE ÂKİF-SÜLEYMAN ULUDAĞ
  => Mehmet Âkif- Mâhir İz’e Yazdığı Mektuplar
  => DİDO SOTİRİYU’NUN ROMANI GİBİ BİR ROMANIMIZIN OLMAYIŞI
  => HİLMİ YAVUZ’UN DENEMECİLİĞİ
  => İRONİ KAVRAMI, GERÇEKÜSTÜCÜLÜK VE ERCÜMEND BEHZAD LAV ŞİİRİ ÜZERİNE
  => OKUNAMAYAN ROMANLAR
  => Gelenekçilik Geleneğe Dahil Değil
  => Türk Tiyatrosunda İronik Söz, İronisiz Metin
  => Postmodernist İroni
  => NÂZIM HİKMET ŞİİRİNİN SİYASİ ETKİLERİ
  => NÂZIM HİKMET ŞİİRİNDE SİNEMASAL ÖĞELER
  => Savaş
  => Newton, Goethe ve Sosyal Bilimler
  => Bir Afyon (!) Olarak Diktatörlükten Demokrasiye Futbol
  => Adorno Yüz Yaşında
  => Theodor Adorno: Kültür Endüstrisini Yeniden Düsünürken
  => ADORNO'NUN KÜLTÜR ENDÜSTRİSİ KAVRAMI ÜZERİNE
  => ADORNO’NUN KÜLTÜR ENDÜSTRİSİ KAVRAMI ÜZERİNE
  => Frankfurt Okulu
  => TARİHİ MADDECİLİK VE KAPİTALİZM - ÖNCESİ TOPLUMLARASYA TOPLUMU - FEODALİTE Asaf Savaş AKAT
  => POSTMODERNİZM GEÇ KAPİTALİZMİN KÜLTÜREL MANTIĞI
  => Postmodernizm Ya da Geç Kapitalizmin Kültürel Mantığı 2
  => Postmodernizm Ya da Geç Kapitalizmin Kültürel Mantığı 3
  => DİMİTRİ KANTEMİR'İN DOĞUBİLİM ARAŞTIRMALARINA KATKISI Georges Cioranesco
  => DİMİTRİ KANTEMİR'İN DOĞUBİLİM ARAŞTIRMALARINA KATKISI Georges Cioranesco 2
  => II. MEŞRUTİYET'TE SOLİDARİST DÜŞÜNCE: HALKÇILIK Zafer Toprak
  => II. MEŞRUTİYET'TE SOLİDARİST DÜŞÜNCE: HALKÇILIK Zafer Toprak 2
  => Türkoloji Araştırmaları Makaleler Veritabanı
  => Yeni Makaleler
  => Türkoloji Araştırmaları Dergisi
  => Türkoloji Makaleleri
  => ŞAİR DUYARLILIĞI Afşar TİMUÇİN
  => Yazılar.....
  => SEÇME YAZILAR
  => EDEBİYAT Tez / Makale / Kitap ara
  => Orhan Pamuk: Babamın bavulu Nobel konuşması
  => PiVOLKA'da Çıkan Yazılar
  => Amin Maalouf Üstüne
  => Öykünün Yüzyılı /Feridun ANDAÇ
  => Cumhuriyet Dönemi Türk Felsefesinde Bir Hareket Noktası Olarak Teoman Duralı-oktay taftalı
  => Sofist Bilgeliğin "Empirist" Dayanakları Üzerine 0.TAFTALI
  => Birlik ve Liderlik Hayalleri O.TAFTALI
  => Eğitilemeyen Bir Varlık Olarak İnsan O.TAFTALI
  => Çağdaş Bir Tarım Toplumuna Doğru O.TAFTALI
  => Sosyo-Politik Bağlamda Bir Dekadans Olarak Bilgi Toplumu O.TAFTALI
  => Aşkla Varolan Hayatlar O.TAFTALI
  => Batı Medeniyetinin Mutsuz Çocuğu Entelektüel O.TAFTALI
  => Nihat Genç Yazıları
  => Batılı Tarih Bilimi ve Tarihin Mantığı
  => Bir Hayat Alanı Olarak Aile O.TAFTALI
  => Bir Savaşın Kavramları Üzerine
  => Çalışma ve Erdem Kavramları Arasındaki İlgi Üzerine O.TAFTALI
  => Değer Üreten Hayatlar
  => Doğu'nun Hayal Ülkesi O.TAFTALI
  => Dostlukla Yükselen Hayatlar O.TAFTALI
  => Şiirimizin Hazin Sonu O. TAFTALI
  => Soğuk ve Sıcak Hayatlar OKTAY TAFTALI
  => Yalanın Fenomenolojisi O. TAFTALI
  => Günümüzde Medya Kılavuzluğu - Günümüzde Medya Kılavuzluğu
  => Ermeni Meselesinin Kökenini Batının Irkçılığında Aramak Lazım Prof. Dr. Türkkaya Ataöv
  => Osmanlı’dan Lozan’a Musul-Kerkük
  => “Sözümü Tutamadım, Artık Yaşayamam” Turhan Feyizoğlu
  => Gerilla Mustafa Kemal ve Türk Yurtsever Kurtuluş Hareketi Turhan Feyizoğlu"
  => SİYASİ TARİH YAZILARI -YEREL TARİH YAZILARI
  => Yazarlar - yazılar
  => TÜRKİYE’DE MUHAFAZAKÂRLIĞIN DÜŞÜNSEL - SİYASAL TEMELLERİ
  => yazılar 1
  => yazılar2
  => türk dünyası
  => Derin devlet
  => YAZILAR,
  => SOSYOLOJİ.
  => YAZILAR,,.
  => TANZİMAT DÖNEMİ
  => İdealizm-Realizm
  => Cemil Meriç..
  => ilhan berk
  => NİYAZİ BERKES’İN TÜRK KİTLE İLETİŞİM TARİHİNE KATKILARI
  => yazılar.
  => yazılar..
  => yazılar,
  => yazılar,,
  => yazılar.,
  => YAZILAR.
  => YAZILAR..
  => YAZILAR-
  => YAZILAR-,
  => yazılar.1
  => y.1
  => y.2
  => y.3
  => y.4
  => y.5
  => y.6
  => y.7
  => y.8
  => y.9
  => y.10
  => y.11
  => y.12
  => y.13
  => y.14
  => y.15
  => y.16
  => y.17
  => y.18
  => y.19
  => y.20
  => y.21
  => y.22
  => y.23
  => y.24
  => y.25
  => y.30
  => y.31
  => y.32
  => y.33
  => y.34
  => y.35
  => y.36
  => y.37
  => y,38
  => y.39
  => y.40
  => y.41
  => y.42
  => y.43
  => y.44
  => y.45
  => y.46
  => y.47
  => İnsan-Mekan İlişkileri
  => SANAT VE ELEŞTİRİ
  => Türkiye’de olumsuz Pierre Loti eleştirileri
  => TÜRKiYE’DE MODERN EDEBİYAT ELEŞTİRİSİ
  => ATATÜRK,
  => MAKALELER:
  => MAKALELER,
  => yz
  => yz1
  => yz2
  => yz3
  => yz4
  => yz5
  => yz6
  => yz7
  => yz8
  => FRIEDRICH NIETZSCHE’NİN TARİH ANLAYIŞI
  => Edebiyat Nedir?
  => YM1
  => YM2
  => YM3
  => YM4
  => YM7
  => YM8
  => YM9
  => İbn Battûta’da “Ahı” Kelimesi ve Anadolu
  => Simone de Beauvoir: Abjeksiyon ve Eros Etiği
  => Toplumsal Cinsiyet Düzenlemeleri
  => Psikanalitik ve Post-Yapısalcı Feminizm ve Deleuze
  => Tarihsel Bir Perspektif Üzerinden İroni Tür ve Tekniklerinin Gelişimi ve Bazı Uygulama Örnekleri Tarihi Gelişim
  => İroni ve Melankoli*
  => İroni, Nostalji ve Postmodern
  => “Daha İyi Anlamak İçin Daha Fazla Açıklamak” İsteyen Bir Yorumbilimci: Paul Ricœur
  => Kendi (Paul Ricœur Üstüne)
  => Sersemleşme Okulu
  => Osmanlı ve Avrupa Arasındaki Karşılıklı Etkileşimde Etnomaskeleme
  => Antik Yunan Tragedyasının Metafiziği
  => Sonbahar Mitosu: Tragedya*
  => Ayrışma, Çatışma ve Fanatizm
  => Fanatizm İlkelliktir
  => Tuhaf Bir Çocuk
  => Huzursuz
  => Benjamin’in Mistisizmine “Üç Yönlü Yol”
  => Renan, Irk ve Millet
  => Varlık, Benlik, Hatırlayış ve Unutuş Üzerine
  => Hangi Kilidin, Hangi Anahtarı?
  => Romanda Tarih
  => Bugün Psikanalizi Tartışmak
  => Kültürde Bakış
  => 1930 Goethe Ödülü Dolayısıyla Frankfurt Goethe Evi’nde Konuşma
  => Jacques Derrida ve Konukseverlik Sorusu
  => Metafiziğin Kalesi Hakkında Düşünmek
  => Hakların İadesi
  => Modern Etiğin İki Temel Direği Agnes Heller
  => Ezoterizme Genel Bir Giriş
  => Turnanın Semahı, Ezoterizmin Zamanı: Bektaşi ve Alevi Zaman Kavrayışla
  => Yeni sayfanın başlığı
  => Ulus-Ötesinden Hukuka Bakmak: Jürgen Habermas
  => Yeni Perspektifler Gerçeğin Çölüne Hoşgeldiniz
  => Orlan: Kırılan Ten Kubilay Akman
  => Pusudaki Ten, Vice Versa
  => Cimri ve Çöp Arasındaki Güçlü İlişki Üzerine
  => Demokrasi Kavramı Üzerine Hayli Spekülatif Bir İrdeleme
  => Benim Çöp Bayramım
  => Kamu Yeniden Kurulurken Kadınlara Ne Olacak?
  => Sonsuzluğun Sınırında: Immanuel Kant
  => Kant ve Üniversite İdeası
  => İki Yüzüncü Ölüm Yıldönümünde: Immanuel Kant ve Kantçılık
  => Kant ve Yeni Kantçılık
  => Otuz Beşinci Gece: Ruh, Can, Hayat, Ölüm, Akıl ve Öte Dünya Üzerine1
  => Ölüm Üzerine Tıbbi Çeşitlemeler
  => Ölüme Karşı Ölüm
  => Avrupa İçin Yeni Bir Ethos Üzerine Düşünceler
  => Avrupa ve Ötekileri
  => Sûfî Şiirinin Poetikası
  => Byron ve Romantiklik
  => Kötülük Toplumu ve Biçimin Muhalefeti
  => Balkanlar: Metaforların Çarpıştığı Bir Savaş Alanı
  => Badiou: Etik Üzerine
  => “Semen est Sanguis" Yahudilikte ve Hıristiyanlıkta Kan
  => Âdet Kanaması Tecrübesi: Sınırlar ve Ufuklar
  => Said ve Saidciler ya da Üçüncü Dünya Entelektüel Terörizmi
  => Kültür Endüstrisini Yeniden Düşünürken
  => Adorno ve Tanrının Adı
  => Kant, Adorno ve Estetiğin Toplumsal Geçişsizliği
  => Adorno ve Berg
  => İbn Battûta Seyahatnamesi
  => Irak Savaşı ve Sivil Etkinlikler
  => Yamalı Çelişkiler Semti: Saraybosna'dan Yenibosna'ya
  => Halkla Birlikte Bir Çağdaş Kent Söylemi Üzerine
  => Yeni Dünya Düzeninin Sonu?
  => Selçuklular Anadolu’da
  => Anadolu Selçuklu Sultanı I. Alâeddin Keykubâd Dönemine (1220-1237) Bir Bakış
  => 13. Yüzyılın Başında Anadolu’da Ticaret
  => Selçuklular Döneminde Anadolu’da Felsefe ve Bilim (Bir Giriş)
  => Nietzsche ve ‘Akla’ İsyan
  => Bizans Manastır Sistemine Giriş
  => Öğrenci Radikalizmi Üzerine Düşünceler
  => 1968’i Yargılamak ya da 68 Kuşağına Mersiye
  => “Gelecekte İnsanlara Çok Güzel Görüneceğiz”
  => Nevroz, Psikoz ve Sapkınlık
  => Üniversitede Psikanaliz Öğretmeli miyiz? Sigmund Freud
  => Psikanalist Kimdir?
  => Nerelisiniz?
  => Irak’a Kant Çıkarması
  => Bizans Şaşırtıyor
  => 12 eylül dosyası
  => FETHİ NACİ: Cesur, Gerçekçi Ve Halkçı... İzzet Harun Akçay
  => SON OKUDUKLARIM- İzzet Harun Akçay
  => Sabahın yalnız kuşları-İzzet Harun Akçay
  => Bir Portre - Cahit Sıtkı TARANCI - Şükran KURDAKUL
  => ŞİİR NEDİR? Cahit Sıtkı TARANCI
  => Afşar TİMUÇİN - Şair Duyarlığı
  => Ahmet KÖKLÜGİLLER - Karacaoğlan'ın Yaşamı ve Şiirleri
  => Atilla ÖZKIRIMLI - Dadaloğlu ve Çevresi
  => Aysıt TANSEL - Metin Eloğlu
  ARAŞTIRMA-İNCELEME
  SÖYLEŞİ
  DENEME
  ATTİLA İLHAN
  ATTİLA İLHAN-KÖŞE YAZILARI
  E-KİTAP
  ANSİKLOPEDİK
  SATRANÇ VİDEO DERSLERİ DÖKÜMANLAR
  SATRANÇ OYNA
  ŞİİR
  DİL ANLATIM TÜRK EDEBİYATI - LİSE KAYNAK
  EDEBİYAT RADYO
  EDEBİYATIMIZDA ŞİİR ROMAN ÖYKÜ (dinle)
  100 TEMEL ESER (dinle)
  100 TÜRK EDEBİYATÇISI (dinle)
  SESLİ KİTAPLAR
  FOTOĞRAF ÇILIK
  E-DEVLET
  EĞİTİM YÖNETİMİ DENETİMİ
  RADYO TİYATROSU
  ÖĞRETMEN KAYNAK
  EDEBİYAT TV
  SÖYLEŞİLER - BELGESELLER TV
  RADYO KLASİK
  TÜRKÜLER
  GAZETELER MANŞETLER
  ÖYKÜ ANTOLOJİSİ
  DERGİLER - KİTAPLAR - KÜTÜPHANELER
  E-DERGİ
  KİM KİMDİR BİYOGRAFİLER
  ZİYARETÇİ DEFTERİ
  İLETİŞİM
  EDEBİYAT OKYANUS
Aşkla Varolan Hayatlar O.TAFTALI

Aşkla Varolan Hayatlar

Tam ayrıntılarıyla hatırlayamıyorum ama lise fizik dersinde, evrendeki bütün cisimlerin, kütleleri oranında bir çekim gücüne sahip veya tâbi oldukları yönünde bir şeyler öğrenmiştik. Benim anladığım kadarıyla, evrende varolduğu iddia edilen düzenin veya kimilerine göre kaos’un, uyum ve çatışmanın, kısacası her türlü hareketin kaynağını bu çekim gücü oluşturmakta. Ayrıca cisimlerin, uzayda kapladığı yer; hacim, hız, kütle, yoğunluk, ağırlık, vb. nicel ve nitel özellikleri arasındaki ilgileri ifade eden bir yığın denklem, formül, falan da öğrenmiştik. Ama bütün fiziki ve matematik açıklamalara rağmen, “çekim gücü” denen gizemli olaya benim aklım bir türlü ermemiştir.

Bu gücü mümkün kılan enerjinin kaynağı nedir, bizzat maddenin kendisi midir, yoksa madde ve enerji bir ve aynı şey midir, enerji niçin kendisini başka biçimlerin yanısıra “çekim gücü” biçiminde de dışa vurur, bütün bunlara kim karar verir ve niçin? Bu ve benzeri sorulara bilim adamları, ilahiyatçılar, onlarca, hatta yüzlerce yıldır türlü çeşitli yanıtlar veriyorlar. Ancak, kimse noktayı koyamıyor olsa gerek ki, bu sorular dönüp dolaşıp çeşitli çevrelerce yeniden ve yeniden soruluyor. Birbirini yadsıyan yeni cevaplar veriliyor. Boşlukta sürekli devinen; savrulan, belli bir yörüngede dönüp duran, birbirine yaklaşan ve uzaklaşan, çarpışarak birleşen ve ayrılan, dağılan ve toparlanan irili ufaklı sonsuz cisim, çekim gücüne sahip ve tâbi olmasalar, bütün bu hareketleri nasıl gerçekleştirebilirlerdi? Belki de öncelikli olan harekettir, hareketle çekim gücü arasında nasıl bir ilişki vardır? Bunu fizikçiler biliyorlar. Ama nereye kadar? Onu da ben bilmiyorum.

Böylesi bir tablo içinde evrene kaos mu, yoksa düzen mi, yoksa kaos içinde düzen veya düzen içinde kaos mu egemendir? Tartışılıyor ve sanırım hep tartışılacak.

Elbette bu ebedi sorulara benim kesin ve doyurucu yanıtlar vermem mümkün değil, ancak ben buradan bir tek şeyi net olarak anlayabiliyorum: “çekim gücü” varlığın temel imkanlarından birisini, belki de en önceliklisini oluşturuyor. Evrendeki herhangi bir cismin, cisim haline gelebilmesi, bir kütle, bir ağırlık edinebilmesi, kısaca vücut bulabilmesi, bana kalırsa “çekim gücü” sayesinde mümkün olabiliyor. Tasarlanabilecek en küçük maddi varlıkların bir araya gelerek, bir takım cisimler oluşturmasının, hâttâ olası bir anti-maddeden, maddeye geçişin bile “çekim gücü”yle ilgisi olduğunu seziyorum. Evrenin bir parçası olarak üzerinde yaşadığımız bu gezegen de, kuşkusuz aynı çekim gücüne tâbi. Dünyanın kendisinde ve dünya üzerinde sayısız örnek kapsamında “çekim gücü” ne tanık oluyor ve bu gücün etkisini bizzat algılıyoruz.

İNSAN VE ÇEKİM GÜCÜ

Bizim insan olarak, evrene ve gezegenimize hakim olan çekim gücünden yalıtılmış bir biçimde var olmamız elbette düşünülemez. Gezegenimizdeki tüm diğer varlıklar gibi, biz de tabiatın fizik yasalarına ve bu arada “çekim gücü” ne tâbiyiz. Bundan ötürü, uçurum kıyısında yuvarlanma tehlikesi geçiren bir dağ keçisiyle, aynı uçurumun kıyısındaki bir insan arasında herhangi bir durum farkından söz edemeyiz. Sonuçta yerkürenin “çekim gücü” hepimiz için geçerli.

Ancak kuşku yok ki, tabiattaki tüm canlı ve cansız varlıkların da kendilerine özgü bir “çekim gücü” var. Başını okşamaktan kendimizi alıkoyamadığımız bir kedi, seyrine doyamadığımız Istanbul Boğazı, baktığımızda içimizi yücelik duygusuyla dolduran Palandöken Dağları, kokusuyla adeta başımızı döndüren bir iğde, bir ıhlamur ağacı, bizi kendisine doğru çeken, yönlendiren, araya bir engel girdiğinde rahatsızlık duymamıza yol açan, nice canlı ve cansız varlık. İşte evren ve hayat bu noktada ifadesini buluyor: “çekim gücü”.

Öte yandan benzer kutupların ve benzer niteliklerin birbirini itmesinden yola çıkarak, evrende “çekim gücü”ne karşılık, bir “itme gücü”nden de söz edilebilir. Fakat bana kalırsa evrende, tabiatta, insan ve toplumda “benzerlik” ikincil, “benzemezlik / farklılık” ise birincildir. Bu anlamda, insanın ve evrenin zenginliği birbirini iten benzer kutuplardan değil, birbirini çeken benzemezliklerden, farklılıklardan kaynaklanmaktadır. Tüm farklılıklarına, benzemezliklerine rağmen insanların tabiatta tek başlarına değil de, bir arada, toplum halinde yaşamalarının derin ve gizli anlamı işte burada yatıyor.

Elbette insan olarak bizi iten, aslında ittiğini varsaydığımız karşı güçlerden de sıkça söz ediyoruz. Ancak bize itici gelen şey, bize çekici gelen bir başka şey nedeniyle itici gelmektedir. Örneğin: kötülüğün iticiliği, iyiliğin çekiciliği dolayısıyla ortaya çıkar; farkedilir. Yoksa iyiliğin unutulduğu bir dünyada, kötülük asla itici değildir. Öyleyse esas olan “itici değil, çekici güç”tür. Dolayısıyla hayatın oluşumu, sürekliliği ve anlamı açısından “çekim gücü”nü esas almak gerekiyor.

Fiziki bir yasa olan “çekim gücü”, insanla ilgili bağlamlarda, tinsel / manevi bir nitelik kazanır. Çünkü insan için evrenin maddi varlığı, sadece maddi varlık düzeyinde kalmıyor. Değer üreten ve o değerlere bağlı olarak çeşitli anlamlar tasarlayan insanoğlu, tasarladığı anlamları, hemen her kültür ve her zaman diliminde, çevresindeki canlı ve cansız varlıklara atfedegelmiştir. Denizlerin engin, dağların yüce, aslanın soylu, baykuşun bilge, tilkinin kurnaz olduğuna karar veren, onlara bu anlamları yakıştıran insanoğlundan başkası değildir. İşte “çekim gücü” de, yer, zaman ve duruma göre, insan tarafından böylesi anlamlarla ilgi içerisinde algılanmış ve idealize edilmiştir. Sıkça vurguladığım gibi: insan, idealize eden, anlamlar üreten, bu anlamları, başta kendisine, tabiata, maddenin hareketine yükleyen bir varlıktır ve kuşkusuz bu, insanı öteki canlılardan ayıran çok yüksek bir niteliktir.

 

ÇEKİM GÜCÜNÜN İLAHİ ŞEKLİ AŞK

“Çekim gücü” gerek fiziki, gerekse fizik ötesi şekliyle insanı her zaman düşündürmüş, şaşırtmış, ona karşı koyma isteğiyle birlikte merak ve heyecan uyandırmıştır. Yaygın bir tutku olarak uçma tasarımı, bu konuda herkesce bilinen bir örnektir. Uçmak yer kürenin “çekim gücü”ne karşı koymanın, kendini ondan bağımsız kılmanın hazzı dolayısıyla, çok “çekici” bir tasarımdır. “Çekim gücün”nün maddeden, anti maddeye; fiziki olandan, fizik ötesine geçişi mümkün kılma yetisine en güzel örnek budur: “çekim gücü”ne karşı koyabilmenin “çekiciliği”.  

Dilimizde “mutluluktan uçmak” deyimi, insanın mutluluğunu adeta “uçmanın çekiciliğiyle” özdeşleştirmiştir. Yine aynı bağlamda, mistisizm açısından maddenin; maddi dünyanın “çekim gücü”nden kurtulmak, manevi “çekim gücü”ne ulaşmanın, kendini ilahi aşkın cazibesine koyvermenin biricik imkanıdır. Mevlevi dervişlerin sema ayini, bir uçma, “dünyevi çekimden” kurtulup, kendini “ilahi çekime” bırakma sürecidir. Olgunlaşan bir dervişin “kırklara” karışarak uçup gitmesi, hintli yogi’lerin uçması, manastıra kapanan hıristiyan keşişlerin yıllarca konuşmadan, kendilerini “maddi çekim”e karşı olgunlaştırmaları, budist rahiplerin nefs’lerini terbiye etme disiplinleri, vb. etkinlikler, maddenin çekiminden kurtulup, madde ötesinin çekimine ulaşma çabasından başka bir şey değildir.

“Çekim gücü” açısından bakıldığında, aslında yeryüzünde birçok din mevcut olmasına rağmen, mistisizm tektir. (Konumuzla doğrudan ilgisi olamamakla birlikte, yeri gelmişken belirtmek gerekiyor: günümüzde emperyal amaçlar doğrultusunda tek bir dünya dini oluşturulabileceğini tasarlayan ABD ideologları, “ilahi çekim” esas alındığında mistisizmin tek olmasından cesaret alıyorlar. Dolayısıyla batılıların Mevlana, Yunus, Alevilik, Zen Budizm, vb. yönelik aşırı ilgilerine, bir de buradan bakmakta yarar var.)

İnsanoğlunun varlığa vücut veren “çekim gücü”ne ilahi bir anlam yüklemesi son derece doğal ve anlaşılabilir bir şeydir. İnanç açısından ise bu anlam, insandan bağımsız olarak zaten ve kendiliğinden mevcuttur. Ve yine din açısından elbetteki “çekim gücü”nün yani aşk’ın kaynağı, o dinin Tanrı’sıdır. Dolayısıyla farklı dinler açısından da “aşk” ilahidir. Böylece, farklı dinlerden kaynaklanan mistik anlayışların ilahi aşk’ı esas almaları, sonuçta bir tek mistisizmin ortaya çıkmasına neden olur.

BİREYLER ARASI ÇEKİM GÜCÜ / BİREYSEL AŞK

Bir insanın, bir başka insana kapılmasını, onun etrafında dönüp durmasını anlamak ve açıklamak binlerce yıllık bir meseledir. Şairler yazdı olmadı, filozoflar söyledi olmadı, bilim adamları araştırdı yine olmadı. Aşk, soyumuzu devam ettirmemiz amacıyla kurulmuş bir tuzak mıdır, bir yücelme imkanı mıdır, yoksa insan aşık olunca alçalır mı? Aşk, karşılıksız olunca mı aşk olur, yoksa karşılıklı ve huzurlu bir aşk var mıdır? Para mı, aşk mı..? Say sayabildiğin kadar. 

Ancak başından beri, vurgulamaya çalıştığım gibi aşk “çekim gücü”yse, bunların hepsi mümkündür. Çünkü iki insan arasındaki aşk, gök cisimlerinin hareketlerinden ve hareket olasılıklarından farklı bir seyir izlemez. Birbirinin çekim gücüyle karşılıklı olarak çarpışan ve birbirine kaynayarak birleşen veya çarpışan ve her ikisi de dağılan cisimler bir örnektir. Birbirinin yörüngesinde dönen, fakat hep aynı mesafeyi koruyan cisimler bir başka örnek oluştururlar. Güzel güzel kendi halinde ve birbirinin yörüngesinde dönerken aniden bir başka cismin “çekim gücü”ne kapılarak savrulan cisimler olabilir. Tek taraflı olarak bir cismin “çekim gücü”ne kapılan ve ona çarparak kendisi dağılan veya çarptığı cismi dağıtan cisimler de olabilir.

Aslında tıpkı ölüm ve doğum gibi, aşk’ın da içinden çıkılmaz bir muammaya dönüşmesiyle, insanın tabiattan sıyrılıp çıkarak, kendisini tabiatın dışında bir varlık sanması arasında yakın bir ilgi seziyorum. İnsanın, kendisini tabiatın dışında bir varlık olarak algılaması, onda, tabii olandan bağımsız, kendi başına buyruk yaşadığı sanısının doğmasına yol açmıştır. Bu, bin yıllık bir hikaye olmakla birlikte, kapitalistleşme yüzyılları özellikle ibret vericidir. Ve aşk, insanın tabiat karşısındaki kibirli duruşuna verilmiş bir cezadır. Aşık olan insan, bunun önemini kavrayabilirse aslında Hanya’yı Konya’yı anlamak için paha biçilmez bir fırsat yakalamıştır. Aşk’ın çoğunlukla toy zamanlarda, gençlik dönemlerinde sıkça görülen bir durum olması, yeni yetme insanın tabiat karşısında olası kibirini bir an önce gidermesi için erken bir uyarıdır. Ancak bu uyarı fazlaca dikkate alınmayarak aşk hakkındaki sevinç ve acılar, hayal ve tasarımlar tabii olanın dışında bir muamma olarak görüldüğünde, tam akıllanıncaya veya hepten delirinceye kadar aşık olmak kaçınılmazdır. “Aşık’a Bağdat sorulmaz” deyişi, aşk ile delilik arasındaki bağıntıyı güzel ifade etmiyor mu?

   

Ancak burada meselenin bir başka yönü göze çarpıyor. Kendini onulmaz bir deliliğe, esrikliğe verecek kadar aşık olan insan, artık karşısındakinin “çekim gücü”nün farkında mıdır? Yoksa, çokca söylendiği gibi başkasında sevdiğimiz, aslında kendimiz miyiz? Aşık Veysel’in ünlü deyişini anımsıyoruz: “güzelliğin on para etmez, bende bu aşk olmasa”. Belki de insanın kendi “çekim gücü” kendi kendisini tuzaklamaktadır. Bu memleket, yüzünü bile görmediği, sesini bile duymadığı insanlara aşık olanların yurduydu bir zamanlar. Kaldı mı hâlâ? Bilinmez.

 

İLETİŞİM edebiyatokyanus@gmail.com  
   
edebiyatokyanus 645746 ziyaretçi (1186161 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol