|
 |
|
İÇERİK |
|
|
|
|
|
 |
|
Türkoloji-Cemil MERİÇ |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
www.edebiyatokyanus.tr.gg
TÜRKOLOJİ
Cemil MERİÇ
Sayın Cemil Meriç şu 'Türkoloji' tabirine takılıyor. Fransa'da, Almanya'da Türkoloji olabileceğini amma Türkiye'de bunun garip kaçacağını söylüyor ne dersiniz?”
“ - Biz bunu milletlerarası bir terim olarak kullanıyoruz, Türkoloji, Türk filolojisi demektir. Fransa'da Romanoloji, Almanya'da Germanistik, İngiltere'de Anglistik vardır. Eğer Türkoloji yerine Şarkıyyat dersek, kendimizi başka gözlerin altında teşrih masasına yatırmış oluruz.”
Soran: Ergun Göze; cevap veren: Muharrem Ergin (Tercüman gaz. 22 Aralık 1974 Pazar).
1 - “Milletlerarası” ne demek? Acaba bütün milletler, böyle bir tabirin varlığından haberdar mıdırlar? Yoksa kelime, Hristiyan Avrupa'nın bir mutlu azınlığı tarafından mı kullanılmaktadır sadece?
“Milletlerarası bir terim”, ancak milletlerarası mefhumları ve müesseseleri ifadeye yarar: ideoloji, demokrasi, sosyalizm gibi. Dilimizi, edebiyatımızı, bir kelimeyle düşünce ve duygu dünyamızı ifade için, “milletlerarası terim”ler aramak niye? “Milletlerarası terim”lere bu kadar meraklıysak, milletlerarası bir dili -mesela esperanto- benimseyelim, dâvâ kökünden halledilsin.
Kapitülasyonlar ne zamana kadar yaşayacak şuur altımızda? Kültür emperyalizmi, ne zamana kadar en samimi “milliyetçiler”imiz tarafından müdafaa edilecek?
“Terim” ne demek? Türkçe'nin beynine hançer gibi saplanan bu çirkin, bu habis, bu hain kelime de bizi tedirgin etti. Ahenksiz, sevimsiz, zıpçıktı bir misafir. Dilin müdafaasını yaparken Türkçe'ye hürmet etmek ilk vazife değil mi? Sayın Ergin'i hangi kaygı, hangi ihtiyaç bu yabancı “tilciği” kabule zorlamış?
2 – Kaldı ki, necip ve zinde ırkımızın adıyla, Yunan-ı kadimin mürde ve mütefessih loji'sini çiftleştiren bu türkoloji ucubesi, lisaniyat bakımından da bir facia. August Comte, lâtince Sosyo'yu, aynı Yunanca kelimeyle birleştirmeye kalktı diye az mı tenkide uğradı? Türkoloji, ne Türkçe, ne Yunanca, ne İngilizce, ne Fransızca... Sayın Ergin'in “milletlerarası bir terim” olarak sunduğu bu uğursuz kelime, Avrupa irfanının en büyük temsilcisi olan iki milletin, yani İngiltere ve Fransa'nın kamuslarına da girmemiş. Ne Webster lügatinde var, ne Britannica ansiklopedisinde, ne Amerika'nın meşhur İçtimaî İlimler muhit-il maarifinde.. Fransızca'nın ise hiçbir sözlüğünde yer almamış. Tekrar ediyoruz: hiçbir sözlüğünde.. Yani, ansiklopedilerinde, kamuslarında, lügatlerinde. Hristiyan Batının kelime kütüklerine kaydedilmek şerefinden bile mahrum bu haramzade tabirin neden uydurulduğunu Ziya Gökalp'in tarifi büyük bir belâgatla ifşa ediyor-tarifi ve izahı. Okuyalım:
“Avrupa'da zuhur eden ikinci harekete de Türkiyat (Türkoloji) adı verilir. Rusya'da, Almanya'da, Macaristan'da, Danimarka'da, Fransa'da, İngiltere'de birçok ilim adamları eski Türklere, Hunlara ve Moğollara dair tarihî ve antikiyatî (arkeolojik) araştırmalar yapmaya başladılar. Türklerin pek eski bir millet olduğunu, gayet geniş bir sahada yayılmış bulunduğunu ve muhtelif zamanlarda cihangirane devletler ve yüksek medeniyetler vücuda getirdiğini meydana koydular. Vakıa, bu sonki tedkiklerin mevzuu, Türkiye Türkleri değil, kadîm Şark Türkleriydi.”
Demek ki, türkolojinin memleketimizdeki en selâhiyetli temsilcisine göre yaşayan, gelişen Türk dili ve medeniyeti türkolojinin dışındadır. Avrupa'nın hedefleri izaha ihtiyaç hissettirmeyecek kadar açık: Selçuk ve Osmanlı Türklerini Türklüğün dışına itmek... Bu mümkün olamazsa, ikinci sınıf vatandaş saymak onları. Bir kelimeyle Türk-İslâm medeniyetini unutturmak. Türkoloji'nin, yegâne hikmet-i vücudu, bu düşmanca emellerdir. Filvaki, Osmanlı tarihe karıştıktan sonra bu emeller gerçekleşmiş ve Türk-İslâm medeniyeti de bir sığıntı gibi türkolojinin hudutları içine alınmak bahtiyarlığına erişmiştir. Ama daima bir sığıntı gibi.
3 – Bu itibarla, türkoloji sayın Ergin'in ifade buyurdukları gibi Türk filolojisi demek değildir aslında. Kadim Şark Türkleri filolojisi demektir. Hemen itiraf edelim ki biz bu filoloji kelimesini de kaypak ve karanlık buluyoruz. Eskiden edebiyat sevgisi, tebahur (érudition), latin ve Yunan edebiyatına merak... demekti filoloji. Renan'la mânası genişledi kelimenin: filoloji insan zekâsının eserlerini inceleyen bilgi idi artık (bk. İlmin Geleceği, bölüm: VIII).
Yirminci asrın başlarında filoloji, kültür ve medeniyet mânasınadır. Salomon Reinach'a göre, insanın en büyük, en beşerî, en vazgeçilmez ihtiyacı bilgidir. Bilgi'nin üç hedefi olabilir. Tanrı'yı tanımak (ilâhiyatın mevzuu), tabiatı tanımak (fiziğin mevzuu), insanı tanımak (psikolojinin mevzuu). Filoloji psikolojinin emrindedir. Tarifi: “insan zekâsının, zaman ve mekânda, bütün tecellilerini kucaklayan ilim”. Psikolojiden şu mânâda farklıdır: psikolojinin zaman ve mekânla alâkası yoktur, insan ruhunu şuur aracılığı ile tanımağa çalışır. Yani zihnin eserlerini değil, kendisini inceler. Filoloji, bir kavmin veya kavimlerin mimarisini, felsefesini, edebiyatını, folklorunu kucaklayan bir bütündür. (bk. Manuel de Philologie Classique, 1904).
Britannica ansiklopedisi filoloji için aşağı yukarı şöyle yazıyor (1970 baskısı): “Nadiren kullanılan bir kelime, eskiden dil ve edebiyat araştırmaları demekti. Bugün dille edebiyat çalışmaları kesin olarak ayrılmıştır birbirinden. Filoloji dil çalışmaları mânâsına gelir. Ama ancak ondokuzuncu asırdan kalma birkaç ilmî gazetenin isminde yaşamaktadır artık.”
Linguistics bendinde de şöyle diyor Britannica: “Bu kelime modası geçmiş (old-fashioned) bir tabir olan filolojiden daha sınırlıdır. Filoloji, edebiyat, metin tenkidi, güzel sanatlar, arkeoloji, din gibi konuları da kucaklar. Bugün -bilhassa Avrupa'da- lengüistik (dilbilim) mânâsına kullanılır zaman zaman. Fakat, yerini -tedricen- Fransızca “La Linguistique” tabirine bırakmaktadır.”
Büyük Larousse'un tarifi de fazla aydınlık değil: “Bir dilin, o dili bize tanıtan yazılı belgelerden incelenmesi; metinlerin ve aktarılmaların incelenmesi.”
Hülâsa: filoloji kelimesinin Batı dillerindeki kullanılışı, birbirinden oldukça farklı mânâları kucaklamaktadır: 1-) Bilgi veya edebiyat sevgisi, bilhassa Latin Yunan edebiyatları; 2-) Konuşma sevgisi, Yunanca Philogia'nın tercümesi; 3-) Dil bilim; 4-) Medenî kavimlerin bilhassa dilde, edebiyatta ve dinde tecelli eden kültürlerinin tedkiki.
Acaba sayın Ergin, türkoloji Türk filolojisidir derken, bu mânâlardan hangisini kastediyor? Yunanca kelimelere karşı bu ne büyük düşkünlük! Türkoloji, Türk filolojisidir demek, medrese tabiriyle, su'yu su'yla tefsir değil midir?
Köprülü, 1924'de Türkolojiyi Türkiyatla karşılamıştı. Daha dürüst. Daha bizim, daha efendice bir kelime. Ne kapitülasyon kokuyor, ne kültür emperyalizmi. Edebiyat, arziyat, lisaniyat vs. gibi. Bu kelimenin Türkolojiye çevrilmesi, sanıyoruz ki, 1933 üniversite inkılâbıyla yaşıt. Yani, Türkoloji Türkçemize Alman Yahudilerinin armağanı, romanoloji gibi. Zira, sayın Ergin'in üstadane tavırlarla, mevcudiyetinden bahsettiği romanoloji diye bir bilgi dalı yoktur Fransa'da. Bu kelimeyi, yurdumuza gelen yabancılar -Spitzer ve avenesi- uydurmuştur. Nitekim, İngiltere'de anglistik diye bir mefhum da yoktur.
Politika alanındaki cesurane hamlelerini hayranlıkla takip ettiğimiz sayın Ergin'in, ilimde biraz daha ihtiyatlı olmasını kemalı tevazuyla tavsiye ederiz.
Cemil MERİÇ
Hisar Dergisi
Şubat 1975, Sayı 134 |
|
|
|
|
|
|
 |
|
İLETİŞİM edebiyatokyanus@gmail.com |
|
|
|
edebiyatokyanus 692667 ziyaretçi (1257337 klik) kişi burdaydı! |