edebiyatokyanus
İÇERİK  
  ANA SAYFA
  YAZILAR
  => Attila İlhan Şiiri-DoDoç.Dr. Yakup ÇELİK
  => Bunalım Edebiyatı ve Modernizmin Sorunları-Svetlana Uturgauri
  => Karagöz'e Ezgi-Satı Erişen
  => Orta Oyunu Eksikliği-Nihal Türkmen
  => Orta Oyunu ve Karagöz-Nihal Türkmen
  => Dilin Yapısı ve Toplumun Yapısı-Emile Benveniste
  => Türkçe Metinlerde Bağdaşıklık ve Tutarlılık-İrem Onursal
  => Asansörle Yükseltilmek İstenen Çukurlar-Can Yücel
  => KÜLTÜR VE ÖTESİ-Cemil MERİÇ
  => Türkoloji-Cemil MERİÇ
  => Tevfik Fikret ve Batı Retoriği-Rıza Filizok
  => Estetik tarihimize bir bakış-Arslan Kaynardağ
  => MÜRSEL MECAZ-Rıza FİLİZOK
  => Başlıca Dil Bilimi Akımları-Prof.Dr. Rıza FİLİZOK
  => ZİYA OSMAN SABA’NIN NEFES ALMAK ADLI ŞİİR KİTABINDA -Yrd. Doç. Dr. Safiye AKDENİZ
  => HİKAYE VE ROMANDA “ANLATICI”YA GÖRE METİN TİPLERİ, - Yard. Doç. Dr. Safiye AKDENİZ
  => GÖSTERGEBİLİM-Yard. Doç. Dr. Mustafa Ö Z S A R I
  => TÜRKİYE'NİN ÖNEMİ-Emre Kongar
  => KÜRESELLEŞME VE KÜLTÜREL FARKLILIKLAR ÇERÇEVESİNDE ULUSAL KÜLTÜR-Prof. Dr. Emre Kongar
  => TÜRKİYE'NİN KÜLTÜREL ÖZ-ANLAYIŞI: AVRUPA BİRLİĞİ İÇİN BİR ZENGİNLİK-Emre Kongar
  => BARIŞ KÜLTÜRÜ VE DEMOKRASİ-EMRE KONGAR
  => GOP NEYİ AMAÇLIYOR, NEYİ GERÇEKLEŞTİREBİLİR-EMRE KONGAR
  => YENİ EMPERYALİZM, HUNTINGTON VE ELEŞTİRİSİ-Emre Kongar
  => KÜRESELLEŞME BAĞLAMINDA TÜRKİYE-Emre KONGAR
  => DEMOKRASİ KÜLTÜRÜ SORUNLARI-Emre Kongar
  => AVRUPA BİRLİĞİ'NE "ONURLU VE BAŞI DİK" GİRİŞ NE DEMEK-Emre Kongar
  => TOPLUMSAL VE SİYASAL GELİŞMEMİZİ ETKİLEYEN MARKALAR-Emre Kongar
  => KÜRESELLEŞME, MİKRO MİLLİYETÇİLİK, ÇOK KÜLTÜRLÜLÜK, ANAYASAL VATANDAŞLIK-Emre KONGAR
  => NİYAZİ BERKES'DE ÇAĞDAŞLAŞMA KAVRAMI-Emre KONGAR
  => KEMAL TAHİR-Hilm Yavuz
  => OYUNLARIM ÜSTÜNE-Nazım Hikmet
  => OYUN YAZARI OLARAK-Ataol Behramoğlu
  => POPÜLER EDEBİYAT- M. Orhan OKAY
  => HER SÖZ BİR ŞEY SÖYLER-Feyza HEPÇİLİGİRLER
  => Tiyatronun Kökeni, Ritüel ve Mitoslar
  => ROMANDA KURMACA VE GERÇEKLİK
  => Fuzûlî’nin Hikaye-i Leylâ ve Mecnun’u
  => SEZAİ KARAKOÇ ve HİS “;KAR ŞİİRİ”;-Selami Ece
  => İSTANBUL’UN AHMED MİDHAT EFENDİNİN ROMANLARINA TESİRİ
  => AHMET MİDHAT’A ATFEDİLEN BİR ESER: “HÜKM-İ DİL” VE MANASTIRLI MEHMET RIFAT
  => CEZMİ ÜZERİNE BAZI DÜŞÜNCELER
  => "EDEBİYATEĞİTİMİ"NDE "EDEBÎ METİN"İN YERİ VE ANLAMI
  => Mustafa Kutlu ve Rüzgârlı Pazar
  => BİR BİLİM ADAMININ ROMANI” ÜZERİNE GEÇİKMİŞ BİR TAHLİL
  => ÖLÜMÜNÜN 50. YIL DÖNÜMÜNDE
  => “MİT”TEN “MODERN HİKÂYE” “HİKÂYE”NİN SERGÜZEŞTİ
  => EDEBİYAT DİLİ/EDEBÎ DİL
  => BİR NESLİN VEYA BİR ŞAİRİN ROMANI: MÂİ VE SİYAH
  => İSTİKLÂL MARŞI’NIN TAHLİLİ
  => CAHİT KÜLEBİ
  => TEVFİK FİKRET’İN ŞİİRLERİNDE TRAJİK DURUM
  => MEHMED RAUF’UN ANILARI yahut EDEBÎ HATIRALARIN YAYIMI ÜZERİNE BİR DENEME
  => MEÇHUL BİR AŞKIN SON NAĞMELERİ: TEVFİK FİKRET’İN “TESADÜF” ŞİİRLERİ / YARD. DOÇ. DR. NURİ SAĞLAM
  => Tarihsel Romanın Eğitimsel İşlevi
  => ALIMLAMA ESTETİĞİ VE EDEBİYAT ÖĞRETİMİ1
  => Tanzimat Dönemi Oyun Yazarliginda Batililasma
  => SİNEMA VE EDEBİYAT TÜRLERİ
  => EDEBİYAT EĞİTİMİ, ESTETİK BİR HAZZIN EDİNİMİ
  => EDEBÎ TENKİT
  => ADALET AĞAOĞLU’NUN DAR ZAMANLAR ÜÇLEMESİNDE KİMLİK SORUNU
  => Halit Ziya ve Mehmet Rauf'un hayatları ile romanları
  => YAZIN VE GERÇEKLİK
  => MİLLÎ EDEBİYAT
  => HECE-ARUZ TARTIŞMASI/ Arş.Gör.Oğuzhan
  => AHMET HAŞİM’İN ŞİİRLERİNDE ATEŞİN DİLİ / ARŞ. GÖR. VEYSEL ŞAHİN
  => ROMAN TEKNİĞİ BAKIMINDAN YABAN
  => TANZİMATTAN GÜNÜMÜZE COCUK EDEBİYATI
  => KADIN VE EDEBİYAT
  => Şiirin Temel Özellikleri-Christopher Caudwell
  => EDEBİYAT EĞİTİMİ: HERMENEUTİK BİR YAKLAŞIM Vefa TAŞDELEN
  => VOLTAİRE VE ROUSSEAU ETRAFINDA AYDINLANMA ÇAĞI FRANSIZ YAZINI
  => TÜRKİYE’DE ULUSAL KÜLTÜR TARTIŞMALARI BAĞLAMINDA ÇAĞDAŞ UYGARLIK SORUNU
  => EDEBİYATIN DİLİ ÜZERİNE
  => TARİHİN SINIFLANDIRILMASI
  => Türk Milletini Uyandıran Adam: Attila İlhan
  => EDEBİYAT DERSLERİNİN İÇERİĞİNİN DEĞİŞTİRİLMESİ KONUSUNDA
  => "Yalancı şöhretlerin Gerçek Yüzünü Ortaya Koydum"-Hilmi Yavuz
  => AVRUPA BİRLİĞİNİ YARATAN NEDENLER VE TÜRKİYE Metin AYDOĞAN
  => DİVAN ŞİİRİYLE HALK ŞİİRİNDE ORTAK BİR SÖYLEYİŞ BİÇİMİ
  => divan şiirindeki sevgili tipini alaya alan bir roman
  => ALIMLAMA ESTETİĞİ VE EDEBİYAT ÖĞRETİMİ
  => BAĞLANMA VE ÇELİŞKİ
  => Antik Çağ’da Tarih Yazmak
  => TARİHÎ ROMANDA POST-MODERN ARAYIŞLAR
  => Kültürel Batılılaşma
  => GARPÇILAR VE GARPÇILAR ARASINDAKİ FİKİR AYRILIKLARI
  => Harf Devrimi Üzerine Yeniden Düşünmek
  => EDEBİYAT ÖĞRETİMİNDE WALDMANN MODELİ
  => KEMÂL AHMED DEDE VE TERCÜME-İ MENÂKIB-IMEVLÂNÂ’SI
  => TARİHSEL GELİŞİM SÜRECİ İÇERİSİNDE URDUCA
  => Avrupalılaşmak mı, Avrupalılaştırmak mı?CEMİL MERİÇ
  => ŞAİRANE BİR ÇEVİRİ yahut TOPLUMBİLİMİN SERÜVENLERİ Cemil MERİÇ
  => 47 LİLER YAHUT BİR ROMANIN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
  => ZAMAN, ZAMAN – I TERAKKİ Cemil Meriç,
  => Kırk Ambar (Cilt1)
  => KADIN RUHU, Cemil Meriç
  => Umrandan Uygarlığa-C.Meriç
  => Balzac’tan önce modern roman-Cemil Meriç
  => ARİSTARK’LA ZOİL-c.meriç
  => ELİNDE CENNET AÇAN ZEND AVESTA- c.meriç
  => SELEFÎLİK–SÛFÎLİK VE ÂKİF-SÜLEYMAN ULUDAĞ
  => Mehmet Âkif- Mâhir İz’e Yazdığı Mektuplar
  => DİDO SOTİRİYU’NUN ROMANI GİBİ BİR ROMANIMIZIN OLMAYIŞI
  => HİLMİ YAVUZ’UN DENEMECİLİĞİ
  => İRONİ KAVRAMI, GERÇEKÜSTÜCÜLÜK VE ERCÜMEND BEHZAD LAV ŞİİRİ ÜZERİNE
  => OKUNAMAYAN ROMANLAR
  => Gelenekçilik Geleneğe Dahil Değil
  => Türk Tiyatrosunda İronik Söz, İronisiz Metin
  => Postmodernist İroni
  => NÂZIM HİKMET ŞİİRİNİN SİYASİ ETKİLERİ
  => NÂZIM HİKMET ŞİİRİNDE SİNEMASAL ÖĞELER
  => Savaş
  => Newton, Goethe ve Sosyal Bilimler
  => Bir Afyon (!) Olarak Diktatörlükten Demokrasiye Futbol
  => Adorno Yüz Yaşında
  => Theodor Adorno: Kültür Endüstrisini Yeniden Düsünürken
  => ADORNO'NUN KÜLTÜR ENDÜSTRİSİ KAVRAMI ÜZERİNE
  => ADORNO’NUN KÜLTÜR ENDÜSTRİSİ KAVRAMI ÜZERİNE
  => Frankfurt Okulu
  => TARİHİ MADDECİLİK VE KAPİTALİZM - ÖNCESİ TOPLUMLARASYA TOPLUMU - FEODALİTE Asaf Savaş AKAT
  => POSTMODERNİZM GEÇ KAPİTALİZMİN KÜLTÜREL MANTIĞI
  => Postmodernizm Ya da Geç Kapitalizmin Kültürel Mantığı 2
  => Postmodernizm Ya da Geç Kapitalizmin Kültürel Mantığı 3
  => DİMİTRİ KANTEMİR'İN DOĞUBİLİM ARAŞTIRMALARINA KATKISI Georges Cioranesco
  => DİMİTRİ KANTEMİR'İN DOĞUBİLİM ARAŞTIRMALARINA KATKISI Georges Cioranesco 2
  => II. MEŞRUTİYET'TE SOLİDARİST DÜŞÜNCE: HALKÇILIK Zafer Toprak
  => II. MEŞRUTİYET'TE SOLİDARİST DÜŞÜNCE: HALKÇILIK Zafer Toprak 2
  => Türkoloji Araştırmaları Makaleler Veritabanı
  => Yeni Makaleler
  => Türkoloji Araştırmaları Dergisi
  => Türkoloji Makaleleri
  => ŞAİR DUYARLILIĞI Afşar TİMUÇİN
  => Yazılar.....
  => SEÇME YAZILAR
  => EDEBİYAT Tez / Makale / Kitap ara
  => Orhan Pamuk: Babamın bavulu Nobel konuşması
  => PiVOLKA'da Çıkan Yazılar
  => Amin Maalouf Üstüne
  => Öykünün Yüzyılı /Feridun ANDAÇ
  => Cumhuriyet Dönemi Türk Felsefesinde Bir Hareket Noktası Olarak Teoman Duralı-oktay taftalı
  => Sofist Bilgeliğin "Empirist" Dayanakları Üzerine 0.TAFTALI
  => Birlik ve Liderlik Hayalleri O.TAFTALI
  => Eğitilemeyen Bir Varlık Olarak İnsan O.TAFTALI
  => Çağdaş Bir Tarım Toplumuna Doğru O.TAFTALI
  => Sosyo-Politik Bağlamda Bir Dekadans Olarak Bilgi Toplumu O.TAFTALI
  => Aşkla Varolan Hayatlar O.TAFTALI
  => Batı Medeniyetinin Mutsuz Çocuğu Entelektüel O.TAFTALI
  => Nihat Genç Yazıları
  => Batılı Tarih Bilimi ve Tarihin Mantığı
  => Bir Hayat Alanı Olarak Aile O.TAFTALI
  => Bir Savaşın Kavramları Üzerine
  => Çalışma ve Erdem Kavramları Arasındaki İlgi Üzerine O.TAFTALI
  => Değer Üreten Hayatlar
  => Doğu'nun Hayal Ülkesi O.TAFTALI
  => Dostlukla Yükselen Hayatlar O.TAFTALI
  => Şiirimizin Hazin Sonu O. TAFTALI
  => Soğuk ve Sıcak Hayatlar OKTAY TAFTALI
  => Yalanın Fenomenolojisi O. TAFTALI
  => Günümüzde Medya Kılavuzluğu - Günümüzde Medya Kılavuzluğu
  => Ermeni Meselesinin Kökenini Batının Irkçılığında Aramak Lazım Prof. Dr. Türkkaya Ataöv
  => Osmanlı’dan Lozan’a Musul-Kerkük
  => “Sözümü Tutamadım, Artık Yaşayamam” Turhan Feyizoğlu
  => Gerilla Mustafa Kemal ve Türk Yurtsever Kurtuluş Hareketi Turhan Feyizoğlu"
  => SİYASİ TARİH YAZILARI -YEREL TARİH YAZILARI
  => Yazarlar - yazılar
  => TÜRKİYE’DE MUHAFAZAKÂRLIĞIN DÜŞÜNSEL - SİYASAL TEMELLERİ
  => yazılar 1
  => yazılar2
  => türk dünyası
  => Derin devlet
  => YAZILAR,
  => SOSYOLOJİ.
  => YAZILAR,,.
  => TANZİMAT DÖNEMİ
  => İdealizm-Realizm
  => Cemil Meriç..
  => ilhan berk
  => NİYAZİ BERKES’İN TÜRK KİTLE İLETİŞİM TARİHİNE KATKILARI
  => yazılar.
  => yazılar..
  => yazılar,
  => yazılar,,
  => yazılar.,
  => YAZILAR.
  => YAZILAR..
  => YAZILAR-
  => YAZILAR-,
  => yazılar.1
  => y.1
  => y.2
  => y.3
  => y.4
  => y.5
  => y.6
  => y.7
  => y.8
  => y.9
  => y.10
  => y.11
  => y.12
  => y.13
  => y.14
  => y.15
  => y.16
  => y.17
  => y.18
  => y.19
  => y.20
  => y.21
  => y.22
  => y.23
  => y.24
  => y.25
  => y.30
  => y.31
  => y.32
  => y.33
  => y.34
  => y.35
  => y.36
  => y.37
  => y,38
  => y.39
  => y.40
  => y.41
  => y.42
  => y.43
  => y.44
  => y.45
  => y.46
  => y.47
  => İnsan-Mekan İlişkileri
  => SANAT VE ELEŞTİRİ
  => Türkiye’de olumsuz Pierre Loti eleştirileri
  => TÜRKiYE’DE MODERN EDEBİYAT ELEŞTİRİSİ
  => ATATÜRK,
  => MAKALELER:
  => MAKALELER,
  => yz
  => yz1
  => yz2
  => yz3
  => yz4
  => yz5
  => yz6
  => yz7
  => yz8
  => FRIEDRICH NIETZSCHE’NİN TARİH ANLAYIŞI
  => Edebiyat Nedir?
  => YM1
  => YM2
  => YM3
  => YM4
  => YM7
  => YM8
  => YM9
  => İbn Battûta’da “Ahı” Kelimesi ve Anadolu
  => Simone de Beauvoir: Abjeksiyon ve Eros Etiği
  => Toplumsal Cinsiyet Düzenlemeleri
  => Psikanalitik ve Post-Yapısalcı Feminizm ve Deleuze
  => Tarihsel Bir Perspektif Üzerinden İroni Tür ve Tekniklerinin Gelişimi ve Bazı Uygulama Örnekleri Tarihi Gelişim
  => İroni ve Melankoli*
  => İroni, Nostalji ve Postmodern
  => “Daha İyi Anlamak İçin Daha Fazla Açıklamak” İsteyen Bir Yorumbilimci: Paul Ricœur
  => Kendi (Paul Ricœur Üstüne)
  => Sersemleşme Okulu
  => Osmanlı ve Avrupa Arasındaki Karşılıklı Etkileşimde Etnomaskeleme
  => Antik Yunan Tragedyasının Metafiziği
  => Sonbahar Mitosu: Tragedya*
  => Ayrışma, Çatışma ve Fanatizm
  => Fanatizm İlkelliktir
  => Tuhaf Bir Çocuk
  => Huzursuz
  => Benjamin’in Mistisizmine “Üç Yönlü Yol”
  => Renan, Irk ve Millet
  => Varlık, Benlik, Hatırlayış ve Unutuş Üzerine
  => Hangi Kilidin, Hangi Anahtarı?
  => Romanda Tarih
  => Bugün Psikanalizi Tartışmak
  => Kültürde Bakış
  => 1930 Goethe Ödülü Dolayısıyla Frankfurt Goethe Evi’nde Konuşma
  => Jacques Derrida ve Konukseverlik Sorusu
  => Metafiziğin Kalesi Hakkında Düşünmek
  => Hakların İadesi
  => Modern Etiğin İki Temel Direği Agnes Heller
  => Ezoterizme Genel Bir Giriş
  => Turnanın Semahı, Ezoterizmin Zamanı: Bektaşi ve Alevi Zaman Kavrayışla
  => Yeni sayfanın başlığı
  => Ulus-Ötesinden Hukuka Bakmak: Jürgen Habermas
  => Yeni Perspektifler Gerçeğin Çölüne Hoşgeldiniz
  => Orlan: Kırılan Ten Kubilay Akman
  => Pusudaki Ten, Vice Versa
  => Cimri ve Çöp Arasındaki Güçlü İlişki Üzerine
  => Demokrasi Kavramı Üzerine Hayli Spekülatif Bir İrdeleme
  => Benim Çöp Bayramım
  => Kamu Yeniden Kurulurken Kadınlara Ne Olacak?
  => Sonsuzluğun Sınırında: Immanuel Kant
  => Kant ve Üniversite İdeası
  => İki Yüzüncü Ölüm Yıldönümünde: Immanuel Kant ve Kantçılık
  => Kant ve Yeni Kantçılık
  => Otuz Beşinci Gece: Ruh, Can, Hayat, Ölüm, Akıl ve Öte Dünya Üzerine1
  => Ölüm Üzerine Tıbbi Çeşitlemeler
  => Ölüme Karşı Ölüm
  => Avrupa İçin Yeni Bir Ethos Üzerine Düşünceler
  => Avrupa ve Ötekileri
  => Sûfî Şiirinin Poetikası
  => Byron ve Romantiklik
  => Kötülük Toplumu ve Biçimin Muhalefeti
  => Balkanlar: Metaforların Çarpıştığı Bir Savaş Alanı
  => Badiou: Etik Üzerine
  => “Semen est Sanguis" Yahudilikte ve Hıristiyanlıkta Kan
  => Âdet Kanaması Tecrübesi: Sınırlar ve Ufuklar
  => Said ve Saidciler ya da Üçüncü Dünya Entelektüel Terörizmi
  => Kültür Endüstrisini Yeniden Düşünürken
  => Adorno ve Tanrının Adı
  => Kant, Adorno ve Estetiğin Toplumsal Geçişsizliği
  => Adorno ve Berg
  => İbn Battûta Seyahatnamesi
  => Irak Savaşı ve Sivil Etkinlikler
  => Yamalı Çelişkiler Semti: Saraybosna'dan Yenibosna'ya
  => Halkla Birlikte Bir Çağdaş Kent Söylemi Üzerine
  => Yeni Dünya Düzeninin Sonu?
  => Selçuklular Anadolu’da
  => Anadolu Selçuklu Sultanı I. Alâeddin Keykubâd Dönemine (1220-1237) Bir Bakış
  => 13. Yüzyılın Başında Anadolu’da Ticaret
  => Selçuklular Döneminde Anadolu’da Felsefe ve Bilim (Bir Giriş)
  => Nietzsche ve ‘Akla’ İsyan
  => Bizans Manastır Sistemine Giriş
  => Öğrenci Radikalizmi Üzerine Düşünceler
  => 1968’i Yargılamak ya da 68 Kuşağına Mersiye
  => “Gelecekte İnsanlara Çok Güzel Görüneceğiz”
  => Nevroz, Psikoz ve Sapkınlık
  => Üniversitede Psikanaliz Öğretmeli miyiz? Sigmund Freud
  => Psikanalist Kimdir?
  => Nerelisiniz?
  => Irak’a Kant Çıkarması
  => Bizans Şaşırtıyor
  => 12 eylül dosyası
  => FETHİ NACİ: Cesur, Gerçekçi Ve Halkçı... İzzet Harun Akçay
  => SON OKUDUKLARIM- İzzet Harun Akçay
  => Sabahın yalnız kuşları-İzzet Harun Akçay
  => Bir Portre - Cahit Sıtkı TARANCI - Şükran KURDAKUL
  => ŞİİR NEDİR? Cahit Sıtkı TARANCI
  => Afşar TİMUÇİN - Şair Duyarlığı
  => Ahmet KÖKLÜGİLLER - Karacaoğlan'ın Yaşamı ve Şiirleri
  => Atilla ÖZKIRIMLI - Dadaloğlu ve Çevresi
  => Aysıt TANSEL - Metin Eloğlu
  ARAŞTIRMA-İNCELEME
  SÖYLEŞİ
  DENEME
  ATTİLA İLHAN
  ATTİLA İLHAN-KÖŞE YAZILARI
  E-KİTAP
  ANSİKLOPEDİK
  SATRANÇ VİDEO DERSLERİ DÖKÜMANLAR
  SATRANÇ OYNA
  ŞİİR
  DİL ANLATIM TÜRK EDEBİYATI - LİSE KAYNAK
  EDEBİYAT RADYO
  EDEBİYATIMIZDA ŞİİR ROMAN ÖYKÜ (dinle)
  100 TEMEL ESER (dinle)
  100 TÜRK EDEBİYATÇISI (dinle)
  SESLİ KİTAPLAR
  FOTOĞRAF ÇILIK
  E-DEVLET
  EĞİTİM YÖNETİMİ DENETİMİ
  RADYO TİYATROSU
  ÖĞRETMEN KAYNAK
  EDEBİYAT TV
  SÖYLEŞİLER - BELGESELLER TV
  RADYO KLASİK
  TÜRKÜLER
  GAZETELER MANŞETLER
  ÖYKÜ ANTOLOJİSİ
  DERGİLER - KİTAPLAR - KÜTÜPHANELER
  E-DERGİ
  KİM KİMDİR BİYOGRAFİLER
  ZİYARETÇİ DEFTERİ
  İLETİŞİM
  EDEBİYAT OKYANUS
SON OKUDUKLARIM- İzzet Harun Akçay
Son Okuduklarım
İzzet Harun Akçay
İzzet Harun Akçay

Tarih: 23 Kasım 2008 Pazar


SON OKUDUKLARIM

 

1.
Bugünlerde klasik roman okumaya ağırlık verdim. Yıllar önce okuduğum bazı romanları yeniden okuyorum. Yıllar sonra bu yeniden okuma bazı bakımlardan ilginç. Artık kendim de roman yazıyorum. Roman eleştirileri bile yazıyorum. Bu bakımdan bazı kıyaslamalar yapıyorum ve daha dikkatle okuyorum.


4 romandan söz edeceğim. Tek tek ayrıntılı bir biçimde değerlendireceğim düşünülmesin. Öz olarak bir çizgi çekmeye çalışacağım.


Bu arada tabiî ki bizim yazarları da okumayı ve değerlendirmeyi sürdürüyorum. Bizimkilerden de bir roman ve yazarının öykü kitabı adını verdiği bir kitabı değerlendireceğim.

 

2.
Klasik romanlar ve yazarları şunlar:

Kazaklar, Lev Tolstoy ; Ezilenler, Dostoyevski; Taras Bulba, Nikolay Gogol; Büyük Umutlar, Charles Dickens.


Bu dört yazarın ilk üçü Rus, dördüncüsü İngiliz ama, hepsi de 19. Yüzyıl romancıları. Ve hepsi de aslında roman adı verilmiş edebi türün öncüleri. Bu eserler yayımlanalı neredeyse bir buçuk asır olmuş.


Bu okuduğum baskılardaki çeviriler fena değildi. Kendime şu soruyu sordum: Bu romanları bu büyük yazarlara saygıdan ötürü mü okuyorum yoksa romanlar gerçekten güzel ve beni etkiliyor mu? Elbette her ikisi de var. Ama sonuçta bu romanlar halen okunuyor. Karakterler ve toplumsal-sosyal ortam akılda kalıyor.


Modern ve günümüz romanı bu zamanların büyük romancılarının attığı temeller üzerinde yükselmiştir. Ve elbette zaman içinde roman sanatında bir gelişme olmuştur. Ama yine de bu gelişmenin kimilerince söylendiği gibi olağanüstü olduğunu düşünmüyorum. Bugünün romanının 150-200 yıl önceki romanı fersah fersah aştığını, 19. Yüzyıl romanının artık neredeyse ‘ilkel’ kaldığını söylemek ve düşünmek mümkün değildir. İnsanlık 19. Yüzyıl’dan günümüze ilerleme anlamında ne kadar geliştiyse, roman sanatı da o kadar gelişmiştir. Ve ne yazık ki insanlığın gelişmesi gerçek, insani anlamda pek fazla da olmamıştır. Genel olarak sanata ve özel olarak romana da aynı gözle bakmakta sanırım bir yanlışlık yok.


Bu romanlarda dikkatimi çeken en önemli özelliklerden biri de yalın dilleri ve anlam açıklığı oldu. Elbette hepsi birer edebi yapıt ama, edebi olacak diye aşırı bir zorlama asla yok. Karşılıklı konuşmalar ciddi bir oranda yer tutuyor. Bildiğim kadarıyla bu dört büyük yazarın tüm eserleri de aynı özellikleri taşıyor. Bu çizgiden bir sapmaları olmamış.

Ve hepsindeki kurgu özelliği de aynı. Sade bir yapı var. Bir insanın giyinmesi gibi baştan sona içten birbirine bağlı bir süreç. Toplumsal ve sosyal hayat ne kadar karmaşık olursa olsun son tahlilde bu ilişkileri belli başlıklar halinde sınıflandırmıyor muyuz? Evet, bunu yapıyoruz. Bu yazarlar da bunu yapmışlar ve bu ustalığı göstermişler. İnsanlık halleri bellidir. Ama durum böyledir diye yazmaktan vazgeçmez insanoğlu. Kendini en iyi bir biçimde anlatmak için yazar. Klasik romanlara bu gözle bakıyorum ben. Roman sanatının en güzel, saygı değer ürünleri. O ustalara borcumuz var. İyi bir ahlak önerisinde bulunuyorlar ve insanlık hallerinin olumlu yönlerini öne çıkararak insanlığı uyarıyorlar.

 

3.
Bizden; İnci Aral’ın son romanı Safran Sarı ve Sadık Yalsızuçanlar’ın Hiç (Bütün Öyküleri II) adlı kitabı. Bu kitaba, öykü kitabı, demeye dilim varmıyor. Anlatacağım.

Safran Sarı’nın yayın tarihi Mart 2007. Romandaki anlatı zamanı ise şimdiki zaman (2007, 2006 olabilir). Romanın 5. sayfasında, Önsöz’de, orada İnci Aral kendini, “...çağının tanığı olmayı önemseyen bir yazar...” olarak takdim ediyor. Garip. Sanki çok büyük bir şeymiş gibi. Elbette her yazar ve şair bir biçimde çağının tanığıdır. Önemli olan bu değil ki! Önemli olan bu tanıklığın içeriği ve nasıl yapıldığıdır. Romanı bitirdikten sonra kendime sordum: İnci Aral bu romanla acaba nasıl çağının tanığı olabilmiş?


İnci Aral, 9 ayda yazdığı günümüz televizyonlarında çok sıkça yayımlanan popüler dizilere senaryo olabilecek 312 sayfalık bir roman yazmış. Bundan öte, İnci Aral, neredeyse sömürgeleştirilme aşamasına getirilmiş, emperyalizmin her alanda alabildiğine yol aldığı ülkemizdeki bu durumu benimseyen, olumlayan bir roman yazmış.


Romanın baş kişisi emlak, borsa ve yatırım işleri yapan konumu iyi, güçlü Kozmos Holding’in % 12 kâr ortağı otuzlu yaşlardaki Volkan’dır. Maddi olarak yükünü tutmuş, geleceği kurtulmuştur.

Roman, arka kapak yazısında belirtildiği gibi, karakterlerinin iyi, güzel bir geleceklerinin olmayışı üzerine kurulmuştur. Yazar buna, geleceksizlik, demektedir. Bu bir yanıltmacadır. Yazar okurunu yanıltmaktadır. Çünkü yazarın romanda ele aldığı karakterlerin tümü mutlu bir sona doğru gitmektedirler. Bu anlamda yazarın olumladığı ve onayladığı, okura benimsetmeye çalıştığı güzel, iyi denebilecek bir gelecekleri vardır. Romanın gelişimi içinde görürüz ki tüm karakterler, buna baş kişi Volkan da dahil, belli bir geleceğe doğru yönelirler ve geldikleri yerden de memnundurlar. Öyleyse sorun ne? Sorun bizim, yani okurun bu gelecekleri benimseyip benimsemeyeceğidir. Yazar benimsememizi istemektedir. Ben de hayır diyorum, benimseyemeyiz.


Çıkardığım sonuçları yazıyorum. Çok ciddi bir analiz yapmaya değmez diye düşündüğümden kısa geçiyorum.


Romanda baş kişi Volkan’ın âşık olduğu üniversite mezunu, kitap okuyan, şiir yazan genç bir kadın var. Asıl adı Mutena ama, Eylem adını kullanıyor. Volkan’la internette tanışıyorlar. Birbirlerini görmeden aşık oluyorlar. Ama Eylem bu arada fahişe oluyor. Bir gün tanışıyorlar ve sevişiyorlar. Bu sevişme sonrası Eylem bir not bırakarak Volkan’ı terk ediyor. Yolunda gidiyor. Bu arada Volkan mutsuz olduğu için işinden de ayrılmıştır. Zaten çalışmaya ihtiyacı yoktur. Sonra Eylem, Volkan’ın patronu, arkadaşı Kozmos Holding’in sahibi Harun’a sunulur. Harun karısından boşanır. Eylem’le yaşamaya başlar. Yeni karısı olmaya aday Eylem’i Volkan’la tanıştırır (birbirlerini tanımamazlıktan gelirler). Bu arada Volkan da bir kadınla tanışmış onunla (Yasemin) evlilik hazırlığı yapmaktadır. Bu ilişki ve durumlar hiç ama hiç inandırıcı gelmiyor. Tam evlere şenlik sahneler! İnsana aşk, ihanet, arkadaşımın aşkı vb. kalıplarla çevrilmiş mutlu sonla biten Yeşilçam filmlerini anımsatıyor.

Ne demek istediğim anlaşılmıştır. İnci Aral yer yer İstanbul’daki o sömürge atmosferine değiniyor. Ama bu kadar. Sadece değiniyor. Hiç değinmediği ve görmek istemediği bir olgu var. Belirteyim: Ulusumuzun kendisine dayatılan sömürge köleliğini reddetme eğilim ve kararlığını, bu yönünü hiç görmüyor, göstermiyor. Ulusumuz Cumhuriyet Mitingleriyle (bunlardan biri 28 Nisan 2007’de İstanbul Çağlayan’da yapıldı) bu direniş ve mücadele azmini ortaya koymuştur. İnci Aral ise emperyalizmin ve işbirlikçilerinin hiç ummadıkları bir biçimde birden sahneye çıkan bu milyonlarca insandan bir kişiyi bile romanına almaz. Üniversite mezunu genç bir kadını fahişe yapar, onu anlatırken, bir yücelik (!) gösterir ve kahramanına bir şans tanır, onu, büyük bir patronla karşılaştırır ve ona kurtuluşunun yolunu açar. Holding patronu Harun karısından  boşanmıştır, Eylem’i satın alması yeni bir evliliğe doğru gitmektedir. Burada duralım ve soralım: Bu holding patronu-fahişe ilişkisi ne denli gerçekçidir? Ayrıca on binlerce fahişenin kurtuluşu nasıl olacaktır? Her birine bir holding patronunu gerçek hayatta kim ayarlayacaktır? İşte böyle abuk sabuk bir roman Safran Sarı. Birkaç sevişmeyi, birkaç toplu buluşmayı (parti) ve inandırıcılığı hiç olmayan karakterleri yazmış İnci Aral.


Bir de bilmediği ilişki ve ortamları yazıyor ve bunu hiç beceremiyor. Mesela, baş kişi Volkan’ın bir ara takıldığı Melike Eda adında tarihi eser kaçakçısı kadın, kaşarlanmış bir sürtük olan bu kadının adı Niyazi olan mafyatik bir dayısı vardır. Bir yalıda yaşamaktadır. Yazar, bu dayının ortamlarını anlatmaya çalışmış ama mafyatik ortamları anlatmak kim İnci Aral kim? Ruhumu Öpmeyi Unuttun adlı son öykü kitabında da bir mafya liderinin ölümünü, dolayısıyla onun yaşantısını anlatmaya çalışmıştı. Baba adlı öyküde. Eline yüzüne bulaştırarak.


Romandan yaptığım bir alıntıyla bu roman hakkındaki düşüncemi noktalayacağım:

“İki basamak aşağıdaki yemek salonuna hazırlanmış zengin açık büfede, sarayları kıskandıracak çeşit ve görünümde sergilenmekte olan yemeklerden almaya çalışanların kolları kelebek kanatları gibi inip kalkmaktaydı. Volkan gidip baktı. Portakallı ördek, çeşitli zeytinyağlılar ve mezeler, buzlar üzerine yatırılmış füme somon dilimleri, kaz ciğeri ve havyarla doldurulmuş minik domatesler, karides ızgara... yok yoktur! Kadınların çıplak, kabarık göğüsleri, mücevher ışıltıları, kıkırdamalar, kahkahalar, porselen ve gümüş şıkırtıları, terasın kapalı camları ardından görünen uzak Boğaz ışıkları, incecik kadehlerin ahenkli çınlaması, her şey ama her şey insanın bitmesin diye uyanmak istemediği bir rüyaya benziyordu.(Safran Sarı, sy. 211-212) (İtalik ve siyahlar bana ait.)

Holding patronu Harun yeni yıl partisi veriyor. Altmış kişi kadar sanayici, işadamı, gazeteci, politikacı, vs. davetlisi var.


Az önce bu alıntıdan önce söylediklerimi doğrulamak için aldım bu alıntıyı. “...her şey ama her şey insanın bitmesin diye uyanmak istemediği bir rüyaya benziyordu.” Yazar holding patronu Harun’un partisini işte böyle anlatıyor. Kim için yapıyor bu benzetmeyi? O partiye katılanlardan biri için mi? Hayır. Onlardan birinin ağzından ve bilincinden mi yaptırıyor? Hayır. Kendisi yapıyor. Kimin için yapıyor peki? Okuyucu için yapıyor. Kendisinin bu tür ortamları benimsediğini görüyoruz. Onun için bu denli ballandıra ballandıra anlatıyor. Adeta propagandasını yapıyor, özendiriyor. Yemezler! Yozgat’ın bir kasabasından kopup gelen asıl adı Mutena, kod adı Eylem kızımıza layık görülen, mutlu bir sonmuş gibi gösterilen ömür boyu sürecek bir fahişelik. Yazar bunu öneriyor halk kadınlarına. Bir gün şans yüzüne güler. Fahişe de olsan bir gün büyük ikramiyeyi kapar, büyük bir holding patronuyla evlenebilirsin. Yazar bir rüya öneriyor bize. Yukarıdaki hayat tarzı. Bunun için de, bu sömürge ortamında, uyu uyu ey halk, senin için iyi dileklerim var, uykunda hep bu tür rüyalar gör, uykun da hiç bitmesin, diyor.


Edebiyatımızdaki yozlaşma ve çürüme asla küçümsenemeyecek bir düzeye ulaşmış durumda. Yazar sıfatıyla birçok kişi artık kasıtlı bir biçimde romanlar, öyküler yazıyorlar. İnci Aral da bunlara ayak uydurmuş görünüyor. Oturmuş bu sömürge ortamının İstanbul ayağından yola çıkarak bu durumu onaylayan, bizi de uyutmaya kalkışan, halkımızın bir bölümünün gönül rahatlığıyla fahişelik yapabileceğini söyleyen bir roman yazmış.


Tanınmış kadın yazarlarımız yeni romanlar yazmaya devam ediyorlar İnci Aral gibi. Nazlı Eray, Latife Tekin, Buket Uzuner, Perihan Mağden yeni romanlarını yayımlayanlardan ilk aklıma gelenler. İlk romanlarını yazanlar da var, Nilüfer Kuyaş gibi. Ama durum umutsuz. Ne yazık ki çoğu kötü romanlar yazıyorlar ve de yanlı, kasıtlı. İşimiz zor.

 

4.
Sadık Yalsızuçanlar’ın kitabına gelince: Adı Hiç (Bütün Öyküleri II). Kapı yayınlarından 2. basımı yapılmış Ağustos 2006.


Bu kitaba ve yazarına şöyle bir değineceğim. Esas eleştirimi daha sonra yapacağım.

Yazar ve yayınevi kitabın kapağına, öykü kitabı olduğunu belirtir bir yazı yazmışlar. Ama 368 sayfalık kitap içindeki birkaç öyküyü saymazsak öykü kitabı değil. Kendi başına adları olan (Hiç, Uzak/Yakın, Şeylerin Düzeni, İsimler, Senfonik İlahi, Çoğul Ve Karmaşık, Kumkale) bölümlerden oluşmuş. Ve her bölümde yazara göre her biri öykü olan onlarca metin var (birkaç tanesi gerçekten öykü). Bazısı yarım satır kadar tutan bir cümleden oluşan, bazısı bir satırlık ya da birkaç satırlık, yarım sayfayı bulmayan bir paragraflık vb. metinlerden oluşuyor yazarın öykü dedikleri.


Örneğin: 279. sayfa. Bu sayfada üstte tam ortada  ‘Bu Kelimeler’ diye bir başlık var. Sayfanın ortasına iniyoruz. “gücünü nereden alıyor?” diye ilk sözcüğü de küçük harfle başlayan üç sözcük ve bir soru işareti var.


290. sayfaya bakıyoruz. Buradaki başlık ‘Göz’. Sayfanın ortasında ise altı sözcükten oluşan bir cümle: “Göç göç oldu göçler yola dizildi.”


162. sayfadaki örnek: Başlık, “Sınır”. Sayfadaki cümle: “Nesnelerin biçimleri zaaflardan ibarettir.”


Bu örnekler yazarın en abarttığı metinler. Bunların biraz daha uzunları var.

İsteyen istediğini yazar. Buna kimse karışamaz. Ama her yazan her yazdığına istediği adlandırmayı yapamaz. Bu sorumluluk ve ciddiyet gerektirir. Bu yukarıda verdiğim örnekler hiçbir biçimde öykü değildir. Ve kitapta bunlar gibi onlarcası var. Asla. Bu tür metinleri öykü olarak nitelemek edebiyata saygısızlıktır, kötülüktür. Sadık Yalsızuçanlar bunu bilmez mi? Sanırım bilir. Öyleyse bu adlandırmayı niçin yapıyor? Kasıtlı yapıyor elbette.


Sadık Yalsızuçanlar, galiba İslamcı bir yazar. ‘Hiç’, okuduğum ilk kitabı. Çok yadırgadım. Bir bakıma da iyi oldu. Tanımış oluyoruz.


Yazarın öykü adını verdiği metinler daha başlamadan kitabın içindekileri açıklayan ilk sayfalardan sonra gelen sayfada bir alıntı var. Alıntını sahibi, Jacques Derrida adında biri.


Alıntı şu:

“Yaşamayı öğrenmek, hâlâ gerçekleşmeyi bekleyen bir şeyse, yalnız yaşamla ölüm arasında gerçekleşebilir.”


Bu şahsın kim olduğunu hiç merak etmiyor bu cümlesini de hiç önemsemiyorum. Yazarımız bu alıntıyı sanki kitabına rehber olacak bir cümleymiş gibi neden en başa koydu onu da anlamıyorum. Kimi yazarlarımızda görülen yabancı sempatisi mi acaba?


Yazarın öykü adını verebileceğim metinlerinde bir de, yanlı bir biçimde ‘ordu’ eleştirisi var. Bir Göz Mesafesi (sy. 101-113). Bu ordu sevmezliği ne kadar yaygınlaşmış hayret ve artık açık açık edebi kılıklara da bürünüyor. Yazarımız milliyetçilikten de pek hoşlanmıyor.


Bir tarafta kitapta dile getirilen varoluşçu Batılı filozoflar, onlardan alıntılar ve hayranlık; bir tarafta ordu sevmezliği; sonra edebiyatın klasik türlerinden birini (öykü) deformasyon, bozma çabaları; Türkçe kurallarına saldırı denebilecek yanlış yazımlar; İbn-i Arabi gibi Arap din bilginlerinin propagandasının metinlere sıkıştırılıp bunların öykü diye sunulması...


Tuhaf, kötü ve kasıtlı çabalar bunlar. Başka bir ad koyamıyorum. Hiç, böyle bir içeriğe sahip kitap. Bir göz atmak bile dediklerimi doğrulamaya yeter.


Sadık Yalsızuçanlar’ı okumaya devam edeceğim. Geniş, kapsamlı bir eleştiri için gerekli.


 

                                                                                                 Haziran 2007 / Sapanca
                                                                                                 izzetharun@gmail.com



  
İzzet Harun Akçay
İLETİŞİM edebiyatokyanus@gmail.com  
   
edebiyatokyanus 646855 ziyaretçi (1187997 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol