edebiyatokyanus
İÇERİK  
  ANA SAYFA
  YAZILAR
  => Attila İlhan Şiiri-DoDoç.Dr. Yakup ÇELİK
  => Bunalım Edebiyatı ve Modernizmin Sorunları-Svetlana Uturgauri
  => Karagöz'e Ezgi-Satı Erişen
  => Orta Oyunu Eksikliği-Nihal Türkmen
  => Orta Oyunu ve Karagöz-Nihal Türkmen
  => Dilin Yapısı ve Toplumun Yapısı-Emile Benveniste
  => Türkçe Metinlerde Bağdaşıklık ve Tutarlılık-İrem Onursal
  => Asansörle Yükseltilmek İstenen Çukurlar-Can Yücel
  => KÜLTÜR VE ÖTESİ-Cemil MERİÇ
  => Türkoloji-Cemil MERİÇ
  => Tevfik Fikret ve Batı Retoriği-Rıza Filizok
  => Estetik tarihimize bir bakış-Arslan Kaynardağ
  => MÜRSEL MECAZ-Rıza FİLİZOK
  => Başlıca Dil Bilimi Akımları-Prof.Dr. Rıza FİLİZOK
  => ZİYA OSMAN SABA’NIN NEFES ALMAK ADLI ŞİİR KİTABINDA -Yrd. Doç. Dr. Safiye AKDENİZ
  => HİKAYE VE ROMANDA “ANLATICI”YA GÖRE METİN TİPLERİ, - Yard. Doç. Dr. Safiye AKDENİZ
  => GÖSTERGEBİLİM-Yard. Doç. Dr. Mustafa Ö Z S A R I
  => TÜRKİYE'NİN ÖNEMİ-Emre Kongar
  => KÜRESELLEŞME VE KÜLTÜREL FARKLILIKLAR ÇERÇEVESİNDE ULUSAL KÜLTÜR-Prof. Dr. Emre Kongar
  => TÜRKİYE'NİN KÜLTÜREL ÖZ-ANLAYIŞI: AVRUPA BİRLİĞİ İÇİN BİR ZENGİNLİK-Emre Kongar
  => BARIŞ KÜLTÜRÜ VE DEMOKRASİ-EMRE KONGAR
  => GOP NEYİ AMAÇLIYOR, NEYİ GERÇEKLEŞTİREBİLİR-EMRE KONGAR
  => YENİ EMPERYALİZM, HUNTINGTON VE ELEŞTİRİSİ-Emre Kongar
  => KÜRESELLEŞME BAĞLAMINDA TÜRKİYE-Emre KONGAR
  => DEMOKRASİ KÜLTÜRÜ SORUNLARI-Emre Kongar
  => AVRUPA BİRLİĞİ'NE "ONURLU VE BAŞI DİK" GİRİŞ NE DEMEK-Emre Kongar
  => TOPLUMSAL VE SİYASAL GELİŞMEMİZİ ETKİLEYEN MARKALAR-Emre Kongar
  => KÜRESELLEŞME, MİKRO MİLLİYETÇİLİK, ÇOK KÜLTÜRLÜLÜK, ANAYASAL VATANDAŞLIK-Emre KONGAR
  => NİYAZİ BERKES'DE ÇAĞDAŞLAŞMA KAVRAMI-Emre KONGAR
  => KEMAL TAHİR-Hilm Yavuz
  => OYUNLARIM ÜSTÜNE-Nazım Hikmet
  => OYUN YAZARI OLARAK-Ataol Behramoğlu
  => POPÜLER EDEBİYAT- M. Orhan OKAY
  => HER SÖZ BİR ŞEY SÖYLER-Feyza HEPÇİLİGİRLER
  => Tiyatronun Kökeni, Ritüel ve Mitoslar
  => ROMANDA KURMACA VE GERÇEKLİK
  => Fuzûlî’nin Hikaye-i Leylâ ve Mecnun’u
  => SEZAİ KARAKOÇ ve HİS “;KAR ŞİİRİ”;-Selami Ece
  => İSTANBUL’UN AHMED MİDHAT EFENDİNİN ROMANLARINA TESİRİ
  => AHMET MİDHAT’A ATFEDİLEN BİR ESER: “HÜKM-İ DİL” VE MANASTIRLI MEHMET RIFAT
  => CEZMİ ÜZERİNE BAZI DÜŞÜNCELER
  => "EDEBİYATEĞİTİMİ"NDE "EDEBÎ METİN"İN YERİ VE ANLAMI
  => Mustafa Kutlu ve Rüzgârlı Pazar
  => BİR BİLİM ADAMININ ROMANI” ÜZERİNE GEÇİKMİŞ BİR TAHLİL
  => ÖLÜMÜNÜN 50. YIL DÖNÜMÜNDE
  => “MİT”TEN “MODERN HİKÂYE” “HİKÂYE”NİN SERGÜZEŞTİ
  => EDEBİYAT DİLİ/EDEBÎ DİL
  => BİR NESLİN VEYA BİR ŞAİRİN ROMANI: MÂİ VE SİYAH
  => İSTİKLÂL MARŞI’NIN TAHLİLİ
  => CAHİT KÜLEBİ
  => TEVFİK FİKRET’İN ŞİİRLERİNDE TRAJİK DURUM
  => MEHMED RAUF’UN ANILARI yahut EDEBÎ HATIRALARIN YAYIMI ÜZERİNE BİR DENEME
  => MEÇHUL BİR AŞKIN SON NAĞMELERİ: TEVFİK FİKRET’İN “TESADÜF” ŞİİRLERİ / YARD. DOÇ. DR. NURİ SAĞLAM
  => Tarihsel Romanın Eğitimsel İşlevi
  => ALIMLAMA ESTETİĞİ VE EDEBİYAT ÖĞRETİMİ1
  => Tanzimat Dönemi Oyun Yazarliginda Batililasma
  => SİNEMA VE EDEBİYAT TÜRLERİ
  => EDEBİYAT EĞİTİMİ, ESTETİK BİR HAZZIN EDİNİMİ
  => EDEBÎ TENKİT
  => ADALET AĞAOĞLU’NUN DAR ZAMANLAR ÜÇLEMESİNDE KİMLİK SORUNU
  => Halit Ziya ve Mehmet Rauf'un hayatları ile romanları
  => YAZIN VE GERÇEKLİK
  => MİLLÎ EDEBİYAT
  => HECE-ARUZ TARTIŞMASI/ Arş.Gör.Oğuzhan
  => AHMET HAŞİM’İN ŞİİRLERİNDE ATEŞİN DİLİ / ARŞ. GÖR. VEYSEL ŞAHİN
  => ROMAN TEKNİĞİ BAKIMINDAN YABAN
  => TANZİMATTAN GÜNÜMÜZE COCUK EDEBİYATI
  => KADIN VE EDEBİYAT
  => Şiirin Temel Özellikleri-Christopher Caudwell
  => EDEBİYAT EĞİTİMİ: HERMENEUTİK BİR YAKLAŞIM Vefa TAŞDELEN
  => VOLTAİRE VE ROUSSEAU ETRAFINDA AYDINLANMA ÇAĞI FRANSIZ YAZINI
  => TÜRKİYE’DE ULUSAL KÜLTÜR TARTIŞMALARI BAĞLAMINDA ÇAĞDAŞ UYGARLIK SORUNU
  => EDEBİYATIN DİLİ ÜZERİNE
  => TARİHİN SINIFLANDIRILMASI
  => Türk Milletini Uyandıran Adam: Attila İlhan
  => EDEBİYAT DERSLERİNİN İÇERİĞİNİN DEĞİŞTİRİLMESİ KONUSUNDA
  => "Yalancı şöhretlerin Gerçek Yüzünü Ortaya Koydum"-Hilmi Yavuz
  => AVRUPA BİRLİĞİNİ YARATAN NEDENLER VE TÜRKİYE Metin AYDOĞAN
  => DİVAN ŞİİRİYLE HALK ŞİİRİNDE ORTAK BİR SÖYLEYİŞ BİÇİMİ
  => divan şiirindeki sevgili tipini alaya alan bir roman
  => ALIMLAMA ESTETİĞİ VE EDEBİYAT ÖĞRETİMİ
  => BAĞLANMA VE ÇELİŞKİ
  => Antik Çağ’da Tarih Yazmak
  => TARİHÎ ROMANDA POST-MODERN ARAYIŞLAR
  => Kültürel Batılılaşma
  => GARPÇILAR VE GARPÇILAR ARASINDAKİ FİKİR AYRILIKLARI
  => Harf Devrimi Üzerine Yeniden Düşünmek
  => EDEBİYAT ÖĞRETİMİNDE WALDMANN MODELİ
  => KEMÂL AHMED DEDE VE TERCÜME-İ MENÂKIB-IMEVLÂNÂ’SI
  => TARİHSEL GELİŞİM SÜRECİ İÇERİSİNDE URDUCA
  => Avrupalılaşmak mı, Avrupalılaştırmak mı?CEMİL MERİÇ
  => ŞAİRANE BİR ÇEVİRİ yahut TOPLUMBİLİMİN SERÜVENLERİ Cemil MERİÇ
  => 47 LİLER YAHUT BİR ROMANIN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
  => ZAMAN, ZAMAN – I TERAKKİ Cemil Meriç,
  => Kırk Ambar (Cilt1)
  => KADIN RUHU, Cemil Meriç
  => Umrandan Uygarlığa-C.Meriç
  => Balzac’tan önce modern roman-Cemil Meriç
  => ARİSTARK’LA ZOİL-c.meriç
  => ELİNDE CENNET AÇAN ZEND AVESTA- c.meriç
  => SELEFÎLİK–SÛFÎLİK VE ÂKİF-SÜLEYMAN ULUDAĞ
  => Mehmet Âkif- Mâhir İz’e Yazdığı Mektuplar
  => DİDO SOTİRİYU’NUN ROMANI GİBİ BİR ROMANIMIZIN OLMAYIŞI
  => HİLMİ YAVUZ’UN DENEMECİLİĞİ
  => İRONİ KAVRAMI, GERÇEKÜSTÜCÜLÜK VE ERCÜMEND BEHZAD LAV ŞİİRİ ÜZERİNE
  => OKUNAMAYAN ROMANLAR
  => Gelenekçilik Geleneğe Dahil Değil
  => Türk Tiyatrosunda İronik Söz, İronisiz Metin
  => Postmodernist İroni
  => NÂZIM HİKMET ŞİİRİNİN SİYASİ ETKİLERİ
  => NÂZIM HİKMET ŞİİRİNDE SİNEMASAL ÖĞELER
  => Savaş
  => Newton, Goethe ve Sosyal Bilimler
  => Bir Afyon (!) Olarak Diktatörlükten Demokrasiye Futbol
  => Adorno Yüz Yaşında
  => Theodor Adorno: Kültür Endüstrisini Yeniden Düsünürken
  => ADORNO'NUN KÜLTÜR ENDÜSTRİSİ KAVRAMI ÜZERİNE
  => ADORNO’NUN KÜLTÜR ENDÜSTRİSİ KAVRAMI ÜZERİNE
  => Frankfurt Okulu
  => TARİHİ MADDECİLİK VE KAPİTALİZM - ÖNCESİ TOPLUMLARASYA TOPLUMU - FEODALİTE Asaf Savaş AKAT
  => POSTMODERNİZM GEÇ KAPİTALİZMİN KÜLTÜREL MANTIĞI
  => Postmodernizm Ya da Geç Kapitalizmin Kültürel Mantığı 2
  => Postmodernizm Ya da Geç Kapitalizmin Kültürel Mantığı 3
  => DİMİTRİ KANTEMİR'İN DOĞUBİLİM ARAŞTIRMALARINA KATKISI Georges Cioranesco
  => DİMİTRİ KANTEMİR'İN DOĞUBİLİM ARAŞTIRMALARINA KATKISI Georges Cioranesco 2
  => II. MEŞRUTİYET'TE SOLİDARİST DÜŞÜNCE: HALKÇILIK Zafer Toprak
  => II. MEŞRUTİYET'TE SOLİDARİST DÜŞÜNCE: HALKÇILIK Zafer Toprak 2
  => Türkoloji Araştırmaları Makaleler Veritabanı
  => Yeni Makaleler
  => Türkoloji Araştırmaları Dergisi
  => Türkoloji Makaleleri
  => ŞAİR DUYARLILIĞI Afşar TİMUÇİN
  => Yazılar.....
  => SEÇME YAZILAR
  => EDEBİYAT Tez / Makale / Kitap ara
  => Orhan Pamuk: Babamın bavulu Nobel konuşması
  => PiVOLKA'da Çıkan Yazılar
  => Amin Maalouf Üstüne
  => Öykünün Yüzyılı /Feridun ANDAÇ
  => Cumhuriyet Dönemi Türk Felsefesinde Bir Hareket Noktası Olarak Teoman Duralı-oktay taftalı
  => Sofist Bilgeliğin "Empirist" Dayanakları Üzerine 0.TAFTALI
  => Birlik ve Liderlik Hayalleri O.TAFTALI
  => Eğitilemeyen Bir Varlık Olarak İnsan O.TAFTALI
  => Çağdaş Bir Tarım Toplumuna Doğru O.TAFTALI
  => Sosyo-Politik Bağlamda Bir Dekadans Olarak Bilgi Toplumu O.TAFTALI
  => Aşkla Varolan Hayatlar O.TAFTALI
  => Batı Medeniyetinin Mutsuz Çocuğu Entelektüel O.TAFTALI
  => Nihat Genç Yazıları
  => Batılı Tarih Bilimi ve Tarihin Mantığı
  => Bir Hayat Alanı Olarak Aile O.TAFTALI
  => Bir Savaşın Kavramları Üzerine
  => Çalışma ve Erdem Kavramları Arasındaki İlgi Üzerine O.TAFTALI
  => Değer Üreten Hayatlar
  => Doğu'nun Hayal Ülkesi O.TAFTALI
  => Dostlukla Yükselen Hayatlar O.TAFTALI
  => Şiirimizin Hazin Sonu O. TAFTALI
  => Soğuk ve Sıcak Hayatlar OKTAY TAFTALI
  => Yalanın Fenomenolojisi O. TAFTALI
  => Günümüzde Medya Kılavuzluğu - Günümüzde Medya Kılavuzluğu
  => Ermeni Meselesinin Kökenini Batının Irkçılığında Aramak Lazım Prof. Dr. Türkkaya Ataöv
  => Osmanlı’dan Lozan’a Musul-Kerkük
  => “Sözümü Tutamadım, Artık Yaşayamam” Turhan Feyizoğlu
  => Gerilla Mustafa Kemal ve Türk Yurtsever Kurtuluş Hareketi Turhan Feyizoğlu"
  => SİYASİ TARİH YAZILARI -YEREL TARİH YAZILARI
  => Yazarlar - yazılar
  => TÜRKİYE’DE MUHAFAZAKÂRLIĞIN DÜŞÜNSEL - SİYASAL TEMELLERİ
  => yazılar 1
  => yazılar2
  => türk dünyası
  => Derin devlet
  => YAZILAR,
  => SOSYOLOJİ.
  => YAZILAR,,.
  => TANZİMAT DÖNEMİ
  => İdealizm-Realizm
  => Cemil Meriç..
  => ilhan berk
  => NİYAZİ BERKES’İN TÜRK KİTLE İLETİŞİM TARİHİNE KATKILARI
  => yazılar.
  => yazılar..
  => yazılar,
  => yazılar,,
  => yazılar.,
  => YAZILAR.
  => YAZILAR..
  => YAZILAR-
  => YAZILAR-,
  => yazılar.1
  => y.1
  => y.2
  => y.3
  => y.4
  => y.5
  => y.6
  => y.7
  => y.8
  => y.9
  => y.10
  => y.11
  => y.12
  => y.13
  => y.14
  => y.15
  => y.16
  => y.17
  => y.18
  => y.19
  => y.20
  => y.21
  => y.22
  => y.23
  => y.24
  => y.25
  => y.30
  => y.31
  => y.32
  => y.33
  => y.34
  => y.35
  => y.36
  => y.37
  => y,38
  => y.39
  => y.40
  => y.41
  => y.42
  => y.43
  => y.44
  => y.45
  => y.46
  => y.47
  => İnsan-Mekan İlişkileri
  => SANAT VE ELEŞTİRİ
  => Türkiye’de olumsuz Pierre Loti eleştirileri
  => TÜRKiYE’DE MODERN EDEBİYAT ELEŞTİRİSİ
  => ATATÜRK,
  => MAKALELER:
  => MAKALELER,
  => yz
  => yz1
  => yz2
  => yz3
  => yz4
  => yz5
  => yz6
  => yz7
  => yz8
  => FRIEDRICH NIETZSCHE’NİN TARİH ANLAYIŞI
  => Edebiyat Nedir?
  => YM1
  => YM2
  => YM3
  => YM4
  => YM7
  => YM8
  => YM9
  => İbn Battûta’da “Ahı” Kelimesi ve Anadolu
  => Simone de Beauvoir: Abjeksiyon ve Eros Etiği
  => Toplumsal Cinsiyet Düzenlemeleri
  => Psikanalitik ve Post-Yapısalcı Feminizm ve Deleuze
  => Tarihsel Bir Perspektif Üzerinden İroni Tür ve Tekniklerinin Gelişimi ve Bazı Uygulama Örnekleri Tarihi Gelişim
  => İroni ve Melankoli*
  => İroni, Nostalji ve Postmodern
  => “Daha İyi Anlamak İçin Daha Fazla Açıklamak” İsteyen Bir Yorumbilimci: Paul Ricœur
  => Kendi (Paul Ricœur Üstüne)
  => Sersemleşme Okulu
  => Osmanlı ve Avrupa Arasındaki Karşılıklı Etkileşimde Etnomaskeleme
  => Antik Yunan Tragedyasının Metafiziği
  => Sonbahar Mitosu: Tragedya*
  => Ayrışma, Çatışma ve Fanatizm
  => Fanatizm İlkelliktir
  => Tuhaf Bir Çocuk
  => Huzursuz
  => Benjamin’in Mistisizmine “Üç Yönlü Yol”
  => Renan, Irk ve Millet
  => Varlık, Benlik, Hatırlayış ve Unutuş Üzerine
  => Hangi Kilidin, Hangi Anahtarı?
  => Romanda Tarih
  => Bugün Psikanalizi Tartışmak
  => Kültürde Bakış
  => 1930 Goethe Ödülü Dolayısıyla Frankfurt Goethe Evi’nde Konuşma
  => Jacques Derrida ve Konukseverlik Sorusu
  => Metafiziğin Kalesi Hakkında Düşünmek
  => Hakların İadesi
  => Modern Etiğin İki Temel Direği Agnes Heller
  => Ezoterizme Genel Bir Giriş
  => Turnanın Semahı, Ezoterizmin Zamanı: Bektaşi ve Alevi Zaman Kavrayışla
  => Yeni sayfanın başlığı
  => Ulus-Ötesinden Hukuka Bakmak: Jürgen Habermas
  => Yeni Perspektifler Gerçeğin Çölüne Hoşgeldiniz
  => Orlan: Kırılan Ten Kubilay Akman
  => Pusudaki Ten, Vice Versa
  => Cimri ve Çöp Arasındaki Güçlü İlişki Üzerine
  => Demokrasi Kavramı Üzerine Hayli Spekülatif Bir İrdeleme
  => Benim Çöp Bayramım
  => Kamu Yeniden Kurulurken Kadınlara Ne Olacak?
  => Sonsuzluğun Sınırında: Immanuel Kant
  => Kant ve Üniversite İdeası
  => İki Yüzüncü Ölüm Yıldönümünde: Immanuel Kant ve Kantçılık
  => Kant ve Yeni Kantçılık
  => Otuz Beşinci Gece: Ruh, Can, Hayat, Ölüm, Akıl ve Öte Dünya Üzerine1
  => Ölüm Üzerine Tıbbi Çeşitlemeler
  => Ölüme Karşı Ölüm
  => Avrupa İçin Yeni Bir Ethos Üzerine Düşünceler
  => Avrupa ve Ötekileri
  => Sûfî Şiirinin Poetikası
  => Byron ve Romantiklik
  => Kötülük Toplumu ve Biçimin Muhalefeti
  => Balkanlar: Metaforların Çarpıştığı Bir Savaş Alanı
  => Badiou: Etik Üzerine
  => “Semen est Sanguis" Yahudilikte ve Hıristiyanlıkta Kan
  => Âdet Kanaması Tecrübesi: Sınırlar ve Ufuklar
  => Said ve Saidciler ya da Üçüncü Dünya Entelektüel Terörizmi
  => Kültür Endüstrisini Yeniden Düşünürken
  => Adorno ve Tanrının Adı
  => Kant, Adorno ve Estetiğin Toplumsal Geçişsizliği
  => Adorno ve Berg
  => İbn Battûta Seyahatnamesi
  => Irak Savaşı ve Sivil Etkinlikler
  => Yamalı Çelişkiler Semti: Saraybosna'dan Yenibosna'ya
  => Halkla Birlikte Bir Çağdaş Kent Söylemi Üzerine
  => Yeni Dünya Düzeninin Sonu?
  => Selçuklular Anadolu’da
  => Anadolu Selçuklu Sultanı I. Alâeddin Keykubâd Dönemine (1220-1237) Bir Bakış
  => 13. Yüzyılın Başında Anadolu’da Ticaret
  => Selçuklular Döneminde Anadolu’da Felsefe ve Bilim (Bir Giriş)
  => Nietzsche ve ‘Akla’ İsyan
  => Bizans Manastır Sistemine Giriş
  => Öğrenci Radikalizmi Üzerine Düşünceler
  => 1968’i Yargılamak ya da 68 Kuşağına Mersiye
  => “Gelecekte İnsanlara Çok Güzel Görüneceğiz”
  => Nevroz, Psikoz ve Sapkınlık
  => Üniversitede Psikanaliz Öğretmeli miyiz? Sigmund Freud
  => Psikanalist Kimdir?
  => Nerelisiniz?
  => Irak’a Kant Çıkarması
  => Bizans Şaşırtıyor
  => 12 eylül dosyası
  => FETHİ NACİ: Cesur, Gerçekçi Ve Halkçı... İzzet Harun Akçay
  => SON OKUDUKLARIM- İzzet Harun Akçay
  => Sabahın yalnız kuşları-İzzet Harun Akçay
  => Bir Portre - Cahit Sıtkı TARANCI - Şükran KURDAKUL
  => ŞİİR NEDİR? Cahit Sıtkı TARANCI
  => Afşar TİMUÇİN - Şair Duyarlığı
  => Ahmet KÖKLÜGİLLER - Karacaoğlan'ın Yaşamı ve Şiirleri
  => Atilla ÖZKIRIMLI - Dadaloğlu ve Çevresi
  => Aysıt TANSEL - Metin Eloğlu
  ARAŞTIRMA-İNCELEME
  SÖYLEŞİ
  DENEME
  ATTİLA İLHAN
  ATTİLA İLHAN-KÖŞE YAZILARI
  E-KİTAP
  ANSİKLOPEDİK
  SATRANÇ VİDEO DERSLERİ DÖKÜMANLAR
  SATRANÇ OYNA
  ŞİİR
  DİL ANLATIM TÜRK EDEBİYATI - LİSE KAYNAK
  EDEBİYAT RADYO
  EDEBİYATIMIZDA ŞİİR ROMAN ÖYKÜ (dinle)
  100 TEMEL ESER (dinle)
  100 TÜRK EDEBİYATÇISI (dinle)
  SESLİ KİTAPLAR
  FOTOĞRAF ÇILIK
  E-DEVLET
  EĞİTİM YÖNETİMİ DENETİMİ
  RADYO TİYATROSU
  ÖĞRETMEN KAYNAK
  EDEBİYAT TV
  SÖYLEŞİLER - BELGESELLER TV
  RADYO KLASİK
  TÜRKÜLER
  GAZETELER MANŞETLER
  ÖYKÜ ANTOLOJİSİ
  DERGİLER - KİTAPLAR - KÜTÜPHANELER
  E-DERGİ
  KİM KİMDİR BİYOGRAFİLER
  ZİYARETÇİ DEFTERİ
  İLETİŞİM
  EDEBİYAT OKYANUS
HER SÖZ BİR ŞEY SÖYLER-Feyza HEPÇİLİGİRLER


HER SÖZ BİR ŞEY SÖYLER


Feyza HEPÇİLİGİRLER

GİRİŞ

"Popüler müzik" ya da kısaca "pop müzik" her ne kadar bir müzik türünün adı olarak, "Türkçe sözlü hafif müzik"   anlamında kullanılıyorsa da bu sözü, yazı boyunca, daha çok bu anlamıyla; ama sıklıkla da halkın beğenisine uygun, halk tarafından tutulan müzik anlamında kullanacağım. En sık duyduğumuz müzik, özel olarak dinleme isteği taşımasak da her gün, her yerde duyabildiğimiz, dahası, dinlemek zorunda kaldığımız, hatta kaçmamızın olanak dışı olduğu müziklerin tümü... Bu yüzden, kimi zaman "Türk sanat müziği", kimi zaman "arabesk", kimi zaman da "türkü" formundaki parçaların sözleri de karşımıza çıkacak. Çünkü niyetim, en sık duyduğumuz şarkıların sözlerine biraz daha yakından bakmak. Sözlerin çoğunu, şarkıyı dinleyerek not ettiğimden, olabildiğince dikkatli dinlememe karşın, kimi yanlış anlamalar olabilir. Varsa bunlar için baştan özür dilerim. Bu arada, "şair, dize, dörtlük" gibi terimleri, şiire ihanet endişesi taşıyarak da olsa "şarkı sözü yazarı, şarkı sözünün her bir satırı, dört satırdan oluşan bölüm" anlamlarında, "şarkı" sözcüğünü, en genel anlamıyla, besteli söz anlamında kullanacağım. Bu şarkıların kimler tarafından söylendiğini bilsem de bu adı vermekten kaçındım. Hem işim şarkıcılarla değil, sözlerle olduğu için, hem de şarkıyı söyleyenin sözlerle çoğu zaman hiçbir ilişkisinin bulunmadığını bildiğim için.

Olabildiğince suçlamadan, yargılamadan,  ayıplamadan bakmaya çalışacağım şarkı sözlerine. Çünkü Türkiye'nin, her an dinlediğimiz müziğe yansıyan yüzünü görmenin yanısıra popun gölgesinde nasıl bir yaşam sürdürdüğümüzü de anlamak istiyorum. Asıl çabam bu olacak: Anlama çabası.

BİÇİMSEL ÖZELLİKLER

Şarkı sözlerinin ölçülü  uyaklı olmasına özel dikkat gösterilmese de genellikle uyak ya da ses benzerliğiyle şiirsel bir söyleyiş yaratılmaya çalışılmış. Sözü müziğe uydurma (prozodi) çabası, olmayacak yerlerde sözü uzatmaya ya da "Ee, bu kadarı mı, bu kadarı mı / Acımasız oldun sen?" gibi, söze yeni yeni sesler eklemeye kadar varmışsa da biz bunlardan çok sözlere bakacağız.

Uyak:

"12'ye on kala / Beni biraz oyala" gibi sözlerin, herhangi bir anlam kaygısı taşıdığını düşünemeyeceğimize göre, olsa olsa uyak zoruyla yan yana ( ya da alt alta) getirilmiş olacaklarını varsayıyorum. Ses benzerliği uğruna sözdiminin bozulduğuna, yanlış sözcük kullanıldığına, alışılmadık kalıplara başvurulduğuna da sıklıkla rastlanıyor. "Canevinden" sözcüğüne uyak olsun diye "eliylen"denebildiği gibi, "Tekrar birbirimizi bulamayız mı?" gibi, alışılmadık soru biçimlerine de yer verilebiliyor. "Küt küt atıyor kalbim /Bitmedi gitti şu harbim / Liseli kızlar gibi pır pır / Uykusuz gecelere talim" gibi dörtlüklerde, "harbim" ve "talim" sözcükleri, çağrıştırdıkları "askeri" anlam dışında kullanıldığı gibi yazılan sözler oldu. Türkçenin "söylendiği gibi yazılan bir dil olmadığını", bu konudaki yanlış bilgiyi düzeltmek gerektiğini söylediğimde (*) kimi çevreler kıyameti koparmışlardı. Söylendiği gibi yazmanın ne demek olduğunu bu yıl gördüler:

Sen beni öldürcen mi? / Çıldırtcan mı canım?
Ayağını yerden kesçem senin
Çeksene elini, kırıcan mı belimi?
Buralar yıkılıyo, benden yıkılıyo
 

Ölçü:

Şiirdeki ölçüden çok, doğal olarak, müziğin ölçüsüne uymak zorunda şarkı sözleri. Bu zorundalık kimi zaman yanlış sözcük kullanımına yol açabiliyor:

Dağları deldim tek başıma / Çölleri aştım bir tek ben /Erleri yendim kız başıma / Sende yıkılmam

"Er" sözcüğünün anlamını açıklamaya gerek yok. Bu dörtlükte ise "erler", besbelli "erkekler" yerine kullanılmış.

Pop müziğe söz yazanların, daha çok türkülerde kalmış "yâr" sözcüğünü sıklıkla kullanmalarının, tek hecelik bir sözcüğe gereksinme duyulan her yere bir "yâr" eklemelerinin açıklaması da ölçü zorudur sanırım.

Söyleyiş:

Ağır basan bir eğilim, şarkı sözlerinde sokak dilini kullanmak. Sokak dilinin yanısıra "itiraf sayılacak açıklamalar da var kimi şarkı sözlerinde:

Her akşam hasretinle yarılıyorum / Yastığa yorgana sarılıyorum /Ben ilk kez seni sevmiştim hain /Söylemiştim sana hatırlıyorum / Benim kadar aptalını bulamazsın yâr

Pop müzik sözlerinde en çok tepki çeken, söylendiğine göre, "kalbim"e uyak olsun diye bulunmuş olmalı.

"Çet" (chat) dilinden, cep telefonu mesajlarından günlük dile giren kötü bir alışkanlık bu ve yaygınlaşması önlenemeyecek gibi görünüyor.

Düzeysizlik diye niteleyebileceğim bir eğilim ise argodan öte, kabalık olarak kendini gösterdi. En çok tepki çekeni şöyle sözler içeriyordu:

Ayılık var senin hamurunda / Sarılmandan be, /Kırıcan mı belimi?

Hoşgörüyü biraz geniş tutmak koşuluyla sevimli bile gelebilecek bu sözlerin yanında kabadayı ağzı söylenmiş daha niceleri var:

Azar azar / Kader bize ne yazar?
Ankara Devlet Su İşleri / Bırak kızım bu işle
Son sözü söyledim koymadı mı?
Ben kaçın kurrasıyım kızım
Fıstık mısın yoksa nesin / Seni niye eller yesin?

ANLATIM ÖZELLİKLERİ

Sözcükler:

     Sözcüklerin yerli yerinde kullanıldığını söyle çok zor. Sözcüğün kendi anlamıyla bulunduğu kazanması istenen anlam çoğu zaman örtüş Önce bir reklam filminde kullanılan Fransızca "d sözcüğü, verev kesilmiş kumaşın kat kat dökülmesi oluşan bir yaka modeli, bir terzilik terimiyken şarkı sözüne de girmiş: "Haydi yasla başını /Degajeme doğru", farkının klibinde sözü edilen yaka modelinden eser bulunmaması, bu sözcüğün (yine Fransızca) "dekolte" sözcüğü yerine kullanılmış olabileceği kuşkusu doğuruyor.

"Sus mu geldi aniden susmayan dudaklarına" / "Küs mü geldi aniden, içinden" gibi, Türkçede bulunmayan kimi söyleyiş kalıpları, belli belirsiz bir anlam yükü iletmesine karşın, Türkçeye tam bir ihanet anlamı taşıyor.

Argo, kaba söyleyişler:

"Ela" ve "bela" sözcüklerinin söylenişinde ciddi bir telaffuz hatası içerse de asıl kabalığıyla öne çıkan söyleyişlerden biri şu:

Elalarını elalarını / Allah versin belalarını

İrkiltici derecedeki kaba söyleyişlere çok örnek vermek istemiyorum. Aşağıdaki tek başına bile yeter aslında:

Garajında TIR'ları, / Sayılır hatırları / Her akşam çıtırlan / Götür / Her yerde büroları / Satın almış buraları / Dolarları öroları / Götür evladım götür

Benzetmeler:

Hani o gözlerin var ya / Vatan millet Sakarya

Bu dizelerde olduğu gibi, benzetme yapmak için kendini hiç yormayıp en kolayından bir şeyler çarpıştıranlar çok.

"Acı domates" derken, "olmamış, ham" domatesi mi kastediyor acaba; yoksa bildiğimiz domatesin, bilmediğimiz böyle bir çeşidi mi var, diye insanı düşündüren benzetmeler de var:

Geberiyorum canım, geberiyorum / Acı domates gibi  kızanyorum

Kimileri de artistik benzetmeler yapmak için çok uğraşmış gibi görünüyor:

Yâr aynada güvendiğin ne? / Melek misin, gümüş söğüt dalı mı?

"0 mu, yoksa bu mu?" kalıbı bildiğimiz bir kalıp; ancak "o" ve "bu" arasında bir ilişkiyi de zorunlu kılan bir kalıp. "İn misin, cin misin?" der gibi, "Melek misin, şeytan mısın?" denebilir. "Gümüş söğüt dalı" sözü tek başına pek anlamlı, pek güzel bir söz de olabilir; ancak "melek" olmayanın olabileceği öteki şey diye karşımıza çıkarıldığında hâlâ anlamlı olduğunu söylemek zor. Yani bir insan "melek" değilse "gümüş söğüt dalı"dır; "gümüş söğüt dalı" değilse melektir, deniyor. Öyle midir?

Gözlerin menekşe bahçesi / Sözlerin ipek gül denizi

Bu dizelerde de tek başına anlamlı olan; ama yan yana geldiğinde o kadar da anlamlı olmayan "deniz", "ipek" ve "gül" sözcüklerinden bir tamlama oluşturulmak istenmiş gibi. Yalnız istenmemiş, yapılmış da... Anlamlı mı? Bilemem.

Şarkı sözlerini tararken eskilerin "hüsni talil" dediği, "güzel neden bulma" sanatının etkili örnekleriyle de karşılaşılıyor:

Aygaz geçmez kapımdan sen olmayınca / Ekmek çıkmaz fırından sen olmayınca

Ekmeğin çıkmamasının ve Aygaz'm geçmemesinin mutlaka, sokağa çıkma yasağı gibi, askeri darbe gibi başka bir nedeni vardır; ancak görüldüğü gibi şair bunu sevgilinin yokluğuna bağlamakta.

Mantık uyuşmazlığı:

Pop müzik parçalarına dikkatlice baktığımda hangi mantıkla art arda getirildiğini anlayamadığım o kadar çok söz çıktı ki karşıma, işte en çok dinlenen şarkılardan biri:

Zalim, oyunbozan / Sen de bu büyü de yalan/Gelip de bi' tanem olmaya ne hakkın var?

"Sen de bu büyü de yalan"da bir anlatım sorunu var. "Sen de yalan(sın), bu büyü de yalan" denmeli doğrusunu arayacaksak. Ancak ben ona değil, şu "bir tanem" meselesine bakmak niyetindeyim. Bir kız (herhalde) gelmiş ve "Ben senin bir tanen olacağım." diye direnmiş. Oysa kimse böyle bir iddiayla ortaya çıkamaz. O kişiyi "bir tane" yapan, bu sözü söyleyenden başkası değildir çünkü. "Sen de onu 'bir tanen' yapmasaydın!" demezler mi insana? Bunun için karşı tarafa kızmaya hakkın yok ki!

Bir şarkıda geçen, "Sana taptığım yıl geçen seneydi "biçimindeki söyleyişi nereye alacağımı bilemedim. Geçen yıl taptığı kişiye bu yıl tapmadığı belli de bu sözün ne düşünülerek yazıldığı pek belli değil.

En büyük bedduam / Doğduğundan beri /Aşksız kal, aşksız kal, aşksız

İnsan bugünden sonrası için dua ya da beddua edebilir. Geriye dönük beddua olur mu? Doğduğundan beri aşksız kalmışsa kalmıştır, kalmamışsa kalmamıştır. Beddualar geriye doğru işlemez.

Dilbilgisi bozuklukları:

Kimi zaman anlamsal bir boşluk bırakan özne eksikliğine rastlanıyor:

Benden başka böyle var mı?

Bu sözü duyan, "Senden başka böyle NE var mı?" diye sorar ki doğru bir sorudur.

Şu sözlerde de bir çeşit yamyamlık çağrıştıran "lokma lokma" ikilemesi sorun yaratıyor.

Serçe parmağını / Fıstık yanaklarını / Lokma lokma her yanını / Öpsem yeniden / Dönsen köşeden

Bu dizime bakılırsa sevgilinin her yanı lokma lokma küçük parçalara bölünmüş. Yanlış yerde mi kullanılmış, "lokma lokma öpsem" diyordur belki diyeceğim; ama bu da pek anlamsız kaçacak. Çünkü öpmenin değil, yemenin belirtecidir "lokma lokma". Lokma lokma yenir de lokma lokma öpmek biraz zor. Aynı şarkı sözlerinde bir de sıralama hatası var sanki. "Öpsem" ve "dönsen" arasındaki öncelik  sonralık ilişkisi biraz garip. Daha sevgili köşeden dönmeden nasıl öpülebilir? Hoş, köşeden dönmesi de yetmez. Öpmek için sevgilinin ulaşılabilir bir yere, öpme mesafesine gelmesi lazım.

Sen hem kötü hem kaba hem sabasın

Üçüncü "hem" olmamış. "Alaycı bir söyleyiş" olarak almaya çalışsak da "saba" diye bir sözcük bulunmadığını söylemek zorundayız. Daha doğrusu, böyle bir sözcük var da konumuzla ilgisi yok. "Kaba saba" ikilemesi bölünüp böyle tek sözcükler halinde kullanılamaz; çünkü adı üstünde, ikileme bu!

Tutarsız (çelişkili ) anlatım:

Bu başlık altında incelenebilecek çok örnek var. İşte onlardan biri:

İstersen dağlar dağlar / Yerinden oynar oynar / Sabırsız kalbim bir tek/Aşkına isyankâr

"İstersen dağlar (bile) yerinden oynar" dendiğini elbette anlıyoruz. Sabırsız bir kalp var. O da tamam. "Aşkına isyankâr" ne peki? İstemiyor mu aşkı, karşı tarafın aşkına isyan mı ediyor? Peki bunun sabırla, sabırsızlıkla ne ilişkisi var?

Asıl sabırla ilgili parça şu:

Buralara yaz günü kar yağıyor canım / Ölene kadar seni bekleyemem / Ona buna benzemem, oyuna gelmem / Senin için ölmeye söz veremem

Sevgili biraz oyuncuymuş anlaşılan, bizim âşık da resti çekmiş, beklemeyecek onu. Peki, bunun yaz günü kar yagmasıyla ilgisi ne? Kar kendi mevsiminde, kışın yağsa, ölene kadar bekleyecekti; ama kar, yağacağı mevsimi bilemeyip yazın yağdığı için, bizim âşık da bekleyemeyecek (mi demek?).

Bu yazın "hit" (Öyle diyorlar!) parçalarından biri de şöyle:

Hatayı ben en başında yaptım aynı evi senle paylaşarak / Kendimi çok takdir edeceğim ayrılığı kutlayarak / Vedalaşırken üzülmüş gibi tutma ellerimi acıyarak / Kendine dev aynasında değil boy aynasında bir bak / Acım taze kurtulamazsın gözlerini kaçırarak/Belki birazcık bozuldun, ruhun belki can çekişiyor/Belki biraz da kızardın; ama sana kırmızı çok yakışıyor

Parçanın adı "Kırmızı". En vurucu olacağı ı len söz, sevgilinin yüzünün kızarmasıyla dalga geçilen, son dize. Anlayışlar elbette farklı. Bence en özgün söyleyiş, "Kendine dev aynasında değil, boy aynasında bir bak". Kendini dev aynasında gören biri söz konusu İdi kendine boy aynasında bakması önerilmiş. Buluş gerçekten hoş! Biz kız tarafı oluyoruz, bizim tarafta da "ayrılığı kutlayarak kendini takdir edecek" biri var. Kendini takdir etmesi, herhalde ayrılmayı başardığı için. Ayrılığı kutlayarak mı takdir edecek kendisini; kendisini takdir ederek mi ayrılığı kutlayacak, burası biraz çapraşık. O kendini dev aynasında gören, vedalaşma sırasında bizimkinin ellerini üzülmüş gibi tutuyor; hemde acıyarak. Bu iki duygunun aynı yüze yansıması olanaksız. Üzülmüş gibi duran biri, aynı zamanda acıyarak bakamaz çünkü. Sonra bu acıyan kişi gözleri! kaçıracak. İyi ki bizimkinin acısı taze; yoksa öyle gözleri kaçırarak falan elinden kurtulmak pek mümkün olmazdı. Acısı taze olduğu için bir şey yapamıyor. Yo ne yapardı, o kadarını bilemiyoruz. Kırmızının bu dd kanlıya yakışması dışında bir de ruhun can çekişmesi var. Ruh nasıl can çekişir; can çekişen ruh mudur; yoksa ruh insanın, can çekişmesi söz konusu olmayan, zaten ölümsüz olduğuna inanılan yanı mıdır?

Her ne kadar "doğal olarak" dense de bir türlü doğal bir ilişki ya da herhangi bir ilişki kurulamayan iki aykırı yargı da şu tümcelerde var:

Aya benzer yüreğim / Eee doğal olarak takipteyim

Yürekle ay arasındaki benzerlik ilişkisini sorgulamayacağım gibi, yüreği aya benzeyenlerin takipte olması doğalsa, sözgelimi yüreği güneşe benzeyenler istirahatte midir, diye de sormayacağım.

Madem öldürdün / Akbaba olmasın /Eğer sen yoksan/ Kimsem olmasın / Ne olur olmasın

Bu şarkıya "akbaba"nın nasıl girdiği konusunda bir fikri olan varsa kedine saklasın, asla öğrenmek istemiyorum.

Şu aşağıdaki sözlerin arka arkaya söylendiğine inanmak çok zor:

Yalnızlıktan sıkıldım, usandım / Sımsıkı sarıl bana / Benimle oynama, şansını zorlama / Uğurlar olsun

Yalnızlıktan sıkılıp bunalan ve "Sımsıkı sarıl bana" diyen kişi, hiçbir şey olmadan (bir şeyler olduğu bize söylenmeden) nasıl ve neden fikrini değiştiriyor ve az önce kendisine sarılmasını istediği kişiye, "Uğurlar olsun" diyor?

Hele şunu, akıl sağlığımı korumak için, okumadan geçmeyi  yeğlemeliyim:

Yaşandı bitti saygısızca / Aldatmanın tadına varınca / Doğru söylesen kimin umurunda / Gözüme inanırım haydi zıpla

Saygısızca yaşanan nedir? Aldatmanın tadına varan ne yapar? Sürekli aldatır mı? Doğruyu söyleyen ne diyebilir? Doğmsu var mıdır? Varsa nedir? Gözünden başka neye inanma önerilmiştir de reddedilmektedir? Zıplaması istenen kimdir? Zıplamadan gitse olmaz mı? Yürüyerek uzaklaşması yasak mı?"

Bu sözlere anlam vermekte zorlanmam, benim anlayışsızlığımdan olabilir. Sözler Türkçe. Hesapça, Türkçe bilen herkesin anlaması gerek. Bir de "Ay lav yu, ay lavyu/Duyu lav mi, yes ay du"\x, 'Ah tu leyt, tu tu leyt’li bir geçmişten gelen ve nece olduğuna asla karar veremeyeceğimiz sözler var:

Hey güzeller güzeli / Hey kamon şeyk yor badi / Hey seksi beybi/ Essah mı yani?

Gecikmiş bir Tanzimat eğilimiyle aşkını ilan etmek için Fransızcayı yeğleyerek, "Mecburen jötem, ille de jötem" diyenler olduğu gibi, günün modasına uyup "Yu ar cast e fuliş Kazanova" diye tümden Ingilizceye yönelenler, bir de köpekleşme ile ingilizce arasında kalanlar var:

Hav hav hav hav hav ar yu / Ver ver ver ver ver aryu

İÇERİK ÇÖZÜMLEMESİ Değişen değer yargılan:

Son 20  25 yıldır pek çok değer yargısının değiştiğini söylemek çok kolay bir saptama olur. Bu değişen değer yargıları elbette şarkılara da yansımış. Hülya Avşar'm her fırsatta söylediği, "Tahsil cehaleti alır, eşeklik baki kalır." sözü, bir pop müzik parçasında şöyle dile getiriliyor:

Kırık dökük yazılmış yazım / İnsan saraylarda doğmuyor / Kaç defa söyledim sana / Okumakla adam olmuyor

Besbelli alınyazısının kötülüğünden yakınılıyor. Peki, "însan saraylarda doğmuyor" ne demek? Sen sarayda doğmamış olabilirsin; ama sarayda doğanlar insan değil mi? Üstünde asıl duracağım, "adam olma  okuma" ilişkisi. Bu yargı, okulları tümden gereksiz kurumlar olarak görmemize yol açacak kadar çok söylendi. Okumakla adam olunmuyorsa nasıl olunur? Neye güvenilecek, neye inanılacak, diye soracak olsak yanıt

İLETİŞİM edebiyatokyanus@gmail.com  
   
edebiyatokyanus 647322 ziyaretçi (1188554 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol